01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 9 ŞUBAT 2014 / SAYI 1455 Yakışıklı bir ucube... Elijah Wood, 21 Şubat akşamı Babylon Sahnesi’nde olacak. Yanlış duymadınız. Hollywood kült yakışıklısının gözlerden uzak tuttuğu bir müzik projesi var. Zach Cowie’yle birlikte Wooden Wisdom isimli DJ Duo projesinde yer alan Wood’un müzik sevgisine göz attık, öte yandan Cowie, yani DJ Turquoise’den müzisyen Elijah Wood’u dinledik. DENİZ ÜLKÜTEKİN Gürültüyü serbest bırakıyoruz! The Ringo Jets bu topraklarda gerçek anlamda Rock’n Roll yapan nadir gruplardan. Gürültülüler, samimiler ve çok sahiciler. Son yıllarda yeraltından yükselen bu çığlık şimdi gün ışığına çıktı. T S oğukkanlı bir seri katille, yaramazlık yapıp affedilmeyi bekleyen bir çocuğun bakışlarını bir araya getiren gözleri mi, sesinin garip tonu mu Elijah Wood’u bir cazibe merkezi haline getiren bilinmez ama şu bir gerçek ki dünya çapında hemen her yerde, sıkıcı Hollywood stereotiplerinden sıkılan kalabalık bir kitle Elijah Wood’u takip ediyor. İşte o Elijah Wood, 21 Şubat gecesi kanlı canlı karşımızda olacak. Neden mi? Çünkü Wood, herkesten gizlediği, en fanatik hayranlarının bile gece kulüplerinde izini sürdüğü müzik projesi Wooden Wisdom’la Babylon sahnesine çıkacak. Wooden Wisdom, Elijah Wood’un, Zach Cowie ile oluşturdukları bir DJ Duo projesi. Cowie, henüz küçükken anneannesi tarafından çok özel müziklerle tanıştırıldığını söylüyor. Gençliğinden itibaren Chicago’daki tüm müzik dükkânlarını tavaf etmeye başlamış. Müzik üretmeye başladığından beri oldukça yetenekli bir yapımcı olan Sunny Levine’le çalışıyor. “Ne gibi sesler aradığımı biliyorum, ama bunları beynime sokmak, Levine’in işi” diyor, üretim süreci hakkında. Elijah Wood’un müzikle ilgisi de DJ’likten ibaret değil. 2005’te faaliyete geçirdiği Simian Records’ta çok sayıda yeni gruba albüm fırsatı tanıyor. Elbette bu gruplar çoğunlukla Wood ve çevresindekilerin müzik zevkine uygun isimler. Şu an şirkete kayıtlı olan iki grup, Heloise And The Savoir Faire ve The Apples In Stereo. Gömleğinin üzerine çektiği kazağı, kumaş pantolonu ve mağrur bakışlarıyla Elijah Wood’u görmek için heyecanlı olan pek çok İstanbullu olduğunu tahmin etmek güç değil. Bakalım müziği de kendisi kadar iz bırakacak mı? l he Ringo Jets çıkış döneminin hemen ardından yayımladığı EP ile şekillendirdiği diskografisine, bu kez bir LP ile devam ediyor. Albümlerini Milano’nun efsane stüdyosu Officine Meccaniche’de Muse, Franz Ferdinand, Afterhours, Calibro35 gibi gruplarla da çalışmış olan Tommaso Colliva’nın prodüktörlüğünde kaydettiler. Albümde Mauro Refosco (Red Hot Chili Peppers, Radiohead, Thom Yorke) ve Enrico Gabrielli (John Parish, Söyleşiler: Mariposa, Afterhours, Calibro35) gibi konuklar da var. Grup üyeleri Deniz Ağan, Lale Kardeş ve Tarkan ALİ DENİZ Mertoğlu anlatıyor. USLU Biz sizi biliyorduk da yeraltından gün ışığına yeni çıktınız sanki. Nedir hikâye? Lale: Çıktık mı? Biz hâlâ oradayız. Tarkan: Tam farkında değiliz, her şey bizim dışımızda gelişiyor gibi. Deniz: Birbirimize bakıyoruz dışarı değil, fazlasıyla içine kapanığız sanırım. İyi müzik yapanların az tanındığı bir coğrafyadayız. Kötü müzik yapıp şöhret olanları hiç saymıyorum. Lale: Sistem böyle işliyor. Herkes birini kopyalıyor, tutan işleri taklit ederseniz yolda kalırsınız bir gün. Bize de ilk günlerde çok öğüt veren oldu. Bana “seksi giyin, yumaşak çal” demişlerdi en çok! Tarkan: “Türkiye’de bu işler olmaz” dedikleri çok oldu ama biz inat ettik. Ben istediğim müziği yapmak için epey süründüm. Deniz: “Biraz daha tutsun” diye elini versen kolunu kaptırırsın. İlham kaynaklarımız Erkin Koray, Barış Manço ve Selda Bağcan Zach Cowie, namı diğer DJ Turquoise, DJ kabinindeki arkadaşı Elijah Wood’u anlattı ve bu sayede ikilinin Türk müziği hayranlığı ortaya çıktı. Elijah’la nasıl tanıştınız? Üç yıl önce NewYork Moda Haftası’nda, bir partide DJ’lik yapıyordum. Çaldıklarım, hoşuna gitti. Kendi müzik zevkine benzer şeylerdi ve daha önce bir gece kulübünde hiç duymamıştı. Kısa bir süre sonra, DJ kabininde benimle birlikteydi. Bir süre sonra Los Angeles’ta bir partide yine denk geldik ve o günden beri birlikte çalıyoruz. Elijah’la müzik algınız yakın mı? Kesinlikle. Aşağı yukarı aynı yaştayız ve benzer şeyleri dinlememiz normal, ama asıl ilginci ikimizin de müzikte maceracı olmamız ve her dönem ve türden yeni seslere karşı olan ilgimiz. Kulaklarımız eşit derecede çalışıyor. Müzikten aynı nüansları alıp, hissediyoruz. Bu da çalışmamızı neredeyse telepatik hale getiriyor. Yeni kulaklıklarınız oldukça ilgi çekici. Elijah da, ben de Since Way Back kampanyasıyla ilgiliyiz. Bu kampanyanın amaçlarından biri, ahşap viski varillerinden bir şeyler üretmek. Bu proje için Grado isimli bir kulaklık üreticisiyle işbirliği yaptık. Her ikimiz de bu markayı önceden takip ediyorduk, fabrikalarına gittik, onlar da bizim için, gövdesi viski varilinden yapılma bir kulaklık ürettiler. Elijah Wood’un şöhreti Wooden Wisdom’ı nasıl etkiliyor? DJ kabininin önüne çok daha fazla insan topladığı bir gerçek. Böylece radyoda hiç duymadıkları şeylerle dans etme şansını yakalıyorlar, ki bu da çok güzel bir şey. Peki, ya İstanbul? Daha önce hiç İstanbul’da bulunmadık, ama ikimiz de Türk müziği hayranıyız. Bizim gibi Erkin Koray, Barış Manço, Üç Hürel ve Selda Bağcan gibi isimlerden etkilenen müzisyenlerle tanışmayı dört gözle bekliyoruz. l Elijah Wood, Wooden Wisdom projesindeki partneri Zach Cowie’yle birlikte, İstanbul’u sallamaya hazırlanıyor. Albüm bir zaman yolculuğu gibi bugüne ait değil, belki de zamansız demeli. Grunge takıntısı olan biri de kendine epey malzeme buluyor. Sizin bir tanımınız var mı? Lale: 90’ların beslendiği gruplardan beslenen bir grubuz. Mayamız aynı. Deniz: Özgürlük için müzik yapıyoruz, gürültüyü serbest bırakıyoruz. Tarkan: Spirtüel bir tarafı da var yaptığımızın, ruhani bir şey yakalıyoruz. İçimizden gelen sesi dinliyoruz. Üç kişilik gruplar, sahnede büyüyor. “Az adam çok müzik” diyorum ben buna. Grup dinamiği nasıl peki? Lale: Herkes birbirine sırtını dayıyor daha doğrusu omuz veriyor. Hem davul çalmak kadınlar için çok estetik değil ama davulun başında olmak çok şaman bir ruh hali. Bir yandan da çok keskin! İlk EP’nizde tüm şarkılar İngilizceydi, albümde de. Tarkan: Türkçe şarkı yapmayacağız gibi bir derdimiz yok ama bazen müzik ne isterse o olur. Hani bu dünyaya açılma derdi yüzünden de özellikle seçilmedi. “Müzik ne isterse öyle olur” doğru ve dünya sahnesinde de gördük sizi. Nerelerdi oralar? Tarkan: Glimps (Gent), Primavera Sound (Barcelona), Waves (Vienna) gibi önemli showcase festivallerinde yer alan ilk Türk grup olduk. Memlekette Rock’n Roll’un “r”si bile yokken bu kadar hesapsız kitapsız müzik yapmak da varmış. Kimlerden öykünüyorsunuz? Lale: Son House, Howlin’ Wolf, Bo Diddley, The Who, The Sonics, The Kinks, The Stooges, MC5, Black Flag, SS Decontrol, The Gories ve Flat Duo Jets... l Müziğin görünmeyen gücüne inanıyoruz... N ada’nın ikinci albümü “Medusa”, “We Play” etiketiyle yayımlandı. Destansı bir atmosfere sahip, mitolojik öykülerlerden beslenen 9 şarkı, dünyanın karanlık zamanlarında yolculuk eden kahramanların mücadelesini anlatıyor. İlkel elektronik ritimler, koyu synth baslar ve kahramanlara ruh veren derin sözlü vokaller “Medusa”yı oluşturuyor. Aynı ailede doğup büyüyen Selen Hünerli ve Miray Kurtuluş için müzik, çocukken yetişkinlerin dünyasından kaçmak için sığındıkları bir oyun alanıydı. İşte hikâyeleri... Nada, Sanskritçede içsel ses demek. Bir anlamı da evrenin doğduğu andaki ilk titreşim. Bu ses ve titreşim neler anlatıyor? Nada bizim insan olarak özümüze yaklaşmak amacıyla kendimize koyduğumuz bir isim. Bu titreşim bizi varoluştan uzaklaştıran günlük dertlerden kurtarıyor, daha özgür ve evrensel kılıyor. Yeni albümün ruh evreni alıp götürüyor ve sanırım geri de getirmiyor. Müziğiniz bir yolculuk gibi. Siz yaratım sürecinde nasıl bir serüven yaşıyorsunuz? “Medusa” yolculuğunu anlatır mısınız? Albümün tamamı destansı bir yolculuğu anlatıyor. Bu yolculuğu başlatan şarkı da albümün ilk şarkısı olan “Gökler”. Bunun hemen ardından “Medusa”yı yazdık. “Medusa”yı planlayarak yazmadık. Her hangi bir şarkı gibi başlamışken bir anda “Medusa” melodisiyle birlikte kendini var etti. Her şarkı kendi içinde ayrı bir hikâye olsa da hepsi bir araya gelince insanın karanlık ve aydınlık tüm yüzlerini ortaya koyuyor. Yaratım sürecinde biz de kendi içimizde benzer hikâyeler yaşıyoruz. Şarkılar ortaya çıkınca gitaristimiz Rammy Roo ve bizimle birlikte viyolonsel çalan Yasemin Özler’in melodileri ve fikirleriyle, karakterleri ve hikâyeleri iyice belirginleştiriyoruz. En son Tan Tunçağ ile bu ses dünyasının ihtiyacı olan son düzenlemeleri yapıyoruz. Nada geleceğe kurulu bir hatırlatma gibi geliyor bana. Masalları eksik ve yarım olan bir coğrafyanın masallarını yazıyor gibi. Biz de bu coğrafyanın bereketinden faydalanıp acılarını yükleniyoruz. Zaten onlar içimize işlemiş gibi. Müziğin görünmeyen gücüne inanıyoruz. Biz şarkılarımızı söyledikçe bir yerlerde bir şeyler değişiyor. Müzikler kadar sözler de konuşulmalı. Müzikten bağımsız olarak şiirsellikleri ile dikkat çekiyorlar. Hikâye anlatıcısı olmayı seviyoruz. Basit ama katmanlı sözler, cümleler bizi etkiliyor. Bu nedenle kelimeleri semboller gibi kullanıyoruz. Kelimelerin birbirleriyle ilişkileri birden fazla anlam yaratıp hikâyeleri derinleştiriyor. İki kişi söz yazmanın da belirgin bir farklılığı var bizim için. Birimizin başladığı cümleyi diğerimizin bitirmesi sözlere deneyimsel bir zenginlik katıyor. Müzik hep bir sığınak evet ama yeteri kadar güvenli mi? Müzik yaptığımız zaman güvende olmaya ihtiyaç bile duymuyoruz. O tam bir bütünlük hali. Ancak sektörde var olmaktan bahsediyorsak hiçbir zaman güvenli değil. İnsanın kendini güvenli alanda tutmaya çalışması yaratıcılığını öldüren bir şey. Bu nedenle bu işi ısrarla yapmaya devam ediyoruz. Bir de daha önceki röpotajımızda müzik “korktuklarımızın” üzerine gitmek demiştiniz... Evet öyle çünkü başımıza ne gelirse gelsin bir şarkı yazdığımızda tamamıyla yenilenmiş hissediyoruz. Bu da insanı daha cesur ve daha özgür kılıyor. l Nada’nın ikinci albümü “Medusa”da dünyanın karanlık zamanlarına yolculuğa çıkıyor. Bu coğrafyanın bereketinden faydalanıp acılarını yükleniyor. Nada müziğin görünmeyen gücüne inanıyor. Şarkılar söylendikçe de bir yerlerde bir şeyler değiştiğine inanıyorlar. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle