01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 ŞUBAT 2011 / SAYI 1299 9 Bir organizasyonda... G Ne işle uğraşıyorsunuz sorusuna her zaman hazırlıklı olmalısınız. G kinci soruyu getirecek, ilgi çekebilecek, akılda kalacak şekilde konuşmalısınız. G Bol isim ve mekanlı konuşun. Ortak tanıdık, ortak alan bulmanızı sağlar. G Asansör cümleniz cebinizde olmalı, konuşma açacak cümle aklınızda olsun. G Bir doğum günü bile olsa, her zaman networking ortamı olabilir. “Kim vesilesi ile geldiniz?” diye sorun. Paneldeyseniz, “konuşmacıyı tanır mısınız”, “buraya ilk gelişiniz mi?” sorularını sorabilirsiniz. ADNAN B NYAZAR Asansör cümleniz cebinizde olsun... on dönemlerde sık sık duymaya başladığımız bir kavram “networking.” Tam olarak Türkçesi yok; “çevre genişletme, ağ oluşturma” olarak çevirmek mümkün. Ertuğrul Belen, kurucusu olduğu Business Networking Akademi’de 10 yılı aşkın süredir yaptığı araştırmaları ve deneyimlerini aktarıyor kurum ve kişilere. “Networking gözlüğünü takıp baktığında her sosyal ortamda networking fırsatı var” diyen Belen’e hem bu kavramı hem de iyi bir networking oluşturmak için neler yapılması gerektiğini sorduk. Akademi’de neler yapıyorsunuz? Bireyler ve kurumlarla, hedefleri doğrultusunda nasıl bir yol izlemeleri gerektiği konusunda somut projeler yapıyoruz. Peki nasıl bir yol izlemeliler? Nasıl iyi ve güçlü bir networking oluşturabiliriz? “Tanıdıklarımızın tanıdıkları” iş dünyasında çok önemlidir. Yeni biriyle tanıştığınızda, ismi, telefonu, email’i dışında o kişinin nereye ulaşmak istediğini, hedefini de öğrenin. Eğer ben sizin ihtiyacınızı bilirsem, bu konuda size yardımcı olabilirim. Yanınızdakinin başarılı olmasını sağlama sanatı aslında networking. Ben iki kişiyi tanıştırarak bir aksiyon alıyorum, sonucundan memnun olan iki kişi var. Bu noktada da networking bumeranga benziyor. Attığınız noktadan değil, dönüp dolaşıp size farklı bir noktadan geri geliyor. Yazarlık öğretilebilir mi? azetelerde “Yaratıcı Yazarlık” ilanları görüyoruz. Yazmaya heves edenleri bir araya toplayıp onlara her türden yazıyı dildüşünceduygu bütünlüğü içinde irdeleme yöntemleri elbette öğretilebilir. Ama yazarlığı, hele yaratıcı yazarlığı öğretmeye kalkmak bir hayaldir. Yaratıcılık cevherinin bahar tomurcuğu, o da yetenekli olanlarda, ancak sanatsal eserlerin kavranıp kişiliğe sindirilmesiyle patlar. “Yazı”nın düşlemlerle yaratılmış gerçek dünyasına okuma alışkanlığıyla, yazarlarla, kitaplarla girilebilir. Kişi okuma alanlarına yönlendirilip, değişik türlerde, değişik metinlerle yüz yüze getirilmediği sürece yazma yeteneğinde bir kıpırdanma olmaz, yapılan işler de heves düzeyinde kalır. Adayların bir metnin içeriğini, üslubunu, kurgulanışını kavraması, onlara yazma cesareti kazandırma yönünden önemli bir aşamadır. Adaylar ancak bu yolla eserleri ayrı bir gözle, ayrı açılardan görüp, ayrı ölçütlerle değerlendirme alışkanlığı edinebilirler. Bunun gerçekleşmesi, çalışmalarda, eserlerin türsellikleri, biçim ve içerik değerleri irdelenerek “yazı”nın temel özelliklerinin ele alınmasına bağlıdır. Şiir, roman, öykü ya da denemenin iyi örnekleri seçilip, adaylar yazmanın sanatsal (yaratıcı) alanlarına yöneltilirse, yeteneklerinin farkında olurlar. Üst düzey yazarlar bile bir araya gelip yazdıklarını birbirlerine okumuşlardır. Aralarında Gogol’ün, Dostoyevski’nin, Tolstoy’un da olduğu yazarların, kitapları yayımlanmadan önce romanlarını bir topluluğa okudukları biliniyor. Bu okumalara dışarıdan kişilerin de katıldığını, Dostoyevski’nin kiz (Can Yayınları) adlı romanını Türkçeye çeviren Sabri Gürses, kitaba yazdığı önsözde bunu dile getiriyor: “Edebiyat dünyasının yeni kahramanı olarak nsancıklar 1846 G S NEM DÖNMEZ S Birine ulaşmak için işimize yarayacak aradaki insana nasıl ulaşacağız peki? Networking haritanızı oluşturmalısınız. Network ağlarımız çok parçalı. Cep telefonu, kartvizitler, outlook kontakları, bunların hepsini tek platformda toplamalısınız. letişim bilgilerinin yanına hangi sektörde çalıştığını, son projesini de ekleyin. Peki networking insanları kullanmak gibi algılanmıyor mu bu biraz? Biz, profesyoneller olarak hedeflerimizi üç alanda oluştururuz: Zaman, miktar ve finansal Tanıdığınız yoksa yetkinlik ve sermaye yetmez diyor networking uzmanı Ertuğrul Belen. Kurduğu akademide de tanıdık ağlarını strateji haline getirerek nasıl başarılı olunabileceğini öğretiyor. kazanç. Bu hedefi alıp ilişkiler bazında da tasarlayacaksınız. Üç yıl sonra kimlerle tanışmalıyım, gitmek istediğim yerlerde kimin çevresi var, hangi organizasyonlara katılmalıyım, kendimi nasıl tanıtmalıyım, bu alanda bana destek olacak kimler var? Çevre haritamızı da çıkarmamız gerekiyor. Belki de yanınızdaki arkadaşınız ulaşmak istediğiniz kurumda çalışmış olabilir. Arkadaşlarımızı seçeceğiz yani? Aslında hepimiz etrafımızı birileriyle çevreliyoruz. “ yi bir insan” diyoruz kriter olarak, “iyi bir elektrik alıyorum”. Çevremizdeki insanları seçme kriterlerimizi de seçmeliyiz. lle de elektrik almanız şart değil. Kiminle daha sık iletişimde bulunmamız gerektiğini belirlememiz lazım. G E rtuğrul Belen, networking için en önemli noktaları şöyle özetliyor: Asansör cümlesi: Diyelim asansördesiniz, 10. katta çok uzun zamandır tanışmak istediğiniz biri bindi asansöre. Lobiye inene kadar 30 saniyeniz var. Kendinizi o kişiye nasıl tanıtırdınız ki, bir sonraki görüşmeye vesile olsun? şte bu cümleye “asansör cümlesi” deniyor. Bu cümleler hayatımızın her noktasında var. Kendinizden bahsederken asla kafa karıştırıcı olmamalı, hemen sonrasında karşınızdakinin ilgisini çekip bir soru sorabileceği şekilde konuşmalısınız. Etkili takip: Tanıştığınız insanı takip edin. lk adımı siz atmalısınız ama samimi olmalısınız. Bir konudan söz ettiyseniz o konuyu hatırlatarak mail atın, blogunuzdan bahsettiyseniz blogunuzun adresini mail atın, “memnun oldum, yeniden haberleşelim” diye yazın. Kendinizi iyi hatırlatmalısınız. Kartvizit: “ ş ortamı olduğunu düşünemedim, o yüzden kartvizit getirmedim” en yanlış yaklaşım. Kartvizit kullanırken sosyal ortam ya da iş ortamı gibi ayrıştırıyoruz. Aslında her yerde kartvizite ihtiyacınız var. Özellikle iş arayanlar, iş hayatına atılanlar... Kartvizit kurumsal değildir, sizin iletişim, paylaşma aracınızdır. sminiz, iletişim bilginiz sizi hatırlatacak şeyler yazmalı. Aldığınız kartvizite nerede, ne zaman, hangi yılda, kim tanıştırdı, bu bilgileri not alın. G yılında yayımlanmış, okur ve eleştirmenlerinin büyük övgüsünü almıştı. (...) kiz’in ilk bölümleri, okuduğu edebiyat toplantılarında beğenilmişti, dönemin ünlü otoritesi Belinski kitabın tamamlanmasını bekliyordu. Fakat kitap yayımlanınca Belinski büyük hayal kırıklığına uğradığını açıkladı.” Dostoyevski’nin, 19. yy. Rusyası’nın siyasal, toplumsal ve ruhsal açıdan çalkantılı ortamında insan ruhunun evrensel derinliklerini keşfettiğini, çağdaş insanı tedirgin eden ahlaki, dinsel ve siyasal sorunları etkileyici bir biçimde anlattığını biliyoruz. kiz’in iç kapağında yer alan yorumunda, Vladimir Nabokov, kiz’i nsancıklar’dan “çok daha iyi” bulduğunu belirtiyor. Roman S. Struc’un şu görüşleri ise, Dostoyevski’nin yalnız yaşadığı dönemi değil, kendisinden önceki yazarları da özümseyerek kaleme sarıldığını, varlığını sonraki çağlarda da sürdürüp, örneklere bağlayarak özellikle Franz Kafka’yı etkilediğini öne sürüyor. Sanat sürekliliktir; her çağda bu sürekliliği sağlayan yazarlar olmuştur. “Kafka’nın Dönüşümü’yle Dostoyevski’nin kiz’inin giriş kısımlarının birbirine çok yakın olduğu gösterilmiştir. Golyadkin de, Samsa da huzursuz düşlerden uyanır, ikisi de günlük hayatlarının boğucu gerçekliğine girmeyi istemez, ikisi de düşle gerçeği birbirine karıştırır, ikisi de sıradan varoluşlarından çıkmaya çabalar.” Yazma kurslarında irdeleyici çözümlemelere gidilmedikçe, yapılanlar sıradan önermelerden öteye geçmeyecektir. “Sizin kuşağın en iyi beş ozanı kimdir?” diye sorulan Can Yücel’in, “Bizim kuşak böyle şeylerle ilgilenmez” dediği gibi, şu iyibu kötü edebiyatıyla bir yere varılamayacağı açıktır. G [email protected] Her şey özgüven için! H er annebaba “özgüvenli çocuk” ister! Çocuklarımız bir sorunla karşılaştıklarında hemen ağlayıp yanımıza koşmasınlar, kendilerini savunabilsinler, toplum içinde seslerini duyurabilsinler, olumlu düşünce yapısına sahip olsunlar, herkesle rahat iletişim kurabilsinler isteriz. Ancak, çocuklarımızın var olan özgüvenlerini kaybetmemeleri ya da özgüven kazanabilmeleri için onlara destek olmamız şart. Özel ALEV Anaokulu Rehberlik F GEN Servisi uzmanları, özgüven kavramını “ ç ATALAY Özgüven” ve “Dış Özgüven” diye ikiye ayırarak, şöyle açıklıyorlar: “ ç özgüvene sahip çocuklar; övgü almaya ve ödüllendirilmeye açık, fiziksel ve duygusal gereksinimlerine değer veren, iyi nitelikleriyle gurur duyan, kendini seven, güçlü ve zayıf yanlarının farkında olan, kendisine uygun arkadaşları olan, motive edildiğinde daha enerjik ve istekli adımlar atabilen, olaylar karşısında istikrarlı davranabilen ve kendine açık hedefler koyabilen, geleceğinin geçmişinden daha iyi olacağını düşünen, sorunlar karşısında çözüm arayışında olan, pozitif düşünceye sahip olan çocuklardır. Dış özgüvene sahip çocuklar; başkalarına karşı anlayışlı ve sakin davranabilen, utanıp sıkılmadan toplum önünde konuşabilen, rahat iletişim kurabilen, gereksinimlerini açıklıkla dile getirebilen, başkalarını övebilen, kendini ve tarzını ortaya koyabilen, özgün bir tutum geliştirebilen, beklenmedik olaylar karşısında duygularını kontrol edebilen, korkuları ve endişeleriyle kolayca baş edebilen, anlaşmazlıklar karşısında kendisini rahatça ve uygun bir şekilde savunabilen çocuklardır.” G [email protected] ve ra An bala er l ba eri ön ne Çocuğunuzun var olmasının sizin için ne kadar önemli olduğunu kendisine hissettirin. Kendisine olan özgüveninde sarsıntı gördüğünüz an harekete geçin. Çocuğunuza gerçek özgüveni sağlamasında yardımcı olun. Çocuğunuza kendisine has yeteneklerini ortaya çıkarmasında yardımcı olun. Yaptığı ve ilgilendiği şeylerin sizin için önemli ve değerli olduğunu gösterin. Çocuğunuza kendi davranışlarınızla örnek olduğunuzu unutmayın. Beklentileriniz çocuğunuzun seviyesinde olsun, onu aşacak beklentilerden kaçının. Çocuklarınıza sorumluluklar verin. Ne yaparsa yapsın onu sevdiğinizi ve emniyette olduğunu hissettirin. Çocuğunuzla ilgili problemleri onu suçlamadan ya da onun karakterini eleştirmeden tartışın. Adım adım büyüyorum H PP Türkiye’nin başlattığı “Adım Adım Büyüyorum” projesi, Özel Eğitime Muhtaç Çocuklara Yardım Derneği (ERAM) yararına yürütülüyor. Projenin ilk aşamasında, katılımcıların adreslerine parmak boyalar, özel resim kâğıtları ve sürpriz hediyeler gönderildi. Gelen kâğıtlara parmak boya ile önce çocuklarının ayak izlerini alacak anneler, kâğıdın geri kalan boş kısmını çocuklarının uçsuz bucaksız hayal dünyasına bırakacak. Projenin sonunda, bebeklerin ilk sanat eserleri, ERAM çocukları yararına satışa sunulacak. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle