Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hüznün yerini başkaldırı aldı OSMAN ÇUTSAY ehmet Ünal, tiyatro sevdası taşıyordu. Bakırköy Halkevi’nde amatör olarak başladığı bu tutkusu için LCC Tiyatro Okulu’nda eğitim gördü. Halkevleri Deneme Tiyatrosu ana kadrosuna katıldı ama 1975 yılında henüz 24 yaşında genç bir delikanlıyken bir başka sevdanın peşinden Almanya’ya gitti, yerleşti. Kısa sürede de orada tiyatro yapamayacağını anladı. Oysa yaşamını sürdürmesi için çalışması gerekiyordu. O da Türkiye’de amatör olarak başladığı fotoğrafçılığı meslek olarak seçti. Gerisi kendiliğinden geldi. Bugün özellikle portre fotoğrafçılığında hem Türkiye hem de Almanya’da saygın bir yeri var Mehmet Ünal’ın. Ama Ünal en çok da neredeyse başından itibaren yakaladığı göç fotoğraflarıyla tanınıyor. Son dönemde daha çok İstanbul’da yaşıyor Ünal, hatta eski sevdası oyunculuğunu da sürdürüyor arada bir. Biz de kendisiyle yarın 50. yılına girecek olan Almanya’ya göçü fotoğrafları üzerinden konuştuk. Neredeyse başından itibaren Türkiye’den Almanya’ya göçü belgelediniz. Gelenler gençtiler ve siz bu insanları yakından tanıdınız, tanıttınız. İlk gelenler ve onların bugün 20’li yaşlarını sürdüren torunları ne gibi farklılıklar taşıyor? “Çok doğaldır ki, farklılık elbiselerde daha kolay tespit edilebiliyor. 70’li yıllarda yaptığım çekimler ile son yıllarda yaptığım çekimler arasında, benden yana bir fark yok. Ben portreci olduğum için, aynı tavırda çekmekte inat ediyorum. Portrelenenler arasındaki fark ise şu; 70’li yıllarda fotoğrafladığım insanların bakışları daha melankolikti. M Almanya’ya göçün yarım asırlık hikâyesini fotoğraflarıyla tarihe belge olarak bıraktı Mehmet Ünal. Her bir kare sözcüklere bile gerek duymadan yaşanan süreci ve değişimi tüm çıplaklığıyla gözönüne seriyor. 2007 ile 2010 yılları arasında fotoğrafladığım 450500 insanın bakışlarında ise bir yandan şüphe diğer yandan da başkaldırı görülüyor.” İlk kuşak nasıl değişti, siz bu değişim sürecini nasıl tanık oldunuz? Bu değişimi fotoğraflarınızla nasıl belgelediğinizi düşünüyorsunuz? “İlk kuşak bir değişim için uğraş vermedi kanısındayım. Onların durumu başlangıçta daha sarihti. Belirli bir süre dolduktan sonra, geri döneceklerdi. Başarabilenler oldu ama galiba başaramayanlar daha fazla idi. Bu insanlar, göçlerinin ne zaman biteceğine karar veremedi. Özellikle dış etkenleri kendilerine kılavuz ettiler. Bilimciler, bunu “örselenmiş yaşamlar” olarak yorumladı. Örneğin ilk yıllarda yaşadıkları “Heim” dediğimiz yurtlarda, oturma odalarında çektiğim fotoğraflarda, o bireyin yaşamını, duvarlara astıkları şeylerden fotoğraf, afiş, duvar halıları ve başka malzemeler anlayabiliyordunuz. Hatta politik görüşünü yansıtan afiş, fotoğraf gibi şeyler de bulunuyordu. Son yaptığım çekimlerde ise duvarların bomboş olduğunu ama buna karşılık televizyon cihazlarının muazzam büyüdüğünü tespit ettim. Başka türlü söylersek eskiden Türkiye’den getirilen eşyalar, evlerinin en değerli yerlerine yerleştiriliyordu. Bir anlamda yitirilen geçmişle, bir türlü göç ettiği yere bağlanamamışlık fotoğraflarıma da yansıyordu. Günümüzde ise, beyaz duvarlara rastladığım gibi Türkiye ile bağlantısı olmayan dekorasyon ile karşılaştım.” Türkiye kökenli insanlar Almanya’da değişirken Alman toplumunu ve hatta devlet yapısını da değiştirdiler. Bu konudaki gözlemleriniz neler? “Almanların temcit pilavı hesabı hep kullandıkları “İşgücü çağırdık, insan geldi” deyiminin bir anlamı var... Halkın arasında duyarlı olan bir kesim, buradaki yabancıların demokratik hakları için önayak oldu. Sonra yabancılardan da bu koroya katılanlar oldu. Yasalar, ilk günlere göre çok farklılaştı. İkamet süresi uzamaya, hatta “süresiz”leşmeye, kalıcılaşmaya başladı. Politika, politikacılar da farklılaştı. Bu duruma bir çekidüzen vermek gerekti. Yabancı kökenli politikacılar kent meclislerinden başlayarak federal meclise dek seçildi. Parti başkanı oldular. “Entegrasyon politikacıları” türemeye başladı.” Bir fotoğraf sanatçısı olarak tanık olduğunuz bu büyük göç size o neler kazandırdı? “Başlangıçta fotoğrafçı olmak diye bir düşüncem yoktu. Bu durum mesleğimi yani tiyatro oyunculuğunu yapacak imkânlar olmadığı an ortaya çıktı. Sonra Türkçe yayımlanan günlük bir gazeteye gidip, “Ben iyi fotoğraf çekerim. İyi de yazarım” diye iddialı bir söylemle başvurunca, iş ciddileşmeye başladı. Halbuki, ikisi de değildim ama gençtim. Bir şeyler yapmam gerektiğine inanıyordum. 1970’lerden itibaren Türkiye’de de fotoğraf çekiyordum ama hiçbir zaman amatörlükten öte götürmeyi düşünmemiştim. Sevdiğim, yaşamımı adadığım mesleğimi yapamamak, bende derin yaralar açtı. Ancak göç eden insanın serüveninde potansiyel düzeyde pek çok yeni yaşam alanları açılıyor. Nesnel kazanımlar elde ediliyor. Ayrıca sanatla uğraşanların nerede, nasıl patlama gösterecekleri öngörülemez. Ve nitekim, fotoğrafı ciddiye alıp bu serüvenime ivme kazandırabilmemde, önceden görmüş olduğum tiyatro eğitiminin büyük faydası olduğunu düşünüyorum.” Göçü çekmeye, belgelemeye nasıl karar verdiniz? “Çocukluğumda Tophane’deki İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun önündeki uzun kuyrukları anımsıyorum. Hâlâ gözlerimin önündedir, bu durum. Diğer bir durum ise Almanya göçmenleri Türkiye’ye izne geldikleri zamanlarda, müthiş varlıklı gibi gözüküyorlardı. Arabalar, güzel elbiseler, radyolar, vs... Bizler Türkiye’de o tarihlerde gerçekten, bu güzelliklerin asgarisine bile ulaşamıyorduk. Dolayısıyla gerçekten varlıklı olduklarını düşünüyorduk. Meğerse durum böyle değilmiş. Buraya gelince en kötü işlerde çalıştıklarını, en düşük ücret aldıklarını, en kötü konutlarda oturduklarını öğrenmem uzun sürmedi. İzne geldikleri ile Almanya’da yaşadıkları arasında önemli bir fark vardı. Bir yanı ile kendilerini aldatıyorlardı. Ben de bunların hepsini fotoğraflamaya karar verdim.” G Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul