Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 ŞUBAT 2011 / SAYI 1299 5 MÜGE BOZ Fotoğraf: UĞUR DEM R Kendimden başka kimseden beklentim yok Ölümü kabullenerek yaşamak da zor. Siz ölümü çok yakınınızda yaşadınız ve yeniden tutundunuz hayata. Ölüm bana uzun zamandır korku vermiyor. Çünkü hepimizin yaşayacağı bir deneyim, bundan kaçış yok. Kimse kendini bu anlamda ayrıcalıklı görmesin. Peki yaşadıklarınızın ardından insanlara güveninizi kaybettiniz mi? Yaşam, size kalın bir duvar ördürdü mü? Asla duvarlar örmem. Başkasından korunmak için duvar örerken, o duvarın arkasında kalırsınız çünkü, dışarıyı da göremezsiniz. nsanlara güvensizlik derseniz, bu da çok önyargılı. Kime, neden? Ben sadece aşkı kutsamaktan vazgeçtim. Artık aşka bilimsel bakıyorum. Bilim insanları “neslini devam ettirme içgüdüsüdür bizi âşık ettiren” diyor. Böyle düşünmek bana da iyi geldi. Üç çocuğum var, demek ki aşk hedefine ulaşmış ve muhteşem ödüller kalmış bana. Zaten hayal âleminde yaşamanın da bir faydasını görmedim. Cesur bir kadın mısınızdır siz? Cesurumdur, korku ve kaygılarım olmaz. Kendimin dışında kimseden beklentim de yok. Zaten o yüzden iyi hissediyorum. Sadece kendi adıma çıtayı yükseltmekten, daha iyi nasıl yapabilirim diye düşünmekten heyecan duyuyorum. G Hayat geldiği gibi yaşanmalı AL DEN Z USLU ddialı başlayıp ömrü kısa süren “Şüphe” dizisinin Meltem’i Müge Boz’u yeni yeni tanıyoruz. Aslında Boz, uzun bir süre kamera arkasındaydı. Fotoğrafçılık, styling ve prodüksiyon yaptı. Sonra modellik geldi. Hikâyesi de kameranın önüne geçmesiyle görünür oldu. Ama hayatında kırılma noktaları yok, sarsıcı değişimler de ona göre değil. Dizideki striptiz sahnesi ise bir anda onu gündeme çıkarttı. Tabii, şöhret aşırılığı gerektirir. O bunlara hazır. Beden ve ruh sağlığını dengede tutmaya çalışıyor. “Şüphe” dizisi sizi görünür kıldı ama öncesi de var. Daha önce nerelerde görmüştük yüzünüzü? Arko’nun tıraş kolonyası reklamında kafasını uzatan kız bendim! Turkcell, Mavi Jeans, Arçelik ve son olarak Nescafe reklamlarında oynadım. Bir de “Melekler Korusun” dizisinde rol almıştım. Hepsi bu... Dizi sektörü tam bir cadı kazanı. Ne zaman ne olacağı belli olmuyor. Şüphe dizisi de bu fırtınaya kapıldı. Hayal kırıklığı var mı? lk defa bizim başımıza gelmedi. Son da olmayacak nasılsa. Bu tamamen yapımcıların düşünmesi gereken bir konu. Sadece üzüldüğümü söyleyebilirim. Çünkü çok iyi bir ekiptik. Devam etmesini çok isterdim. Dediğim gibi bu yapımcıları ilgilendiren bir konu. Ben sadece oyunculuğumdan sorumluyum. Değişen bir şey yok. Yeni projelerle yola devam. Hikâyeniz nasıl başladı peki? Uzun bir süre kamera arkasındaydım. Fotoğrafçılık, styling ve prodüksiyon yaptım. Zaten Eskişehir’de sinematelevizyon okudum, halkla ilişkiler ve medya üzerine eğitim aldım. Sonra stanbul’a geldim. Bir süre arzularım arasında dolandım. “Ne yapabilirim, ne yapamam”ı düşündüm. Kamera arkasını sevmeme rağmen çok da memnun değildim. O yüzden fotoğrafa geçtim, asistanlık yaptım. Fotoğrafın gücü beni etkilemişti, hem rahat ve özgür bir çalışma alanı sunuyordu. Modellik de o günlerde başladı ve kamera önüne geçtim. Mutfaktan, sahneye... Çok istekli bir geçiş değilmiş sanki bu? Rahat değildim, huzursuz ediyordu bu durum beni. Hatta ajansa uzun yıllar önce kayıt olmuştum ama görüşmelerine gitmiyordum. Turkcell reklamı geldikten sonra biraz daha ısındım sanırım. “Belki yapabilirim” dedim kendime, tahammül edebilirim. Yine de planladığım bir şey değildi. O yüzden bu geçiş fazla sarsıcı olmadı. Pek çok şehir değiştirmişsiniz. Ama stanbul son durak olmuş. Bu şehirle nasıl bir bağınız var? stanbul herkesin dönmek istediği bir yer. Bu şehir size rağmen yaşıyor. Evet, yorucu ama bırakıp gidememe durumu var. Elbette burada yaşamak bir risk. Getirdiği kadar götürürüyor. Dizideki striptiz sahnesi konuşuldu, tüketildi. Hatta dizinin önüne geçti. Bu pazarlama hikâyeleri can sıkıcı olmuyor mu, hem size rağmen mi bu kadar büyütüldü? Hem de dizinin ilk bölümü! Beni biraz tedirgin etti. Meltem karakteri de her yere çekilebilecek bir karakter zaten. Elbette tüm bunlar kafamda döndü durdu, endişe duydum. Ama sonra Türkiye’de bu işlerin çok abartılmasının bir gelenek olduğunu fark ettim. Peki, şimdi bu görünürlük haliyle nasıl başa çıkacaksın? Bundan beslenmediğini düşündüğüm için bunu soruyorum aslında. Beden ve ruh sağlığımı dengede tutmaya çalışıyorum. Bu sektörde cinnet getirmek an meselesi. Ben ruhumu kurtarmak için okumalar yapıyorum, beslenmeme dikkat ediyorum. Çünkü beslenme ile düşünme arasında bir bağ olduğuna inanıyorum. Mesela yeni yemekler denemeyi seviyorum. Sanırım yeniyi en rahat yemek konusunda deneyebiliyorum. Bu beni arındırıyor. En son “pişirmeden nasıl makarna yapabilirim” diye ciddi kafa yordum. Arayışı seviyorum. Belki de bunu her anlamda hayatınıza yaymak istiyorsunuz ama henüz hazır değilsiniz? Sanırım öyle. Ama 26 yaşındayım ve medya denen cadı kazanıyla yeni tanıştım. En azından üniversiteyi rahat ve özgür okudum. Hayatla aranız nasıl? Yani tüm bu koşuşturma içinde kendinizi güçlü hissediyor musunuz? Takıntılıyım, her şeyi çok ince düşünüyorum. Peşin peşin üzülüp, seviniyorum. Detaycıyım da... Hatta bu konuda ustayım. Ama sanırım önümdeki buğu biraz kalktı. En azından şimdilik! Buğu kalktıysa ne görüyorsunuz? Yine de flu ama hayatı planlamak hoşuma gitmiyor. Hayallerim çok, zaman da imkân da kısıtlı. Her türlü atölye ve mutfak işini seviyorum. Belki de kendi markamı kurabilmek için şansımı deneyeceğim. G ZUHAL AYTOLUN DEN Z UĞUR Deniz Uğur, üç yıl aradan sonra yeniden ekranda. Adını Feriha Koydum dizisinde Sanem karakterini canlandırıyor. Bu dizi, onun için aynı zamanda yeni hayatına bir başlangıç. Yaşadıklarının ardından temiz bir sayfa açıyor. D eniz Uğur, uzun bir aradan sonra ekranlara geri döndü. Bu ara onun çocuklarıyla baş başa kalmak ve bire bir ilgilenmek için verdiği bir boşluk. “Uzun oldu, ama böyle olması gerekiyordu” diyor. Zaten Uğur’un yaşamında çocuklarının yeri büyük. Onlar için yaşama tutunuyor, onlarla arınıyor. Çünkü yaşadıkları az buz değil. Önce 2004 yılında kocası smail Hakkı Sunat öldürüldü, 6 yaşındaki çocuğuyla ve ölümün acısıyla kaldı. Ardından Reha Muhtar’a âşık oldu, mutlu beraberliklerinden ikiz çocukları oldu, hatta ona kitap bile yazdı. Sonra ayrıldılar. Ancak Muhtar, ikizleri için velayet davası açtı. Yazmak benim için terapi Vatan gazetesinde köşeniz vardı. Veda edemeden yazılarınız sona erdi sanırım. Nasıl gelişti o süreç? Buna tam cevap veremiyorum, çünkü ben de bilmiyorum. En son yazımı editöre yolladım. Kısaltma ve ekleme istedi, üç kere gitti geldi yazı. Ondan sonra da yayımlanmadığını gördüm. Sonraki hafta da öyle. Arayan da olmadı. Ama ben yazmaya devam ediyorum, internet sitemde yayımlıyorum. Yazmak, benim için terapi. O zaman bazı şeyleri daha net görebiliyor, olgunlaştırabiliyorum. lk kitabınız Gazeteci’ydi. Şimdi farklı bir türde kitap yazmayı düşünüyor musunuz? Onun için daha dingin bir döneme ihtiyacım var. Şimdilerde birçok farklı işle de uğraşıyorum, o yüzden biraz zaman lazım. Evimiz zaten sevdiklerimden oluşan bir orduyla dolu. Üç çocuk, dadımız, annem ve ben. G Adli süreç işliyor, sonucu zaman gösterecek. Uğur, yine yeniden bir hayat kurmaktan korkmuyor. Yaşama keyifle tutunmayı seçiyor. şte oyunculuktan, çocuklarından, aşktan, hayata bakışına dek konuştuklarımız... Uzun bir aradan sonra Adını Feriha Koydum dizisiyle ekrana geri döndünüz. Nasıl kabul ettiniz? Neydi dizinin sizin için özel tarafı? Yeni bir hayat kuruyordum, bunun için de çalışmam gerekiyordu. Şimdiki yaşam tarzım açısından da en doğru iş buydu. çerik olaraksa hikâyeyi çok sevdim. Televizyon işlerinde sadelik benim için önemli. Akıllıca kurgulanmış bir hikâye bu. Zaten önemli olan da öykünün nasıl işlendiği. Bu anlamda bir fark yarattığımızı düşünüyorum. Bir apartman üzerinden toplumdaki sınıf ayrımlarını ve aradaki uçurumları görüyoruz dizide. Neleri gösteriyor ve neleri hatırlatıyor sizce? Bu, her kesimden her insana empati yaratabilecek bir konu. Hikâyede aşk öyküleri ve karakterlerin yan hikâyelerinin yanı sıra birtakım noktaların altını çiziyoruz. Sınıf ayrımı belki gerçek hayatta her an bu kadar göze batmaz. Ama hakikaten insanlar bunu yaşıyor. Bir kesimin bu yüzden acı çektiğini biliyor ve gözlemliyorum. Bu anlamda gelir dağılımındaki adaletsizliği ve bunun toplumsal hayata nasıl yansıdığını özellikle yansıtıyoruz. Bir yanda lüks ve zengin hayatlar yaşanıyor, güç paradan geliyor. Diğer yanda da bu imkânlara ulaşamayan, belki de özenen bir taraf var. Siz asıl gücü nerede görürsünüz? Paranın önemini hayatımızdan çıkaramayız. Ama bazı şeyler de ailede gelişir. Çünkü çocuğu nasıl şekillendirirseniz, o da öyle yaşıyor. Ben de çocuklarımı somut fayda peşinde koşmaktan korumaya çalışıyorum. Rahat yaşasınlar, iyi kazansınlar. Ama amaç bu olmamalı. Amaca kariyer, saygınlık, başarı koymalı insan. Asıl güç buradan gelir. Günlük yaşam içinde gözüme batan şeylerin aradaki o ince çizginin kaybolmasından kaynaklandığını düşünüyorum. G Çocuklarım için çalışıyorum, onlar için sağlıklıyım Artık aşka bilimsel bakıyorum Yeni bir hayat kuruyorum dediniz. Aslında bildiğimiz kadarıyla birkaç kez yeni hayatlar kurdunuz. Yaşadıklarınız sizde derin izler bıraktı mı? Herkesin yaşadığı zorlukları yaşıyorum. Çıkıp sokağa konuşsanız her insanın acıları vardır. Sadece şunu biliyorum, ateş düştüğü yeri yakar. Özellikle ortaya çıkıp ben ne acılar çektim diye dövünmeyi sevmem. Evet, belki genç yaşta çok fazla şey yaşadım. Bu da bir tür yazgı herhalde. Peki ne motive eder sizi? Her düştüğünüzde ayağa kalkabilmek için neye tutunursunuz? Aşktı önceden. Aşka âşıktım, o bana güç verirdi. Artık farklı hissediyorum. Hele ki üç çocuklu bir kadın olarak farklı etkileniyorum süreçten. Çünkü çocuk ufkunu açıyor insanın, algılarınız keskinleşiyor ve kendinize güveniniz artıyor. Şimdi bana en çok güç veren onlar. Çocuklarım için çalışıyorum, onlar için sağlıklıyım. Aşka âşıktım dediniz. Bu değişimin sebebi yalnızca çocuklar ya da yaş olmasa gerek. Yaşadıklarınızın da mı sonucu? Onların da etkisi vardır herhalde. Ama sebepler önemli değil, ben sonuca bakarım. Şu anda kendimi iyi hissettiğime göre doğru bir yerde duruyorum demektir. G Fotoğraf: VEDAT ARIK C M Y B C MY B Ömrü kısa süren “Şüphe” dizisinin Meltem’i Müge Boz oyunculuk macerasının henüz başında. Ama kamera arkası, fotoğrafçılık, styling ve prodüksiyon tecrübesi fazla. Hayalleri çok olsa da hayatı planlamaktan hoşlanmıyor. Şimdi halinden memnun, çünkü önündeki buğunun biraz daha kalktığını düşünüyor.