Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 MAYIS 2011 / SAYI 1311 3 Kültür Bakanı unutulmayacak! Bale sahnesinde ne gibi projeleriniz var? stanbul Epik AKM’nin olmayışı ve benim her seferinde yeni bir reji yapmak zorunda kalmam sebebiyle beni çok yordu. Hâlâ teklifler var ama yeni bir reji hazırlamayı düşünmüyorum. Asıl projeyse benim 30’uncu, Oktay Keresteci’nin de 32’inci sanat yılımız olması. Kasım ya da Aralık’ta birlikte kutlama gösterisi var. Onun da rejisi bitti. Devletin son dönemde sanata bakışını nasıl yorumluyorsunuz? Ben çok kültür bakanı gördüm otuz yılda. lk kültür bakanı göreve geldiğinde canlı yayında soru soranlardan biri olarak “lütfen adınızı unutturmayın” demiştim. yi anlamda söylemiştim ama gerçekten icraaatlarıyla unutulmayacak. Ancak sanata bir şey olmaz. Çünkü sanatsız yaşam olmaz. O yüzden ben sakinim. AKM sırf bale için değil sanat camiası için can damarıydı. Şimdi yarımız Üsküdar’da yarımız Süreyya’dayız. Ülkedeki herkesle aynı maaşı alıyoruz ama dört beş yere birden gitmek zorundayız. Sırf onun için değil; biz bir aileyiz. Senfoni, tiyatro, opera ve bale olarak birlikte bir şeyler icra ediyoruz ama artık birbirimizi göremiyoruz bile. yi ki Facebook var. Terlerimizle birbirimizi kutladığımız dünya yok oldu. Oradan çıkmamız maddi manevi büyük zarar. G Sahnede 30, çocuklarla 10 yıl Bale sahnelerinde geçen otuz yıl... Hülya Aksular hâlâ sahnelerden kopmuş değil, ama zamanının önemli bir kısmını da çocuklara bale öğreterek geçiriyor. Şimdi Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde öğrencileriyle yapacağı sene sonu gösterisine hazırlanıyor. DEN Z ÜLKÜTEK N ülya Aksular, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ndeki bale eğitmenliğinin onuncu yılını kutluyor. Önümüzdeki hafta öğrencileriyle birlikte gerçekleştireceği gösteride birkez daha bütün yılın özetini sunacak. Her ne kadar sahnelerde otuz yılı devirmiş de olsa bale söz konusu olunca heyecanını hep koruyor. şin eğitmenlik kısmında geçirdiği on yıl bu heyecanının yanına umudun da eklenmesine yol açmış. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ndeki eğitmenlik hikâyeniz nasıl başladı? Müjdat Gezen’le buluşmamız bir eğitim alışverişiyle başladı. Hem öğrencilerin yol, yemek paralarının çıkması için hem de ekstra bir etkinlik olarak yan kurslarla ilgili bir desteğe ihtiyaçları vardı. Hiç düşünmeden evet dedim. Ancak o zaman 34 yaşındaydım ve çok fena dans ettiğim dönemdi. Nasıl kabul ettim ben de bilmiyorum. Ya tiyatro sevdası ya sanat ya da eğitim. Küçük çocuklara eğitmenliğe o şekilde başladım. Önce zor geldi. Çünkü dört yaşındaki anatomik gelişim ve çocuklardaki disiplini yakalamak adına verdiğimiz eğitimde her biriyle ayrı ayrı ilgileniyoruz. Son derece anlayışlı ilişki kurmak lazım. Allahtan hem çocuk sevdiğim hem de kendi çocuğum olduğu için benim altyapımda bu sabır var. lk yıl biraz hırpaladı ama sonra gördük ki gelişmeler muhteşem. Bu onuncu yılımız. Bizzat kendim her Cumartesi, Pazar oradayım ve ders veriyorum. Bale eğitmenliği hayatınızın ne kadarlık bölümünü kaplamaya başladı? Sahnedeyken sorumluluğu yalnız kendiniz ve bağlı bulunduğunuz kurum için kullanıyorsunuz. Buradaysa bir hayat söz konusu. Tümüyle çocukların gelişiminden sorumlusunuz. Ağır bir yük olsa da keyif verince herşey kendiliğinden oluyor. Ben bir türlü kabul edemesem de çünkü orayı hala konservatuvar olarak görüyorum kursa gelen her çocuk baleye devam etmek istiyor. Bazen beni çok sevdiği, baleyi benden ibaret olarak gördüğü ya da dörtyedi yaş eğlencesi olarak algıladığı için. Ancak on yılda 15’i aşkın konservatuvar öğrencisi oldu. çlerinden biri Bersu Naz, Stuttgart’ta Kranko’da burs kazandı. Böyle örnekler olması çok güzel. Genelde içlerinden solist ve başroller çıkıyor. Size mi özeniyorlar? Ben baş dansçıyım diye heralde. Grup dansçısı olsam idolleri o olacaktı. şin eğitim yönüne girdiğinizden beri baleye bakışınızda değişiklik oldu mu? Çok güzel soru. Dansçılık dönemimde H de “gelecekte eğitmen olursam” diye düşünüyordum. Çok güzel eğitmenlerle çalıştım. Ancak bizim son öğretmenimiz sevgisini göstermezdi. Ben de derdim ki “bir gün çocuğum olduğunda ya da öğretmen olduğumda başlıca hedefim sevmek olacak.” Biz eksik miydik? Hayır ama hepimiz çok sevgi insanı olduk, sanırım buna aç kalmaktan. Sorunun yanıtında şunu söyleyebilirim; bale dünyasında sevgiyle gelişen, mesleğini sayan ve mutlaka seven öğrenciler yetiştirmeyi hedefliyorum. Böyle olunca bale dünyasına bakışım da değişti. Daha umutlu oldum. Çünkü onlar da bir gün öğretmen olacaklar. Belki benim eksiklerimi kapatacaklar ve o zaman ivme gelişecek. Teknik olarak geçmişe göre ne gibi farklar var? Teknik anlamda hiçbir değişim yok. Çağdaş balede büyük ilerlemeler oldu ama klasik balede sadece ekoller değişiktir. Ben Rus ekolündenim. Rus ekolü için hep “kamçıyla öğretilir” denilir. Bazen bizim kursta bir Nazım Abi var ona “benim sopamı getirin” diyorum. Ben neyseki gösterebiliyorum. O da bir avantaj. Hocaların çoğu oturur elle gösterir ve sopayla vurur “ayağını ger” diye. Bizde öyleydi. Ben işin şakasındayım tabii, “sopamı getirin” deyip iki üç adım anneanne gibi yürüyünce, öğrencilerimin hepsi “tamam öğretmenim biz zaten yapıyoruz” diyorlar. Teknik değişmiyor ama anatomiler değişiyor. Ben dahil Türk genlerinde yörük kanı taşıyanlardanım. Tamam bacaklarım kısa değil, kollarım uzun ama yeni nesil çok farklı. Anatomik yapı o kadar dünya standartlarına erişti ki. Bu da benim şansım. Ben de milföy hamuruyla börek yapıyorum, hamur açmak zorunda kalmıyorum. Bu yılki gösteriye nasıl hazırlandınız? Bu yıl biraz geç başladık, derslere önem verdik. Biraz da piştik. Tüm öğrenciler birlikte Bolşoy Okulu gibi bale dersi yapıyorlar. Birinci perde derslerden oluşuyor. Mezumlar sunuyorlar. Sonra Bensu ve bir diğer öğrencimiz Nehir’in solo gösterileri var. Bu yıl bir sanatçımız mim yapacak. Benim tasarladığım bir gösteri. Hayali bir balerini canlandıracak. smail Acar bize bir tablosunu hediye etti. O tabloyu fonda canlandıracağız. Hepsi birer solo yapıyor ama başrolümüz 5 yaşında Lara Yaman adında geleceğin yıldızlarından biri. Finalde de diploma törenimiz ve velilere teşekkür bölümü var. Marmara Koleji’nde yapıyoruz gösteriyi. Aslında salonu kimseye vermiyorlar, daha önce pop star gibi yarışmalarda helak olmuş mekân. Bir tek bana verdiler. G C MY B C MY B