Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 MAYIS 2019 3 Bazı annelerin aşırı korumacı ve baskıcı tutumları, çocuğun ‘birey’ olma yolculuğunu köstekliyor Paşa mı olsun birey mi? A nnelik sürekli bir kaygı hali. Bebek de olsa yetişkin de, biz çalışsak da çalışmasak da aklımızda neredeyse sadece çocuklarımız var. Bu büyük düşkünlük, kimi zaman “göbek bağı”nın hiç kopmamasına ve bunun sonucunda da gelişiminin sancılı olmasına yol açsa da çocuğu “birey” olarak görüp, ona göre davranmak Türk annelerine göre pek değil! 9 yaşında bir erkek çocuğu olan bir arkadaşım, eşinin oğlunun bir dediğini iki etmeyen “anneliğini” eleştirerek, “oğlum, ona sürekli hizmet eden, ‘paşa oğlum’ diyerek her isteğini yerine getiren annesinin yanında bir bebek oluyor. Aynı çocuk, düşüncelerine saygı duyan ama ondan sorumluluk da isteyen, onun adına konuşmayan, ona hizmet etmeyen, onunla olabildiğince eşit ilişki kurmaya çalışan benim yanımda ise bir birey” dedi. Günümüzde anneler, dünyanın hemen her yerinde yoğun çocuk bakımı, ev işleri, eş ve ailelerinin beklentileri karşısında benzer zorlukları yaşıyor. Annelerin çoğu, sorunlarla baş etmede kendilerini yalnız hissediyor, desteklenmeye ihtiyaç duyuyor. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), 25 yıldır uyguladığı anneçocuk eğitim programları ile annelerin bu olumsuz duygularla baş ederek çocuklarının ge lişimine daha fazla destek olmasına, onlarla oyun oynamasına ve daha sağlıklı iletişim kurmasına; onları sevgi, paylaşım, ve güven dolu ortamda büyütebilmesine yardımcı olmaya çalışıyor. AÇEV’in 36 yaş arası çocuğu olan, sosyoekonomik açıdan dezavantajlı bölgelerde yaşayan ve eğitim seviyesi düşük olan anneler için düzenlediği 13 haftalık “Annelerle Buluşmalar” programına katılanlar, sorunlarla baş etmede yalnız olmadıklarının farkına varıyor. Çocuklarının bedensel, zihinsel ve sosyal gelişim alanlarında karşılaştıkları sorunlara çözüm getirebileceklerini öğrendiklerinde ise, özgüvenleri artıyor. Ortak sorunları dile getirme, zaman içerisinde dayanışma ve yeni sorunlara birlikte çözüm üretebilme becerisini de beraberinde getiriyor. Böylelikle, anneler çocuklarına sadece bireysel gelişim alan larında değil, erken yaşlardan itibaren eğitim ve gelişim yolculuklarında da rehberlik edebiliyor. GÜNÜMÜZ ANNELERİNİN KAYGILARI u Çocuklarını daha iyi yetiştirme u Çocuk gelişimiyle ilgili donanımlı olmama u Yetememe u Bilgilerine, deneyimlerine güvenmeme u Aşırı korumacı olma u Çocuklarını fazla sıkma ve kısıtlama u Hem kendilerinin hem çocuklarının öfkeleriyle baş etmede zorluk u Eşlerinden yeterince destek görememe Açev’e ödül A ÇEV, bu yıl ABD’de Pensilvanya Üniversitesi bünyesindeki Wharton School tarafın dan, sosyal fayda alanında liderlik ve ye nilikçilik yönleriyle öne çıkan dünya da üç sivil toplum kuruluşuna verilen Barry & Marie Lipman Ödülü’ne layık görüldü. Vakıf Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ayla Göksel, 150’nin üzerin de başvuru arasından ödüle layık görül müş olmalarının gurur verici olduğunu söyledi. Anneçocuk eğitim prog ramlarıyla 300 bini aş kın anne yi destek ledikleri ni anla tan Göksel, “Uluslara rası işbirlikleri geliştirerek, bu programları Ayla Göksel mızı Almanya, Hol landa, Belçika ve Brezilya gibi fark lı ülkelerde de yaygınlaştırdık. Wharton School Ödülü sosyal etkinin yanı sıra, uygulamaların farklı coğrafyalara akta rılabilir olmasını da dikkate alıyor”dedi. DAHA SABIRLI, DAHAANLAYIŞLI A ÇEV’in eğitimlerinin anneler üzerindeki etkileri: u Şiddet eğilimlerinin azal ortak davranışlarında tutarlı olma u Etkili vakit geçirme (oyun oynama, kitap okuma, çocuklarıyla eğitici ve geliş açık hem de kararlı olmalarını sağlıyor. u Bu davranışlardan çocuklar olum lu yönde etkileniyor. Yapılan araştırmalar ması, öfke kontrolü (sabırlı ve an tirici etkinlikler uygulama), çocuklar üstündeki etkilerin çocuğun tüm layışlı olma) u Eşitlikçi toplumsal cinsiyet rollerinin gelişimini içeren “sosyal, duygusal, fizik u İletişim (etkili din aktarılması sel ve zihinsel” gelişimi kapsadığını gös leme ve kendini ifa u Çocuğun bir birey olduğunun farkına teriyor. Çocukların okula hazır başlama, de etme) varma ve fikirlerine değer verme eğitim hayatındaki başarısı, kendini ifade u Kendi davranış u Annelerin daha iyi çocuk yetiştirmek ve etme ve akranlarıyla iletişim kurma bece larında ve ebeveynlerin donanımlı olmak konusunda hem değişime rilerinde artış olduğu gözlemleniyor. Bozcaada Yarı Maratonu 18 Mayıs’ta Pakize, dostları için koşuyor Doğal koşu parkurlarından birine ev sahipliği yapan Bozcaada Yarı Maratonu, 18 Mayıs’ta düzenleniyor. Herkesi sürdürülebilir bir çevreye ve birlikte yaşadığımız canlılara saygıya davet eden maratonda, adanın ünlü güzel köpeği Pakize’nin önderliğinde sokak hayvanları için de koşulacak. Maratona katılabilmek için ödenen kayıt ücretlerinin bir kısmı da Bozcaada’daki hayvan barınağına aktarılacak. Adidas’ın sponsorluğundaki yarı maratona https://bozcaadayarimaratonu.com adresinden kayıt yapılıyor. Yarı maraton ve 10K koşularının yanı sıra çocuk ve evcil hayvan parkuru gibi sürpriz aktivitelerle festival havasının yaşanacağı etkinliğin ikinci gününde ise 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı coşkusu yaşanacak. HER ZAMAN ÖNCELİKLİ P akize, Bozcaada’nın gözbebeği. Tanımayan yok. Öyle ki, hangi mekâna girerse girsin misafir ediliyor, yemeği de önüne koyuluyor. Pakize’nin her sabah ilk feribotla Geyikli’ye geçip akşam da yine son feribotla adaya döndüğü herkesin dilinde. Feribot sırasında en önde yer alan köpek iniş ve binişlerde de öncelikli. Rivayete göre Pakize her gün Geyikli’deki sevgilisini görmeye gidiyormuş. Geyikli sahilinde başka bir köpekle oynadığını görenler de oluyormuş. Boşluk depresyonu yayılıyor. Çıkış yolu ise içimize bakmak Mutluluğun 3 sırrı SELDA SUSAL Hepimiz hayatımızda ruhsal ve bedensel sağlık istiyoruz, fakat ne yazık ki günümüz dünyasında stres, depresyon ve mutsuzluk yükselişte. Başarılı olmaya odaklı yaşam tarzının aslında insanları giderek daha fazla dışsal amaçlara yönlendirdiğini düşünüyorum. Daha fazla para, daha iyi bir unvan, daha güzel bir ev için çalışıp duruyor belki de çoğu insan farkına varmadan. Sonra “geçici mutluluklar” getiren “sözde başarılar” elde ediyor. Mesela iş değiştiriyor, daha fazla para kazanıyor. Bu paranın insanı ancak 6 ila 8 ay kadar mutlu edebileceğini bilmeden geçici mutluluğun kollarına bırakıyor kişi kendini. Peki, ya sonra? Sonra daha fazlasını istiyor, hep daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Böylelikle yaşam “geçici mutlulukları” sürekli kılabilmek için temposunu kendi ellerimizle sürekli olarak yükselttiğimiz bir koşu bandı haline geliyor. her şey boşluktan “The Happy Movie” belgeseli mutluluğun barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra, sadece yüzde 10’unun dışsal değerlerden oluştuğunu ortaya koyuyor. Dışsal değerlerin ya da amaçların yoğunlaşması, bana göre insanların içsel ihtiyaçlarını bastırmasına ya da daha kötüsü belki de hiç fark etmemesine neden oluyor. Bunun sonucunda giderek daha fazla insan hayatını anlamlandıramamaya ve “boşluk depresyonu” yaşamaya başlıyor. “Hayat” yazıp bir numaraya SMS attığımızda da hayatın anlamı maalesef cebimize gelmiyor. Dıştan içe gelen bu mutluluk ile ilgili bilmemiz gereken bir şey daha var: Bizi çok mutlu eden şey bir anda en büyük mutsuzluğumuz haline gelebilir. Örneğin birini çok seversiniz, onunla evlenirsiniz, hayatınızın anlamını bu kişiye bağlarsınız. Aradan yıllar geçer, bu sizi dünyanın en mutlu insanı yapan bu kişi, artık hayatını sizinle sürdürmek istemediğine karar verir ve sizi terk eder. Sizi dünyanın en mutlu insanı yapan kişi, bir anda sizi dünyanın en mutsuz insanı haline getirebilir. Ya da hayalinizdeki arabayı satın alırsı Selda Susal seldasusal Kahkaha yogası eğitmeni Selda Susal, yarın akşam 19.00’da bir saatlik “Analı Kızlı Gülüyoruz” etkinliği düzenliyor. Amaç, Anneler Günü’nde annelere bir kahkaha ar mağan etmek. Katılmak isteyenler Susal’a Instagram hesabından ulaşabilir. nız, çok mutlusunuzdur. Aynı araba ile ciddi bir kaza yaparsınız ve bir anda sizi çok mutlu eden araba, lanetli bir arabaya dönüşüverir. Ya da işinizde çok mutlusunuzdur, şirket küçülmeye gider ve siz işinizden olursunuz. Bunun gibi birçok örnek saymak mümkün. tek bir formül yok Mutluluğun bir de içten dışa olan bir hali var. O da içsel değerlerimiz ve amaçlarımıza bağlı. Bunlara yaşam sevinci ya da neşe de diyebiliriz. Bunlar, koşula bağlı değildir ve hatta koşullar ne olursa olsun, bizi her gün yataktan kaldıran şeyler İnsanlarla iyi ilişkiler geliştirmek, onlara güvenmek ve negatif insanları hayatımızdan uzaklaştırmak. Araştırmalar, bir kişinin mutluluğunun yanındakilerinin mutluluğunu yüzde 25 oranında artırabildiğini ortaya koyuyor. 3 Başkalarına yardım etme isteğimiz: Kendimizden daha büyük bir şey için çalışmak. Bizim kadar şanslı olmayanlara destek olmak, benim hayat felsefemle mümkün olan her yerde küçük bir iyilik yapmak. Mutluluğun kalan kısmı ise genetik. rakamlar ne diyor? dir. Bunlar mutluluğumuzun yüzde 40’ını oluşturuyor. İçsel değerler herkes için farklı olsa ve mutluluğun tek bir formülü olmasa da bana göre bunları 3 başlık altında toparlayabiliriz: 1 Bireysel gelişimimiz: Yeni şeyler öğrenmek, sınırlarımızı zorlamak, keyif aldığımız şeyleri tekrar etmek ve vücudumuzun kimyasını değiştiren, mutluluk hormonu salgılamamıza yardımcı olan kahkaha yogası gibi hareketli aktivitelerde bulunmak. 2 Etrafımızdaki insanlarla ilişkimiz: u Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tahminlerine göre dünyada 300 milyondan fazla kişi depresyonda. u WHO, “Ruh sağlığını ilgilendiren konuların her yıl küresel ekonomiye maliyeti 1 trilyon dolar” diyor. u Gallup’un araştırmasına göre, dünyada çalışanların yüzde 87’si mutsuz. Bu mutsuzluğun dünya ekonomisine maliyeti yıllık 450500 milyar dolar. u Uzmanlar, Türkiye’de ise çalışanların yüzde 85’inin işyerinde mutsuz olduğuna dikkat çekiyor...