Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 30 EKİM 2011 / SAYI 1336 Caz da arabesk gibi çığlıktır 1. Sayfanın devamı Herkes arabeske saldırırken, caz ve blues sermayenin oyuncağı oldu. Sokaklardan “elit” salonlara “prestij” için taşındı. Klasik müzik ise tam bir felaket, sanki bir müzisyenin tekelinde gibi. Ben bunu büyük bir riyakârlık olarak görüyorum. Bunlarda samimiyet yok, riyakârlığın da daniskası hem. Bizde sanat para, para sanat. Müziği sınıf ayracı gibi kullanıyorlar. Caz da arabesk gibi bir çığlıktır, bizdeki karşılığı tam olarak gazeller ve taksimlerdir. Burada anlaşılması gereken şu; “neyi anlatırsan onu iyi anlat”. Sizin müziğinde de hep acı, dram ve ayrılık var ama... Ayrılıklar dünyası bu dünya... Pirimiz Mevlana’nın dediği gibi “Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret!” Her şey bize ait. O yüzden dünyaya fazla bağlanmamak gerekli, sonra üzülürüz. Ama sanmayın ki bu ağlaklık ve sürekli hüzünlü olmak olsun. Hem halk müziğinde de yok mu dram? Klasik Batı müziğinde dram az mı? Bach, Hendel ne yapmış? Klasik müzikte de bu anlamda babalar var. Bach da bunlardan biri. Ben ise ne yazdıysam ne söylediysem büyük bir umutla, aşkla, inançla, mücadele ile söyledim. Bu yüzden 1975’te “Batsın bu dünya” dediniz. Kardeş kavgası yüzünden her gün yüzlerce insan ölüyordu. Barış için, huzur için bu şarkıyı söyledim. Oradaki ironi gerçekti. Bu bir umut çığlığıydı! “Batsın Bu Dünya” umuttur, tepkidir, muhalefettir. Öyle bir ortam olmasaydı da yazmasaydım ama müziğim tanıktır benim. Ne değişti? Batsın Bu Dünya’yı 1975’te yapmıştım tam yirmi yıl sonra bir beste daha yaptım ismi de “Neyi değiştirdik ki sevgililerden başka”. Sözleri şöyle: “Neyi değiştirdik ki sevgililerden başka / Neyi geliştirdik ki bencilliklerden başka / Sevgisiz bir dünyanın yalnızlıklarındayız / Neyi eleştirdik ki yanlışlıklardan başka / ALİ DENİZ Yerlere vurduğun baş tacın olur / USLU Geciken adalet nefret doğurur/Bir kurşun belki de amacın olur / Neyi gücendirdik ki doğrudan başka...” Kaptanlar ve krallar var. Bir de dümen suyuna gidenler. Farkına varmak yetmiyor, hareket zaten yok. Şimdi çık “lay lay lom” şeyler yaz, söyle. Dili varanlar söylesin... O dönemde çok eleştirilmiştiniz. 70’li yıllarda başıma gelmeyen kalmadı. TRT ve aydınların bazıları tarafından çok sert eleştirildim. Şu andaki rahatlığım bu acıların karşılığı. Ama hâlâ hedefsiniz. Ne de olsa arabesk, kültür seviyesi ile ters orantılı gibi gösterilmek isteniyor. Gizli gizli arabesk dinleyen insanlar var. Fazıl Say da provoke etmeye devam ediyor. Bu konuda çok konuştuk, “arabesk nedir?” diye sorsam kimse cevap veremez. Çünkü bilmiyorlar. Arabesk, Saadettin Kaynak ile başlar. Onu bırak yarım yüzyıldan bu yana bu ülkedeki her olumsuzluğun adı arabesk. Sanki ondan başka hiç kötülük, olumsuzluk yoktu. Bazıları bilmeden konuştuğu için onları hoşgörüyorum. Saygılı entelektüellere benim de saygım var ama gerisi zavallılık. Bana da “arabesk” derler ki benim gerçek anlamda arabeske sonsuz saygım var ama ben arabesk yapmıyorum. Benimki daha çok halk müziğinin bir devamı. Zaten arabesk tanımı sosyologların. Halbuki bu tanımı müzikologlar yapmalı. Hem Mısır’dan yayılan bu kültür aynı zamanda mimari bir tarz. Hatta balede bile ondan alıntı figürler var. Zamanında bir kültür aktarım aracı. O yüzden bu saçma konuşmaları ciddiye almamak gerekli. Hem hisler değil mi önemli olan? Doğum yerlerimiz, ten renklerimiz farklı olsa da türkülerimiz aynı. Çünkü hislerimiz aynı, hepimiz insanız. Bu kadar basit ve kolay bir gerçek nasıl oluyor da bunca ayrılığa neden oluyor anlamak mümkün değil. Birisi âşık olur bunu Arapça ifade eder, biri Kürtçe, biri İngilizce. Kalpte hissedilen aynı ama. Şimdi klasik müzikle ifade edilen bir duygu daha mı değerli yani? Ayrıca modern n ha bay Or ce en G Çocukluğundan beri o kadar çok enstrümanla haşır neşir olmuş ki Orhan Gencebay; saksofon, bağlama, ut, tambur, keman, gitar. O yüzden belki de müzikteki ayrımcı söylemlere kızgınlığı. “Müziği sınıf ayracı gibi kullanıyorlar” diyor, “Oysa caz da arabesk gibi bir çığlıktır. Arabesk, Saadettin Kaynak ile başlar. Bazıları bilmeden konuştuğu için onları hoşgörüyorum. Saygılı entelektüellere benim de saygım var ama gerisi zavallılık.” Bıyığımı kesmeye eşim izin vermiyor Ofisinizde birkaç tane bıyıksız fotoğrafınız var. Hiç kesmeyi düşünmüyor musunuz? Onlar artık bana ait değil. Zaten eşim asla izin vermiyor. En son ne zaman kesmiştiniz? Sanırım en son askerde kesmiştim. Eski halimi yalnızca birkaç fotoğraftan hatırlıyorum. Elim kolum gibi artık bıyığım. Belki kestikten sonra ben bile aynaya bakamam. Burada inanılmaz zengin bir enstrüman yelpazesi var. Yıllarca saksofon çalıştım ama uzun süredir çalmıyorum. Bağlama, ut, tambur... Telli enstrümanları seviyorum. Altı yaşında mandolinle başladım. 12 yaşımda bağlama, tambur ve keman vardı. Gitarı şöyle kısa bir süre ciddi çalışsam iyi bir yerlere gelebilirdim. Nirvana’nın solisti Kurt Cobain’den bahsetmiştiniz bir dönem. O grunge müzikle siz de müziğinizle pek çok şeyi değiştirdiniz. Neydi onda bulduğunuz yakınlık? O da yaşarken ölenlerden. Bizde de vardır, anlamayız bilemeyiz ama öyle acılar var ki yaşarken ölür bazen insanlar. İçinde ne uçurumlar vardı kim bilir? Sözleri, müziği tüylerini diken diken eder adamın. G Fotoğraf: UĞUR DEMİR anlamda yapılan her sanat Avrupa’dan, Amerika’dan bire bir kopyalanıyor günümüzde. Bu toprakların Arap kültüründen etkilenmesi ise son derece doğal. Türkiye, hemen hemen her konuda gerçeği ıskalıyor zaten. “Hatasız Kul Olmaz”da kulların en hatalı olduğu topraklarda yaşıyor olabilir miyiz? Ben hep iyilikle yaklaşıyorum, umutla yaklaşıyorum. Ben hayatımda ve müziğimde hata yaptığımı düşünmüyorum ama yaptıysam da “Hatamla sev beni” dedim zamanında. En önemlisi hayatın planı yapılmaz. Her an karşımıza sürprizler çıkabilir, mutluluk ise en büyük başarıdır. Ama yine de bu dünyaya fazla bağlanmayalım; ayrılıklar dünyası ne de olsa... Ama hiç ayrılmayacak gibi çalışmalı ve umut etmeli değil mi ? İşte benim hikâyem böyle, aynen dediğin gibi. G 40. yılda ilk konser yaklaşıyor... Şimdi de yeni bir albüm var sanırım. Bu onur ve gurur albümü. Eserlerimi onlarca müzisyen dostum yorumlayacak. Ne de olsa 40 yıllık eserler bunlar. Bazı eserler varken o müzisyenler hayatta bile değildi. Bu yüzden heyecanlanıyorum. Hem tarz olarak da rock kulvarında ilerliyoruz. Umarım bu albümün konserleri olur. Halk sizi kendinden görüyor ama niye halk konseri olmadı hiç? Evet, bu albümle konser vermeyi düşünmeye başladım. Hep tam istediğim ortamı bulursam konsere çıkacağımı söylerdim, sanırım zamanı yaklaşıyor. İlk defa çıkacağımdan ve halkıma olan saygımdan gereği gibi olmasını arzu ediyorum. G (Solda Orhan Gencebay Ajda Pekkan’la bir ödül töreninde. Yıl 1972) C M Y B C MY B 23 Ekim günü Van’da meydana gelen deprem sonrası çok sayıda yurttaşımız hayatını kaybetti, birçoğu da evsiz kaldı. Yüzlerce sanatçı, gönüllü ve kurumun koşulsuz ve ücret almadan katılımıyla gerçekleşecek olan ‘Van İçin Rock!’ toplu konseri, bugün Maçka Küçükçiftlik Park’ta yapılacak. DreamTV‘den canlı yayımlanacak olan konserin tüm geliri Türk Kızılay’ı vasıtasıyla “sadece” Van’daki depremzedeler için kullanılacak. Sahne Alacak İsimler: 4x4, Aslı, Aylin Aslım, Aydilge, Ayşe Saran Murder King, Barlas, Can Bonomo, Cem VAN İÇİN ROCK Depremzedeler yararına etkinlik Köksal, Çilekeş, Demirhan Baylan, Demir Demirkan, Dilemma, Duman, Direct, Emre Aydın, Ete Kurttekin, Feridun Düzağaç, Foma, Gece, Gece Yolcuları, Gripin, Haluk Levent, Kurban, Mabel Matiz, Malt, Marsis, Melis Danişmend, Model, Moğollar, Mor ve Ötesi, Multitap, Ogün Sanlısoy, Özge Fışkın, Öztürk, Pamela, Redd, Şebnem Ferah, TNK, Yüksek Sadakat. Bilet Fiyatı: 20 TL Biletleri, Biletix’ten temin edebilirsiniz. G Detaylar: www.vanicinrock.org Twitter’dan takip için: http://twitter.com/vanicinrock İletişim: vanicinrock@gmail.com İ stanbul Oyuncak Müzesi, Van’da yaşanan depremin ardından çocuklar hayallerine daha sıkı tutunabilsin diye oyuncak bağışlarını bekliyor... Her türlü desteğe büyük gereksinim duyan depremzede çocukların en önemli eksiklerinden birinin de oyuncak olduğunu belirten müze yetkilileri, “Yıkılan evlerin arasında yeşerecek oyunlarda yeni hayaller canlanacak” diyor. Toplanan oyuncaklar, çocukların acılarını hafifletebilmek ve geleceğe yönelik umutlarını yaşatmak amacıyla İstanbul Oyuncak Müzesi’nden yola çıkacak ve Kadıköy Belediyesi’nin desteği ile Van’a ulaştırılacak. Müze yetkilileri oyuncakların özellikle koliler halinde ve müzenin açık olduğu saatlerde getirilmesini istiyor. Hafta içi pazartesi hariç: 09.3018.00 Hafta sonu: 09.3019.00 G İstanbul Oyuncak Müzesi tel: (0216) 359 45 5051 Oyuncaklar Van’a Depremzedeler yararına kampanya