02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 4 ÇOCUK sesİ Bekİr Onur Hİlal Bebek 15 Nİsan 2018, PAZAR Şeker gibi yazılar Eğitimde reform nereye? Bütün aklı başında (yani gelişmiş) ülkelerde eğitim sistemini 21. yüzyılın gerektirdiği becerilere göre yeniden düzenleme çalışmaları var. Başka bir deyişle, dünya eğitim yaklaşımını yeni yüzyılın istemlerine uyarlama çabası içinde. Bizim buralarda görünen ise, eğitimi bugünün ışığına yöneltme değil geçmişin karanlığına sürükleme kargaşası. Yenileme değil eskitme çabası. Oysa uyarı çok açık! S. L. Paine: Lise öğrencilerimize 21. yüzyılın becerilerini öğretmek artık bir seçim değil bir zorunluluktur. Alvin Toffler: 21. yüzyılın cahil kişisi okuyamayan, yazamayan değil, öğrenemeyen, unutamayan, yeniden öğrenemeyen kişi olacaktır. Chris Dede: Çocuklarımızı yönelteceğimiz en tehlikeli deneyim, toplumumuzun başka bütün yönleri dramatik biçimde değişirken eğitimi aynı tutmaktır.* Sorun; bugünün dünyasının sürekli değişmesi, düzen ile kargaşanın iç içe yaşanması. Bütün bu tablonun gençlerin kafasını karıştırması kaçınılmaz. Hangi becerilerle bu kargaşanın üstesinden gelecekler? Nasıl bir eğitim sistemi bugünün dünyasında yaşama, öğrenme, çalışma becerilerini kazandıracak? Küresel farkındalık, yenilikçilik, yaratıcılık becerilerini kim, nasıl, ne zaman verecek? Bizim coğrafyada böyle bir niyet var mı? Albert Anker (18311910), Köy Okulu, İsviçre, 1896. Okulu 21. yüzyıla taşımak. Yeni yüzyılın bece rilerini tanımak. Öğretim müfredatını yenilemek. Alternatif eğitim modelleri, yeni eğitim ortamları yaratmak. Teknolojiyi yenilikçi biçimde kullanmak. Dünya bunları konuşurken kulağının üstüne yatmamak. Bu köklü değişime çocuklardan önce biz hazır mıyız diye sormak. Eğitimin geleceğinin ülkenin geleceği olduğuna inanıyorsanız bu soruların yanıtlarını aramak zorundasınız. Üstelik sorunu yerel değil küresel boyutlarda düşünmek gerektiği de ortada. Yani, “ezberlemek bizim geleneğimizde var” diye saçmalamak yerine, Finlandiya’da, Yeni Zelanda’da, Güney Kore’de ne yapıldığına bakmak zorundasınız. Daracık kabuğunuzdan çıkıp artık her köşesi birbiriyle bağlantılı karmaşık bir dünyayı görmek zorundasınız. Yoksa atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur. Bugün olduğu gibi. Biz daha neyi nasıl öğreneceğimizi konuşurken öğrenme kavramının kendisi değişti. Artık gündemde yeni tanımlar, ilkeler var: Birlikte düşünmek. Birlikte öğrenmek. Birlikte yaratmak. Okul dışında öğrenmek gibi. 21. yüzyılda eğitim geleneksel okuma/yazma/aritmetik konularıyla sınırlı değil. Küresel farkındalık, çevre okuryazarlığı, bilim okuryazarlığı, dijital okuryazarlık, sağlık, ekonomi konuları öne çıkıyor. 21. yüzyılın öğrencileri gerçek dünyanın sorunlarını kavrayacak bilgilerle donanmak zorunda. Bunun için de yenilikçilik, yaratıcılık, iletişim, işbirliği, esneklik, uyum sağlama, inisiyatif kullanma, dünyaya açık olma yetilerini kazanmak zorunda. Nasıl? Önce şu soruları sorarak başlamakta yarar var: Dünya nasıl değişiyor, bunun eğitim için anlamı nedir? Bugün başarılı olmak için neler öğrenmemiz gerekiyor? Bunları nasıl öğrenebiliriz? 21. yüzyılda öğrenme 20. yüzyıldaki öğrenmeden nasıl farklılaşıyor ve neye benziyor? 21. yüzyıldaki öğrenme yüzyıl boyunca nasıl evrimleşecek? 21. yüzyıldaki öğrenme küresel sorunlarımızı çözmeye nasıl yardımcı olacak? ** Bu soruları dikkatle incelediğimizde tamamen geleceğe uzandığını görüyoruz. Geçen yüzyılın sorun çözme, eleştirel düşünme gibi (bizim semtimize pek uğramayan) becerileri günümüzde de varlığını sürdürecek ama farklı bir bağlamda. 21. Yüzyılın hızla değişen günlük yaşamının gereklerini karşılayacak biçimde. Sadece bugünün değil geleceğin de istemlerini kestirecek yönde. Çakma tarihi eser üretme kurnazlığını bırakıp gerçek bir reformun koşullarını düşünme zamanı çoktan gelmedi mi? * G. Wan, D. M. Gut (yay.). Bringing Schools into 21st Century. Springer, 2011. ** B. Trilling, C. Fadel. 21st Century Skills: Learning for Life in Our Times. Jossey Bass, 2009. Bol ara tonlu bir piyanodur esnek ve sağlıklı zihin... Muhafazakâr beyin devrimci zihne karşı Zihnimiz bütün olasılıkları tarayarak tüm bulguları hesaba katan ve en objektif sonuca erişen adil bir hâkim değildir. Aksine zihnimiz, geçmiş kayıtlar ile uyumlu olanı seçip, olmayanları eleyip manşeti işine geldiği gibi atan taraflı bir gazetecidir. Yaşamın ilk anlarından itibaren “ben”, dünya ve ötekiler hakkındaki verileri dizdiği bir kütüphane inşa eder zihnimiz... Ben nasıl biriyim? İnsanlar nasıl varlıklar? Dünya nasıl bir yer?.. Tüm bu soruların yanıtları, genel hatları ile mevcuttur arşivimizde. Bisiklete binerken ayağımızı hangi açı ile pedala atacağımızı bilinçli olarak düşünmediğimiz gibi duygusal adımlarımızı atarken de bu tür sorulara tekrar tekrar yanıt aramayız. Yorum gerektiren durumlarda, kütüphanemizden bu üç sorunun daha önce depolanmış yanıtlarını alır ve otomatik pilotta kullanırız: Ben nasıl biriydim? Zayıf! O zaman bu hata benim nasıl biri olduğumu gösteriyor? Zayıf!.. Arşivimizdeki eski bilgiler, gerçekliği tamamlamada dolgu maddesi olarak kullanılıyordur artık. “Dünya nasıl bir yer” sorusunun cevabı: “Tehlikeli” diye kayıtlı ise, yeterli kanıt olmaksızın yolda gördüğünüz karartıları kolayca hırsız sanabiliriz mesela. Ön kabullerimiz, hayatımızı “kolaylaştırır”, yaşamdaki eksik bilgileri ve boşlukları önceki öğretilerimizle “telafi eder”. Telafi ederken ise bazen çarpıtır ve bozar. Her yan bakan kötü, her karaltı kara kedi Beynin bu boşluk doldurma ve “Amerika’yı baştan keşfetmeme” yetisi her zaman lehimize olmaz. Kolay kolay güncellenmeyen bir kütüphane kolaycılığının astarı yüzünü geçer bir süre sonra. Boşluk doldurmalar, sorgulanmayan ön bilgiler, eski inançlar lehine kanıt arama eğilimlerimiz, kendini sürekli tekrarlayan bir hikâyeye ve iç tutarlılığı olan bir illüzyona evrilebilir. Örneğin hayatı tehlikeli(!) ve kendinizi zayıf(!) olarak abartılı bir biçimde kodladıysanız bir kez... Her yan bakan kötü niyetli, her karaltı kara kedi, her belirsizlik risk anlamına gelebilir kolayca. Nötr olan olaylar, zihnimizin önceki bilgilerinin rengine bulanır biz onları yakalayıp sorgulamadığımız sürece. Dünyanın güvenli olduğu yerlerde dahi dünya güvensizmiş algısı sürdürülebilir bu sayede. Asık suratıyla oturan bir adam, biri tarafından kötü bir insan olduğu, öbürü tarafından ondan hoşlanmadığı, başkası tarafındansa bir derdi olduğu anlamında yorumlanabilir. Zihnimiz bütün olasılıkları tarayarak tüm bulguları hesaba katan ve en objektif sonuca erişen adil bir hâkim değildir. Aksine zihnimiz, geçmiş kayıtlar ile uyumlu olanı seçip, olmayanları eleyip, nötr olanı eğip, manşeti işine geldiği gibi atan taraflı bir gazetecidir. Zihin kütüphanemizde bir sürü kategori ve klasör vardır. A klasörüne iyi insanları koyarsınız, kötüleri B klasörüne mesela... Ancak hayat, bu sınırlı klasörlerin mutlak sınırları ile sınıflandırılamayacak kadar çeşitlidir. Ayrıştırılamayacak kadar iç içedir bazen renkler. Düzenli, pür, tutarlı, mutlak sınırlar ile tanımlanamayacak şekilde kaos içerir bazen yaşam. Bu nedenle bu harmoniye göre esneyememiş bir beyin hem siyah hem beyaz, hem iyi hem kötü özellikleri olan olaylarda “error vermektedir”. Beyin cimri, beyin ekonomik, beyin muhafazakâr... Şimdi kim yeni bir klasör oluşturacak? Tek istediği az maliyetle kendi iç “dengesi”ni ve tutarlı dünya algısını korumak. İktisatçı beyin ile mutlu zihin birbiriyle ters istikamette yol alır bu nedenle çoğu zaman. Mutluluk, beynin umurunda olmaz!.. Hayat ara renkle dolu Hem iyi hem kötü tarafları olan bir insanı tanımlayabilecek ara renkli yeni bir klasör açmak maliyetlidir zihin için. Eski bilgileri sorgulamak, yanlış olanları diskalifiye etmek, bu yanlış temeller üzerine inşa edilmiş diğer zincirleme hataları yıkmak ve yeniden kurmak gerekir. Tüm bunların hepsi enerji, emek ve bir nevi devrimcilik gerektirir. Oysa beyin muhafazakârdır. Gerçekçi, esnek ve aydın bir zihnin ise devrimci olması gerekmektedir. Hayat, ikircikli bilgilerle, ikilemlerle, zıtlıklarla, milyonlarca ara renkle dolu. Siyah ve beyaz diye zihnimizde ikiye böldüğümüz dünya, yaşamın gerçek çeşitliliği karşısında kısır, sınırlı ve daralmış bir algı sunar bize. Esasında siyah ve beyaz arasında milyonlarca renk vardır. Esnek ve sağlıklı zihin: Eski kütüphanesini güncelleyen, otomatik pilottan çıkan, şüphe edip soru soran, çelişkili bilgilere gönlünü, aksi kanıtlara kapısını açan bir zihindir. Esnek ve sağlıklı zihin: İyi ve kötüyü sentezleyen, iki klasörden binlerce klasöre doğru skalasını genişletmiş, zıtlıkları birbiri içine yedirebilmiş, çelişkileri bir bütünün içine yerleştirebilmiş zihindir. Kaosa uyumlu, fraktali* yakalamış, diyalektik... Bol ara tonlu bir piyano, makamı şahane bir şarkıdır... 3 notayı döndüren bir Serdar Ortaç bestesi değil... [email protected]; www.hilalbebek.com.tr *Fraktal, doğayı daha iyi anlamak ve modellemek için gereksinim duyulan yeni geometri. Çoğunlukla kendine benzeme ve oransal kırılma özelliği gösteren geometrik şekillerin ortak adı. Yurttan Sesler Sivas’ta yol kenarına bırakılan şüpheli buzdolabı polis ekiplerini harekete geçirdi. Eskimiş buzdolabının sokağa bırakılmış olma ihtimalini akıllarına getiremeyen mahalleliler, bomba şüphesiyle şikâyette bulundu. Teröristlerin Sivas’ın bir ara sokağında, bombalı eylem yapmak için, bir buzdolabını seçme ihtimalini düşünebilecek kadar paranoyaklaşan bir ülke olduk. Tuhaf bir vahamet aslında. Adana’da 6. Portakal Çiçeği Karnavalı kapsamında, “Toplu gitar çalma” dünya rekoru denemesine 7 bin kişinin katılması beklenirken bu sayı 750’de kaldı. Böylece “Akdeniz Akşamları” şarkısının hep birlikte çalınması hayali de başka bahara kaldı. Şarkının bestecisi Serhan Kelleözü’nü bu güzel bir parçayı hayata geçirdiği için içtenlikle tebrik ediyorum. Lakin saygısızlık olmayacaksa, bırakın 7 bini, bir kişiden dahi “aaakdeniz aaakşamları”nı duymaya, şu geçen 30 yılda artık tahammülümün kalmadığını bu vesileyle itiraf etmek istiyorum. İstanbul Fatih merkezli İsmailağa Cemaati’nin yayınevi Muallim Neşriyat’tan çıkan “Her Anneye Lazım” adlı kitapta kadınlara ve erkeklere cinsel ilişki sırasında âlimleri düşünmeleri tavsiye ve doğacak çocuklarında o kişilere benzeyeceği iddia edildi. Örneğin tam sevişme sırasında gözünüzün önüne Farabi ya da İbni Sina gelirse, işte o zaman çocuğunuz atom mühendisi oluyor, ben öyle anladım şahsen... Aslında belki de bu tarz söylemler saatlerce süren bir seksin anahtarı olabilir. Öyle ya, tam olay vuku bulacak, İbni Sina’nın ünlü “Dünya bir eğlence ve oyun yeri değildir” sözü insanın aklına gelirse kişi yaptığından utanır valla. Gayrı ihtiyari “Allah beni kahretsin” der, iş uzar gider. Bu da uzun seksin paradoksal bir yöntemidir, kim bilir... Azmi Karaveli Şanlıurfa’nın simgesi Balıklıgöl’deki Halilür Rahman Medresesi’nde hissesi olan Mustafa Nimetoğlu, internet üzerinden verdiği ilanda göldeki yüzde 9’luk hissesi karşılığında 9 milyon TL istedi. Yani bu parayı veren, kutsal göl/havuzun bir bölümüne sahip olacak. Satın alan kişi o kadarlık bölüme jakuzi falan yapabilir mi bilemiyorum ama verilen ilan hakikaten nefis: “İnşaat izni yoktur. Toplam Hisse; işaretli yapılar + suyun 4 metresini içermektedir. Dünyevi değil, uhrevi değeri çok daha fazladır.” E be muhterem, bir de inşaat çıksaydın!.. Sivas 112 Acil Servisi’ne telefon eden bir çocuk, annesi mantı yapmadığı için şikâyette bulundu. Bir mantı sever olarak iddia ediyorum ki annesini mahkemeye verse davayı kazanmalıdır; annenin çocuğunu mantıdan mahrum bırakması o derece suçtur bence. 15 NİSAN 2018 SAYI: 15 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü BÜLENT ÖZDOĞAN Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Faruk Eren Yayın Yönetmeni TAYFUN ATAY Görsel Yönetmen Ulaş ERYAVUz Yayın Koordinatörü Gürer mut Sayfa Uygulama İLKNUR FİLİZ Yazar İlüstrasyonları CAN GÜVEn Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın. Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Bir Resim Bin Kelime Murat Bergi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle