22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 MAYIS 2019 7 Haluk Levent: Mustafa Kemal’in bağımsızlık ruhuyla yaptığı çalışmaları ölesiye sevdim 100. yılda Samsun’da “ İtilaf devletlerinin, ülkeyi paramparça hale getirip yok etmeye başladığı sıralarda halkımızın teslim olmamak için başlattığı direncin ilk adımıdır 19 Mayıs. Bu nedenle, yaşadığımız şu topraklarda, şu dünyada kendimizi ifade edebiliyorsak ve başka bir ülkenin boyunduruğu altında, bambaşka bir ülkenin sömürgesi halinde yaşamıyorsak, bunun başlangıç adımıdır 19 Mayıs...” H erkesin bir şarkısıyla anısı vardır. Herkesin mutlaka bir isyanı vardır. Herkesin unutamadığı bir acısı ya da sevinci olduğu gibi mutlaka bir sırrı da belki vardır. Şarkıları içimize içimize, yüreğimizin en derinlerine işlemiştir hep. Bazen isyanımızı, bazen de acımızı, sevincimizi bağıra bağıra söylediğimiz şarkıları; Yollarda, Bir Gece Vakti veya Sevenler Ağlarmış, Anlasana... Haluk Levent, çok uzun bir yoldan geldi bugünlere... Geçmişi kendisinde saklı ama “iyi bir insan” benim nezdimde. Çevre dostu, yardıma ihtiyacı olan insanlara el uzatan; konserlerinden elde ettiği gelirin büyük bir bölümüyle hastalara, öğrencilere yardım eden deyim yerindeyse yüce yürekli bir sanatçı Haluk Levent... Kurduğu Anadolu Halk ve Barış Platformu (AHBAP) adlı yardım derneğiyle binlerce insana umut oldu. 24 Mayıs’ta yeni albüm çıkaracak sanatçıyla 19 Mayıs’ı, gençleri, AHBAP’ı ve yeni şarkılarını konuştuk. u 100. yıl anısına bugün Samsun’da konser vereceksiniz neler hissediyorsunuz, heyecanlı mısınız? Tabii ki heyecanlanlıyım. 18 Mayıs gecesi Samsun’dayım. Yani 19 Mayıs’ın ilk ışıklarını, ilk gününü Samsun’da geçireceğim. Gece de üniversitede konser vereceğim. Çok onurlu, gururlu ve mutluyum. Kolay nasip olmaz o günlerde orada konser vermek. Mustafa Kemal’in milli kurtuluş mücadelesini başlatmak için Anadolu’ya adım attığı yerdir Samsun. Her Samsun’dan geçişimde içim ürperir. ‘Cumhuriyet okuduğum İÇİN dayak yedim’ u Gençlerle iç içesiniz, gençlere baktığınızda ne görüyorsunuz? Gençler bu dönemde depolitize olmuş durumdalar deniliyor. Siz de soruda sanırım bunu kastediyorsunuz. Benim dönemimde gençler daha depolitizeydi. Yani 80 dönemi sonrası darbeden sonra oluşturulan sendikalara üye olmama, sendikalı birinin partisine üye olmama, öğretmenlerin sendikaya üye olmaması gibi birçok sebepten dolayı, insanlar “Anarşi gelir, anarşi gelir” söylemleriyle bu depolitizasyon sürecinde boğuldular. Bunun çok acılar yaşandı. Bizler o dönemde elimize hangi dergi geçerse, hangi gazete geçerse, muhalif gazeteleri okumaya çalıştık. Bunlardan bir tanesi Cumhuriyet’tir. Onu söyleyeyim. Ben Cumhuriyet gazetesi okuduğum için, üniversite kantininde dayak yediğimi ve hastaneye kaldırıldığımı bilirim. Bunu anılarımda anlatmışımdır. O dönemlerde, Oktay Akballar’dan, Mustafa Ekmekçiler’den, Uğur Mumcular’dan, İlhan Selçuklar’dan, Melih Cevdet Andaylar’dan, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’ndan beslenirdik. Tabii ki bütün bu yazarların fikirleri benim fikirlerimdir demek istemiyorum ama hepsinin ortak paydasında bir Cumhuriyet vardı. O dönemde bizler, bir şeyleri az da olsa bulabilirdik. u Şimdi akıllı telefonlar var... Şimdi gençler isterlerse dünyanın bütün bilgilerine telefonlarından ulaşabiliyorlar. Herkesin bir medyası var. Yani herkes bir şekilde kendini ifade edebiliyor. Bu da gençlerin depolitize olmasını engelliyor gibi geliyor bana. Çok ateşliler ve zamanımız politikayı farklı şekillerde takip edebilme, dünyanın meselelerini anlamak için birçok farklı mecra kullanabilmek gibi olanaklar getirdi. Ben çocukken, Deniz Gezmiş’i görmediğim halde, o dönemde yaşamadığım halde, okuduğum “Dar Ağacında Üç Fidan” kitabından dolayı Deniz Gezmiş’i kendi nefesimde dahi hissetmiştim. Tüm görüşlerini desteklemeye gerek de yok, Denizler’in idama gönderilmesini içim hiç kaldırmadı, tarihimizin en çok üzüldüğüm olaylarındandır. Şimdi ise gençlere bakıyorum, bu gençler Deniz Gezmiş’i hâlâ anıyorlar. Benim görmediğim halde Deniz Gezmiş’i anlayabilmem gibi, bu gençler de anlayabiliyorlar. Aynı zamanda sadece Deniz Gezmiş’ i değil, yazarları, çizerleri anlayabiliyorlar. Ülkenin geçmişinde yaşanan tarihsel, politik olayları da anlayabiliyorlar. Mustafa Kemal Atatürk’ü de her daim anıyorlar, anlayabiliyorlar. Sadece gençler de değil, 56 yaşlarındaki çocuklardan başlıyor. Bu nedenle ben gençlerin çok boş yetişti ğine inanmıyorum. u Şimdi bilgiye erişim daha kolay... Bizim dönemimizdeki şarkıların ve türkülerin edebi, sosyal içerik yönü çok fazlaydı ama yasaklanıyorlardı. Evet, şimdi bilgiye erişimin inanılmaz kolaylaştığı bir çağdayız, güzel içeriğin, gerçeklerin üzeri yasaklasan da örtülemi “Biz AHBAP’lılar çok güzel bir topluluk oluşturduk. Ben ‘Haluk Abi’leri’ olarak başlarındayım ve hepsinin abisi olarak yön vermeye çalışıyorum. Biz AHBAP’lar dünyada yaygınlaşan ötekileştirmeyi kabul etmiyoruz. Ötekileştirme bugün geldiğimiz noktadaki sorunların birçoğunun ana kaynaklarından. Birlik olarak yapabileceğimiz güzel şeylerin önündeki en büyük engel ötekileştirme.” yor. Bence bu bir geçiş dönemidir, gençlikte bu tür şiir, kitap okuma alışkanlığı olmasa da bir olayın derinliğini araştırma alışkanlığı olmasa da, bence politize oluyorlar çünkü etraflarındaki olaylar onları daha çok doğruya götürmeye sebep oluyor. Etrafında gelişen o haksızlıkların yanında, Instagram’da, Twitter’da bir şey paylaşmaları, gençleri politize etmeye yetiyor. ‘Fikirlerim aynı öze dayanır’ u Siz gençliğinizde nasıldınız? Yani hâlâ gençsiniz ama üniversite dönemlerinizi hatırlayacak olsanız... Hepimizin değiştiği gibi bende de birçok değişiklik oldu ama üniversite okuduğum dönem ile şimdiki zaman arasında fikirlerimin özünde düşüncelerimde öyle çok büyük farklılıklar görmüyorum. Hep sosyalist bir gencim derdim ama sosyalizme farklı bakış açıları getiren birçok fikir, akım var. Ben hem sosyalistim dedim hem de Mustafa Kemal’in bağımsızlık ruhuyla yaptığı çalışmaları ölesiye sevdim. Bu fikir ve yaklaşımların aynı potada harmanlandığı birçok yaklaşım var. Eksikliklerimiz yok değil, var. Ama dediğim gibi katı Kemalist bir tutumda bugüne kadar hiç olmadım. Hatta o dönemlerde ben eleştiri alırdım. “Ben Mustafa Kemal’ciyim ama Kemalist değilim” derdim, “Kemalizm’i bir ideoloji yapmayın” derdim. Şimdi de aynısını söylüyorum. Kemalizm bir ideoloji değildir. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyetin kuruluş şartlarını görebilmek, Mustafa Kemal Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü, askeri ve siyasi dehasını takdir edebilmek, 1930’lardaki dünyaya bakıp, o dünya içerisinde kurmaya çalıştığı ülkenin değerini anlayabilmek önemli. u O dönemle bugünün şartları zaten eşit değil. Evet, o dönemin şartlarını bu dönemde yargılamak çok doğru değil diye düşünüyorum. Düşünün, şu an bütün televizyonlar, bütün medya, insanlar her an bir şeylere ulaşabilirken bile, gözümüzün içine baka baka yeşil elmaya, kırmızı elma diyorlar. Bunu diyor insanlar, politikacılar da diyor. Kaldı ki o dönemde radyo bile yeni yeni kurulmuşken, Mustafa Kemal’in her yerde olabilmesi, her yere ulaşabilmesinin imkânı yoktu... Fikirlerim ilk gençlik yıllarımdan beri aynı öze dayanır ama düşünceler de evrim geçirir, her zaman tartışmaya, öğrenmeye, değişmeye açık bir adamım. uToplumsal meselelere duyarlı bir sanatçısınız, ülkemize dair en büyük hayaliniz ne? Ahbap başkanıyım ve on binlerce gönüllümüz var. Onlara da bir sözüm var. Ülkenin günlük politikaları hakkında Ahbap başkanı olduğum müddetçe konuşmayacağıma dair. Ama ülkemle ilgili sorunlar var mı? Var tabii ki. Adaletin işlemediği bir dönemden geçtiğimizi söyleyebilirim. Herkes ülkenin ekonomik sorunlarına göz atabilir ama ben doğduğumdan beri ülkede ekonomik sorun vardı. Ben ülkenin en büyük sorunlarından bir tanesinin Suriyeli mülteciler olduğu kanısındayım. Onları kendi ailemiz kendi evladımız gibi kucaklamamız lazım. Bu ayrı mesele ama daha önce de söyledim, şimdi de söylüyorum; bir an önce çok net bir politikayla güvenli bir şekilde ülkelerine gönderilmeleri gerekiyor. Yoksa bunun toplumsal dinamiğe tehdit oluşturduğunu düşünüyorum. Yazboza dönüşmüş, yaratıcılığı, bilimi ve sanat üretimini öncelemeyen bu eğitim sistemi geleceğimiz için en büyük sıkıntılardan. Biz bu gençliğe gerçekçi bir eğitimi veremedik. Benim çocukluğumdan beri bir sistem oturmadı. Ben üniversitedeyken iki defa sistem değişti. Üniversiteden sonra yeğenlerim, kardeşim girerken sistem değişti. Şimdi bakıyorum her sene sistem değişiyor... “Unutamadığım anlar çok, durumlar da çok. 30 bin aileye dokunduk AHBAP olarak. Eğer burada bir örnek verirsem, 30 bin ailenin yanında çok küçük kalır.” ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK “AHBAP, Twitter’da başlattığımız bir hareket ve kısa zamanda tüm ülkeden hatta dünyanın birçok ülkesinden katılıp yardımlaşmak, zordaki insanların elinden tutabilmek, eziyet gören hayvanlara, doğaya sahip çıkmak gibi ilkelerin etrafında toplanan ve kendilerine AHBAP diyen gönüllülerle dev gibi büyüdü.” CTucaommmha.utmrr’iıdyeet “Gençlere şunu söyledim; Ahbap’ın içinde politik, etnik, inanca yönelik hiçbir ayrım olmadan, birbirimizi seversek engelleri ortadan kaldırarak hareket edersek, ülkeye, dünyaya güzel bir miras bırakabiliriz. Ve buna tanık olduk AHBAP’ta.” Haluk Levent, bitmek bilmeyen enerjisinin kaynağını anlattı, 16 şarkılık yeni albümünün çıkmak üzere olduğunun müjdesini de verdi. ‘mutlu olmayı seviyorum KARDEŞİM’ “Bu enerjinin tek bir kaynağı var; ben küçücük, ufacık şeylerden mutlu olmasını bilen bir adamım. Şimdi sizinle röportajımdan sonra gideceğim, 1 saat yürüyeceğim, vücudumu yoracağım. Sonra havuza gireceğim, sonra yemek yiyeceğim. İştahla o yemeği yedikten sonra kendime bir çay demleyeceğim. Ya bunlar küçücük şeyler belki bizim hayatımızda ama o kadar güzeller ki. O an havuz yok, antrenman alanınız yok ama “Deniz kıyısına gideyim, yanıma bir dostumu alırım, oh ne güzel” deyip kendi kendime hayal kurmak, o hayalin içinde büyük şeyler başarmış gibi davranmak da insanı mutlu ediyor. Kısacası ben mutlu olmayı çok seviyorum be kardeşim.” ‘Ayrı tatlarda şarkılar yazdım’ “Albüm piyasaya çıkmak üzere. Bütün dinleyenlerime şunu söylüyorum; ben popüler olacak ve yaza damgasını vuracak, herkesi peşinden koşturacak bir şarkı yapmadım, ama yaptığım, yorumladığım şarkıları bence bir ömür dinleyeceksiniz. Artık single yapılan bir dünyada yel değirmenlerine karşı Don Kişot’luk yapmaya devam ediyorum. 16 şarkılık bir albümle piyasaya çıkıyorum. Herkes nasıl olur diyor. Olmaz, ben dinleyicilerime ayrı ayrı tatlarda ve renklerde şarkılar yazdım ve yorumladım. Onları dinlemelerini istiyorum ve hepsine çok teşekkür ediyorum.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle