22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 MAYIS 2010 / SAYI 1258 3 Dünyaya eğlenmeye geldim D eniz Arcak, 90'lardan bu yana müthiş enerjisiyle hep hayatımızdaydı. Kimi zaman yok oldu, kimi zaman konserleriyle buluştu sevenleriyle. Aslında yok oldu dediğimiz süre içinde bile müzikle ilgili çalışmalarına devam etti. Şimdi yeni maxi single’ı Cesur ile yeniden enerjisini taşıyor. Enerji dedik ama dışardan görmek yetmiyor, tanışıp sohbet etmeniz gerek. Konuşurken eli kolu yetmiyor, koltuğun üzerinde hafif zıplamalarla anlatıyor. Yaydığı enerji sizi de yerinizden oynatmaya başlıyor. Zaten hayali de “hiç uyumadan koşarak her şeyi yapabilmek.” Arcak'a ne zaman yetiyor ne öğrendikleri. “Hayatımın sonuna kadar okumak istiyorum” diyor mesela. Çok sevdiği Şefik Can dedesinin “Cesur ol, yeise (umutsuzluğa) kapılma, başaracaksın koş” sözünden yola çıkarak yazdığı Cesur şarkısının adını verdiği dört şarkılık maxi single’ı konuşmak üzere buluştuk Arcak’la. Bakın neler anlattı. Deniz Arcak, uzun bir aradan sonra çıkardığı single'ı Cesur ile dedesinin verdiği mesajı paylaşıyor: “Cesur ol, umutsuzluğa kapılma”. Cesaret konusunda pek öğüde de ihtiyacı yok. 72 yaşında paraşütle atlayan annesinin genlerini taşıyor. Peki yaş geçtikçe? Büyüdükçe zaman zaman bazı şeylerden korkmaya başladım. Çünkü anlıyorsun ki düştün mü kafan yarılıyor. Şefik Can dedem, ben kapıdan çıkarken “Cesur ol, yeise kapılma, başaracaksın, korkma” derdi. O sözün üzerine yazdım “Cesur ol” diye. Ondan bundan korktuğun zaman hayatı yaşamaktan korkmaya başlıyorsun. Varoluşunun anlamlı olması için korkmadan başına gelecekleri yaşamak zorundasın. İnsansak eğer sonuçlarına katlanmaya hazır olmalıyız zaten. En büyük beceri aşkla yaşamayı becerebilmek. Tüm bunlar cesaret istiyor. İnsan insanın hem ilacı hem de zehiri. Hem zehirliyor, hem şifa oluyor. Cesur olmazsan ve hayatın içine girmezsen hiçbirini yaşayamazsın. HERKES BENİ ANLASIN İSTİYORUZ Geriye bir bakarsak, 90’lı yıllarda müzikal anlamda anlaşılamadığınızı düşünüyor musunuz? Aslında anlaşılamamak bir gençlik sendromu. O zamanlar ben de düşündüm. Belki haklıydım, belki değil. Ama şimdi “Sen anlıyor musun?” diye soruyorum. Herkes beni anlasın istiyoruz. O zamanki albüm 500 bin sattı. Anlaşıldı da. Ki o zaman blues söylüyordum, teknoyla çıktım. Güzel de bir işti. Ama önce sen anlamaya çalışacak, sonra anlaşılmayı bekleyeceksin. Bugün nasıl görüyorsunuz müzik piyasasını? Kendi tarzını ve halini bulabilmek zaman alan bir şey sanırım. İyi ya da kötü, üretim yapabilmek çok önemli. Bence güzel şeyler oluyor çünkü mihenk taşları var. Yeni insanlar, yeni şeyler deniyor, bizim jenerasyon kendini oturtuyor ya da oturtmaya çalışıyor. Kötü şeyler varsa da onlar da güzele hizmet ediyor. İçinizdekileri müzikle dışa vuruyorsunuz. Peki bu başka şekillerde de açığa çıkıyor mu? Sahnede olmaktan mutluyum. Bu sezon bir müzikalimiz vardı. Bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Diğer yandan sunuculuk devam ediyor. Ha bir de af çıktı, 20 yıl önce atılmıştık okuldan, geri döndük. Oksijen tüpü oldu bize okul. Marmara Üniversitesi’nde müzik öğretmenliğine devam ediyorum. Hayata okuyarak devam etmek istiyorum. G zuhala@cumhuriyet.com.tr Altı yıllık aradan sonra bir single ile çıktınız. Neredeydiniz bu arada? Hep bu albümü yapmaya çalıştım. 2004’teki albüm bittikten sonra üç yıl onun çalışmaları, konserleri devam etti. Sonrasında da maxi single için çalışmaya başladım ancak ilk aranjör arkadaşımızla fikir ayrılığına düştük. 9 aylık emeğimiz ve 7 şarkımızı arkamızda bırakıp yeniden çıktık yola. Aslında bu 12 şarkılık bir albüm. Devamı da gelecek yakın zamanda. Albüm için “yüreğimden gelen yansımaları paylaşmak üzere” diyorsunuz. Nasıl bir dışavurum oldu bu albüm sizin için? Bir deniz düşünün, dalgalanır, altı üstüne çıkar, akıntı gelir bulandırır. Sonra bir zaman gelir ki su durulur, netleşir. Suyun durulmasını beklemek lazım ki neyin nerede olduğunu görebilelim. Bu yaptığım iş de benim kendime tuttuğum bir ayna. Neyi nereye oturtabilmişim diye bakıyorum. 42 yaşındayım. Artık bir şeyleri oturtmanın, hayata biraz daha sakin adım atabilmenin zamanı gelse gerek bu yaşta. Başkalarının da kendilerine ayna tutmalarını sağlayabilirsek, insanların gönlüne bir parça huzur serpebilirsek ne mutlu bize. ZUHAL AYTOLUN Müthiş bir umut var albümde. Nasıl bir Deniz Arcak var karşımızda? Çocukluğumdan beri olumlu ve iyimser bir tiptim zaten. Annem çocukken “Hayatın boyunca hep eğlenemezsin” derdi. Bir şey yapmam için eğlenmem gerekiyordu. Benim hayatımın geneli bu. Ben bu dünyaya eğlenmeye geldim. Bu, zevk etmek aslında. Büyüdükçe ve okuduklarımla hayatı zevk etmek denen şeyi iyice anladım. Anladım ki aşkla baktığın zaman, hayatın senin için sürprizlerle dolu olduğunun farkına vardığın zaman başka bir düzenek görüyorsun. Bir daha bu günün bu saatini yaşamayacaksın. Kusura bakmasın kimse, güneş hiç aynı doğmuyor. Hiçbir aldığın nefes bir öncekine benzemiyor. Bugün, bu an özel. Böyle düşündüğünde gerçekten hayat daha eğlenceli. Zaten ben olumsuz olsaydım ruh hastası olurdum. Depresif bir tip olaydım, vay halime. Albümün adı Cesur. Nasıl bir cesaret sizdeki? Yine çocukken halının üzerinde yüzebileceğimi, evin içinde uçabileceğimi düşünürdüm. Mesela Kuşadası'na gittiğimizde bir an arkasını dönmüş ailem, beni yamacın tepesinde denize atlamak üzereyken bulmuşlar. Öyle bir cesaret benimki. Hâlâ uçayım, kaçayım, zıplayayım şeklindeyim. Annem de 72 yaşında paraşütle atlıyor. Kalbinin ön duvarı yok, soruyorlar “Kalbiniz var mı?” diye, “Yok” diyor. 25 yaşındaki çocuklarla paraşüt yapıyor. Sanırım cesaretimi ondan almışım. Bari resimlerle “gülümse”yin SİNEM DÖNMEZ nsanın annesiyle röportaj yapması biraz garip bir his, itiraf etmeliyim. Bir defa sorduğunuz hiçbir soruya ciddiyetle yanıt vermiyor, arada esen gülme krizlerini hiç saymıyorum. Konumuza gelmem gerekirse Mahinur Dönmez yani annem, 11’inci kişisel sergisini yarın Ankara Bude Sanat Galerisi’nde açıyor. Yeni sergisi hakkında Mahinur Dönmez’in söyleyecekleri vardı bu kez de. Öncelikle bu zamana dek sormadığım için üzgünüm ama neden Ankara’da sergi açıyorsun? Evet, daha önce hiç merak etmediğin için teşekkür ederim. Ankara’da sergi açmam biraz kişisel, biraz profesyonel bir seçim. İstanbul’da on sergi açtım bu zamana kadar, biraz başka şehirlerde de sergi açmak, başkalarıyla buluşmak istiyordum zaten; hem sergimi ağabeyime ithaf ettim biliyorsun, ağabeyim ölmeden önce “Günün birinde Ankara’da, Mahinur Dönmez, Ankara’da açacağı on İstanbul’da sergiler birinci kişisel sergisinde koyu ve karmaşık açacaksın, biliyorum” demişti. O aklıma hayatın içine biraz renk katacak. geliyordu, tam o sırada da bir davet aldım, hayır demedim. Dünyayı güzelleştiren bir şey kadın dediğin, Geçen serginden bu yana neler değişti? haliyle resimlerimde de varlar. Çok şey değişmedi aslında. Biliyorsun genel Çok içinde kalan, çok yapmak istediğin bir olarak hayata bakışım, resimlerim o kadar şey var mı resimle ilgili? değişmiyor. Bu kez sergimin ismi “Gülümse”; En çok yapmak istediğim şey Anadolu’yu insanlar o kadar az gülümsüyor ki sergimin gezip çocuklarla kocaman tuvallere resim adını gülümse koyayım dedim. İnsanlar bari yapmak. Belki resim öğretmenliği yapmak isteyip benim resimlerime bakıp biraz gülümsesinler yapamadığım içindir. Çocuklar eğitim sisteminde istiyorum. sanata yeterince yönlendirilse daha da başarılı Öğretmendin ressam oldun, farklı şeyler olurlar hem eğitimlerinde hem de hayatta. Sanat birbirinden. Senin içinde neler değişti? insanı düşünceye sevk eden bir şey. Biz pek Resim yapmak sonsuz bir his, sürekli düşünmeyen bir toplumuz. Ben sanatın yeniden keşfediyorsun dünyayı. Toplumu daha toplumları iyileştirici yönüne inanıyorum. G çıplak gözlerle görüyorsun bir defa, daha bir Tel: (0312) 418 49 79 hassas oluyorsun dünyaya karşı. Aslında çok İ farklı gibiler ama o kadar da değiller, bir defa hassasiyetin aynı dünyaya karşı. Bire bir insanla, toplumla ilişkidesin her iki meslekte de. Tabii sadece çocuklarla ilgilenmek daha masum itiraf etmem lazım. Resimlerinde yıllardır değişmeyen öğeler; çiçekler ve kadınlar. Neden? Resim yapmak bizzat benim nefes alma biçimim. Zaten hayat yeterince koyu ve karmaşık. Biraz renk katmak istiyorum hem kendi hayatıma hem resimleri izleyenlerin hayatına. Kadınlara gelince; kadınlara çok değer veriyorum ben, çok saygı duyuyorum. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle