Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 OCAK 2014 / SAYI 1451 3 Halil İbrahim Dinçdağ Diploma önyargıyı kırmaya yetmiyor Serkan Baysak, mühendislik mezunu, Macaristan’da bir üniversitede İngilizce ve yükseklisansa hazırlık eğitimi alıyor şimdi. Ancak bunlar önyargılardan korunmasını sağlamıyor, çünkü o bir Roman ve nefret söylemlerinden payına düşeni alması için sadece bu yetiyor... S Futbol “erkek” işi değildir! “Hayat dediğimiz kavram gerçekten çok kısa bir süreç ve bu süreç içerisinde iyi kötü pek çok şey deneyimliyoruz. Benim yaşadığım deneyimlerin çoğu, gerek Türkiye’nin gerekse dünyanın yaşadığı ortak bir sorundan yola çıkıyor: Ayrımcılık. Ayrımcılığın çok çeşidi olduğu gibi, benim maruz kaldığımın türü de cinsel ayrımcılık. Eşcinsellik, doğuştan gelen bir durum. Sonradan seçilebilecek bir duygu ya da cinsel tercih değildir. Yaratılıştan gelen bir şeydir ve insanlık tarihi boyunca var olmuştur, olacaktır da... Ben dünyaya 1976 yılında geldim. Benim ergenlik dönemlerinde eşcinsel olmak çok daha sıkıntılı ve kaygı vericiydi. En baştaysa, tehlikeliydi. O yılardan beri kendimle, dünyayla, hayatla verdiğim anlam savaşı devam ederken, günün birinde kimliğimin ifşa olacağı ve kendimle verdiğim savaşın yanına bir de toplumsal mücadele ekleneceğinden habersizdim. 10 Mayıs 2009 akşamı yatağıma yattığımda ertesi gün hayatımın değişeceğini tahmin bile etmeden uyumuştum. O günden sonra benim için hiçbir şey eskisi gibi olmadı; olamadı. Bu Halil’le, TFF’ye açtığı davanın bir duruşma öncesinde Milliyet gazetesine haber yapmak için tanıştım. Gazete için anlattıklarından, özellikle de 2009’dan yani hakemlik görevine son verilmesinden bu yana işsiz olması daha doğrusu maruz kaldığı homofobik tavırlardan dolayı iş bulamaması hikâyesine daha fazla kulak vermeme vesile oldu, diyebilirim. Sonra da onunla geçmişine, hayatının derinlerine daldığınız geniş söyleşiler gerçekleştirdiniz. Dinçdağ’ın hayatında sizi en çok etkileyen ne oldu? Halil, ziyadesiyle muhafazakâr mekânlarda büyümüş biri. Öte yandan, hem ailesi hem de kendisi dindar. İçinde bulunduğu ve oldukça anlaşılır sebeplerden dolayı, televizyonda kendisini deşifre etmeye karar verdiği ana kadar eşcinsel olduğunu saklamak zorunda kalmış. O ekrana çıkmak gerçekten büyük cesaret. Ama sonrasında hissettiklerine ve yaşadıklarına göğüs germek, daha da fazla cesaret gerektiriyor. Bu süreçte askerlik günleri çok zor geçiyor. “Çürük raporu” için işkencelere maruz kalıyor. Mafyavari kişiler futbolerkeklik ilişkisini sorgulatmayı başardı. Bu nedenle, kısa vadede Halil “kaybetmiş” gibi görünse de, uzun vadede Türkiye’de futbolun homofobiyle imtihanı konusunda verilen mücadaleye önemli katkı sunacağını düşünüyorum. LGBTİ bireylerin futbolda yer alması neden önemli? LGBTİ ya da değil, önemli olan, her alanda olduğu gibi, futbolda da ayrımcılığa maruz kalınmaması. Halil’in kitapta bahsettiği, Türkiye’deki hakemlerle ilgili önemli bir anekdot var: Bugün Süper Lig’de görev yapan 37 hakemden sadece 5’i Ankara’nın “doğusundan”. Ayrımcılık sadece LGBTİ’lere yönelik değil ki. Bu bağlamda, kimsenin cinsel yahut etnik kimliğinden ötürü ayrımcılığa uğramaması gerektiği, bunun için de ayrımcılığa karşı ortak bir “Erkeklik Ofsayta Düşünce”, futboldaki erkek egemen zihniyeti tartışmaya açıyor. Üstelik bunu, bu zihniyetin yol açtığı yaraları göstererek yapıyor. Burcu Karakaş’ın eşcinsel diye hakemlikten atılan Halil İbrahim Dinçdağ’la röportajı var kitapta. süreçte çok şey yaşadım, halen yaşıyorum ve çok şey öğreniyorum. Umarım bu deneyimlerim ülkemizde ve dünyada buna benzer sorunların çözümüne katkı sağlar”. Gazeteci, yazar Burcu Karakaş ve Bawer Çakır’ın “Erkeklik Ofsayta Düşünce” kitabında “Söyleşimizi sonlandırırken neler söylemek istersin?” sorusuna böyle yanıt veriyor Halil İbrahim Dinçdağ. O, Türkiye’de futbol gibi erkek egemenliğinin yoğun olduğu bir alanda eşcinsel kimliğiyle var olma savaşı veren ilk hakem. Sadece cinsel kimliği yüzünden işinden oldu. Tehditler aldı. Şimdi hukuki bir mücadele veriyor, kimliğini gizlemeden var olabileceği bir hayatı yeniden kurmaya çalışıyor. Onu daha yakından tanıtıyor bize İletişim Yayınları’ndan çıkan “Erkeklik Ofsayta Düşünce” kitabı. Burcu Karakaş’ın Dinçdağ’la derinlikli bir söyleşisi var kitapta. Çakır’sa LGBTİ mücadelesini ve futbolun bu mücadelenin bir parçası haline gelmesi için yapılanları kendi deneyimleri üzerinden anlatıyor. Burcu Karakaş yanıtlıyor... Halil İbrahim Dinçdağ’ın hikâyesine baktıran neydi sizi? tarafından Trabzon’un adını “lekelediği” iddiasıyla tehdit ediliyor. İntiharın eşiğinden dönüyor. Hepsinin altından bir şekilde kalkabilmeyi başarması, hakikaten alkışı hak ediyor. Testosteron patlaması yaşanan ve sanki sadece erkeklerin egemenliğindeymiş gibi bize yıllardır sunulan bir spor, futbol. Bu sporda “Erkeklik Ofsayta Düşünce”, ne oluyor? Ne gibi bedeller ödemek zorunda kalınıyor? Türkiye’de futbol ve eşcinsellik, kısa zaman önceye kadar yan yana kullanılmaktan bile imtina edilen iki kelimeydi. Halil’in başına gelenler aslında bir yerde futbol camiasındaki homofobiyi ayyuka çıkararak tartışmaya açtı. Yani Halil’in durumu biraz kör göze parmak oldu dersek, abartmış olmayız. Erkeklik ofsayta düşünce, Halil’in içine düştüğü durum oluşuyor. Yani “erkek” futbol çevresinden uzaklaştırılıyor, dışlanıyorsun. Tozu halının altına süpürmek gibi. Halil işinden edildi de ne oldu? Evet, olan ona oldu, ama bir yandan bir mücadele başlattı ve kamuoyuna mücadele yürütülmesi gerektiği kanaatindeyim. Futboldaki bu cinsiyetçi, erkek egemen halkanın kırılabilmesi mümkün mü? Mümkün ama çok zor. Yani elbette zor olması, imkânsız olduğu anlamına gelmiyor. Ancak dediğim gibi, bu ancak uzun soluklu bir mücadeleyle mümkün. Neticede homofobi sadece yeşil sahaların değil, toplumsal yapının bir sorunu. Hal böyleyken, bir zihniyet değişiminden bahsediyorsak, bunun tabandan yayılması gerekiyor. Tabii bir de futbol seyircisinin futbolun erkeklikle ilişkisini, bu ilişkinin yarattığı sorunları samimiyetle tartışabilmesi şart. Dinçdağ’ın uğradığı haksızlıklara karşı açtığı dava şu an ne aşamada? Oradan adalet çıkmasını bekliyor mu? Son duruşma 10 Aralık’ta görüldü. Bir sonraki duruşma 4 Mart 2014’te. Yani yerel mahkeme süreci devam ediyor. Sonrasında Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi aşamaları var. Halil’in de her yerde dile getirdiği gibi, iç hukuk yolları tüketildiği takdirde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilecek. l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi:?Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın / cumdergi@cumhuriyet.com.tr erkan Baysak, Uludağ Üniversitesi bakanlıklarla yaptığımız görüşmelerde mühendislik bölümünden mezun bazı taleplerimiz olmuştu mesela, yanıt ve şimdi kazandığı bursla bile alamadık. Macaristan’da bir üniversitede İngilizce ve Talepleriniz neydi? yüksek lisansa hazırlık eğitimi alıyor. Peki Herkesin taleplerini bilmiyorum, ama onu bu habere taşıyan ne mi? Çünkü o bir ben psikolog istemiştim. Çünkü insanlara Roman ve ne yazık ki Romanların eğitim bazı noktalarda nasıl davranacağımızı hakkı gasp edildiği için bu onu ufak bir bilmiyoruz. şanslı azınlık; dolayısıyla da bir haber Mesela? konusu yapıyor. “Edirne’de son yapılan Bir iş başvurusu yaptığımızda, toplantıya gittiniz mi?” diyerek başlıyor sadece adresimiz yüzünden işe konuşmaya, “İki bakan katılmış, ama alınmadığımız oluyor. Özellikle Çorlu sanki eğlenceye gidilmiş gibi haberler Kore mahallesinden yapılan bütün yapıldı. Bu beni çok üzdü. Bize ya böyle başvurular, iptal ediliyor. Bu konuda ya da sorunmuşuz gibi yaklaşılıyor. araştırma yapabilirsiniz. Mesela devlet Romanlar eğlenceli tabii ki, kültürümüzde dairelerine gidiyoruz, çok güzel giyinen eğlencenin ayrı yeri var, yeteneğimiz var, insanlar değiliz, maddi durumumuz kimse inkar etmiyor. Ama o toplantının belli sadece kıyafetimizden dolayı daha konusu devletin yapacakları, Romanların farklı davranıyorlar. Bunu bizzat yaşadım. sorunlarıydı, haberlerde bu olmalıydı”... Psikolojimiz bozulmaya başladı. Ben Önce sizi tanıyarak başlayalım mı? bu konuda psikolojik destek aldım, çok Tekirdağ Malkara Mahallesi’nde yararı oldu. Bu şansın herkese verilmesini büyüdüm. Ailemle her yıl belli dönemlerde isterim. mevsimlik tarım işçisi olarak Tekirdağ’dan Aslında romanların arasındaki Çanakkale’ye, Bursa’ya gidip, pirinç, şanslı azınlıklardan birisin, üniversite domates, bezelye topluyorduk. Ailem, okuyabilmiş, mühendis olmuşsun, akrabalarım, komşularım hala mevsimlik buna rağmen hala önyargıyla mücadele işçilik yapıyorlar. Her yıl bir ay kadar okula etmen gerekiyor mu? geç başlıyordum. Arayı kapatmak için Maalesef, evet. Çingeneler hakkında çok çalışmam gerekiyordu. Yalnız ben o kadar çok yanlış söylenti var ki... Bunu çok şanslıydım, öğretmenim romandı, yenebilmek için önce insanlar beni ona binlerce teşekkür borçluyum tanısınlar diye bekleyip, sonra Roman çünkü özellikle ilkokul olduğumu açıklıyordum. Belki öğretmenlerinin tavırları roman iki gün, belki bir ay, bir yıl çocukların kaderlerinde beklemem gerekiyordu çünkü çok belirleyici. Bize sürekli insanların öyle önyargıları öğüt veriyor, kendi yaşamını var ki seni, aileni, çevreni anlatıyordu, onun sayesinde tanımaları gerekiyor. En bazı şeylerin farkına vardık. kötüsü de, Romanım dediğim Açığı kapatmamız için bize de, “Ama sen Romanlardan ekstra dersler veriyordu. farklısın” denilmesi, bu insanı O benim şansımdı ama çok incitiyor. Beni yüceltmeye Söyleşiler: tüm Romanlar aynı şansı çalışırken ailemi, çevremi ESRA yakalayamıyor. yerin dibine sokuyorlar. Her AÇIKGÖZ Bu eğitim toplumda suç işleyenler yolculuğunuzda aileniz sizi vardır, çingenelerde biraz destekleyebildi mi? daha fazladır, inkar edemem, ama bunun Ailemin en büyük desteği benden sebebini araştırıp işledikleri suçlara çalışmamı istememeleridir. Bu bizim bakmak lazım. Ben banka hortumlayan için çok büyük bir fırsat. Benden daha bir çingene görmedim hiç! Çevremde çalışkan arkadaşlarım vardı ama çalışmak gördüğüm en büyük hırsızlık, ekmek zorundaydılar, devam edemediler. parası için insanların hurda toplayıp Zaman zaman insanlar babasına iş satmasıdır. Topladığı demirin, plastiğin vermeyip daha ucuza mal olacak diye değeri 100 liradan fazla değildir, buna çocuğuna iş veriyor... Beş kardeşiz biz. hırsızlık diyebilir misin? Benden başka üniversite okuyabilen Türkiye’ye döndüğünuzde ne olmadı. Bir kardeşim turizm meslek yapıcaksınız? lisesini kazanmıştı, bense Anadolu Ankara ya da İstanbul’da iş bulmak Lisesi’ni kazanmıştım. Ailem birimizi istiyorum. Dernekte çalışmaya da devam okutabilecekti. Ben gittim. Annemler için edeceğim. bu zor bir seçimdi. Bazen kardeşimle Avrupa’daki ve Türkiye’deki konşuyoruz, “Senin okuman daha iyi romanların durumunu karşılaştırınca oldu, ben zaten okumazdım” diyor, nasıl bir tablo çıkıyor ortaya? bana bir şey hissettirmese de içindeki Onlar bizden daha burukluğu hissediyorum... Aileme yük önce başlamışlar olmamak için üniversitedeyken birkaç işte mücadeleye. Daha çalıştım. Broşür dağıttım, arkadaşlarımla profesyonel yaklaşıyorlar. eşya taşıdık. Okulu yarım dönem erken Ülkelerin tavırına bitirdim. Bizim gibi insanların başarısızlık gelince; Avrupa’nın lüksü yok. belli bölgelerinde Mahallenizde sizden başka çok katı yaklaşıyorlar üniversite okuyabilen var mı? romanlara. Dilim varmıyor Benden 10 yıl önce üniversite mezunu söylemeye ama insan olan bir tanıdığım var, ama kimliğinden olarak görmeyenler dolayı mesleğini yapamıyor. Şimdi bir var. Türkiye’de biz iyi firmada şoför. Dört yıllık işletme mezunu durumdayız diyorum gibi oysa... Benden sonra üniversite okuyanlar algılanmasın, sadece çoğaldı, şu an üç kişi var. Yüksekokul Batı’dakilerin öğrencimiz fazla; yani bizim şartlarımıza hali daha göre fazla. Bir dönem, lise öğrencilerine da kötü. eğitim verdik. Kafamızda bir proje l var, ilçemizde, çocukların kendilerini geliştirebilecekleri, sosyallaşebilecekleri bir merkez kurmak. Şu an arkadaşlarım, mahallelerindeki çocuklarla görüşüp isteklerini dinliyorlar... Ankara Roman Gençlik Derneği’ndeki çalışmalara katılıyordum. Oradaki ortamı görünce insan hevesleniyor. Hükümetin daha doğrusu tüm devletlerin Romanlara bakış açısını anladıkça mücadeleye daha çok sarılmak zorunda kalıyorsun. AİHM’de açılan davaları öğrenince, insan devlete güvenmeyecekse kime güvenecek, diye sorgulamaya başlıyor... Ankara Roman Gençlik Derneği olarak C M Y B