18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Önce Karadeniz’in derelerine göz diktiler. Sonrasında tüm Anadolu’nun. Ülkenin dört bir yanında nerede şırıl şırıl akan bir ırmak ve dere varsa oraya bir HES kondurmak için kolları sıvadılar. Derelerin gerçek sahiplerine ne soran oldu ne bilgi veren. Onlar, ancak grayderler ve dozerler toprağı altüst ederken, ormanları kesilirken haberdar oldu. Derelerini HES’lere feda etmemek için kadınlı erkekli bedenlerini siper ettiler iş makinelerine. Bu direnişin son örneği Antalya’nın Ahmetler köyünde yaşanıyor şimdi. 9 ŞUBAT 2014 / SAYI 1455 SUYUMUZU VERMEYECEĞİZ FİLİZ YAVUZ “Ağalar, beyler meydana gelmiş. Paşalar, padişahlar ferman eylemiş. Bunlar köylülerin yurduna el atsaydı huzur mu olurdu guzum? Biz ormana ateş çalmadık, ağaçları kestirmedik, bu yurdu koruduk. Herkesin köyü de kendinin, suyu da kendinin.” Bu sözler Antalya’nın Manavgat ilçesinin Ahmetler köyünden Şerife Çalı’ya ait. 75 yaşındaki Şerife teyze, “yurt” dediği Toroslar’daki Güğlen Dağı’yla köylüler arasındaki bağı anlatıyor Ahmetler’in meydanında. Sonra da sitem ediyor, sularına “göz koyanlara” ve buna göz yumanlara. Şerife teyzenin siteminin sebebi, Karpuz Çayı’nın Ahmetler kolunda yapılması planlanan 9.966 MW’lık hidroelektrik santralı (HES). Dağ içinden geçecek 3.5 kilometrelik tünelle suyun kaynağından aşağıya indirilmesi ve burada elektrik üretilmesi esasına dayalı proje. Bu proje sadece Şerife teyzeyi değil tüm köylüleri kızdırdı. 2013’ün Temmuzu’ndan beri sokakta olan köylüler, defalarca jandarmayla ve taşeron firma Tatoğlu İnşaat’ın elemanlarıyla karşı karşıya geldiler. Biber gazını tattılar. Silah seslerini duyup korktular. Ancak baktılar ki şirket kanyona günden güne yerleşiyor, çareyi buraya çadır kurmakta buldular. 5 Kasım’dan beri Güçlüköy ve diğer köylerin de desteğiyle kanyonda nöbet tutuyorlar. Köylülerin mücadelesi şirkete metreyi bulan derinliğiyle Türkiye’nin en derin üçüncü kanyonu olan 12 kilometrelik Ahmetler Kanyonu bölgedeki yaban hayatın da motoru. Kanyonun kuruması, köylülerin susuz kalmasının yanı sıra burada yaşayan yaban keçisi, oklu kirpi, sansar gibi memelilerin; şahin, ardıç bozlağı gibi kuşların; kuzu kulağı, yaban kekiği ve defne gibi bitkilerin yok olması anlamına geliyor. Kanyon aynı zamanda “rafting” ve “canyoning” için de ideal bir mekân. Ancak proje, kanyonun turizm potansiyelini de gölgeliyor. Ahmetlerli inşaat mühendisi Yalçın Zor, itirazlara yenisini ekliyor; kesilecek ağaçlar. Enerjinin üretileceği yerde en az 3 bin, 16 kilometrelik enerji nakil hattı boyunca da en az 6 bin ağacın kesileceğini söyleyen Zor, “Biz sadece aşağıdaki bağ, yukarıdaki dağ, oradaki keçi için mücadele etmiyoruz. Biz aynı zamanda ekosistemi savunuyoruz” diyor. Kaya mezarlarının hemen altından geçecek olan iletim tünelini açmak için dinamit patlatılacak olmasına da Zor’un itirazı var. Zor, değil dinamit patlatmak ya da HES yapmak, bölgenin doğal ve tarihi sit alanı ilan edilmesi gerektiğini söylüyor. ÇED raporuna ise Antalya Valiliği gerek görmemiş. Üstelik hem şirket hem de Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü, proje tanıtım dosyasında “bölgenin topografik şartlarından dolayı 3.5 kilometrelik tünel güzergâhını inceleyemediğini” yazmış olmasına rağmen. Ahmetler’in sözcüsü emekli öğretmen Mustafa Koç duruma “Proje hukuka değil kitabına uygun” diye tepki gösteriyor ve soruyor: “Bölgeyi görmeden nasıl ‘ÇED gerekli değildir’ kararı veriyorsunuz?” Antalya Valiliği tarafından Manavgat Kaymakamlığı’na gönderilen “ÇED gerekli değildir” kararı 2009’da “köylülerin göremeyeceği” bir yere asıldığından köylü projeden de karardan da 2012’de taşeron firma köye geldiğinde haberdar oluyor. Ahmetlerli avukat Ramazan Ecevitoğlu kararı duyar duymaz itiraz ediyor, ancak sadece 60 gün olan itiraz süresi dolduğundan dava reddediliyor. Dava şimdi temyizde. Proje, Manavgat ve Akseki sınırları içinde olduğu için kararın iki ilçenin kaymakamlığına gönderilmesi gerekirken Akseki’ye bu karar gönderilmediği gerekçesiyle bir de Güçlüköylüler adına dava açıyor Ecevitoğu. Yürütmenin durdurulmasını ve “ÇED gerekli değildir” kararının iptalini istiyor. Ecevitoğlu’na göre ÇED süreci başlarsa zaten projeye onay çıkmayacak. Tatoğlu inşaatın sahibi Hakkı Tatoğlu projenin halka zarar vermeyeceğini savunurken DSİ ile yapılan anlaşmayla suyun kullanım hakkını 49 yıllığına satın alan Seçenek Enerji’nin bağlı olduğu Delta Holding Enerji Grup Başkanı Gürsel Özkan ise iş yoğunluğunu gerekçe göstererek sorularımızı yanıtsız bırakıyor. l HES, Ahmetler Kanyonu’nun kurumasına neden olacak. geri adım attırdı; şirket araçlarını kanyondan çekti. Ancak köylüler proje iptal edilene kadar nöbeti sürdürmeye kararlı. Ahmetlerli Mehmet Kocaakça projeyi “Akmayan dereye HES” diye tanımlıyor. Köylülerin itiraz nedenlerinden biri bu zaten. Derenin suyu, civardaki 14 köye ancak yetiyor. Ahmetler, Gençler ve Güçlüköy’ün musluklarından akan su dereden geliyor. Köylüler hayvanlarını bu koldan besliyor, 8 bin kişinin ekmek yediği bağlarını, bahçelerini ve seralarını bu koldan suluyor. Bölge insanının ikinci itiraz noktası ise kanyonla ilgili. 400 Ümmü Yıldız: Biz bu suyla, buraların kekiğiyle, çayıyla, ormanıyla geçiniriz. Bağımızla, zeytin bahçelerimizle geçiniriz. Bizi susuz bırakacak HES’i yaptırmayacağız. Hasan Vural: HES adı altında suyumuzu gasp etme projesidir bu. Üstümüze ateş bile açtılar. Ama Ahmetler köylüsü kararlıdır. Bir kişi kalana kadar bu savaşın arkasındadır. Çünkü Ahmetler köyü bu suyun doğal bekçisidir. Huriye Çalı: Antalya’dan, Manavgat’tan köylülerimiz desteğe geldi nöbet için. Minibüsle akşam gelip sabah işe gittiler. Hep beraber mücadele ettik biz, edeceğiz de. Hasan Varol: Babam değirmenciydi, değirmeni suyun kıyısındaydı. 6 ay hiç açmazdı değirmeni, çünkü su olmazdı. Sonra olan su da değirmeni çevirmemeye başladı. Değirmeni çevirmeyen su HES’i nasıl çevirsin? l Teknoloji dediğin “pikap ve filtre kahve makinem!” Barış Akpolat ve Timur Akkurt’u pek çok yerden tanıyor olmanız olası. Ama habere konu olan birlikte yaptıkları “Teknolojiden Anlamayan Adam”. Bu programda teknolojiden korkan, uzak duran Barış Akpolat ile yeni ürünleri ona en basit ve anlaşılır şekliyle anlatmayı deneyen Timur Akkurt’un trajikomik hikâyelerini izliyorsunuz. Teknolojinin hızına yetişemediğimiz günümüzde bu program eğlenceli bir mihmandar. ALİ DENİZ USLU alırlarsa gündelik hayatlarının neresinde iyi konumlandıracaklarını anlatıyoruz. Şu anda video içerik üreten pek çok teknoloji portalı o kadar profesyonel bilgi aktarıyor ki ürünü satın alacak kişilerin çoğunun bu ürünleri anlaması mümkün değil. Projedeki Barış Akpolat karakteri “gerçek” bir hedef kitle örneği. Teknolojiden korkuyor ve o videolarda anlatılan pek çok şeyi anlamıyor ve dolayısıyla uzak duruyor. Halbuki Barış anlayabilirse teknoloji markalarının hedef kitlesi de anlayabilir. Konu bazen o kadar sıkıcılaşıyor ki anlatımda farklılık yaratılmadığı sürece hitap edilen kesim işten hakikaten “anlayan”lar oluyor. Ama asıl hedef teknolojik içerikten korkan, anlamayan ve uzak kesim olmalı. İşte onları çekmenin ve teknolojiyi bilinçli bir biçimde tüketmelerini sağlamanın tek yolu, eğlenceli içerik üretirken anlatılan teknolojinin gündelik hayatla ilgili bilgisini verebilmek. Ekibin diğer üyeleri kimler? Barış Akpolat: Yönetmenlerimiz Murat Türkbıkmaz ve Şenay Akkurt. Bizi dizginleyip işlerimizi planlayacak ve bizimle uğraşabilecek birine ihtiyacımız olduğundaysa halkla ilişkiler ve pazarlama uzmanı İlke Önen’in kapısını çaldık. Karakterlerimizi yazdık ve başladık. Bu makinem var. Anlayacağınız mükemmel bir ekibiz. Videolar doğaçlama mı, nasıl bir kurgunuz var? Ürüne göre mi çekim mekanları hazırlıyorsunuz, nedir hikâyeniz? T. Akkurt: 1991’de başladığım televizyonculuk, esas mesleğim. Savaş Ay ve Arda Uskan gibi efsane isimlerle çalıştım. Video, kurgu ve yönetmenlik esas işim yani. Çekeceğimiz ürünlerin özelliklerine göre bir fikri ortaya atıp çekim mekânı belirliyoruz, tek seferde çekip doğal haliyle kurguluyoruz. Nasıl tepkiler alıyorsunuz? T. Akkurt: Başlarda oluşmakta olan kitlenin kafası biraz karışıktı. Fakat ne zaman “Teknoloji eğlenceli de anlatılabilirmiş” yorumu geldi o zaman doğru yolda olduğumuzu anladık. Ara sıra küfredenler de oluyor ama gazete yazılarımıza da türlü türlü yorum geldiğinden eleştirilme konusunda gayet açık ve sakiniz. Markalar programa nasıl yaklaşıyor, size test ürünlerini yolluyorlar elbette ama sıra dışı bir iş yaptığınız neticede? T. Akkurt: En kritik nokta buydu. Neticede teknoloji firmalarıyla dirsek teması bir iş yapıyoruz. Alternatif şekilde ürettiğimiz bu videolar onların hoşuna gitmeyebilir ve proje başarısız olabilirdi. Ancak ne güzel ki onlar da biraz bocaladıktan sonra bize hızlıca alıştılar. Bizi şimdiye kadar arayıp çok güldüğünü söylemeyen marka üst düzey yöneticisi yok gibi. l http://teknolojidenanlamayanadam.com B arış Akpolat uzun süre Hürriyet’in hafta sonu eklerinde çalıştı şimdi de BirGün’ün Cumartesi ekinin editörü, Rock FM’de Sağır Sultan programını yapıyor. Timur Akkurt ise Digitalage dergisinde ve BirGün gazetesinde teknoloji yazan ve Rock FM’de Teknosafari isimli bir program yapıyor, televizyoncu. Uzun yıllar basın sektöründe çeşitli dallarda çalışmış ve çalışan, sabah 8 akşam 6 mesaiye inanmayan, sürekli proje üreten ve işin yanında eğlencenin önemini fark etmiş adamlar onlar. “Teknolojiden Anlamayan Adam” da bu ikilini yeni numarası. İşte hikâyenin gerisi... Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki değil onu iyi kullanmak yakalamak bile zor. İşte “Teknolojiden Anlamayan Adam” bu anlamda çok iyi bir yerde duruyor. Nedir derdiniz? Timur Akkurt: Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki takip etmek çok zor. Takip etsek hangi ürünü alacağımızı araştırmak bile can sıkıcı ve yorucu. “TAA” işte burada devreye giriyor. Kimseye “Al ya da alma” demiyoruz ama hangi ürünü sırada babam, annem, kız arkadaşım ve güvendiğimiz insanlardan fikren yardım aldık. Müziklerimizi Tarkan ve Sezen Aksu’yla çalışan Can Şengün yaptı. Logomuzu da Türkiye hiphop ve grafiti âleminin saygın isimlerinden Tunç ‘Turbo’ Dindaş hazırladı. Kısacası etrafımızdaki herkesi ekipten sayıyoruz. Programın içindeki mizah, büyük ironi, işi daha da izlenesi yapıyor. Cidden teknoloji ile aranız nasıl? B. Akpolat: Benim pek işim olmaz. Evdeki DVD oynatamayan, 13 yıllık Windows XP ile çalışan bilgisayarım internete bağlanmıyor, zaten odamda internet de yok. Geçen yıl 10 yıllık telefonum yerine bir akıllı telefon hediye edilmişti. Bu yıl ki doğum günümdeyse Timur yeni bir telefon hediye etti. Bir tane de tabletim var, yazı yazıp oyun oynadığım… Timur’sa teknoloji konusunda gördüğüm en acayip adam. Adamın evi ev değil Silikon Vadisi! Televizyonunu açmak için dört ayrı kumanda kullanacağız neredeyse. Çantasından çoklu şarj veya modem üniteleri, kablolar ve ne işe yaradığını tam bilemediğim bin türlü ürün çıkartıyor. Hepsiyle çok ilgili ve hepsini anında öğreniyor. Benimse sürekli kullandığım bir pikabım ve filtre kahve C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle