Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                23 AĞUSTOS 2020  3  Ronnie O’Sullivan  Snooker’ın dâhisi: En yetenekli, en sorunlu...  Koş Ronnie  SERKAN OZAN Ronnie 7 yaşında... Elinde boyundan büyük bir isteka... Kocaman bir  koş  masanın etrafında saatler bo  mizliyor. 1997’deki dünya şam  yunca topları masadaki delik  piyonasında maksimum seriye  lere yuvarlıyor. Babası her sa ulaşması sadece 5 dakika 20 sa  bah erkenden başına dikiliyor, niye sürüyor. Artık herkes ona  “Koş” diyor ve Ronnie koşma “Roket” diyor. Ronnie “Roket”  ya başlıyor.  O’Sullivan...  Ronnie, 10 yaşında... Artık  2001 yılında ilk dünya şam  kendinden büyüklerle boy ölçü piyonluğu geliyor ama bu şam  şebiliyor. Önce bir kırmızı, son piyonluk bile depresyonuna ilaç  ra bir renkli, toplar ardı ardı  olamıyor. Ağır sakinleştirici  na deliklere düşüyor ve Ronnie ler, uyuşturucular... Artık sıkılı  yüzlük seriler yapıyor. 12  yor Ronnie. Snooker’la  yaşında ilk ama  arasında bir sev  tör turnuvasını kazanıyor. 3 yıl sonra ilk maksimum seri geliyor: 147.  Bilardonun en zor türü olan  ginefret iliş  snooker, daha büyük, 6 delikli  kisi var:  masada oynanıyor. Masada 15 kırmızı, “İyi oyna  birer tane de beyaz, siyah, pembe,  dığımda  mavi, kahverengi, yeşil ve sarı top  dünyanın  bulunuyor.  en keyifli  şeyi, kötü oy  Ronnie, nice  nadığımda ise bir  profesyonellerin kari  savaşa dönüşüyor” di  yerlerinde bir iki kez yapabildi yor. Kariyerinin zirvesine yük  ği maksimum serilere henüz 15 seldiği yıllarda bir girdabın  yaşındayken başlıyor. Hiç dur içinde yuvarlanıyor, çok sevdi  madan koşuyor, snooker dünya ği oyundan uzaklaşma noktası  sı büyük bir yıldızın doğuşunu na geliyor. Kaçırdığı bir toptan  hayranlıkla izliyor...  sonra maçı bırakıp gidiyor, “ra  dtfkoAmnkzçgnlrmytbtyAoyuıeieııalaaeouayıaıeylşnrrskyraeuIRerflrtırğnsotonyLdtniykaıoıyvı.7ayauokşlrlukogese,roRiıu.Eıd61onaıny.vniiyihrykYpbıtşv’9ornlBeoa,keoğask.looraDg9nidilreaıorıiegBrşş.na2n,yraro,7Risı’1ayikırylc8eıdlib6kkAaneıelamaeayMssznössgaaırnoaagneyoşhimbnğoiIt“eçeıbsihaidlonmiBraprıirbnaadıkydnio.iklenrkboieraiirKd.oiryytlarar.ktoşıaKıGşai’a”nraaBsk”lmbtıaoröımeaşrmigidyiaodnşaurçya4rbeoiıpmnlpielmyyn,uçkuyerşeinte4a.kioeaayşir,kpriRrn.“ioyoçrrkmhççdies.KçaliByirnYeaOiikaeynçKounüoğvlalar,egfoAdıuknidrdjtaizrşbsüNmdka,eekuelaitizziŞeunmıamtr,ankde,sğdlNeiağşl“onvidaaıalIednaeyozuneKknNadlhrmeyohIğkmalnılidiuhıdaolE”irnaykcbiıeaauD.aiuşbaiaitu6ri,isshukayi.çnüğka“ö.iilnAyaa,insluiSıamuçdyianityznbhzşnnlinszüzspaa”aükkeıüipauoaodnsınşynrioynonpknnosnlaaadıoieyeüetrkmrterırrıdhhzuts”naely.smiıaaıaanemarkssEiodimrhrçyulerısirgiakinusdiemâoİn,niikıevçdalsranbdesieia.athnaoeokdrbrSaskdttddılopaiıunıkvddüeriekgynşicvTrğoimyluyküKmyfnmbeealueuiobroetoroinolnnaaroeyuibmkdakıi2rmnyrbkrayidryplr.ayd,oae0ıla.aaoemaaaiosşle.şuvaerBş0kynanşköıl'rtkşu2kniçlak8lınmoryuyaauyayy0aoliadieo,’tredmaylçpğomıalüodl0k.ıbülynıiie.oakurer4u.şnziıira,r.rlı,  ra, 17 yaşındayken ilk  lar geçiyor.  büyük turnuva zaferi, Birleşik Krallık Şampiyonluğu geliyor. Masada zaferler geliyor ama Ronnie’nin yaşamında işler yolunda değil. Bu kez annesi, vergi kaçırma suçlamasıyla cezaevinde. Ronnie, 7 yaş küçük kız kardeşine bakmak zorunda. Bu kadarını kaldıramıyor. Alkol, uyuşturucu ve depresyon... Fazla kiloları başına dert oluyor, 20 yaşında, 95 kilo. Ama yeteneği peşini bırakmıyor, yitip gitmesine izin vermiyor. Eline istekayı alıp masanın  ARTIK KABULLENDI 2011 yılında ünlü spor psikoloğu Steve Peters’ın karşısındaki koltuğa oturduğunda bir şeyler değişmeye başlıyor yaşamında. Peters’la yaptığı seanslar Ronnie’nin oyuna ve hayata bakışını tamamen değiştiriyor. Artık “hep en iyisini yapamayacağını” kabulleniyor, oyundan zevk almaya bakıyor. İşler kötü gitmeye başladığı zaman hemen dağılmıyor. Bu her ne kadar rakipleri için  başına geçtiğinde durdurulamı çok kötü bir haber olsa da sno  yor. Snooker’ın bir vuruş için  oker izleyenler yeni bir Ronnie  dakikalarca hesap yapılan, ince görüyor ve gördükleri herke  elenip sık dokunan matematiği si mest ediyor. 2012 ve 2013’te  ni yerle bir ediyor.  üst üste kazandığı iki dünya  Herkes bir vuruş sonrası  şampiyonluğuyla kariyerini taç  nı düşünürken o üç beş vuruş  landırıyor. Artık daha düzenli  sonrasında beyaz topun nere  bir yaşamı var, eskisi kadar ol  de olacağını biliyor. Diğerleri masa da koşuyor, sağlıklı bes  nin bir vuruş için harcadığı za leniyor. Turnuvalar kazanıyor,  manda o koskoca bir masayı te turnuvalar kaybediyor.  23 AĞUSTOS 2020 SAYI: 1589 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr  İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA  n Yayın Koordinatörü HILAL KÖSE ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen MÜNEVVER OSKAY n Editör DENIZ ÜLKÜTEKIN n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü AYLA ATAMER TÖRÜN  Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın  Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/ İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr  Japonların yüzyıllardır yaptığı, bizim alışamadığımız uzaklık Mesafe tamam, ya  kucaklaşmamak?  FİGEN YANIK figenyanik13 @gmail.com El sıkışmadan, sarılıp kucaklaşmadan Akdenizli olmak zor. Maskeli, mesafeli yaşamın koşulları bunlar ama bir yanımız eksik gibi... Peki, ama Japonlar yüzlerce yıldır bu mesafeyi nasıl koruyor?  Uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımız ya da akrabamızla karşılaşınca ilk yaptığımız boynuna sarılmak olur. Yaş farkı, cins ayrımı, uzaklık, yakınlık, samimiyet derecesi fark etmez; el sıkışmadan, kucaklaşmadan selamlaşmak kültürümüzde normal sayılmaz. Sadece karşılaşma anında da değil, ayrılırken de bu ritüel zevkle tekrarlanır. Kendini geriye çekerse bir dost, günlerce bunun nedeni sorgulanır. Aylardır bırakın kucaklaşmayı, sevdiklerimizle aynı havayı soluyamaz olduk. Diyelim ki bir araya geldik, gözler hemen maskeye gidiyor. Her seferinde ilk anda şöyle bir bocalıyoruz; dokunmadan nasıl selamlaşacağımızı bilmediğimizi fark ediyoruz. Zor durumla nasıl baş edeceğini bilemeyen çocuklar gibiyiz. Kucaklaşmak, öpüşmek, sarılmak sanki genlerimize işlemiş ve inatla her gün yeniden kendini hatırlatıyor.  “Birçok insan ekmek bulamadığı için açlık çekmeye mahkumdur; kucaklaşma yoksunluğu yüzünden gönül açlığı çekenlerin sayısı ise daha kabarık” der Eduardo Galeano “Kucaklaşmanın Kitabı”nda... Haklıdır. Duygularımızın en güçlü ifadelerinden birinin yoksunluğuyla başa çıkabilmenin mutlaka bir yolu vardır ama henüz o yolu bulmaya niyetimiz yok. Japonlarsa yalnız kendi ülkelerinde ve birbirleriyle değil, başka ülkelerde ve yabancılarla da el sıkışmadan, kucaklaşmadan selamlaşmayı tercih eden bir toplum. Başkalarına karşı daima saygılı ve bir o kadar da mesafeliler. Aca ba Japonlar gibi her karşılaşmada eğilerek selamlaşma ritüeli, bir süre için bize de çözüm olabilir mi? Dokunmadan yaşamaya alışabilir miyiz? Şimdilik “Alışkanlıklar da değişir” şiarına tutunmaktan başka çaremiz yok.  u PETEK KITAMURA (MÜHENDIS)  Japonlar el temasını sevmez  “Eşim Japon ve 30 yıldır Japonya ile İstanbul arasında yaşıyorum.  el sıkışmadan selamlaşmaya alışmakta hiç zorluk çekmedim. Japonlarda başkasına dokunmak  Japonlar için en önem  yok. Tren için sıra beklerken bi  li gayeleri başkalarını mut  le 1 metre mesafeyle dururlar. So  lu etmektir. Yıllardır eğer  kakta herkes eğilerek birbirine se  hastayken dışarıya çıkı  lam verir; ne kadar çok eğilirlerse  yorlarsa, başkalarına za  o kadar çok saygı duyulduğu ifade  rar vermemek için mas  edilir. Örneğin komşuna az, mü  ke takarlar. Maske, nefesi nemlendir dürüne çok eğilirsin. Fazla samimi  diği için kuru havayı önlüyor. Hasta yeti, el temasını sevmiyorlar. Karşıla  lıklara karşı dirençli yapıyor. Uyur rındaki insana sevgilerini yaptıkları ve  ken bile maske takarlar. Japonya’da fedakârlıklarıyla gösterirler.’’  u DOÇ DR. OĞUZ BAYKARA (ÇEVIRI BILIM)  Sınıflı toplumlarda kucaklaşmak yok  “A kademik çalışmalarım nedeniyle çok uzun yıllar Japonya’da yaşadım. İlk 1985’te gittim. İnsanların grip, soğuk algınlığı döneminde bile başkalarına geçirmemek için maske takmalarına alışamadım. El sıkışmaya gelirsek; Japonlar sınıf bilinci olan bir toplum. Bizde para kazanılınca, aradaki  sınıf farkı ortadan kalkar. Onlar 16. yüzyıla kadar sınıflı bir toplum ama devam ediyor. Yakın zamana kadar farklı sınıflardan kişilerin evlenmesi yasaktı. Parlamentoda bile belli kriterler hâkimdir. Sınıfsal farklılıklar nedeniyle birbirlerine dokunmamaya dikkat ederler. Kimin hangi sınıftan olduğunu bilmedikleri  için karşılaştıklarında eğiliyorlar. Son yıllarda Japonya’ya konferansa gittiğimde moderatörler, ‘Türkler çok sıcak insanlardır. Yanak yanağa öpüşürler, sarılırlar. Gönüllü olan varsa, gelebilir’ diyordu. Bir seferinde 10 erkek ve 10 kadın sıraya girdi. Ben de onlara nasıl kucaklaştığımızı bizzat gösterdim. Onlar bize biz onlara garip geliyoruz.”  u PSIKOLOG DR. IŞIN AKI:  okunmak aile içinde başlar ve do  kunduğumuz kişi, önemli ve değerli  “D dir. Kucaklaşmadan selamlaşmak Japon kül  Duygusal türünde alışık olunan bir durum ama Akde  gelişim ve  niz toplumları için böyle değil. Bir yetimhanede yapılan çalışmada, tüm gün karyolalarında kalan çocuklarla düzenli olarak kucaklanan ve  dokunmak sevilen çocukların bağışıklık düzeylerinde belirgin farklılıklar bulunmuş. Kucaklanmayan  lar daha sık hasta olmuşlar. Bu çalışma sarılmanın, güzel sözler söylemenin ve iyi dokunuşların insan gelişimindeki önemi açısından güzel bir deney. Dokunma yoluyla basit bir vücut teması hem sizin beyninizin hem de temas ettiğiniz partnerinizin beyninin düşük seviyelerde oksitosin üretmesini sağlar. Oksitosin güven oluşturmada çok önemli bir beyin bileşenidir, güven de duygusal ilişkilerde önemlidir.’’  Yuva yolculuğu  PATI GÜNLÜKLERI  korumasına geri dönüyor ve sıradaki yuva talepleri inceleniyor, tekrar sahiplendirme yapılıyor.  CHARLEE’YE BAKTIKÇA  Türkiye’de, her gün sayısız köpek sokağa terk ediliyor. Şanslı olanları  Çalıştıkları bir diğer ekip, Happy Paws Rescue da İngiltere’ye yuvalan  yeniden yuva bulabiliyor, bazısı ise ikinci baharını yurtdışında yaşıyor.  dırma yapıyor. Her iki grubun da Ins  H er gün sayısız yuva ilanı önüme düşüyor. Büyük çoğunluğu bir zamanlar el bebek gül bebek ba  lar gerçek... Bizim ünlü, ABD’ye gi den İzmit’li Charlee’miz,  DEN IZ YAVAŞOĞULLARI cdenizy@gmail.com  tagram hesaplarını keyifle takip ediyorum, sizlere de tavsiye ederim. Bu bahsettiğim gruplar daha çok golden retrieverlara yuva buluyor. Bunun tek sebe  kılıp terk edilmiş köpekler. Yasalar bu  “Her eve bir pati” ve Tat  bi, Amerikalı ve İngilizlerin bu ırkı milli  nun önüne geçmi  tered paws and golden  ırkları olarak görmesi, en çok onlara ta  yorken, yerli kurtar  hearts adlı ekip işbir  lep olması, bizde de bolca bulunmaları.  ma ekipleri orman  liğinde oraya gitmişti.  Onun dışında setter’ler ve yumuşak huy  dakileri mi, çöplük  Charlee “Her eve bir pati”den  lu, melez pek çok köpek için daha yuva  tekileri mi beslese,  Emre Demir’e çokça  aranıyor. Yurtdışında, pek çok ayrı kon  terk edilmişlere yu  sormuştum, “Barınağa septte kurtarma grubu var. Irk bazlı olanlar  va mı bulsa nereye  düşer mi?” diye. Bu  var, sadece sokak köpeklerinin beslenmesi  koşacağını şaşırmış  radan gönderilen hay ne ve yuva bulmasına katkı sağlayan grup  haldeyken, yurtdışı  vanlarda ilk dikkat edi lar var. Türkiye’nin aksine, yurtdışı ekip  kurtarma grupları da  len şey agresif olup ol leri arasında didişmeden çok koordinasyon  Türkiye’de sahaya  maması. Bunun test  olması ve her birinin seçtiği yola ve kon  inmiş durumda, bü  leri derece dikkate alı septe saygı duyulması da örnek alınacak  yük uğraşlar veriyor  nıyor. Ardından huyu bir mesele.  lar. Yurtdışı yuva  na suyuna uygun bir ai Ülkemizdeki hayvanlar için seferber  landırma da yaygın.  le aranıyor. Sırası ge olan tüm dünya insanlarına minnet duyu  Kimileri ABD gibi  lince de uçuş gönüllüsü yorum... Charlee’nin Instagram’ına (char  ülkelerde, barınak  ile beraber yeni haya leethegoodestboy) baktıkça da ne doğru  ta uyutarak öldürme sistemi olduğu için,  tına uçuyor. (Uçuş gönüllüleri düşünülenin bir karar vermişim diyerek başta HEPAD’a  hayvan göndermeyi etik bulmuyor. Ne ya aksine hiçbir masrafa girmiyor.)  defalarca teşekkür ediyorum.  zık ki Pitbull gibi ırklar için bu uygulama Oldu da orada bir terslik çıktı, derneğin  İyi pazarlar.   
            
    
