Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 NİSAN 2019 En 5sevdiğim EMRAH KOLUKISA Yazar, seslendirme sanatçısı ve kültürsanat programcısı Yekta Kopan bu hafta 23 Nisan’a özel olarak Cumhuriyet Pazar okurları için en sevdiği çocuk klasiklerini sıraladı. Yekta Kopan 1“Pal Sokağı Çocukları” – 2Fernec Molnar “Şeker Portakalı” – Jose Mauro de 3Vasconcelos “Tom Sawyer’in Maceraları” – 4Mark Twain “Müzik Satan Çocuklar” – Yalvaç 5Ural “Charlie’nin Çikolata Fabrikası” – Roald Dahl 3 ‘Kütüphaneden bakan hayali sevgili’ 1 K ütüphane yaşayan varlık gibidir, zaman içinde değişir, gelişir. Genişledikçe başa çıkılması güç bir canavara döndüğü de olur, can sıkıntısı yaratır. Biriken onca kitap, daimi eksiklik duygusu doğurur. İyi okur kimi zaman ayıklama işine girişir. Bu süreç zaman alır ve tuhaf deneyimlerle doludur. Kimi kitapları neden edindiğine şaşar kişi, bazısıyla karşılaşınca sevinir. Kütüphane zamanla farklı biçimlere bürünür, kolaylıkla kitap tercihleriyle kişiliğimizin nereye doğru yönlendiğini de fark ederiz. İlkin salt kurmaca merakıyla yola koyulan okur, belki yanında biraz da şiir vardır, zamanla tarih, felsefe, bilim okumaya yönelebilir. Kimi okur her koşulda roman ve denemeden vazgeçmez. Sanırım herkes, özellikle ileri yaşlarda anı, yaşamöyküsü okumaya merak sarar. Öyle günlerdeyim yine. Önümde okuduklarım, okumak için ayırdıklarım, okumayı umut ettiklerim ve asla okuyamayacaklarım yan yana. Eksiltmek istiyorum, bayağı başarılı da oluyorum, sonra bakıyorum yine/yeni gelenlerle birlikte genişliyor kütüphanem! benjamin okumalarım 2 “ F rankfurt Okulu” ile sosyoloji birinci sınıfta tanıştım. Walter Benjamin okumalarım o günlere dayanır. Geniş ilgi alanı, hüzünlü yaşam serüveni, “Pasajlar”a yaydığı her biri leziz metinlerine bayılırım. Elimde iki adet “Tek Yön” tutuyorum. İlk baskı ve altıncı baskı! Farklı zamanlarda, özenle okumuşum incecik kitabı, iki kez. Altını çizdiğim yerleri karşılaştırmaya koyuldum. Benzer izlekler ilgimi çekmiş, farklı yerleri işaretlemişim. Özellikle yazar olmak isteyenlere öğütleri alt alta koymuşum. “Nasıl Yazar Olunur?” adlı kitabımda ironiyle söz açmıştım. Sevdiği Kılık değiştirir 3 Benjamin senle konuşurken, yanıt vermek istersin aceleyle, mesela; “Yelpaze Herkes şunu yaşamış olsa gerektir: İnsan birini seviyor, hatta sadece, biriyle yoğun biçimde meşgulse, neredeyse her kitapta onun portresini bulur. Giderek, o kişi gözüne hem kahraman, hem karşıtı olarak görünür. An latılarda, romanlarda, hikâyelerde hep onun kılık değiştirmiş yeni biçimlerine rastlar. Buradan da şu çıkar: Hayal etme gücü sonsuzküçük olandan ara değerler bulma, her yoğunluk için, bu yaygın yoğunluğun yeni, derişik doluluğunu icat edebilme, kısacası her görüntüyü, katlanmış halde duran ve ancak açılınca soluk alan ve yeni kazandığı yayılımıyla içinde sevilen insanın haklarını sergileyen bir yelpazedeki resim gibi kabul edebilme vergisidir.” hayali sevgili peşinde 4 H emen aklıma Oğuz Atay’ın, kabaca “Yazar kendinden başka kimseden söz edemez” deyişi geldi. Birini çok sevmek, o kişinin “ne” ya da “kim” olduğuyla ilgili değildir. Belki biraz insafsızca oldu, şöyle diyelim, “salt o kişinin özellikleri sevmemiz için yeterli gerekçe oluştur maz.” Bizim ne olduğumuz, ne türden bir sevgiye açlık hissettiğimiz de belirleyicidir. (O yüzdendir belki de bir dönem güçlü bağ ile iç içe geçen iki kişinin aşklarının hazin sonlanması.) Edebiyat ürünlerinde “sevgiliyi” arama hâli, bir türlü onu tam tarif edememekten kaynaklıdır; arama hâli aşkı derinleştirir, gerçeklikten kopmaya neden olur. (Bir de yalnızlıktan kaçıştır, salt güzel sevgili imgesi bile yaşama katlanmaya değer.) Roman kahramanından daha görkemli sevgili yaratmak mümkün değildir. Yaşam güçlü duygularla bizi esrik hallere taşısa bile, kurmacanın zenginliğine erişmek kolay olmayacaktır. Bir tercih, üstünlük aramak anlamsızdır, ancak değişen kişi, hep “hayali sevgili” peşinden gider. 5 KKÜTÜPHANELERİN GİZİ ütüphaneye biçim vermeye koyulurken, bir anda kendinden geçer okur. Dağınıklığı fark etmez, açlık, susuzluk hissetmez, ka fasını kaldırıp çevreye göz gezdirince derin şaşkınlığı görünür. Kütüphanelerin gizini tamamen çözmek olanaklı değildir, ancak bütünleşerek, tek beden halini alınca kişi kendini güvende sayar. Etrafa dağılmış, sadece kütüphane sahibinin bileceği gerekçeler tasnif edilmiş kitaplar arasında saatlerce vakit geçirmek mümkündür. İlginç bir okuma da böyle durumda başlar. Rastlantısal gibi görünen, oysa bilinçaltında çoktan yer etmiş sorunların fırsat bulup gün yüzüne çıkmasından kaynaklı, aceleci ve zamansız okumaya geçilir. Burada özel güçlük olduğunu söylemeliyim. Bir yanda birbiriyle ilgisiz onlarca kitaba yetişmek kolay değildir. İnsan ne çok konuya ilgi duyduğunu, ne tür serüvenlere çıkmak istediğini ve nasıl da yetişemediğini fark eder. Bir ömür okumaya yetmez. KARA DELİK ŞİİRİ 6 A ynı kitabın “Tek Yön”ün baskın iki izleği var. Okumak/okurluk üstüne ve siyasal gözlemlere, sert ve hicivli yanıtlar yöneltmek gibi! Kısa metinlerin gücü üstüne şu aralar daha sık düşünüyorum. Zamanın hızlı, içeriksiz akışına direnç gösteren metinler kurmak önemli. Aslında şiirin çağı olmalıydı. “Kara Delik”in yavan görüntüsü şiir veya müzikle açıklanabilir gibi geliyor bana. Bilim insanlarının verdiği olağanüstü çabayı bire bir duyumsamak mümkün değil. Süreçte bulunmayan birinin olan biteni kavraması için yardıma gereksinimi vardır. Bunu en iyi şairler anlatır. “Kara Delik” şiire yol açacaktır, eminim buna. sES VERİR... 7 B öyle karmaşık düşünceler içinde savrulurken, size yine ses verir Benjamin; “İyi bir nesir üzerinde çalışmanın üç aşaması vardır: Yazının bestelendiği bir müziksel, yapıldığı bir mimari ve sonunda, örüldüğü bir dokusal aşama.” “Birini çok sevmek, o kişinin kim olduğuyla ilgili değildir. Bizim ne olduğumuz, ne türden bir sevgiye açlık hissettiğimiz belirleyicidir.”