Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 YEMEK 27 EYLUL 2009 / SAYI 1227 MURAT SAYIN Pişmanlık yasası AYLİN ÖNEY TAN H er şey internette yapılan bir sohbetle başladı. İnternet iletişim için kuşkusuz muhteşem bir araç ancak insan bazen sonradan başına gelecekleri düşünmeden pişman olacağı sözleri yazabiliyor. İşte benim de başıma gelen aynen buydu. Aylar önce Lübnan asıllı yemek yazarı arkadaşım Anissa Helou ile internette sohbet ederken bir Türk yemeği düzenleyeceğini öğrendim. Söz konusu yemek İngiltere’de “Oxford Symposium on Food & Cookery” olarak anılan Oxford Yemek Sempozyumu’nda yapılacaktı. Oxford Üniversitesi’nin St. Catherine okulunda düzenlenen sempozyum dünyanın kalburüstü yemek yazarları ve araştırmacılarının bir araya geldiği çok önemli bir buluşma. Son yıllarda benim de katılmayı bir tutku haline getirdiğim bu buluşmada birbirinden ilginç konuşmalar yapılıyor, fikirler paylaşılıyor. Her sene başka bir temanın ele alındığı toplantıda bu yılın konusu “Yemek ve Dil” olarak seçilmişti. Anissa hazırlayacağı yemek için ilginç adları olan yemekler seçmeye çalışıyordu. Aklıma nereden geldiyse havuç dilimi baklavayı önerdim. Hatta sonuçlarını idrak etmeden baklavacı eş dosttan yardım alabileceğimi düşünerek “gerekirse taşırız ablacığım, yeter ki sen iste” ciddiyetsizliğinde bir şeyler de karaladım. Ve sonra yaz telaşı içinde unuttum gitti. Oxford için bavul toplamaya başladığım günlerde Anissa’dan bir mesaj geldi. Yemeğin 220 kişilik olacağını söylüyordu. Kendimi nasıl bir felakete hazırlamam gerektiğini ancak o an idrak ettim. Ufak bir matematik hesapla 220 dilim havuç dilimi baklava taşıyamayacağımı anlamam uzun sürmedi. Neyse ki mönü henüz basılmamıştı ve tatlıyı değiştirme şansı vardı. Yükte hafif, anlamda ağır bir Türk tatlısı düşünmem gerekiyordu. Aklıma ilk gelenler ramazanın gülü güllaç ve pişmanlığımı temsilen pişmaniye oldu. Hem hafif, hem anlamlı, hem de yabancıların pek tanımadığı değişik lezzetler. Saffet Abdullah’ı arayıp torunlardan Erdal Arseven’den yardım isteyince derhal büyük bir içtenlikle imdadıma yetişti. Erdal Bey bana 220 kişiye yeteceklerini düşündükleri miktarda güllaç yaprağını paketleyip göndereceklerini söyleyince kurtarıcısı olarak hemen yetişti. Üstelik yeni yapılmış bir koli cevizli sucuk ilavesiyle. Güllacın olmazsa olmaz gülsuyu ise en hasından Isparta’dan Nuri Erçetin’den geldi. Artık tek eksik pişmanlık halimi simgeleyen pişmaniye idi. Son gece markette rafta kalan son 27 paket pişmaniyeyi yüklendiğimde kocamın bana nefret ve acımayla karışık bir bakış fırlattığını hissettim. Artık ok yaydan çıkmıştı. Bir bavul sadece pişmaniye doluydu. Londra’ya vardığımda toplam 45 kilo yüküm vardı ve güllaç paketini nasıl gümrükten rahatladım. Ancak kutu gelince ikinci bir pişmanlık dalgası yaşamadım değil. Artık elimde yiyecek konularında pek hassas olan İngiliz gümrüğünden nasıl geçireceğimi kara kara düşündüğüm koskocaman devasa büyüklükte bir güllaç kolisi vardı. Elbette bu kadar işe kalkınca her şeyin dört dörtlük olması gerekiyordu. Güllacın sedefsi duru beyazlığını vurgulamak için en yeşil, en zümrütümsü, en mükemmel Antep fıstığı bulunmalıydı. Neyse ki Antep’ten Filiz Hösükoğlu zor zamanların şaşmaz geçireceğim hâlâ bir muammaydı. Sonunda dev güllaç kolisini gururla bavulların üzerine yerleştirdim, başım dik ve sert adımlarla yürüyerek gümrükten geçip gittim. Allahtan havaalanında zor zamanların fedakâr arkadaşlarından biri beni bekliyordu. Tam 20 yıldır Londra’da Türk mutfağını en iyi şekilde temsil eden ve sonradan açılan her Türk lokantasının ilham kaynağı olan İznik Restoran’ın sahibi Adem Öner, onca yükle metrolarda sefil olmama dayanamamış ve koşup gelmişti. Elbette pişmanlık hikâyesi bu kadarla kalmıyor. İngiltere’nin en ünlü şeflerinden Fergus Henderson’un hazırladığı mükemmel akşam yemeğinden sonra keyifle şiir okumasına katılacak yerde kendimi mutfakta buldum. 220 kişiye güllaç hazırlamak ne demekmiş o dakika anladım. Neyse ki gönüllü ve meraklı arkadaşlar vardı. İngiltere’nin önde gelen dondurma ve şekerleme uzmanı Robin Weir yerleri süpürmeye varacak kadar yardımcıydı. BBC web sitesi yemek sayfalarını düzenleyen ve yakında Delicious dergisinin editörü olacak Susan Low yarım saat içinde güllaç ustası kesilmişti. Brezilyalı gazeteci Marcia Zoladz bir sonraki gün hazırlayacağı Brezilya yemeğini boş vermiş, mutfakta organizasyonu eline almıştı. Şahane dörtlü olarak mutfaktan çıktığımızda vakit gece yarısını çoktan geçmişti. Türkiye’den benden başka tek katılımcı olan Mary Işın da bir başka sürpriz hazırlamıştı. Mizah yüklü konuşmasında helva sohbetlerini anlatırken pişmaniye ve saray helvasının nasıl yapıldığını gösterdi. Yanında tadımlık kutularca saray helvası getirmeyi de unutmamıştı. Böylece sempozyum katılımcıları yapımından tadımına güllaç ve pişmaniyeyi tanımış oldular. Yemekten sonra güllaçlar silinip süpürülmüş, cevizli sucuk ve pişmaniyelerin son kalanlarını torbalara doldurup götürmek için çekişmeler yaşanıyordu. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan ünlü İngiliz tarihçi Simon Schama güllaç ve pişmaniyeye övgüler düzünce hemen mutfaktan bir paket pişmaniye kaçırdım. Schama mutluluk içinde pişmaniyesini koltuğunun altına sıkıştırınca geriye ne pişmanlık kaldı ne bir şey. G aylinoneytan@yahoo.com muratsayin2005@gmail.com BİRİLERİ / RİFAT MUTLU (rifatmutlu@gmail.com) DEKORASYON Eviniz için kumaş seçerken ŞİRİN GÜVEN D öşemelik ve perdelik kumaş seçimi bir ev için en kritik tercihlerden. Acaba koltukların kumaşını değiştirirken ya da perdelik kumaş seçerken nelere dikkat etmek gerekir? Kriterler çok... Renk, desen, kalite, uyum, leke tutmama, kırışmama, fiyat, kolay temizlenebilir olma, modaya uygunluk ve uzun ömürlülük... Dikkat edilmesi gereken konu çok olunca en iyisi işi bir bilene soralım dedik ve 2005’ten beri kumaş, duvar kâğıdı ve tekstil ev aksesuvarları satan Tefrish mağazasının sahibi Elif Özver’le konuştuk... Mesela Signature Prints markası, Florance Brodhurst’un 30’lu yılların ihtişamını yansıtan desenlerini kumaş ve duvar kâğıdında tekrar kullanmış. Renkler ve dokular nasıl olacak peki? İspanyol marka “Gaston y Daniela”, yüzyılı aşkın süredir yükselen beğenileri takip ederek üretim yapıyor. Onun koleksiyonunda döşemelik kumaşlarda doğala dönüş devam ediyor. Yünler ve ketenler beraber kullanılmış. Renkler ağırlık olarak toprak tonları. Birkaç koleksiyonda Hindistan, Afrika ve Özbek dokumalarından ilham alarak hazırlanmış etnik desenler hâkim. Kumaşlarda genel olarak koton ve keten kullanılmış. Yeni sezon döşemelik ve perdelik kumaşlarda neler hâkim olacak? Dekorasyonda şatafatın ve süslemenin yerini doğallık ve sadelik alıyor. Artık yakalamak istediğimiz zengin görüntüyü süslemelerle değil, kaliteli malzemeler kullanarak elde ediyoruz. Ekonomik krizden sonra Vintage ürünleri kullanmak tüm dünyada trend haline geldi. Yani eski mobilyaları yenileyip tekrar kullanabiliriz. Kumaşlar ve duvar kâğıtlarında da bu etkiyi yaratan dizaynlar kullanabiliriz. Elif Özver. Döşemelik kumaş alırken nelere dikkat etmek gerekir? Desen ve doku uyumu kadar dayanıklılığa ve kumaş cinsinin özelliklerine de bakmak gerekir. Çünkü doğal, sentetik ve suni kumaşların farklı avantajları var. Ama kesinlikle seçeceğiniz kumaşın ışığa karşı dayanıklı olması, çabuk solmaması ve kolay temizlenmesi gerekir. Ayrıca mobilyanın tarzına uyacak kumaş seçmeye de özen gösterilmeli. Döşemelik kumaşların bakımıyla ilgili önerileriniz var mı? Leke olan yeri ıslak bezle saf sabun kullanarak silip durulamak gerekir. Kumaşların elektrik süpürgesiyle sık sık tozu alınmalı. Koltuklarınızı direkt güneş ışığına maruz bırakmamaya çalışın, çünkü yüksek ısı kumaşlar için zararlıdır. Şunu da hatırlatmak gerekir, doğru bakımla döşemelik kumaşın ömrü uzar. Ya perde seçimi? Ev kurarken üzerine en çok düşünülen noktalardan biri de perdelerdir, malum. Perde seçimi ve bakımı konusunda da bilgi verebilir misiniz? siringuven@gmail.com C M Y B C MY B Sadece perdeleri değiştirerek bir evi yepyeni bir görünüme kavuşturabilirsiniz. Binlerce perdelik kumaş ve tül arasından farklı renk ve desende pek çok seçeneğiniz var aslında. Perdede fiyatlar kumaşın cinsine göre değişiyor. Mesela ütü istemeyen polyester kumaşlar, ipek ve kotonlara göre çok daha ucuz. Salonda çok şık duran ipek ve keten çabuk buruştuğu için kullanım açısından zorluklara neden olabiliyor. O nedenle tüllerde genellikle kırışmayan polyesterli karışımlar tercih ediliyor. Son yıllarda metal armalar ve püskül gibi aksesuvarlar da çok talep görmeye başladı. Bir de perde alırken pencere ve duvar ölçüsünü asla kendiniz almayın. Perdeyi neresi yapacaksa, ölçüyü de onların alması en doğrusu olur. Perde seçerken önce modeli tespit edin, sonra o modele uygun kumaşlara bakın. Doğramaların ve evin şekli model seçerken bağlayıcı olabiliyor. G