16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5Ağustos 2018, PAZAR Ahmet Tulgar Teşhis SAYFA 3 THERAPIA ALPER HASANOĞLU AVM’ler dikey cezalandırmaödüllendirme talimgâhlarıdır Ölümün kıyısında alışveriş Google’da basit bir arama, ülkenin dört bir yanındaki AVM diye tabir edilen alışveriş merkezlerinin hemen hepsinden, bazılarından ise birer ikişer ölüm haberini önünüze getirecektir. Kaza ya da intihar... Gerek mimarisinde gerek gündelik işleyişinde büyük güvenlilik iddiaları öne süren bu modern binalardaki ölümleri nedense yadırgamıyoruz, birkaç yıl içinde vakayıâdiyeden saymaya başladık. Bunun sebebi şu olmalı: AVM’lerin; mimarisini ve gündelik işleyişini de içeren ama bundan daha geniş bir endüstriyelpsikolojik, sosyoekonomik bir ölüme yakınlık derecesi, ölüme birçok yerden daha davetkâr olan bir mekân düzenlemesi, ölümü sıradanlaştıran bir ortak zemini var. O lake zeminlere çakılan hiçbir bedenin gürültüsü, ruhsal akustiğinde yankılanmıyor AVM’lerin... Oysa kule kadar yüksek, neredeyse yekpare çelik ve cam gibi tehditkâr malzemelerden ibaret olsa da AVM’lerin mimarisi, hep yuvarlaklar, ovaller, kavislerle yumuşatılmış bir fütürizmin şefkatiyle almaya ve barındırmaya taliptir ziyaretçiyi. Ama bu şefkat, olsa olsa devletinki gibi bir şefkat herhalde. Fütürist imajları için neredeyse bütün AVM’ler; kimi girişinin cam çatısında, kimi ana avlusunun tepesinde, kimi tavandan sarkan dev avizelerde, kimi yerleşim planında, küre ile, o olmazsa en azından daire ile oynar, tam açılı bir geometriden yola çıkar. Kendini kozmos diye yutturan hapishane Bununla kendisini bir mikrokozmos olarak sunduğu sanılmasın ziyaretçimüşteriye, böyle bir endüstriyelpsikolojik bir etki hedeflenmiyor. Bu fazla hafif, fazla sıradan olurdu. Simit dünyası, tavuk dünyası, lahmacun dünyası ya da ayakkabı dünyası gibi bir alışveriş dünyası değil bu binalar. Gerçek ve acil yaşama zorunluluğumuzun yerine suni ihtiyaçlar koyarak bizi dımdızlak bırakan ticari stratejisi, beton, cam ve demire çarpan ürpertici kliması, güneş ışığını içeri ancak tepedeki kafesli cam çatılardan bırakışı, sürekli koridorlarında volta atmaya zorlayışı, en ufak kuşkulu bir hareket ya da aylaklık durumunda peşinize takılan güvenlik görevlileri ve sonunda birimizin bedenini bir balkondan lake zeminine çarpmasıyla bizi hep dışarıdaki hayattan uzak tutan, uzaklaştıran, mahkumlara da sık sık olduğu gibi dışarıdaki dünyayı unutturan AVM’ler; eğer kendilerini kozmos olarak yutturacaklarsa, aynı anda ve bununla beraber kozmosun da dev bir hapishane olduğunun kabulünü şart koşarlar. AVM’lerin havalandırma boşluklu, avlulu, balkonik yapısının size içselleştirdiği “vertigo” sürekli korkuluklardan uzaklaşmaya ve vitrinlere yanaşmaya zorlar volta atarken ve böylece ticaret size suni ihtiyaçlarını dayatır, aşağı düşmekten korunmanın bedelini tüccara ödersiniz. Dayatılan suni ihtiyaçlara gösterdiğiniz rıza karşılığı sadece cismani bir düşüşten kurtulmamışsınızdır. Eğer satın almasaydınız, hayatınızın kıymetinin tükettiklerinizin mihenk taşına sürtülerek ölçüldüğü bu toplumsal formasyonda birkaç basamak birden düşecek, bu şatafatlı mah İnsani kentlerde dükkân dükkân dolaşarak yapılan alışveriş gerçek bir alışveriş, bir iletişim momenti’dir. Dükkânda bir şahsiyet, bir komşu, bir sokak sakinisinizdir. Küçük dükkân ya da işporta sizi hayata bağlarken, AVM’ler hayattan koparır. Küçük satıcıyla iki lafın belini kırarsınız, AVM’de boynunuzu ya kırar ya bükersiniz. AVM’lerin havalandırma boşluklu, avlulu, balkonik yapısının size içselleştirdiği ‘vertigo’, sürekli korkuluklardan uzaklaşıp vitrinlere yanaşmaya zorlarken ticaret size suni ihtiyaçlarını dayatır, aşağı düşmekten korunmanın bedelini ödetir. pushanede kıdem basamayacaktınız. Bu sosyolojik düşüşten de kurtuldunuz. AVM, yürüyüşü bile bozar AVM’lerin buzlu, anonim alışveriş adabı muaşereti de müşteriyi hayattan keser. İnsani kentlerde dükkân dükkân dolaşarak yapılan alışveriş gerçek bir alışveriş, her istasyonda insani bir alışveriş, bir iletişim momenti’dir. Dükkânda sadece bir işlev, bir fonksiyon değil; bir şahsiyet, bir komşu, bir hemşeri, bir sokak sakinisinizdir. Bir yere giderken anahtarınızı bırakabileceğiniz, taksiciye ödemek için borç alabileceğiniz birçok işlevli uğraktır dükkân. Raflardaki arzlar çeşitlilik arz eder ama talepler gerçek taleplerdir, ihtiyaçlar acil ihtiyaçlardır. Yaşama zorunluluğu gibi. Küçük dükkân ya da işporta sizi hayata bağlarken, AVM’ler hayattan koparır. Küçük satıcıyla iki lafın belini kırarsınız, AVM’de boynunuzu ya kırar ya bükersiniz. AVM’ler sadece hemşeri adabını değil kentli yol yordam bilgisini de tahrip eder. Cezaevlerinde uzun süre kalıp beton zeminlerde volta atan tutsaklar serbest kaldıklarında şehrin inişli çıkışlı, tümsekli yollarında tökezlemeden yürüyemezler epey bir süre. AVM’ler insanın yolda yürüyüşünü bile bozar. Kentin insan trafiği yatay olarak yayılır, iç içe geçer, çakışır ve kesişirken, AVM’lerde hareketin dikey tarafı belirleyicidir. Genellikle bodrum katında kumar makineleri gibi yan yana dizilmiş banka otomatlarına sonunda hep kumarhanenin kazandığının tecrübesine rağmen uğrar, talihinizi hesabınızdan düşerek alır, üst katlara çıkarsınız. En üst katta ise yeme içme alanı düzenlenmiştir. Biraz zorlasak ‘gıda mahkemesi’ diye de tercüme edebileceğimiz ve Türkiye’de de daha çok İngilizce adı kullanılan ‘foodcourt’ta ancak ara katlardaki alışverişten sonra elinize tutuşturulmuş bir indirim kuponu ile ödüllendirileceksinizdir. Burada, yaptığınız alışverişi ve ne kadar paranız kaldığını da muhakeme edebilirsiniz. Modern zaman ‘pantheon’ları AVM’ler dikey cezalandırmaödüllendirme talimgâhlarıdır. AVM işinin erbabı Aglosaksonlar alışveriş merkezlerine ‘mall’ diyor. ‘Mall’un ikinci anlamı güvenlikli, korunaklı yol ya da “promenad” (piyasa yapılan yol). Türkiye’de daha çok yine İngilizce “center” (merkez), “town” (kasaba, küçük şehir), “city” (şehir), “hill” (tepe), “kanyon”, “park” gibi isimler konularak, şehrin ideolojik topoğrafyası değiştiriliyor, şehri şehirden koparan yeni bir kroki çiziliyor. Hayatın ve hayatın acil ve esas ihtiyaçlarının üzerine örtülüp sonra da şişirilmiş bu modern zaman pantheonlarında tüketim müminleri, müntehirlikle zombie’lik arasında volta atıyor. [email protected] Yurttan Sesler Azmi Karaveli Aydın’ın Kuşadası ilçesinde bir kişi, tartıştığı tu yeme yarışmasından, mesir macunu kapma müca yor dersek yalan söylemiş ol rist kafilesinin park halindeki otobüsüne molotof delesine kadar onlarca örnekten anlıyoruz ki bayılı mayız!.. kokteyli attı. Molotof araca isabet etmezken, oto yoruz beleşe yemek yemeye, haybeden para kazan Erzurum’da yaklaşık 3 yıl önce Büyükşehir Be büsün arka tekerleği zarar gördü. Son yıllardaki hu ma ihtimaline. lediyesi tarafından yaptırılan yöresel halk oyunla kuk savunmalarına bakarak zanlının muhtemelen Bursa Gemlik sahilinde bir kafede sandal rından bar ekibi heykelinde, davulcunun tokmağı, şöyle bir ifade vermesini bekleyebiliriz: “Ben hoş ye kavgası yaşandı ve 7 kişi yaralandı. Aynı gün zurnacının da zurnası çalındı. “Neden böyle tuhaf geldiniz anlamında kokteyl sundum misafirlerimize, Gaziantep’te çınar ağacının yapraklarını birbirleri bir heykel var ki hayatımızda?” sorunuz olabilir onlar beni yanlış anladı.” nin dükkânının önüne süpürdükleri için kavga eden ama bu konuyu Rize maddesinde çözmüş olmanız Rize’ye dev çay bardağı heykeli dikilecekmiş. esnaf kavga etti. Yeni Türkiye’de artık lafın gelişi gerekiyordu, geçiyorum o nedenle. Hırsızın heykel Böylece köfte, kavun, bazlama, leblebi, ayran, mı değil gerçekten yaprak kıpırdasa kavga dövüş çıkı deki davul tokmağını muhtemelen sırtını kaşımak sır heykelleri derken hazmı ala için çaldığını varsayabiliriz. Tokmağın er cak çay heykeli ile soframız ta gonomik yapısı bu olasılığı güçlendiriyor. mamlanmış oldu, Konya’nın Ereğli ilçesinde M.S, yaralı Antalya’da bir üniversite öğ halde bulup sahip çıktığı kuzu ile bankaya rencisi, bir et restoranının düzen gelip işlem yaptırdı. Çevreyi kirletmemesi lediği ve çok sayıda kişinin katıl için çocuk bezi bağlı olan kuzu ise görenle dığı yarışmada 23 dakikada 255 rin ilgi odağı oldu. Böylesi bir haberin “Ya çöp şiş, 3 bardak ayran, 2 bardak ralı kuzuyu yolda bulan kişiler hemen ora su, 1 tabak salata, 1 lavaş ekmek cıkta kesti ve kuzu çevirme yaparak, halay yedi. Yarışma sonrası 40 kilo çekip eğlendiler” gibi sonlanması beklenir. dan 47 kiloya ulaşan Yılmaz, 5 Bu nedenle M.S’ye kocaman bir alkış!.. bin 500 TL değerinde cep telefo Mardin Kızıltepe’de koyununun verdi nu, çeyrek altın ve 5 ay boyun ği süt azalınca hırsızlıktan şüphelenip nö ca restoranda ücretsiz yemek yeme hakkı kazandı. İddia oyna Öncesi Sonrası bet tutmaya başlayan F.B, koyunun sütünü boğasının içtiğini görünce şok geçirdi. İşte yanlardaki artıştan Acun’un yarışma programlarına, acı biber Antalya’da bir restoranın düzenlediği yarışmada 23 dakikada 255 adet çöp şiş yiyen bir üniversite öğrencisi, hem işletmenin rekorunu kırdı hem de ödül kazandı. korktuğumuz başımıza geldi ve hayvanlarımızın da şirazesi kaydı!.. Boşandıktan sonra İnsanın gelişim süreciyle ilgili, okula başlamak, evlilik, ilk çocuğun doğumu, emeklilik gibi değişimler, beklenen ve öngörülebilen yaşantılar olduğu için bunlara hazırlanmak daha kolaydır. Ama ağır hastalık, işsizlik, erken ölüm ve boşanma gibi önceden bilebilmenin bazen mümkün olmadığı ve beklenmediği durumlarda gösterilen tepkiler kişilerin yaşam deneyimlerine, ailevi ve kişisel kaynaklara sahip olup olmadıklarına ve krizle başa çıkma yeti ve becerilerine bağlıdır. Bu nedenle de kişiden kişiye değişir. Boşanma sonrası bireyin kendilik değerini yeniden inşa etmesi, kendisini ve insanları algılama biçimini değiştirmesi, kişisel günlük hayat becerilerini yeniden organize etmesi, hayat içindeki değişen rol ve görev dağılımına uyum sağlaması, ilişkilerini yeniden düzenlemesi gerekir. Bu sürecin nasıl yaşantılanacağı boşanmayı isteyen taraf olup olmamaya, çocukların olup olmamasına, kadınsa o sırada çalışıp çalışmadığına, erkekse evlilik sırasında ev işlerine ve çocukların bakımına ne kadar katılıyor olduğuna bağlı olarak değişir. Kimse boşanırım diye evlenmez Kariyerinizin başında genç bir kadınsanız, yoğun iş temposundan sonra rahatlayabilmek için yarım saatiniz bile olmadan trafikle mücadele edip evdeki küçük çocuğunuza koşmak zorundaysanız ve bu durumun daha en az 23 sene süreceğini biliyorsanız, kendinizi köşeye sıkışmış gibi hissedersiniz. Boşanmakla yanlış mı yaptım acaba diye kararınızı sorgulamaya, kendinizden şüphe etmeye başlayabilirsiniz. Üstelik eski kocanız başka bir kadın bulup üzerindeki duygusal yükü atmaya başlamıştır bile. Kadın olun, erkek olun işin en zor yanlarından biri hayat içinde kendinizi konumlandırışınızı ve hayata bakışınızı değiştirebilmektir. Evlilik kurumuna inanarak yola çıkmışsanız ve güzel bir kır düğününden sonra aylarca arayıp içinize sinerek yerleştiğiniz aşk yuvanızdan çıkmak ya da iki kişilik yatağınıza tek başınıza girmek zorundaysanız, yaşadıklarınızı kişisel biyografinize yerleştirmekte zorlanırsınız. Çünkü kimse bir gün boşanırım diye yapmaz bunca hazırlığı. Birlikte yapılan hayat planlarını değiştirmek ve bireysel bir gelecek çizebilmek gerekmektedir artık. Üstelik belki de küçük bir çocuğun sorumluluğunu da üstlenerek. Birlikte edinilen dostlukları ve ilişkileri nasıl paylaşacaksınız? Eski eşinizin yanında yer alan, sizi daha az aramaya başlayan tanışlarınızın yarattığı hayal kırıklıkları ne olacak? Ya aldatılmışsanız? Başka bir kadını/erkeği size tercih ettiyse?.. Kendinizi artık arzulanmayan bir kadın olarak hissetmek, karınızı sizden daha güçlü bir erkeğin kollarında hayal etmekle nasıl başa çıkacaksınız? Evlilik erkeğe hizmet, kadına eziyet Bir bütün olarak düşünüldüğünde en zor zaman dilimi boşanmanın gerçekleştiği ilk aylar ve yıllardır. Özellikle evler ayrıldıktan sonraki ilk zamanlar, içsel çatışmaların ve gelgitlerin en fazla olduğu evredir. İstatistiksel verilere göre boşananlar 24 yıl içinde içsel ve dışsal dengelerini bulup hayatlarına yeni bir düzen kazandırmayı başarabilir. Bazı çiftlerde ruhsal ayrılık süreci çok daha uzun sürebilir. Bu ayrılamama hali, dost kalalım beklentisi nedeniyle sürmeye devam eden bağ, uzlaşma arzularının ve bağımlı kişilik yapısının varlığı ya da devam eden hukuki mücadele nedeniyle nefrete dayalı bir bağın ortaya çıkmasıyla gerçekleşebilir. Esas olarak kadın için de erkek için de stres ve yük düzeyi aynıdır ama yoğun olarak hissedildiği dönemler değişiklik gösterebilir. Kadınlar için en zor evre boşanma öncesi karar verme sürecidir. Boşandıktan sonra, eğer ayrılığın olumlu getirileri de hissedilmeye başlanırsa, duygu durumları hızla düzelir. Erkekler içinse evliliğin bittiğini kabul etmek çok daha güçtür. Ruhsal ve fiziksel sorunlar esas olarak ayrılıktan sonra yaşanır. Birçok çalışma, boşanma sonrası erkeklerin daha uzun süre ve daha şiddetli olumsuz duygular altında ezildiklerini göstermektedir. Eğer ekonomik olarak sıkıntısı yoksa, aile desteği de arkasındaysa, kadınların boşanmayı büyük bir yükten kurtulma olarak yaşantıladıkları sayısız çalışmada gösterilmiştir. Çünkü daha önce de birçok defa yazdığım gibi, evlilik bir kurum olarak erkeğe hizmet eden, kadını ezen bir toplumsal yapıdır. Leon Zernitsky C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle