Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 ŞUBAT 2020 3 Bizden sonra ne olacak? Tek gecelik empati Bu konuları sıkça dile getirdiğimde içi daralanlar oluyor. Öyle ya dinlemesi zor konular. Yine mi down, yine mi otizm? G eçen yıl bir hastanenin acil servisinde çalışan bir doktor, bize gece nöbetinde bir hastasıyla yaşadıklarını aktarmıştı. Twitter’a yazdığı mesajda bir kalp krizi sonrası gelen hastasının ağladığını söylüyordu. Adam gözyaşları içinde doktora, kendisini eve geri göndermesi için yalvarıyordu. Oysa cid di şekilde hayati tehlikesi vardı ve değil eve gitmek yatak tan bile kalkması mümkün değildi. Peki ama kalp krizi geçi ren biri, hem de o krizin hemen sonrasında doktora, hastane ye kavuşmuşken, aslında bakım görmek, iyileşmek isterken neden hemen evine geri dönmek istesin? Çünkü o an hayatı belki de o dokto run ellerine teslim edilmiş bu adamın evde tek başına bıraktığı down send romlu bir oğlu vardı. Eşi bir süre önce hayata veda etmiş, baba oğul baş başa kalmışlardı. Oğlunun evde tek başına SEDEF ERKEN büyük güçlükler çekebilecek durumda olduğunu babasının telaşından tah @SedefErken min etmek zor değil. Anne veda ederken içi rahat mı ayrılmıştır bu hayattan? Hiç sanmıyorum. Büyük ihtimalle oğlunu bırakıp gider ken gözü arkada kalmıştır. Benden sonra babası da vefat ettiğinde down sendromlu çocuğum kime güvenecek, ya şamını nasıl devam ettirecek diye düşünmüştür. Aynı biz ler gibi, down sendromlu, otizmli ya da başka farklı engel gruplarından çocukların aileleri gibi. Bizler için hayatın en önemi sorusu: “Bizden sonra ne olacak?” GELİŞMİŞ ÜLKELER ÇOKTAN VAZGEÇTİ Ülkemizde çocuklarımızın bizden sonraki yaşamlarını sürdüreceği yaşam alanları yok denecek kadar kısıtlı. Mevcutların da yaşam koşulları maalesef hiç iyi durumda değil. Pek çoğu temizlik ve güvenlik dışında pek bir hizmet veremiyor kalanlara. Üstelik buraya giren engelli bireylerin tekrar toplum içinde çıkması gibi bir hedef de yok. Daha yirmili yaşlarda olup bakımevine giren bir otizmliyi düşünelim. Ortalama yaşam süresi yetmiş yaş diye düşünsek elli yılını aynı binada, aynı dört duvar arasında geçirecek demektir. Bu son derece insanlık dışı bir senaryo, böyle bir yere hapishane demek de daha doğru oluyor bu durumda. Bu konularda gelişmiş olan ülkelerdeki sistemler izole edilmiş bakım merkezi modelinden çoktan vazgeçti ve çok daha insani olan toplum içinde, evlerde, asistanlı yaşama dönüştürüldü artık. ÇOK DEĞİL BİR GECE YETER Oysa bizde her şeyden önce ülkemizde bu konularda eğitim almış uzman bakım verenler, bu işlere uygun eğitilmiş kadrolar yok. Zira henüz üniversitelerimizde böyle bölümler mevcut değil. Bakımevleri açma ve sürdürülebilir şekilde yürütme işi özel sektöre devredilmiş durumda ve denetimler de haber verilerek rutin denetim şeklinde yapıldığından çoğu yerde koşullar çocuğunuzu emanet etmek istemeyeceğiniz kadar kötü. Bu konuda gerçek bir sosyal politika hâlâ oluşturulmuş değil. İşin kötüsü umut verecek bir çalışma da görünmüyor ufukta. Bu konuları sıkça dile getirdiğimde içi daralanlar oluyor. Öyle ya dinlemesi zor konular. Yine mi down, yine mi otizm? Canını sıktıklarımdan bazıları sivil, bazıları ise kamu görevlileri. Onlardan tek isteğim var; kendi çocuklarını bir gece için bu bakımevlerinden birine bıraksınlar, çok değil, tek bir gece. Sonraki hayatlarını o tek geceyi düşünerek yaşasınlar. Empati için tek bir gece bile yetecektir. REHBER ODASI Barış dili Farkında olmadan kullandığımız ‘yargılayıcı dil’ anlaşmazlıkları çatışmaya dönüştürüyor hepimize lazım A BD’li klinik psikolog Marshall Rosenberg tarafından geliştirilmiş olan “barış di li”, bizi, kimin haklı, kimin haksız ol FİGEN ATALAY duğunun, doğru ve yanlışın ötesine bak maya, öncelikle kendimizle barışa davet ediyor. Ama bunu hangimiz başarabili yoruz? İçine doğduğumuz “yargılayıcı dil”, bizi sürekli kıyaslamalara, küçüm semeye, suçlamaya, damgalamaya iti yor. Bu da sağlıklı iletişimi engelliyor, Odaklanılan her anlaşmazlık şiddetli çatışymaya dönüşebiliyor. dört alan Sezer Aksoy, dünyada giderek artan şiddeti azaltmaya yönelik bireysel bir u Çatışmanın ortasındayken yargılardan, analizler çaba olarak 2016 yılında kurduğu “Barış Dili Merkezi”nde, “barış dili”ni yaygınlaştırmak üzere çeşitli projeler geliş den, değerlendir tiriyor, atölyeler ve seminerler düzenli melerimizden ba yor. Aksoy, “Bu Okulda Barış Dili Ko ğımsız, tarafsız, nuşulur” adlı programı, isteyen okullar objektif gözlem ya da öğretmenlere uyguluyor. pabilmek, u Kendimizin duygu ve ihtiyaçlarıyla bağlantı kurmak, u Diğerlerinin duygu ve ihtiyaçlarıyla bağlantı kurmak, u Böylece herkesin ihtiyaçlarının duyulduğu, görüldüğü ve karşılandığı yaratıcı stratejileri, çözümleri ricalara dönüştürmek. ÇOK AZIMIZ BILIYOR Aksoy, “evimizde, işyerimizde, okulumuzda bir yıl içinde yaklaşık olarak kaç günümüzü çatışmalar ve anlaşmazlıkları çözmek için harcıyoruz hiç düşündünüz mü” diye soruyor ve ekliyor: “Bu sürenin sadece yüzde 10’unu bile geri kazanabilseydik, bunun yaşamımızın verimliliğine, etkinliğine, öğrenme kapasitemizin artmasına katkısı ne olurdu? Toplumun bireyleri olarak ilk eğitimimizi aldığımız yer ailemiz, daha sonrasında okul sistemi devreye giriyor. Okullarda, matematik, coğrafya, fizik ve buna benzer birçok konuda bilgiler edindik, ancak çok azımız gerçek anlamda özellikle anlaş mazlık durumlarında insan larla nasıl işbirliği yapaca Öğrenciye yararları ğımıza ve diyaloğu sürdürebileceğimize dair becerilere sahibiz. Görü uYaşadıkları her nen o ki, insanlar ola türlü çatışmalı durumlara rak bizi ortak bir nok tarafsız “gözlem” yapabilme tada birleştiren şey kapasitesini geliştirmek var olduğumuz süre uKendilerinin ve okul içinde ilişkide oldukları kişilerin “duygu” ve “ihtiyaçları” ile bağlantı kurma, kendilerini ifade edebilme kapasitelerini geliştirmek, uİlişkilerinde huzur ve barışı sağlayarak sınıf içindeki öğrenme kapasitelerini artırmak, uSınıf içindeki ve aile içindeki uyumlarının artması, takım çalışması, sorun çözme, çatışmaları yönetme, liderlik, arabuluculuk alanlarındaki beceri ve kapasitelerini geliştirmek suretiyle akran zorbalığıyla baş edebilme kapasitelerini geliştirmek. Sezer Aksoy Barış Dili’nin temel tezleri Yargı Dili’nde neler var? u İnsanlar şefkatli ve empatik u Kıyaslamalar, karşılaştırmalar. u Suçlama, eleştirme. u Küçümseme, alay etme, hakaret etme. u Sıfat takma, etiketleme. u Ödül / ceza verme; hak ettiği düşüncesi. u Sorumluluğu inkar etme. u Seçimim yok ki düşüncesi. u İstediğini almak için zorlama, talep etme. olma kapasitesiyle doğarlar. u Bütün insanlar aynı duygu ve ihtiyaçlarla donanmıştır. u Hayata ve insanların iyiliğine katkıda bulunmak en güçlü ihtiyaçlarımızdan biridir. ce hepimizin ‘çatışmalar’ yaşayacağımız gerçeği.” YARGILAYICI DIL haklı olduğumuzu karşı tarafa kabul ettirmeye çalışırken bulabiliyoruz. İşin ilginç tarafı diğer taraf da kendi haklılığını bize kabul ettirmeye çalışırken, an “Bu Okulda Barış Dili Konuşulur” prog laşmazlıkların şiddetli çatışmalara ve ramının ana misyonunu, “herkesin ihti bir güç gösterisine dönüşmesi kaçınıl yaçlarının görüldüğü, duyulduğu ve kar maz oluyor. şılandığı, böylece kendinle ve diğerleriy Peki, biz gerçekten haklı mı olmak le gönülden bağlantıda olunan kurumsal istiyoruz, yoksa keyifli, huzurlu, ba bir yaşam alanını adım adım hayata ge rış içinde ilişkiler yaşayıp mutlu mu ol çirmek” olarak açıklayan Aksoy, “yargı mak istiyoruz? Bu soruların yanıtlarını dili”nin sonuçlarını şöyle anlatıyor: yeni bir yaşam dili olan ‘barış dili’ ileti “İlişkilerimizde iletişim kurarken yar şim yönteminin adımlarında bulmamız gı dilini ne denli kullanıyorsak, karşı mümkün. Yargılar dünyasında “Kimin, mızdakiyle ‘bağlantı’mız o denli zayıf ne?” olduğuna odaklanırız. Barış dili ile lıyor, hatta niyetimiz hiç öyle olmasa iletişim kurduğumuzda “Kimin, neye da kopabiliyor. Kendimizi ne kadar da ihtiyacı olduğuna” odaklanırız.” Yaşam savaşı veriyordu, şimdi öpülüp koklanıyor Kocaeli’nden, Amerika’ya Varlığından ilk olarak, manevi teyzem ve kuzenimin beni aramasıyla haberdar oldum. “Kocaeli Ereğli tarafında, sokakta perişan olmuş bir golden var, ne yapabiliriz” diye soruyorlardı. Acele ederek ilan koydum. Birkaç yuva talebi gelse de... Çaresizliğimde, bana yardım elini bir kez daha Her Eve Bir Pati Derneği’nden (HEPAD) Emre Demir uzattı. Bulursak, himayesine alacak ve sahiplendirecekti. Şans eseri bulduk. Derisi, kene, pire kaynıyor, gözünde bir akıntı var. Hâlâ gür ve güzel kalmış tüyleri ne kadar zayıf olduğunu kamufle etmişti. UÇUŞ GÖNÜLLÜSÜ ŞART Dokunduğunuzda kemikleri elimize geliyordu. HEPAD bahçesine gittikten sonra adı Charlee oldu, ABD’ye gidecekti. Bu, kıyısından köşesinden de olsa, payım olan ilk yurtdışı sahiplendirme. Golden’ların ABD’ye sahiplendirilmesi konusunda komplo teorileri de var. Ancak, Emre Demir’in hayvanlar için ne kadar çabaladığını bildiğim için içim çok rahattı. HEPAD, yurtdışı sahiplendirme konusunda bazı derneklerle koordineli çalışıyor. Yurtdışına sahiplendirilecek olan köpeciklerin önce, sokakta yaşadığı travmalardan kaynaklı davranış bozukluğu olup olmadığı tespit ediliyor. Varsa rehabilite süreci başlıyor. nün bulunamaması. Uçuş gönül lüğü de öyle kolay ki, zaten kö peklerin her türlü belgesi tamam oluyor, köpekleri gönüllüler ge tiriyor. Sadece bilet sahibi olarak aracı olunuyor. Şu an Hepad hi mayesinde yuvası hazır çokça kö pek var ve evlerine gitmek için uçuş gönüülüsü bekliyorlar. Char lie işte bu sayede, Hepad ve Tat Charlee’yi takip için, Instagram tered Paws and Golden Hearts ekibi işbirliğiyle, Amerika’ya gitti ve hayal dahi edemeyeceği bir charleethegoodestboy hayata kavuştu. Yataklarda, ku caklarda, misafir Sonra hayvanın huyu, suyu tayin ediliyor ve ona göre nasıl bir aileye gitmesi gerektiği kararlaştırılıyor. Örneğin, çocuksuz bir aileye mi gitmeli, evde tek köpek mi olmalı, kedilerle anlaşıyor mu vs. Talep eden ailelere ev gezmesine gidili PATI GÜNLÜKLERI liklerde, komşuların köpekleriyle oyunlarda, göl gezilerinde... Annesi Hope Vanderglas, ona bir de Instagram sayfası açtı, her gün yor, yaşam koşullarına bakılıyor. Ülkemizde “heves mağduru” olan Golden Retriever’lar, ABD’nin hikâye koyuyor. DEN IZ Ona Charlee’nin YAVAŞOĞULLARI ilk bulduğumuz ulusal köpek ırkı ve orada çok se cdenizy@gmail.com günkü halini yol viliyorlar. Örneğin barınaklarda ladığımda ağlaya Golden bulunmuyor. ABD’de sa caktı, ben de onun hiplendirme ücretle yapılıyor, ona Charlee ile karşılaşma videosunu at rağmen insanlar yavru köpek almak tığında ağlayacaktım. yerine, “kurtarma”yı tercih ediyor Emre Demir’in buradan herkese lar. Sahiplendirme ücretleri, yapılan mesajı var: “Ne olur hayvan satın al masrafları kapatmak yada başka kö mayın, geçici yuva olun. Geçici yu pekleri kurtarmak için kullanılıyor. valık hem hayat kurtarır, hem de kö Köpeklerin oraya gitmesinin önün pek bakıp bakamayacağınızı tayin deki tek engel ise uçuş gönüllüsü etmenizi sağlar.” İyi pazarlar. “Şiir her gün yeniden başlar” diyen Ülkü Tamer’in kendi seçtiği şiirlerden oluşan Ben Sana Teşekkür Ederim, Tamer’in gücünü yalınlığından alan şiir dünyasını ortaya koyuyor. kirmizikedi.com /kirmizikediyayinevi /krmzkedikitap /kirmizikediyayinevi