22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 EKİM 2020 5 Erdal Beşikçioğlu, evde kalmaktan memnun ama “Artık iş zamanı” diyor: “Uzun zaman sonra mutfağa girmeye başladım. Bahçeyle, çiçeklerle uğraşmaya başladım. Devamlı bir koşturmacanın içindeydim, bu süreç bana çok iyi geldi. Beş ay iyi de sonra bakıyorsunuz ki o kadar büyük birikiminiz yok, hayat pandemi indirimi sağlamıyor, üstelik daha da pahalı olarak üstünüze geliyor. Çiçek koklamaya devam diyemiyorsunuz...” u Önce oyunla başlayalım... Distopik edebiyatın başyapıtlarından Fahrenheit 451. Alon Musk’ın uzaya gönderdiği, ne deniyor ona uydularla, vücudumuza enjekte edilecek çiplerle, aslında Ray Bradbury o zaman, bu zamanı görerek tuhaf bir dünya kurmuş. Korkutucu, bir taraftan da tedbir almamızı da gerektirecek birtakım eylemler silsilesine başlamamız gerektiğini anlatıyor bence. Bir parça buna göz kırpmak istedik. u Tatbikat Sahnesi çok zorlandı mı pandemi nedeniyle? Biraz zorlandık tabii. 21 sigortalı çalışanımız var. Vergi borcumuz da yoktu, kısa çalışma ödeneğinden yararlandık. Devlet zaten bunun için var. Şimdi bu oyunu sahnelemek psikolojik olarak bizi rahatlattı. Tabii ki endişe geçmedi, ellerimiz kavruldu dezenfekte etmekten... Hayat devam ediyor ve korkularla yaşarsak kendimizi anlatamayız. Savaş da olsa, anlatacak bir şeyleri muhakkak bulmamız, dinleyecek insanlara sunmamız gerekir, bizim işimiz bu. u Şov devam etmeli... Evet biraz öyle... Gerçekten de eylem devam etmeli. u Siz kişisel olarak nasıl etkilendiniz? Korktunuz mu? Uzun yıllardır ailemle çok fazla vakit geçirmemişim. Aileyi ayakta tutmanın çalışmak olduğu inancıyla hareket etmişim devamlı. O yüzden hep koşturmuşum... u İki çocuğunuz var... Evet. Onların okullarının paralarını ödemek, o eğitim sisteminin bilmem nesini yapmak... Tuhaf bir endişe ve kaos içerisinde, zamansızlık içinde ki bu oyunda da söylüyoruz bu kalemlerin hepsini ödemek için çalışmışız. Pandemide dışarı çıkıp kendi geçmişimi sorguladım. Elimdeki değerin daha farkına vardım. Bakıyorum, dört yaşında bırakmışım kızım şimdi 18 yaşında. Büyümüş, üniversiteye başlamış, kendi işlerini halletmiş, Strasburg’da bir konservatuvarı kazanmış... u Tebrik ederiz kızınızı... Küçüğü ne yapıyor? O da 8 sekiz yaşında. O da büyüyecek. u Yeniden işe başlıyorsunuz... Zor ama umarım seyircimiz bizi yalnız bırakmaz. Gereken tedbirleri alıyoruz ama gelen insanın tedbiri daha önemli. Tiyatro seyircisi bu bilince sahiptir, 500 kişilik salonda 150, 200 kişiye oynayacağız. Toplu taşımalardan daha az riskli. Kafelerden, cenazelerden, düğünlerden de... u Evde sürekli bir baba varlığı nasıl etkiledi ailenizi? Ben biraz büyük abi gibi takıldım evde, bu sefer Elvin’in canı sıkıldı (gülüyor.) Ömer tam benim kafalarda, bir ara salonda go kart yapıyorduk. O keyifsiz süreci keyifli geçirecek sevgiye sahipmişiz açıkçası. u Saçınızı da kestirmişsiniz... Behzat Ç’den başka türlü çıkamadık. u Güzel olmuş... Malzeme bu, yapacak bir şey yok (gülüyor.) 9 yıldır uzundu. Saçın sakalın altında ne var bir görelim dedim. SIĞLIKLARLA MÜCADELE BİZİM İŞİMİZ u Diziniz Çocukluk başlamadan isminin değiştirilmesine takıldım. Neden Kimsesizler ismi rahatsız etti? Hikâyemiz, etrafında ailesinden hiç kimse kalmayan çocuğa “Yalnız değilsin” dediğimiz bir proje. “Kimse kimsesiz değildir” dendi. 30 saniyelik tanıtımı görüp deli danalar gibi saldıran sosyal medya maymunluğuna daha önce hiç rastlamamıştım. Bu kadar insanın algı sığlığında bir araya gelmesini, devletin kurumlarına diziyi görmeden bunu kabul ettirmesini anlamış değilim. Ölünce vatandaş değil misin? Neden kimsesizler adında bir mezarlık var? Önce bunları fark edelim. İşimiz çok zor bizim. Her zaman böyle sığlıklarla mücadele eden sanatçılar çıkmıştır, çıkacaktır. Görevim bu. Bu adamların düşünce sistematiğini geliştirmek. Yaşamda bunu amaç edindim. u Kimsesizin kimsesi olalım diyorsunuz. Yani... Boş boş şeyler yapıyorsunuz, düşünmeden düşündüğünüzü zannediyorsunuz. Hareket etmeden hareket ediyor gibi davranıyorsunuz. Bu korkunç. Sosyal medya tamamiyle bunu sağlıyor. Benim en nefret ettiğim tarafı bu. O kurullar neyi değerlendiriyor? Sosyal medya yetiyorsa o kurullarda maaş alan insanlara gerek yok. Yersiz masraf. Bir kişi sosyal medyayı takip etsin, kararını versin yeter. u Baba figürü var dizide, siz nasıl bir babasınız? Çocukların yaşına inebilen bir babayım. Kurallarım da var. Düzenli olacaksın, ne yaptığını bileceksin, her şeyini zamanında yapacaksın, bekletmeyeceksin ne kendini ne başkasını. Öğreneceğin şey de keyif de zamanında... Hayatı dozunda yaşayacaksın. u Ne güzel bu sistemi oturttuysanız... Oturtamıyorum ki (gülüyor.) Bu sadece bir temenni... u Kızar mısınız isteğiniz olmadığında? Kızmıyorum, küsüyorum, konuşmuyorum. Yanlışı onun fark etmesi gerekiyor çünkü... Erdal Beşikçioğlu ile pazar sohbeti: Gelecekten kaygılıyım Beşikçioğlu, “İnsanın canını sıkan devletle vatandaş arasındaki sistemdir. Bu sistem kimi zaman iyi işler zaman zaman da hiç işlemez ancak bu sistem eleştirilebilir, devlet değil. Kendi ayaklarının üzerinde burada nefes alman, hayat bulman gerekir” diyor. Tatbikat Sahnesi’nin oyununda Beşikçioğlu, kitapları yakan itfaiyecinin şefi rolünde. Dizide ise kimsesiz çocuklara yuva bulan Mahir Boztepe. Özgürlüğün yok edildiği düzeni anlatan Fahrenheit 451’in ikinci gösterimi bugün saat 20.30’da Fişekhane’de. HILAL KÖSE “Dizimiz çok keyifli. İçinde olmaktan büyük zevk aldığım işlerden biri. Sosyal sorumluluğu var. Boş hiçbir lafı yok. 60 milyona ulaşacak bir kanalda, ‘insanlarla paylaşacak iki saatin var’ dendiği zaman ben o vakti boş boş geçiremem onlarla. Amacına uygun kullanmam gerekiyor orayı, farkındalık yaratmam lazım. Birtakım şeylerin farkındayım, paylaşmak istiyorum.” Fotoğraf: Cumhuriyet Pazar Ben yerçekimi isterim! uDünya daha iyi bir yer olur mu salgından sonra? Emperyalist güçler dünyayı lead etmeye (öncülük etmek) başlayınca yine göremeyeceğiz u Neyi paylaşmak istiyorsunuz? Geleceği. Geleceğimden çok büyük kaygı duyuyorum, gençler ve çocuklar üzerine yoğunlaşılması gerektiğibir zamanda benim tarafımdan gerçekleştirilmesi düşüncesi hiç ilgimi çekmiyor. u Yükseklik korkunuz mu var? bunu. Venedik’te ortaya çıkan yunuslar... Rüya gördük ve geçti gitti diyeceğiz. Çok kötü bir huy vermiş tanrı, hırs. Hırsı içimizden söküp atamayacağımız için hep olacak bunlar. ne inanıyorum. Pandemide fark ettiğim bu. 1914’te bir kuşak kaybedilmişti. O dönem savaş topla tüfekle yapılıyordu, şimdi dijital ortamda yaşanıyor. Bunun iyi idare edilmesi gerekYere sağlam basmam lazım (gülüyor.) Ayda onu gerçekleştiremiyoruz. Yerçekimi ararım... u Sizin ütopik hayalleriniz var mı? Distopik bir hayal desen, zaten onu u Başka türlü bir hayat mümkün değil mi? O baya baya ütopya olur. Güzel de ütopya olur. Bir taraftan da heyacan ortadan kalkar. Nasıl baş kaldıracağız abi? Bilmiyorum... Oyunda anlatıyoruz. tiğini düşünüyorum. yaşıyorum diyeceğim... u Oyunun sizce en vurucu yanı ne? u Edilir mi peki? u İnsanlarda en gıcık olduğunuz Azınlıklar meselesinin altını çiziyorum. Kilit azınlıklar. Aklı başında insanlar yapabilir bu şey..? Bugün azınlıksın sonra bir bakıyorsun çoğunluk nu. Bu devletin o gücü var. Sistemi Yanımdan geçerken dokunmalaoluvermişsin, bir bakıyorsun bölünmüş daha nasıl işleteceğini bilecek insanların rı hoşuma gitmiyor sanki... Eskiden iç küçük azınlıklara ayrılmışsın. Tuhaf bir olması gerekiyor. u Gelecek deyince, aya turist gezisi planlanıyor ne düşünüyorsunuz? Benim daha gidemediğim sahil kasabaları var, ben o sahil kasabalarına içeydik, müzikler dinlerdik birbirimizin üstünde... Şimdi distopik dünyamda o tür şey rahatsız ediyor. u Pandemi bize ne yaptı? Sanırım biraz daha dinginleştik, indöngü. Çoğunluk diye bir şey yok bence zaten. Azınlıklar emperyal güçlerin yönyönlendirmesini de yapıyorlar. gitmeye niyetliyim (gülüyor.) san olduğumuzun farkında vardık, u Aya gitme teklifi gelse kabul etsorguladık gibi geliyor. İnsan ölümmez misiniz? Ünlüler gidecekmiş... den korkunca nasıl bir yaratık olduYok canım ne işim var orada. ğunun farkına varıyor, ister istemez u Gerçekten soruyorum... bu bir dinginlik gerekiyor. Dünyanın Hayır hayır hiç gitmem. Ben ölüm en güçsüz yaratığısın sen işte. lüyüm (gülüyor.) Bilimkurgu ilgimi u Dünyayı da bu hale getiren... çekiyor ama bilimkurgunun gerçek Güçsüz olduğun için yapıyorsun bunu. “Ankara seyircisi salona gelmeden ne seyredeceğini biliyor. Çok değerli. Bu Cumhuriyet döneminden gelen bir kültür. Ankara’nın yeri ayrıdır hep söylerim...” BRADBURY BENI ACAYIP INSANLARLA KARŞILAŞTIRDI u Başucu kitaplarınız hangileri? Şu sıralar Ray Bradbury’nin eserlerine bakıyorum. Yazı Yazma Sanatı, Mars Günlükleri... Makyavelli okutmaya başladı bana deli bir şekilde. Makyavelli, Prens kitabında, devlet idaresinin nasıl sağlanacağını net ve acımasız bir şekilde anlatıyor. Tuhaf bir dünyanın içinde olduğunuz gerçeğiyle karşılaşıyorsunuz. Çok acayip insanlarla karşılaştırdı Bradbury beni. u Ya ünlü olmak? Ben hiçbir zaman artist olamadım. O dünya başka bir dünya. Artist olmanın gerekliliklerini yerine getirecek altyapı bende yok. Yaptığım işler seyrediliyor mutlu eden o. Uçaktan inince takip edilmemek mesela dünyanın en keyifli işi. Kabalalıklara karışıyorum kimseye değmeden... PAYtcaZuacmmozAmhınaRu.tımrTrni’ydEıeetS. İ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle