Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 14 EYLÜL 2014 / SAYI 1486 Her filmimi emekle işledim Yol, Maden, Pehlivan... Meral Orhonsay, 60’tan fazla filmde oynadı. Hepsini de ayrı ayrı seviyor. İçinde kalan tek şey, “Yol”la Cannes’a gidememek... ESRA AÇIKGÖZ YOL FİLMİNDEN BANA KALANLAR... Hapishanede film teklifi alan tek kadın oyuncu benimdir herhalde. Yılmaz Güney’le Yol filminin ilk konuşmalarını İzmit Cezaevi’nde yaptık. Dün gibi hatırlıyorum; “Meral senin gelişmeni izliyorum, iki kadın rolü var filmde, birini senin oynamanı istiyorum” dedi. Anlattı biraz. Sonra “mahpus yemeği yer misin, gel seni hapishanede gezdireyim” dedi. Çekindim, çok gençtim. Güzel bir deneyim olabilirdi oysa ki. Ama yıllar geçti, “Parmaklıklar Ardında” dizisinde oynarken sekiz ay Sinop Cezaevi’nde yattım. Neyse... İlk çekimlere İstanbul’da Erden Kıral’la başladık. Sanırım, Güney’in anlatmak istediği gibi olmadı, çekimleri durdurdu. Ne olduğunu da bilmiyoruz. Endişeyle, iyi bir eser çıkarma heyecanıyla bekledik. M eral Orhonsay, Türk sinemasının aranan oyuncularından biriydi. Birkaç kuşak onun filmleriyle büyüdü, hâlâ da büyüyor. Türk sinemasının 100. yılında halkın seçtiği en iyi 100 film arasında, “Yol”, “Pehlivan”, “Kanal”, “Propaganda” gibi onun yer aldığı filmlerin de olması bunun en iyi göstergesi. Sosyal içerikli filmlerde oynamış olmaktan mutlu. Bu yüzden şimdi gelen teklifleri ince eliyor. Pek pişmanlığı yok, ancak “Yol, için o günlerde Cannes’a gitmiş olsaydım, belki yabancı filmlerde oynama şansı doğabilirdi” diye düşünmeden de edemiyor. Bir de Yol filmi için hala kendilerine bir kuruş para verilmemesine anlam veremiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Türk sinemasının 100’üncü yılında en iyi 100 film halkın oylarıyla belirlendi. Sizin de oynadığınız filmler var listede... Bu emeğin eninde sonunda yerini bulacağını gösteriyor. Benim için en değerlisi de, filmlerin halkoylamasıyla seçilmesi. Halkımız emeğin ve filmlerin değerini biliyor. Bu filmler arasında “Yol”un ayrı bir yeri vardır herhalde... Öbür filmlerimi de ben çok seviyorum. Hepsine ayrı ayrı emek verdim ve her filmin ayrı bir hikâyesi, güzelliği var. Ancak yaptığımız dönemde pek sevinçlerini yaşayamadık. Mesela, Maden filmi. O gün maden işçileriyle ilgili film yaparken çeşitli sıfatlarla, düzen bozuculukla bile suçlanmıştık. Oysa yıllar sonra binlerce insan hâlâ madenlerde ölmeye devam ediyor. Keşke filmimizi biraz dikkate alıp madenlerdeki sorunlara baksalardı. Şimdiye kadar kaç filmde oynadınız? Dönüm noktası dediğiniz filmler var mı? 60’ı70’i geçmiştir. Ama nitelik önemli benim için. Sonra diziler de var. Alman televizyonunda Tuncel Kurtiz’le bir dizide oynadım mesela. Hem eğitime, Maden filminden hem de doğuştan yeteneğe inanıyorum. O yüzden şu filmde bir kırılma yaşadım, diyemeyeceğim. Her zaman hayata gerçekçi gözlerle baktım. Hep rolümün hakkını vermeye çalıştım. Çalışıyorum, gelişmenin sonu yok. Hayatınıza onlarca insan girdi; Tuncel Kurtiz, Erden Kıral, Şerif Gören, Yılmaz Güney... Kimler iz bıraktı? Zeki Ökten ve Şerif Gören mesela, ne yaptığını çok iyi bilen yönetmenlerdi. Sete, kafalarında filmi bitirmiş olarak gelirlerdi. Onlarla çalışmak benim için çok kolaydı, sadece rolümü düşünüp rahatlıkla onlara teslim olabiliyordum. Bir oyuncu için yönetmene teslim olmak çok önemli. Sinan Çetin de işini bilen yönetmenlerden. Propaganda’da da hiç zorlanmadık. Onunla çalışmak da ayrı bir zevkti, aşırı tezcanlı olduğu için hızlı köpürebiliyor, ama herkesin bir karakteri var. Pişmanlıklarınız var mı? Yaptıklarımdan memnunum. Fazla kaybettiğim bir şey görmüyorum. Mevcutların içerisinde, o günkü koşullarda en iyi filmlerde oynadığım için kendimi şanslı görüyorum. Bunu biraz da ben yarattım. Belli bir olgunluktan sonra, pişman olacağım filmlerde oynamak istemiyorum deyip senaryo seçiciliğine girdim. Yaptıklarım ortada. Şimdi bile kadın hikâyesi yok diye yakınılıyor. Biz o günkü koşullarda yaşlı adamlarla evlendirilen genç kadınları anlatan Derya Gülü’nü, genç bir erkeğe âşık bir anne ve kızın dramını anlatan Tutku’yu çektik. Yeni projeler var mı? Yedi yıldır sinema filmi tadında, uzun soluklu dizilerde oynuyorum. Yeni dönem oyuncularla da çalıştım. Projeler geliyor, ama o kadar iyi iş yaptıktan sonra sıradan işlerde oynamak olmuyor. Güzel eserler bırakmak istiyorum. İyi işler bekliyorum. Ayrıca biliyorsunuz, sinemadan sahneye geçtiğim, Türk Sanat Müziği söylediğim bir dönemim de var. Melahat Pars’tan dersler aldım. İzmir Fuarı’nda, Bursa Açıkhava’da, Ankara Dedeman, Adana Sürmeli gibi birçok otelde uzun süreli çalıştım. İbrahim Tatlıses’le sahneye çıktım. Yurtdışına ekstralara gittim. Şu anda da bazı görüşmelerim var, ancak netlik kazanmadı. l Yol’dan beş kuruş almadım Sonra yönetmen değişti. Şerif Gören’le devam ettik çekimlere. Diyarbakır’a gittik, Sıkıyönetim komutanından izin almamız gerektiğini söylediler çekim için. Ekip olarak komutanlığa gittik. Sinan Çetin de set fotoğrafçısıydı o zaman, daha öğrenciydi galiba. Sakallarıyla girdi askeriyeye. Arkalarda kıs kıs gülüyordu. Neşeli bir çocuktu. Neyse, komutan senaryoyu aldı, 23 gün otelde yanıt bekledik. Çekimlere Kemal Sunal’la Moskova’da maç keyfi Kemal Sunal ilk defa uçağa bindi, vefat etti, diyorlar. Milletin bilmediği bir şey var. Kemal Sunal’la “Köşeyi Dönen Adam” filmi için Moskova Film Festivali’ne gittik. O zaman uçağa binmişti, ama evet, korkusu vardı gerçekten de. Çok sevdiğim, hayran olduğum, çok efendi bir insandı. Moskova’da birlikte maç bile izledik. l öyle başladık. Yol filmi Cannes’dan Altın Palmiye kazanınca pasaportumu uzatmak için başvurmuştum, ancak pasaportuma el koydular. Uzun süre seyahat özgürlüğümü tekrar kazanabilmek için mücadele verdim. Bir gün bakan Adnan Kahveci derneğimize misafir oldu, sorunlarımızı dinledi. Onun yardımıyla pasaportumu geri aldım. Ama ben “Yol” için o günlerde Cannes’a gitmiş olsaydım, belki yabancı filmlerde oynama şansı doğabilirdi. Bunun burukluğunu hep yaşadım. Çok üzüldüm çıkamadım diye. Memleketimizde ödüllendirileceğimize bir nevi cezalandırıldık. 10 yıl sonra Emek Sineması’nda yapılan bir gösterim ve törenle Altın Palmiye’lerimiz verildi... “Yol” bir yıl Avrupa’da gösterildi. Yılmaz Güney içerdeyken para söz konusu değildi, ancak bu işin ticareti yapıldı. Para kazanıldı. Bir lira almış değilim. Kimseyi karalamıyorum. Ama ticaret yapanlar bunların sırtından bu kadar para kazandık, şu kadar da ödeme yapalım, diyebilirdi. l Dedi ki... Ahenk dolu bir dünya battı; repertuarda, öten bir horoz kaldı. Karl Krakus ANDREY PLATONOV Ütopiksentır MUHTESEM VAHSİ DÜNYA öyküler John Berger Platonov için "günümüzde dünyanın muhtaç olduğu hikâyecilerin öncüsü" der. Yayımladığımız bu yeni derleme, yazarın dokuz öyküsünü bir araya getiriyor. İnsanın insanla, toplumla, teknoloji ve doğayla ilişkisini, insanın sevgi ve anlam arayışını konu alan, ama okura net cevaplar vermekten kaçınan öyküler bunlar hayatın kendisi gibi kimi zaman hüzünlü ve iç burkucu, kimi zaman absürd ve komik. Günay Çetao Kızılırmak'ın Rusçadan çevirisiyle.. Petşop Off the record Misafir şair Kötülük çarklarında beklettiğin yarın Davuluna tokmak olur mu sanıyorsun *** Bin dereden su getiren aymazlık Yokluğuna ödül veriyor utanmadan *** Göz kamaştırıcı bir sessizlik bu Kapısına çıkamıyor aydınlığın Mehmet Kıyat (Güneşi Isıtmak) Böcek ilacı kuşların yiyeceklerini çalıyormuş! İLAÇ VAAAAARRR!.. Kağıdı Çinliler buldu. Peki üçkağıdı kimler buldu? İbrahim Ormancı Misafir çizer: RECEP ÖZCAN Üzüm Şarap olmadan Ayrılmak yok dedi Üzüm taneleri Mehmet Tuncer Can Çeviri: G. Ç. Kızılırmak İlk Basım: Eylül 2010 Metis Edebiyat | Roman Çevengur Dönüş Mutlu Moskova Çeviri: G. Ç. Kızılırmak Çeviri: G. Ç. Kızılırmak Çeviri: G. Ç. Kızılırmak İlk Basım: Şubat 2010 İlk Basım: Eylül 2012 İlk Basım: Ekim 2009 Metis Edebiyat | Roman Metis Edebiyat | Öyküler Metis Edebiyat | Roman Kısık ateş İnceldiği yerden yeniden başlasın hayat! A.Zeki Yeşil İpek Sokak 5, 34433 Beyoğlu, İstanbul T 212 2454509 F 212 2454519 E bilgi@metiskitap.com W metiskitap.com C M Y B