Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 AĞUSTOS 2020 3 Bol şekerli sosu yutmayın Baylar, bayanlar ve yanlışlar Ekrandaki aşırı makyajlı, dekoltesi derin, genç kadın gözlerini hırsla ÇUVALDIZ denemesinde kurmaca eserlerde kadınların, ya anneler ya kızlar, ama neredeyse istisnasız olarak erkeklerle iliş kısarak “Göreceksin kileri üzerinden kurgu üç aya o taşlı yüzü landığından söz eder. ğü parmağıma taka Jane Austen’ın kitapla cağım” diyor. Karşı rına kadar kadının kar sındaki kadın da arkadaşının “projesini” heyecanla onay ELÇİN POYRAZLAR şı cins tarafından ve karşı cinsle ilişkileri üstünden “izlendiğini” lıyor ve saçını arka elcpoy@gmail.com anlatır. ya atarken “Ve bu bir kadının “Her kadının kari hayatının ne kadar kü yer yapma gibi bir amacı olmak çük bir parçasıdır” der. zorunda değil” gibisinden bir şeyler savunuyor. GERI KAFALILIK DEĞIL “Esas kızın” hedefi başarı Film endüstrisinde kadınların lı bir doktorla evlenmek ve bu ne kadar, nasıl ve hangi bağlam nu gerçekleştir da yer aldığının de mek için için çapkın bir “playboy” komşusundan erkeklere dair tavsiyeler almaya başlıyor. Erkek komşu ise kendi haya İş dünyası, siyaset, tarih, eğitim, sanat ve edebiyat alanlarında binlerce değerli ğerlendirildiği Bechdel testi Woolf’un bu görüşüne atıf yapar. Amerikalı karikatürist Alison Bechdel’in 1985’teki bir çiziminde yer alan tını onu evlendirmeye adamış annesinin dırdırından kurtulabilmek için kadın ve başarı örnekleri önümüze serilirken, genç iki kadın arasındaki konuşma bu testin literatüre geçmesini sağladı. Bechdel tes genç kadını birkaç günlüğüne sevgilisi rolü oynamaya kızları ‘evlilik cadısı’ şablonuna tine göre bir filmde en az iki kadın olmalı, bu iki kadın birbi ikna ediyor. HAFIF AMA sokmak kötü niyetli riyle konuşmalı ve bu bir tembellikten sohbetin konusu bir erkek olmamalıdır. Yanlış anlama öteye gidemiyor. Tahmin edeceğiniz lar, beklenmedik gibi sinema sektörü yakınlaşmalar, he Bechdel testini asla defe gidilen yolda geçemeyecek yapım keskin duygusal dönüşler ve er larla dolu. kekkadın çatışmasına örnekler Bugün kurmaca eserlerde ka le dolu bu tür romantik komedi dını bir erkek üzerinden ya da kurgusunun onlarca örneğini da onun uzantısı olarak sunmak sa ha önce izlemiştik. dece geri kafalılık değil, üstelik Kadını evlilik delisi olarak gerçek hayatı iyi okuyamamak resmeden, bir kadının nihai ve demek. en yüce hede finin bir erkek “tavlamak” ve onu sıkı sıkı Bay Yanlış dizisinden. elinde tutmak olduğu mesa jını gözümü ze sokan hafif ve bayağı ya pımları gerçek hayatın sıra danlığından ve ağırlığından kaçmak için izlemek şaşır tıcı gelmeye bilir. SIZE YUTTURUYORSA? İş dünyası, mimarlık, mühendislik, siyaset, tarih, eğitim, sa Ancak o ekrandaki hayali dün nat ve edebiyat alanlarında bin ya ya sizi bir şekilde yontuyor, lerce değerli kadın ve başarı ör kafanıza yerleşik doğruları ka nekleri önümüze serilirken, genç zıyor ve mevcut düzenin ilacını kızları “evlilik cadısı” şablonuna bol şekerle size yuttuyorsa? sokmak kötü niyetli bir tembel Bir insanın değerleri sade likten öteye gidemiyor. ce aile ve çevresi tarafından şe Hayatımızın bu küçük parçası killenmiyor. Beğenilerimizi, ba nı varoluşumuzun merkezine ya zı doğrularımızı ve kendimizi mamaya çalışmak da öyle. bulmada masalların, oyunların, Sürekli konu edilen “bayları” filmlerin, kitapların ve medyanın bir kenara bırakarak “bayanlar da rolü var. la” ilgili kadınların doğrularını Virginia Woolf 1929’da “Ken anlatmanın zamanı geldi de ge dine Ait Bir Oda” isimli uzun çiyor bile. 30 TL 18TL Psikoterapist yazar Tuğçe Isıyel: Aile bir kolaj çalışmasıdır HİLALKÖSE Aile kavramı sanırım üzerinde rahatça konuşamadığımız doğrudan ilişkili olduğunu ilk defa açıkça söylemesi. Aile içi şidtabularımızdan. İstanbul Sözleşmesi karşıtları da bura detten kadını kurtaracak pek çok yaptırım var. Psikoterapist yadan güç alıyor, açıkça “biz kadını istediğimizde dövmek, zar Tuğçe Isıyel’le aile meselesini konuştuk. Isıyel, Polente istediğimizde köle gibi kullanmak istiyoruz” diyemedikleri için Psjikoloji’nin kurucularından. Yazarın “psikoterapi odasından iliş“aile yıkılıyor” yaygarası koparıyorlar. Sözleşmenin en mühim kilere ve edebiyata” dair denemelerinden oluşan kitabı “Ya Hiç yanı kadınlara yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle Karşılaşmasaydık”, bu yıl başında Doğan Kitap’tan yayımlandı. u Öğretilen\dayatılan tanımları bir yana bırakırsak sizin aile tanımınız nedir? Yuva diyebilir miyiz aileye mesela? Neden? Aile, bana hep bir kolaj çalışması gibi gelmiştir. Birbirinden ayrı parçaların oluşturduğu bir bütün. Herkesin kendi becerisini, yaralarını, tatminsizliklerini, doygunluklarını, geçmişten getirdiği yükleri, geleceğe ilişkin hayallerini iliklediği yer bir nevi. Dolayısıyla farklılıklara tahammül edebilme becerisinin çok önem kazandığı bir alandan bahsediyoruz. Eğer o beceri eksikse aile deliliklerin mayalandığı kocaman bir hapishaneye dönüşebiliyor. Aile kavramının kurumsal tarafı, iktidarların, dinin aile üzerinde sürekli çene yarıştırması ve aile üzerinden kişileri tahakküm altına alması ve bunu yaparken de çeşitli vaatlerde bulunması aile kavramına dair iki taraflı bir illüzyon yaratıyor. Ya fazla idealize ediyoruz orayı ya da tamamen değersizleştiriyoruz. Bu iki uca kaymadan orada neler olabileceği üzerine hem kişisel hem de mesleki olarak sıkça düşünüyorum. Aileyi kolektif bir ilişki ağı olarak görmek, birliktelik ve bireysellik ihtiyacını gözetebilmek dolayısıyla hem güvenli bağlanmaya hem de bağımsızlık ihtiyacımıza cevap verecek bir yer haline getirmek aileden yuva olup olmayacağı sorusuna da cevap verebilir. MESELENIN DOKUNULMAZLIĞI VAR! u Neden aile kavramı kutsallaştırılıyor? Açıkça tartışılamıyor? Hep bir “yüce”, “iyi yan” bulma çabası öne çıkıyor... Açıkça tartışılamıyor çünkü yüzyıllardır yüksek sesle sürüp giden bir nakarat bu. Dokunulmazlığı var. Bir şey çok fazla yüceltiliyorsa orada bir adım geri çekilip bakmalı üstünün kapatılması gereken bir şey mi var ortada diye. Son kitabımda da bu konuya değinmiştim. Kutsallık atfı, aile sistemini daha otoriter ve yıkılmaz kılmaya yarıyor. Kutsiyet atfettiğimiz kurumlar sahip oldukları iktidarı sorgulanmaz kılıyor, böylece baskıcı zihniyetin değirmenine su taşıyoruz. Toplumun bir alt çekirdeği olan ailenin kendi bütünlüğünü muhafaza etmesi, iktidarların da bütünlüğünü ve kişilerin erk sahibi yapılar karşısındaki itaatini sağlıyor. Bu bağlamda “aile saadeti”nin de çoğu zaman bir fanteziden ibaret olduğunu düşünüyorum. Ailenin kutsallığına(!) saadet yoluyla anlam katma çabası. Oysa ailelerin değil olsa olsa bireylerin saadeti olabilir. Ve evet, bu durum aile de dahil tüm sistemleri etkiler. u İstanbul Sözleşmesi’nin aile üzerinden tartışmaya açılmasına dair neler söylemek istersiniz? Asıl hedef ne burada? Aileye kutsallık atfedilmesi kadının istismar edilmesini de meşrulaştırıyor. Bizde kol kırılır yen içinde kalır mantığı ne yazık ki çok yaygın. İstanbul Sözleşmesi bu oyunu bozuyor, şeffaflık getiriyor. Aile yapısına zarar veriyor diyorlar. Hangi aile yapısına? Bunu diyenlerin aileden anladığı nedir? Kadının köle gibi görüldüğü aile mi? Kokuşmuş cinsiyet rollerine hapsedilmiş aile mi? Şiddet bu toprakların en temel sorunu, fiziksel, psikolojik, cinsel, dini, kültürel, toplumsal şiddet. Bu sözleşme en temelde şiddetin önlenmesini, şiddete gösterilen gerekçelerin geçersizliğini, şiddeti önlemeye dönük devlet politikaları geliştirmeyi, şiddet görenlerin rehabilitasyonunu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesini, şiddeti besleyen kaynakların durdurulmasını içeriyor. Bunun karşısında nasıl durulabilir? İstanbul Sözleşmesi yaşatır, sa Tuğçe Isıyel dece kadını değil, umudu, güveni, dayanışmayı, sağlıklı bir aile yapısını da yaşatır. Elbette bir adam, bir kadının üzerine bu sözleşme var diye beton dökmekten vazgeçmeyecek. İstanbul Sözleşmesi çok hayati bir sözleşmedir ama tek başına yeterli de değil. Kadının üzerine beton döken bir vandalizmi müstakil bir yerden alamayız, orada yine aileye, topluma, sisteme bakmak ve buraları ivedilikle rehabilite etme yöntemleri geliştirmek gerekiyor. Nasıl ki her ailenin bağlı olduğu aile hekimleri var, her ailenin destek alabileceği aile terapistleri de olmalı. Belli aralıklarla ailenin ayarlarına bakılmalı. u Bu pandemi sürecinde sizce, çift olmak, aile olmak insanlara iyi mi geldi? Her ikisi de... Ben pandemi sürecinin bir turnusol kâğıdı etkisi gösterdiğini düşünüyorum. Dışarıda ortak bir dert olmasının bazı ailelere iyi geldiğini gördüm. “Kötü” içeriden dışarıya atıldı, günah keçisi belliydi; Covid19. Dış basıncın yükselmesi zaten yüksek olan iç basınca dengeleyici bir etki yaptı. Eğer ilişkiler temeli zayıf bir şekilde kurulduysa pandeminin getirdiği belirsizliği, kaygıyı, evlerde dip dibe olma halini o temeli zayıf ilişkiler kaldıramadı. Dış dünyayla bağlantı kesilince kapalı kalmanın yarattığı basınç içeride çürümeye neden oldu. Kişiler bu süreci hem kendilerine hem birbirlerine hem de dünyaya bir yeniden bakma deneyimi olarak yaşadılarsa sonuç daha anlamlı olacaktır. Isıyel, “Kişiler, hem kendilerinin hem ötekinin bireysel alanlarına özen göstermeliler” diyor. u Haftaya: Evlilik kararını kimler almalı? Flört şiddeti, aşk... Fotoğraf: Deniz Ermiş Hatay’da korkunç ihmal “S okakta kedi köpek olmaz” diyenler, hayvanların barınaklara toplanmasını istiyor. İçinde iyilik olanların, kafalarındaki barınak tasviri gerçeklerden çok, ama PATI GÜNLÜKLERI Ülkenin dört bir yanında barınak felaketi yaşanıyor. Bunun en çarpıcı ve en güncel örneği Hatay’da yaşandı. çok uzak. Türkiye’deki barınakların çoğu, toplama kampı gibi biraz insani duyguları olan kişilerin, görmeye dayanamayacağı cinsten. Özellikle de gönüllüle DEN IZ YAVAŞOĞULLARI ile kaderine terk edilmiş, çevresinde üstü sineklenmiş başka ölü yavrular... Başka bir koğuşta, kafası kadar tümörle gezen bir rin düzenli olarak gidip gelmediği yerler içler acısı durumda. köpek, ağzına padokun cdenizy@gmail.com demiri takılmış ve kur Son örnek Hatay Büyükşehir tulamadığı için olduğu Belediye barınağı. Sosyal med yerde belki de günlerce yada yayılan görüntüleri izlemeye daya acı çekerek ölen bir başka hayvanın cese namadım. Görüntülerin çoğunda ölü hay di... Sinekler, dışkılar, pis, boş su ve yemek vanlar var. kapları cabası. Gerçekten videoların çoğu UNUTMAK ISTIYORUM na bakamadım... Anlık gördüğüm ve unutmak istediğim kareler bunlar... Bir videoda, aynı padokta “yasaklı” olarak Hele birbirini parçalayan köpeklerin tabir edilen hayvanlar bir arada ve köpekler kaydını bir salise görmek yetti. Barınağın birbirini parçalıyor. Başka bir videoda tek başına çocuk koysanız, pittbull gibi ırklar gözü kurtlanmış bir rottweiler, ölmek üzere dan olan köpeklerin bir arada olmayacağı can çekişerek kendi başına bağıran 56 ay nı bilir. İçeride 500 köpek olduğu, bakıcı lık bir köpek... Diğerinde, perişan halde bir sayısının ise dört olduğu, belediyenin ele golden, nefes nefese, altında ölü bebekleri man almadığı iddia ediliyor. Ancak, iddialara ve videolara karşın hâlâ belediyeden bir açıklama yok. Twit ter sayfasından soru soranları engelliyor lar. Ben de bu kişilerden biriyim. Belediyeyi arıyorum, zabıtaya u Büyük boy yönlendiriyor, za olduğu için bıtayı arıyorum, arayanı yok. açan yok...Bu gö Barınaktan rüntüler dünyanın kurtarılan neresinde olursa Çapkın yuva olsun insanı pa arıyor. İstanbul ramparça edecek 0532 376 93 10 cinsten, ancak yi ne de bir yetkili den, bu videoların herhangi bir üçüncü dünya ülkesinde, yıllar önce çekil diğini, Hatay veya sınırlarımız dahilinde herhangi bir yerde bu kadarının yaşanma dığını duymak isterdim. O hayvanların yardım çığlıklarını duy mayan, duyup da bir şey yapmayan herkes bunun sorumlusu. Hatay Valiliği’nin ince leme başlattığı dernekler tarafından duyu ruldu. Önümüzdeki günlerde neler olaca ğını göreceğiz, lütfen o hayvanları yalnız bırakmayalım, bir an önce kurtarılmaları için her mecradan çağrıda bulunalım...