08 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 16 AĞUSTOS 2020 Son kitabında kendi hikâyelerinden yola çıkan gazeteciyazar Mine Kırıkkanat: Linçten güçlenerek çıktım İPEK ÖZBEY Gazeteciyazar Mine Kırıkkanat’ın bazıları salt kurgu gibi görünse de Rapunzel hariç hepsinde gerçek olaylardan esinlenen yeni kitabı “Kaf Dağı’nın Ardı Belki” çıktı. Birkaçının esin kaynağı kendi yaşamı. Öykülerinin onu sevenleri, gizli dünyasını keşfetmek isteyenleri gülümsetmesini, duygulandırmasını dileyen Kırıkkanat’la buluştuk, yeni kitabını, biraz da herkesi kızdıran hallerini konuştuk. u Mine, dostluğuna sığınarak şu soruyla başlamak istiyorum: Ne kadar sevenin olduğunu biliyorum, ne kadar sevmeyenin olduğunu da... Yakın arkadaşın olarak, seninle ilgili sürekli, “Tanısanız çok seversiniz” cümlesini kullandığımı da itiraf etmeliyim. Seni kimler seviyor, kimler sevmiyor? Atatürk’ü sevmeyen beni niye sevsin? Dünya tarihinde hayranlık ötesinde önder kabul edip örnek aldığım tek kişi, Atatürk’tür. Dehasına, birikimine elbette erişemem. Ama gösterdiği yolda giderim. Küçük dünyamda, tabii ki onunkiyle ölçülemeyecek önemsizlikteki yolumda aynı kararlılığı gösteririm. Başarırım, başarmam, doğru yaparım, yanlış yaparım, bedelini öderim; ama kellemi verir, taviz vermem. Şimdi böyle sivri bir kişilik olup Atatürk kadar başarılı ve büyük olmamanın elbette dezavantajları oluyor (burada okurlardan gülümseme bekliyorum). Aslında Türkiye’de mesleğinde sivrilen pek çok gazeteci yazarın kaderini paylaşıyorum. Çok sevmeyenim, çok düşmanım var. Birinci grup çok kalabalık. Aynı kalabalık Atatürk düşmanı. Dolayısıyla ne mutlu, bana! ILHAN SELÇUK NE DEDI? u İkinci grup kim? İkinci grup, hedef aldıklarım ve hedef aldıklarımın çevresi. Eh onlar da ya “yetmez ama evet”çi ya da onların hazımsız, çünkü yarı aydın çevresi. Ortak özellikleri, küresel politikanın herkesi aynı potada eritmeyi, dolayısıyla başarılıyı başarısızla, zekiyi aptalla, cahili bilgiliyle aynı tutup kaliteyi aşağı çekmeyi hedefleyen “politically correct” bekçileri olmaları. Cahile cahil, çirkine çirkin dediğim için hop oturup hop kalkıyorlar. Aslında kendileri üniformal rendelik görevi üstlenmiş, küresel politikanın yarattığı tektip kişiler. Özgün olamadıkları için özgüne düşmanlar. Eh bunların da düşmanlığı vız gelip tırıs gidiyor, doğrusu. Sen beni bilirsin. Mütevazı bir gelirle yaşarım. Ama çok zenginim! Dost zenginiyim. Sevenlerim, sevmeyenlerden kat be kat fazla. Ağabeyim İlhan Selçuk haklı çıktı, kendisini minnetle anıyorum. İlk kitabım Gülün Öteki Adı’nın önsözünü İlhan Selçuk yazdı. Ve önsözü teslim ederken, “Minecim, bir gün bu ülkede çaldığında açılacak, seni bağrına basacak en az 50 bin dost kapısı olacak. Bu büyük bir güçtür, gerisine aldırma” dedi. Bugün, çaldığımda açılan pek çok dost kapısı var. Gerisi umurumda değil. u “Lince alışkındım” diyorsun, insan lince nasıl alışır? Suç oluşturmayan bir eleştiri yazmışım, mizahi bir yorum yapmışım. Binlerce kişi küfür, hakaret, emniyete ihbarlar, hatta savcılıkta reddedileceği belli maydanoz davalarla falan üstüme geliyor. Son de rece ölçülü ama elbette komik ya da vurucu lafıma hep belden aşağı, yani aslında verilecek cevabı olmayanların küfürlerle karşılık verdiğini görünce artık etkilenmemeye başladım, linçlerden. Tehditleri tabii ki ciddiye alıyorum, gerekeni de yasal çerçevede yapıyorum. Ölüm tehdidi gönderen birini özel takiple deşifre etmiş, Frankfurt polisine şikâyet etmiş ve sonuç almışlığım da var. Türkiye’de ya Fotoğraf: Cumhuriyet Pazar şıyor ve yazıyorsan, üstelik sivri dilliysen, lince de alışıyor, aldırmaz oluyorsun, işte. Başka bir deyişle, linçlerden ezilerek değil güçlenerek çıktığım bile söylenebilir. u Korku eşiğin nerede başlıyor? Cesaret nedir biliyor musun? Korkuya rağmen savunduğun kalenin, fikrin, ilkenin arkasında durabilmektir cesaret. Asıl sorun korku değil, ürkeklik. Ürkekler çabuk ve kolay korkutulur. İşte bu anlamda, tabii ki ürkek değilim. Gerçekten korkmak gerektiğinde korkarım ama korktu, döndü dedirtmek, beni daha çok yıkar. Dolayısıyla belli etmem, tehlikeyi göze alır ve yoluma devam ederim. Bu benim hem en güçlü hem de en zayıf, aslında aptal yanım. Aptalca cesaret gösterdiğim zamanlar da var ve bedelini ağır ödedim. u “Kaf Dağı’nın Ardı Belki” kitabında yer alan hikâyelerde sen ne kadar varsın? Örneğin sirkteki bıçakçı kadınla nasıl bir bağ kurdun? 1986’dan beri yalnızca gazetecilik ve kitap yazarlığıyla hayatımı kazanıyorum. Pek çok iş teklifini, seçtiğim yoldan sapmamak için reddettim. Ücretimin ödenmediği, yazılarımın çöpe atıldığı zamanlar oldu. Çok zor durumlara düştüm ve tabii, niçin böyle bir özveriye devam ettiğimi, illaki yazmakta ısrar ettiğimi sorguladım. İşte böyle bir zamanda kurguladım Bıçakçı öyküsünü. Kendimi her gün artık yazmayayım diye elimi bileğimden kesip, ertesi sabah yeniden çıkan elimle yeniden yazarken hayal ettim. Madem kalem kılıçtan keskindi, medyayı bir sirk olarak düşündüm. Kendimi de hedefi daima on ikiden vuran, artık eli çıkmasın, artık bıçak atamasın diye dua eden, Bıçakçı. Küçüklüğümden beri bıçaklara karşı bir zaafım, hatta bir koleksiyonum vardır, toru Mine Kırıkkanat num ulaşamasın diye sakladım, şimdi nereye koyduğumu bulamıyorum! YARALI DOSTLUK uAslında en çok “Köpekbalıkları”nı merak ettim, azınlık iken sinsi, çoğaldıkça dişlerini gösteren... Cumhuriyet gazetesini Atatürk ilkelerinden saptırmak için yapılan ilk darbenin failleri. 1991’de Nadir Nadi’nin ölümünden sonra ‘dinozor’ dedikleri İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Ali Sirmen, Melih Cevdet Anday gibi yazarların istifasıyla gazeteye el koyan ‘İkinci Cumhuriyetçi’ takımı. İşe bakın ki aynı takımın artıkları ve gölgedeki aklın müritleri yakın geçmişte ‘yetmez ama evetçi’ kimliğiyle 2013’ten öteye Cumhuriyet’i ikinci kez ele geçirdiler. Her iki darbe sırasında da gazetedeydim ve onlardan olmamamın, Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine sadık, yani Atatürkçü olmamın bedeli ödetildi. Her iki darbe de hüsranla sonuçlandı... İkincide gazetemizi 2018’de Dr. Alev Coşkun sayesinde geri alabildik. Kendisine saygı ve minnetle bir ayrıntıya dikkat çekmek isterim. Osman Kavala bugün suçsuz olarak hapiste yatıyor olabilir ama Cumhuriyet’e 1991’de darbe yapanlar da Osman Kavala’ya yakındılar. Aydın Engin’in yazışma ve konuşmalarına göre 2013’te gazeteyi ele geçiren ekip de Kavala’dan AB fonu almak için yardım istemiş. Yani 22 yıl arayla aynı takım, aynı zihniyet, aynı güvenilen dağlara kar yağdırdık, ne mutlu bize. u O bölümde bir cümle var: Kendisinden daha iyi yazmıştı kadın, daha iyi koşmuştu. Onun yıllardır hayalini kurup gerçekleştiremediği kitaplara atmıştı imzasını. Bir zamanlar, küçücük du SÖZDE DEVRIMCILIKTEN VAZGEÇTIM u 68’li devrimcilikten nasıl vazgeçtiğini anlattığın bir bölüm var, okuyanları yine kızdıracaksın... Devrimcilikten vazgeçmedim, 68 Mayıs devrimini tam da bu devrimin yıkmak istediği gelenek göreneklerle yozlaştıran ve özde herkese yaranmak peşinde ilkesiz politikacılardan farksız, ‘sözde devrimcilik’ten vazgeçtim. Toplumu estetik ve kültürel alanda ileriye taşımak yerine toplumsal geriliğin sembollerini devrimci ilan eden ataerkil ve eril kültürden vazgeçtim. Ne kadar haklı olduğum da görüldü zaten: Dünyaya kadın ve erkeğin eşit olduğunu vurgulayan bireysel özgürlükleri getiren 68 Mayıs’ı, Türkiye’ye kişisel özgürlükleri eril köy kültürüyle kısıtlayan ve köylüye de yaranamayan bir gericilik getirdi. Kadın ve erkek eşitliği de böylece gömüldü. AŞKLARIM, SAVAŞLARIM VE YAŞADIKLARIM u Aslında bu kitap, yazmakta olduğun otobiyografik kitabın da ayak sesleri değil mi?Hayatının ne kadarını anlatacaksın, seni görünce hep aklımda aynı soru, “Kaç hayat yaşadın Mineciğim?” Evet öyle. İçgüdüsel anlamda yazmaya başladığım romanın ayak sesleri oldu bu kitap. Herkesin hayatı romandır. Ama ‘İsyan daima denizde başlar’da yazdığım gibi, benimki sonunda nehir roman oluşturacak öykülerle dolu. Ana tarafından Fatih Sultan Mehmet ordusuyla İstanbul’a yerleşen bir aileden geliyorum. Baba tarafından Balkan Savaşları’yla Bosna’dan, Bulgaristan’dan göçmen... Çok şehit vermiş ailemin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş öyküsü, zaten roman. Heyecanlı bir film tadında kendi maceralarımı eklersek, sanırım üç hayat yaşadım ki, roman da üç cilt olacak. Her şeyi yazacağım. Aşklarımı, savaşlarımı ve tabii ki sinema, edebiyat, medya dünyasında tanıdığım ünlü kişiler, iyiler ve kötülerle yaşadığım her şeyi. yumsardı kendisini, onun adı geçtiğinde. Ama bitmişti işte... Bu kadın sen misin, peki diğeri? O kadın benim. Karşımdaki Cumhuriyet’e birinci darbe sırasında genel yayın yönetmeni olan ve ikinci darbecilerin ‘Hasan abi’si Hasan Cemal. 1986 yılında ilk yazımı yayımlayan, İspanya muhabirliğimi onaylayan yönetmendi. Sonradan eşi olan Ayşe Sözeri de kendisi de yakın arkadaşlarımdı. 1991’deki darbede, savaş açtığı İlhan Selçuk öneriyor, Uğur Mumcu ve Ali Sirmen destekliyor diye aylarca Paris’e tayinimi onaylamadı. Onayladıktan iki ay sonra da maaşım kesildi, bir yıla yakın süren Cumhuriyet kavgası sırasında başta kendisi hepsi maaşlarını aldılar, Emine Uşaklıgil ve Hasan Cemal ekibi, en vurucu röportajlarım yayımlanırken beni ve oğlumu süründürdüler Paris’te. Hasan Cemal’de daima yazı gücüme karşı hayranlık ve kişiliğime karşı nefret duyumsadım. Ayşe’nin hatırına, nefret etmedim kendisinden, söylenmekle yetindim. Yıllar geçtikçe ikisi için de para ve güç, dostluğun önüne geçti. Büyük küçük, her tür iktidarın yanında yer aldılar. 2007’de karı koca Cemal’leri hedef alan bir yazıyla ilişkimi kestim, zaten yaralı dostluğumuzu bitirdim... Sviatlana Tsikhanouskaya “galip benim” demişti STATİK ENERJİ Belarus’un seçimi P azar günkü seçimde, Alexander Lukashenko muhalefet adayı Sviatlana Tsikhanouskaya’ya karşı ezici bir çoğunlukla kazandı. Ancak bu sonuç çoğunluk tarafından kabul görmedi ve başkent Minsk ile diğer şehirlerde kitlesel protestolara yol açtı. Ayrıca Belarus’taki yetkililer, geçen haftasonu olan son cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından sokakların karışmasının ardından 20’den fazla gazeteciyi gözaltına aldı. Göstericilerle emniyet güçleri arasında çatışmaların yaşandığı eylemlerde yaklaşık 3 bin kişinin gözaltına alındığı da açıklandı. MUHALIFLERE ŞIDDET Ulusal basın kuruluşu Belsat protestocuların uğradığı polis şiddetini yayımladı. Ardından bu haberlere katkıda bulunanların birkaçı tutuklandı ve Belsat’a göre gazeteciler mesleki görevlerini yerine getirdikleri için şiddetle karşılaştılar. Birçok muha birin de dövüldüğü iddia ediliyor. Muhalefetin adayı Sviatlana Tsikhanouskaya. Aslından onun yerine eşi video blogger olan Gomel Sergey Tihanovski seçimlerde aday olması bekleniyordu. Tihanovski’nin adı birçok farklı kaynakta YouTube kanalıyla, geleneksel Belarus muhalif siyasetinden farklı ve genç kitlelere ulaşabilen bir isim olarak geçiyor. Tihanovski’yi 20 Mayıs 2020 tarihinde rejim izinsiz kitlesel gösteri düzenlediği gerekçesiyle tutuklamıştı. OCCPR’ın verdiği habere göre, seçimden önce (29 Temmuz) Belarus, paralı asker oldukları gerekçesiyle 33 Rus vatandaşını tutukladı. Bu şahısların özel askeri şirket olan “Vagner Grubu”nun üyesi olduğı belirtildi. Bu kişiler Sergei Tihanovski ve Nikolay Statkeviç ile birlikte kitlesel ayaklanma planlıyordu. Sviatlana Tsikhanouskaya, sonuçların açıklanmasının ardından seçim sonucunu kabul etmediğini, seçim galibinin kendisi olduğunu belirtmiş ve hükümetin yönetimi barışçıl bir şekilde devretmesi gerektiğini düşündüğünü ifade etmişti. Litvanya Dışişleri Bakanı Linas Linkevicius Twitter üzerinden yaptığı paylaşımla Tihanovskaya’nın Litvanya’da olduğunu duyurdu. Bir yandan da Lukashenko’nun zaferi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin’den Xi Jinping tarafından çoktan onaylandı. Ancak hem AB hem de Almanya tarafından tepkiler geldi. Avrupa ÖZGE MUMCU AYBARS Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen da Belarus makamlarını seçim sonuçlarını incelemeye çağırarak oyların eksiksiz bir şekilde sayılıp sonuçların bu şekilde açıklandığından emin olunması gerektiğini söylerken Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert “demokratik seçimler için gerekli asgari standartlara uyulmamış olunduğu çok açık ve bu, bizim açımızdan kabul edilebilir değil” demişti. Bu yazıyı yazarken yaptığım araştırmayla, çekilen bir filmin senaryosunu okur gibi oldum. Gelecek haftaya konuyla ilgili gelişmeleri yazarım. İyi pazarlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle