Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Sakar Şakir 24 OCAK 2010 / SAYI 1244 Selvi Boylum Al Yazmalım’ı restore edildikten sonra Arif Keskiner gelmiş izlemeye. Keskiner filmi izlerken, “Bu filmin başındaki şantiyeymiş, nihayet görebildik ne olduğunu” demiş. Eski Türk filmleri yenileniyor SİNEM DÖNMEZ ilm arşivleri ülkelerin tarihinin, kültürünün ve gelişiminin önemli bir tanığı. Çekildikleri dönemin giyim kuşamından konuşma diline, mimarisinden kültürel yapısına dek her şeyi gelecek kuşaklara aktarıyor filmler. Tabii korunabilirlerse... Oysa Türkiye’de bugüne dek filmler gösterimden kalktığı andan itibaren basit birer makaraya dönüşmüş ve yıllarca tozlu raflarda, nemli odalarda bekletilmiş. Televizyonda denk geldiğinizde izlediğiniz eski filmlerin görüntüsünü hatırlayın; nasıl da çizik çizik, renkleri solmuş hepsinin. İşte Vipsaş Film Stüdyoları bu duruma bir son veriyor, gerek maddi gerekse sanatsal anlamda gerçek değerlerine tekrar kavuşabilmesi ve bunu sonsuza kadar ko Şark Bülbülü F ruyabilmeleri için Türk filmlerine restorasyon yapıyor. Restorasyon ekibi, filmlerdeki montaj hataları, bant izleri, kaymış kadrajlar, çizikler, sansür nedeniyle kesilmiş sahneler, senkron kaymaları, lekeler, renk solması, dalgalanmalar ve yama, kırık, yırtıklar gibi sorunları düzeltiyor. Bir yandan da HD formatına çeviriyor. Vipsaş’tan restorasyon yapan ekibin başındaki Murat Özer’le konuştuk. Dünyada film restorasyon çalışmalarını izliyormuş Vipsaş ekibi. Türkiye’de de ihtiyaç olduğunun farkında olmalarına karşın, talep olmayınca teknolojinin de olmasının bir anlamı yok tabii ki... Tam bu sırada Gülşah Film’le aralarında bu konu konuşulmaya başlanmış. Gülşah Film, ellerindeki eski filmleri restore ettirmek istiyor ancak yurtdışına göndermek istemiyormuş. Karşılıklı görüşmelerden sonra çalışmalar başlamış bir yıl önce. Şimdiye dek de 30’un üstünde filmin restorasyonu yapılmış. Filmlerin en eskisi 70’lerin başından. Yıllardır Türk filmlerini kalitesiz görüntülerle izlediğimizi söylüyor Özer. “Bir ay oynamış, kaldırılıp bir kenara atılmış. 1520 yıl sürünmüş bu makaralar. Özel kanallarla gündeme gelmişler, videolaşmışlar ama o süreçte de çok yıpranmışlar. Biz ilerisini düşünmemiş ve kıymetini bilmemişiz” diyor. Restorasyonun amacının sadece daha parlak ve daha net görüntüler elde etmek olmadığını da ekliyor Özer. “Önemli olan bu filmlerin yaşlanmasını durdurmak.” Şu an restorasyonu bitmiş filmlerin sinemada izlenecek hale getirilebileceğini vurguluyor. Bu filmlerin gelecek nesillere aktarılması için gerekenleri yaptıklarını söylüyor Özer ve yayın standardının değişmek üzere olduğunu anlatıyor. Şu anki standart yayının tüm dünyada eski teknoloji haline geldiğini söyleyen Özer, “Amerika’da HD’ye geçildi. Televizyon satışları da buna göre artık. Türkiye’de de en fazla 2 yılı kaldı. Bu geçiş yüzünden hepsi HD’ye dönüştürülmek zorunda, biz de o dönüşüm sürecine katkıda bulunacağız. Hem yüksek çözünürlüğe çeviriyoruz hem dijitale aktarılıyorlar, bunu yaparken de restore ediyoruz. Yüzde 90 oranda düzeltip tekrar filme bastırılacak hale getiriyoruz” diyor. Film negatiflerinin tek sorununun yıpranmak olmadığı da malum. Çoğu kayıp... Negatif kopyalardan yangında gidenler, depolarda çürüyenler olduğunu anlatıyor Özer, “6 bin kadar film var sektörde, yarısından çoğunun negatifi yok. Bundan 200 yıl sonra net bir görüntüyle bu filmleri hâlâ sunabilmek var, bir de kaybolmaları var...” Vipsaş, Arzu Film için Çöpçüler Kralı’nı restore edecek. Arzu Film’den aldığımız bilgiye göre, çıkacak sonuca göre anlaşmaya varacaklar. G Restorasyon şart ülşah Film’den görüştüğümüz Engin Karabağ ise kendilerinin dünyadaki gelişmeleri izlediklerini, bir deneme yaptıklarını, sonucu görünce de hemen anlaştıklarını anlatıyor. Avrupa televizyonlarının çok büyük bir pazar olduğunu vurgulayan Karabağ, “kalite olarak aynı seviyeye gelirsek, altyapımızı sağlamlaştırırsak orada yer bulabiliriz” diyor. Karabağ, restorasyon çalışmalarını herkesin yapması gerektiğinin altını çiziyor. Dünyada teknolojinin değiştiğini, eğer filmler yenilenmezse kaybolacaklarını söylüyor: “Sinemalarda izlenebilecek kalitedeler. Filmlerin yenilenmiş halleri televizyon kanallarında daha çok gösterilse, diğer tüm prodüksiyon şirketleri talepten dolayı yaptırmak zorunda kalacak. Yarın hiç değeri kalmayacak yenilenmezlerse.” Karabağ, eski Türk filmleriyle dizilerin karşılaştırılamayacağını söylüyor. “Ne dizilerde, ne de filmlerde eski sinemalardaki duygu ve dramatik yapı yok. Gençler de izlemeli bu filmleri. Şu an Bahreyn, Polonya, Makedonya Türk dizilerini yayınlıyor. Şimdi eski filmler aynı kalitede olsa onları da yayımlayacaklar. Biz de tüm filmlerin restorasyonu bitince anlaşacağız. Bizimkiler atmışlar bir kenara filmleri, değerlerini bilmiyorlar” diyor. G G AYLİN KOTİL Veda sulen ne kadar olmuş dedim, döndüm baktım, bu mayısta altı yıl doluyormuş. Bu yıl öğrenme ve bırakma yılım. Öğrenirken biraz acır ya, o da var haliyle. Öğrenmem gereken en önemli unsur ise, bırakmak... O kadar zekâmla kontrol altına almaya çalışıyorum ki her şeyi... Dolayısı ile bu kontrol hayatımın her yerinde ve anında karşıma çıkıyor. Çünkü ben kontrol etmeye çalıştıkça artarak ve büyüyerek karşıma çıkması kaçınılmaz oluyor. 2010’da bırakacağım. Bu hayatımın her alanında olacak. Bunu deneyimleyeceğim. Deneyimlemem gerekiyor. 2008’de bırakmaya başladım. İlk yüzleşmem zor olmuştu. Aslında hâlâ zor oluyor. 2004 Mayıs ayından beri Cumhuriyet’te hafta sonları yazıyorum. 6 yıl olmuş... Anlamadım nasıl geçti... Ancak her gelen okuyucu maili ile beslendim ve büyüdüm. Ne kadar çok olduğumuzu gördükçe mutlu oldum. Yazılarınızda sanki beni anlatıyorsunuz cümlelerini çok okudum. Hepimiz aslında benzer yollardan geçiyoruz. Hepimiz birbirimizi anlatıyoruz ve anlıyoruz. En azından Cumhuriyet okurları için durum böyle. Bu yazımla da size veda etmek istiyorum. Bırakmam gerektiğini hissettiklerimden biri de bu çünkü. İçim buruk, ancak nedense gene aynı içim bunu yapmam gerektiğini söylüyor. Hayatımın en büyük artılarından biridir benim için Cumhuriyet Pazar’da yazmış olmak. Rahmetli babaannemin elinden düşürmediği gazetede yazı yazmış olmak... Beni okuduğunuz ve üşenmeden yorumlarınızı gönderdiğiniz için çok teşekkür ederim... Cumhuriyet okurları hep çok özeldi benim için ve hep de öyle kalacak... G U aylin@kotil.web.tr C M Y B C MY B