Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 MART 2013 / SAYI 1407 5 Yoksul sanat, “değersiz” malzemeleri sanat eserine dönüştüren bir sanat anlayışı. Bu akımın en önemli temsilcilerinden Jannis Kounellis, İstanbul’da bir sergi açtı. Eski kilim ve çini parçalarını dönüştürdüğü sergi, 23 Mart’a kadar Galeri Artist’te. Sanatta yeni bir dil: Yoksul sanat ESRA AÇIKGÖZ İ talya’dan dünyaya yayılan “yoksul sanat”ın yaratıcılarından ve yaşayan en önemli temsilcilerinden Jannis Kounellis. “Değersiz” malzemeleri MoMa, Tate Modern Museum gibi yerlerde sergilenen birer sanat eserlerine dönüştürüyor. Galeri Artist’te açılan sergisi 23 Mart’a kadar gezilebilir. Kounellis’in İstanbul’a özel olarak hazırladığı sergide, ağırlıklı olarak İznik ve Kütahya çinileriyle, eski kilim ve halıların kullanıldığı 12 eser yer alıyor. Jannis Kounellis anlatıyor... Yoksul sanat, yaşanılan ortamdaki “değersiz” materyallerin bir tür sanatsal dönüşümü, ancak işin ironik yanı bu objeler dönüştükten sonra MoMa, Tate Modern Museum gibi dünyaca ünlü ve dolayısıyla yüksek fiyatlı sanat eserlerinin arasında yerini alıyor. Bu size ne düşündürüyor, hissettiriyor? Victor Hugo’nun Sefiller kitabı Paris’in yeraltı dünyasını anlatır ve bu alçakgönüllü, kötü kokulu yerlerin müdavimleri kesinlikle duvarlarında Watteau ya da Fragonard asılı Paris salonlarının müdavimleri değildir, ancak Van Gogh’un “Patates Yiyenler” ve Picasso’nun “Les Demoiselles d’Avignon” adlı eserlerinde de bu yeraltı insanları yer alır ve bunlar yeni bir imgelemin başlangıcı olmuşlardır. Benzer şekilde bu yoksul sanat resimden yola çıkarak ve malzemeler kullanarak yeni bir dramaturji taşıyıcısı haline gelmiştir. Ve daha sonraları sanat kaçınılmaz bir şekilde yeni bir hayali ve de bunun sonucu olarak yeni bir dil ve yeni bir eleştirinin kapısını araladığından, bu eserleri bir müzenin duvarında görmek çok da şaşırtıcı olmaz. DÖNÜŞÜN KEYFİNİ YAŞADIM Türkiye’de yaptığınız iki haftalık bir çalışmayla İstanbul’da bir sergi açtınız. Nasıl bir iki haftaydı bu? İstanbul’a birkaç kez daha gelmiş ve şehri oldukça gezmiştim. Sergi benim için dönüşün ve anlatmanın zevkini ifade ediyor. İstanbul’da sergi hazırlamak benim gibi diyalektiği destekleyen bir gezgin için oldukça cazibeli bir işti ve bu da açıkça görülebilir. Neden İstanbul’daki sergi için İznik ve Kütahya seramik parçalarıyla, eski halı ve kilimleri tercih ettiniz? Türk seramiğini ve bunun Türk tarihiyle de ne kadar iç içe olduğunu biliyorum, bu yüzden onları kullandım. 1967’de bir yapının içinde bulunan demir plaka üzerindeki halılarda mavinin lame tonu kullanılmış, bu sergide ise bu kez plakalar bir galerinin tüm boş alanlarını içeren bir çizgi üzerinde düzenlenmiştir ve bu yüzden de ayrıca değerlendirilmelidir. Kullandığınız malzemelerin hepsi daha önce bir “yaşam”dan geçmiş, kimi ömrünü tamamlamış ve artık “çöp” olmuş ürünler. Bu anlamda sizin malzemeyle kurduğunuz ilişki nedir? Benim malzemelerle bir işim yok, fakat insanlarla kahve içmeyi severim, bir espresso makinem var. Zamanın geçişiyle birlikte bu makinenin de işinin bitmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. l esraacikgoz@cumhuriyet.com.tr C M Y B