17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 MART 2013 / SAYI 1407 9 Pet şişe toplarken buz hokeycisi oldular Buz hokeyinin Türkiye’deki kısa tarihinde bir dönüm noktası olabilecek bir hikâye Zeytinburnu Belediyesi Buz Hokeyi Takımı’nınki. Büyük ölçüde zengin kesim tarafından yapılan maliyeti oldukça yüksek bir sporda Zeytinburnu’nda fakir ailelerden gelen gençlerin gösterdiği başarı onları Süper Lig’in eşiğine taşıdı. Gençlerin topladıkları şişeler karşılığında kaymalarına olanak sağlayan sosyal sorumluluk projesiyle başlayan hikâye yine gençlerin kurduğu buz hokeyi takımıyla devam etmiş, başarılı birer sporcu haline gelmişler. DENİZ ÜLKÜTEKİN Buz hokeyine nasıl başladınız? İ. Çeki: Pet şişe, kapak falan toplayarak buraya girmeye çalışıyordum. Kayıyordum ama kimse yardım etmiyordu. Hep yere düşüyordum ama sonradan alıştım. Sonra takım kuruldu, abim girdi. Ben de girmek istedim ama izin vermedi, “Sen kendi işine bak, hokeye gelme” dedi. O zamanki antrenör de “Daha kaymayı bilmiyorsun” diye izin vermedi. Ben yine de geldim. Sonradan o bıraktı, ben gelmeye devam ettim. Takıma başta almadılar ama antremanlara gitmeye devam ettim. Biraz daha çalıştım. Malzemesiz antremana çıkıyordum. Abim çıkınca onun malzemelerini aldım. Üç senedir yapıyorum bu işi. Kaç kardeşsiniz? İ. Çeki: Dokuz kardeşiz. Onlar nasıl yaklaşıyor bu işe? İlk başta malzemeler İ. Çeki: Sadece bırakan sorun oldu mu? abim biraz sıcak bakıyor. İ. Çeki: Başta sadece Diğerleri pek iyi bakmıyor. paten vardı. Siparişler de Ancak ben spor geç verildiği için bir süre yapmadan duramam. malzemesiz çalıştık. Bunları Bunu bıraksam başka nasıl giyeceğimizi bile spor yaparım. Abilerim, bilmiyorduk. Antremanda “Niye spor yapıyorsun, git düşünce, niye acıdığını tekstile çalış” diyorlar. bilmiyordum, meğerse Sen peki Ferhat, dizlikleri ters giyiyormuşum. nasıl öğrendin bu işi? Bağcıkları doğru dürüst Ferhat Yoğurtçuoğlu: bağlayamıyordum. Böyle İki sene önce takımı şeyleri öğrettiler. kurduk. Başta hiçbir Buz hokeyiyle maçımızı alamadık. İlk uğraşmak hayatınızda maçımızı 371 kaybettik. neleri değiştirdi? Bu sene çok iyi gidiyoruz. İ. Çeki: En azından Dört maçımızı da aldık. tekstilden kurtulmamı Hedefim, önce takımımla sağladı. Şimdi Özgürlük Süper Lig’e çıkmak Parkı’ndaki pistte, buz sonra da milli takıma pateni hocalığı yapıyorum. girmek. Öncesinde futbol Bir de maçları da heyecanla oynuyordum. Babamın bekliyoruz. l yanındaydım. İ. Çeki: Serbest meslek! F. Yoğurtçuoğlu: Demircideydim. Burası açıldı, biz de heves ettik. Bu şişe toplama işi sayesinde girmeye başladık. Sevdim, her gün gelir oldum. Sonra takım kuruluyor denildi. Aramızdan yeteneklileri seçtiler ve başladık. H enüz ilk idmanlarının çıkışında polisin “Burada ne arıyorsunuz, sizden buz hokeycisi mi olur?” sorularını yanıtlamak zorunda kaldılar. İlk maçlarını 36 farkla kaybettiler, çoğu zaman idmanlarını malzemeleri olmadan yaptılar. Her şey, Zeytinburnu Belediyesi’nin atık toplama kampanyasıyla başladı. Plastik ve cam şişeleri getiren ücretsiz olarak semtteki buz pistini kullanabilecekti. Semtin, içlerinde uyuşturucu bağımlıları da olan ve kimi zaman amaçsızca gezen gençlerinden bir grup da bu imkândan faydalanmak istedi. Ama buzu o kadar sevdiler ki, çıkmak bilmediler. Pistteki atrenörler baktılar gençlerin gideceği yok “Gelin sizle bir buz hokeyi takımı kuralım” dediler. Geçen hafta Buz Hokeyi Süper Ligi’ne çıkmak için şampiyonluk maçına çıkan ama kaybeden Zeytinburnu Belediyesi Buz Hokeyi takımının hikâyesi böyle başladı. Çoğu kalabalık ve fakir ailelerden gelen ve kaderleri buz üstünde değişmese belki de hayatın acımasızlığı içinde kaybolacak gençler, kurdukları takımla kısa sürede büyük bir aşama kaydettiler. Azimleri zamanla desteği de beraberinde getirdi. İBB. bünyesindeki Spor AŞ onlara destek oldu. Aralarına profesyonel sporcular katıldı. Malzemelerini aldılar, oyunun kurallarını öğrendiler. Artık hedefleri milli takım. 18 yaşındaki İbrahim Çeki ve ondan bir yaş küçük Ferhat Yoğurtçuoğlu bahsettiğimiz gençlerden ikisi. Takımı kuranlar arasından beşi hâlâ faal olarak buz hokeyi oynuyor. Diğerlerinin kimi iş ve aile baskısı yüzünden bırakmış. Kalanlarsa Takım Sorumlusu Halit Albayrak ve profesyonel buz hokeyci, takım kaptanı Serdar Kavuncu önderliğinde gerçekleşen bu başarı hikâyesini bizimle paylaştılar. İlk antremana gediğinizde polis ekipleri gelmiş ve buz hokeyi oynadığınıza inanmamış. Doğru mu? İbrahim Çeki: Antremandan çıktığımızda geceyarısıydı. Biz servisleri beklerken iki arabayla birlikte emniyet müdürü geldi. Bizi köşeye çektiler, “Burada ne arıyorsunuz?” diye sordular. “Buz hokeyi yapıyoruz” dedik. Cevabı “Siz kim, buz hokeyi kim” oldu. Sorguya çektiler, kimliklerimize baktılar, bir şey çıkmadı. Neyseki antrenörümüz geldi, onlar da inandı. Önce kıyafetleri giymeyi öğrendik Soldan sağa: Halit Albayrak, İbrahim Çeki, Serdar Kavuncu, Ferhat Yoğurtçuoğlu. Fotoğraf: UĞUR DEMİR olmak gerekiyor. O parası olan adam zaten belirli bir seviyenin üzerinde oluyor, o yüzden ona bir şeyler vermek daha zor. Bu çocukların önüne sopayı, kaskı, pateni koyuyorsun, sonra şunu yap diyorsun ve yapıyorlar. Mermiden hızlı gidiyorlar. Halit Bey siz ne zaman bu takıma katıldınız? Halit Albayrak: Ben en başından beri vardım. 2009 sonlarında başladık. Aslında bu proje iki ay sürecekti. İbrahim ve Ferhat gibi 15 meraklı genç vardı. 40 dakikalık seanslar yetmiyordu, seans bitiyor, tekrar önden sıralara kaynama yapıyorlar, kapıdan kovsanız bacadan girer derler ya, onun gibi. Aslında işi bayağı zorlaştırıyorlardı. Sırada durmak istemiyorlardı, kapandı diyorsun anlamıyorlardı. Zeyntinburnu gençlerinden bir buz hokeyi takımı kuralım diye hedefimiz yoktu. Çok spontane gelişti. “Madem gitmiyorlar, takım kuralım” dedik. Dediğimiz andan itibaren, internet kafelere gidip buz hokeyi maçları izlemeler, bilgi almaya çalışmalar filan. Daha ilk gün merak saldılar. Özelliği aslında bu. Üç yıl boyunca antremanlara eksiksiz geldiler. İmkânlar da zamanla sağlandı. Belediye desteğini esirgemedi. Şimdi bu çocukların kardeşleri ve yeğenleri için de bir minik takım kurma hedefimiz var. Sonu belli olan bir proje değil bu. l Siz takımla başından beri birlikte miydiniz? Serdar Kavuncu: Hayır çocuklar kurdu takımı, bir şeyler yapmak için çaba gösterdiler. Ben geldiğimde onlara bu işin nasıl daha iyi yapabileceklerini gösterdim. Başarı tabii ki iyi bir şey ama önemli olan bu çocukları kazanmak. Yaşım 37, gittiği yere kadar oynayacağım, ama bu sporun bir yere gelmesini istiyorsak, bu çocukların iyi olmasını sağlamalıyız. Bundan daha iyi oynarım bana bir faydası yok, ama daha güzel bir hokey için alttan gelenlerin, hatta beş yaşında buzda kayan çocukların hokey öğrenmesi gerekiyor. Bu, çok bebek adımlarıyla yürüyen bir iş. Tesis sıkıntısı yüzünden çok büyük sıkıntı çekiliyor. Ben hiç antreman yapmadan maçlara çıktığımı çok iyi hatırlıyorum. Bunları düşününce çocuklar çok başarılılar. Bu işi yapabilmek için zengin Buzda spor mu yapılırmış? Başta çocukların durumu nasıldı? Halit Albayrak: Aralarında öyle arkadaşlar vardı ki, duş alma konusunda bile sıkıntılar vardı. Spor yaptıktan sonra duş alma gerekliliğinden haberleri yoktu. Bu takımdan önce ben de Ferhat ve İbrahim gibiydim. Buz, buzdolabında olur diye düşünüyordum. Profesyonel sporcularla buz içinde yer almanın etkilerini olumlu kullandık. Bir yanda yirmi senedir bu işi yapan bir insan, öte tarafta bu işe yeni başlamış daha önce haberi dahi olmayan gençler. Öyle iyi bir karışım yarattık ki, başarı o sayede geldi. Kaptan size kızıyor muydu başlarda? F. Yoğurtçuoğlu: Kızıyordu ama iyiliğimiz için. H. Albayrak: Mesela Garip diye bir arkadaşımız var, o da tekstilde çalışıyor, işleri yoğun olduğu için gelemedi. Tam bir kabiliyet abidesidir. l Hayal kırıklığı soyunma kabininde tamir olur U zun süre basın sektöründe yazarlık, editörlük ve sunuculuk yapan Hacer Yeni artık kendini tamamen yazarlığa adadı. Kendisini bir kadın ve ilişki yazarı olarak tanımlıyor. “Daha çok ilişkisizlik üzerine yazıyorum” diyor ve soruyor: “Yürüyen bir ilişki üzerine zaten ne yazılabilir ki?” İlk kitabı Bir Dilek Tut’ta bekleyen kadınları konu edinmişti. Zaman onların en büyük düşmanıydı. İkinci kitapta yine ağırlıklı olarak kadın öyküleri var. Ancak Yeni’nin kadınları bu sefer harekete geçiyor ve kendilerine dayatılanları sorgulayan öykülere imza atıyor. Metres Rezidans da bu kadınların sembolü; kadına dayatılan günah metreslik, rezidanslar ise kirlenen şehir etrafındaki hayatları simgeliyor. Bütün hikâyelerdeki kadınlar belli bir kadın tipinin farklı yansıması gibi. Daha çok bildiğim kadınları anlatmaya çalışıyorum. İlk kitabımdakiler, bekleyen kadınlardı. İyi bir ilişki, maaşın artması, her şeyi bekliyorlardı. Bu kitaptakilerse beklemekten vazgeçenler. Ama kadın bunu yaptığında topluma göre günah işliyor. Hani “edebinle otur” dışında her şey günah sınırları içinde. Dansöz kıyafeti satın alan kadın mesela. Yıllarca babasına bakıp sadece biriyle evlenmeyi amaçlamış ama bunun olmayacağını anlayınca bir cinayet işliyor ve bir metamorfoz geçiriyor. Bu kitapta nasıl bir günah algısı işlediniz? Kendilerinden kuşkulular çünkü pek kendilerine güvenmiyorlar. Kadınlarımın hepsi ürkek ve titrek. Günahı şöyle ele alıyorum. İçinde ezen ve ezilen olan tüm eylemler İstanbul’da birbiri ardına yükselen rezidanslar kentin çirkinleşmesi ve günaha bulanmasının sembolü Hacer Yeni için. Kadın hikâyelerini konu edindiği Metres Rezidans’ta da kentin değişen yüzüyle birlikte oluşan yeni kadın algısına değiniyor. benim için en büyük günah. Özellikle kadınlar arası ve kadın erkek arası iletişime baktığımızda twitter’da da çok moda gündelik hayat faşizmi dediğimiz şey çok moda. Faşizm çok büyük bir günahtır ve kadınların çoğu bundan muzdariptir. Zamanın kendisi bir faşizm zaten. Bir de zamanla el ele veren toplumun kadının üzerine gelmesi artık fazla olabiliyor. O zaman kadınlar da, artık beklemesem mi deyip harekete geçiyorlar. Kadınlar sırf dış görünüş ya da biyolojik saatleri yüzünden bunları dert etmiyorlar, belki güzel evlerde yaşamak isterler. Güzel bir hayat isterler, bunun için bir erkeğe ihtiyaç duyanların sayısı çok fazla. Kadına özgü huzur, sanırım bahsettiğiniz. Evet, bir kadın huzuru nasıl bulabilir? Ya da huzur iyi bir şey mi? Kadınlarınızın bir huzursuzluk kaynağı da kadın kimliğiyle barışık olmamak. Bu nasıl bir ruh halidir? Barışık olmak için belli şartlar var. Bunlara uymazsanız kötü kadın oluyorsunuz. Bu durum var ama bir yandan da iyi bir şey olabilir. Sorgulamayı sağlıyor. Belli ortamlarda edebiyat ortamı da böyle kabul görmeniz için kadınlığınızı unutmanız gerekiyor. Bence kadınların bir ışıltısı var. Bakımla alakalı bir şey değil, bunu kaybetmemeleri gerekiyor. Erkek gibi konuşuyorlar, erkek gibi giyiniyorlar. Oysa birileri beni kabul etsin diye, neden kadınlığımdan vazgeçeyim ki? Kadın ve tüketim arasındaki ilişki önemli. Kadınlar unutmak için tüketiyorlar. Şu an gittikleri mağazaların soyunma odaları birer bekleme odası aslında. Vakit geçiriyorlar. Genelde bir erkeği beklerken yapıyorlar bunu. Tüketim odaklı bir medya organında da çalıştım. Genelde unutmak için tüketiyorlar, ama cüzdanları da boşalıyor. Mutsuzluklarını unutmak istiyorlar. Belki çok kilo alıyorlar, belki bir adamla alakası var. Hayal kırıklıkları en iyi mağazaların kabinlerinde tamir oluyor. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle