Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 19 TEMMUZ 2009 / SAYI 1217 Hepimiz James Bond’uz ALİ DENİZ USLU 1. Sayfanın devamı Çünkü çalışma arkadaşlarının masalarına ses kayıt cihazı tesisatı kuran, kalem kameralarla her türlü tuhaflığı yapan insanlar çok. Hatta yakın zamanda bir başka arkadaşım şık bir dolma kalemle yanıma gelip; “Hem kamera, hem ses kayıt cihazı, hem de fotoğraf makinesi bu” dediğinde “Öyleyse onunla yazmayacaksın” gibi manasız bir cevap verdiğimde bana bakışını unutamıyorum. Hukukçu yazar Enis Coşkun: Mahremiyet erozyonu “Küresel Gözaltı / Elektronik Gizli Dinleme ve Görüntüleme” kitabının yazarı, hukukçu Enis Coşkun da, casus ürünlerin satımını yasaklayan, kontrol eden bir düzenlemenin hukukumuzda olmadığını söylüyor. Ama kullanımın Ceza Kanunun’da özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar başlığı altında cezalandırılan eylemler olarak sayıldığını anlatıyor. Yasa, kişisel verilerin ele geçirilmesi ve başkalarına verilmesi eylemlerini de suç sayıyor. Elbette çok hızlı gelişen teknolojinin karşısında bu düzenlemeler yeterli değil. Coşkun, teknolojinin yeni oyuncaklarının köşeye sıkıştırdığı insanın artık “yalnız kalma hakkını” kullanmak zorunda olduğunu düşünüyor. Yasalara uygun hareket etmenin mahremiyet hakkından yararlanma imkânını sağladığı anlayışına katılmıyor. Çünkü bu bir yanılgı. Yani yeni yasalara, sözleşmelere rağmen mahremiyet erozyona uğramaya devam ediyor. Casus ürünler; kalem kameralar, her şekilde üretilen ses kayıt cihazları rahatlıkla temin edilebiliyor. Bunların kullanımının kontrolü ve satışı açısından hukuki sınırları neler? En yakın elektronik mağazasından ya da ortalama bir işportacıdan en fazla 100 TL ödeyerek gizli kameralı ya da mikrofonlu bir dolma kalem satın alabilirsiniz. Bunların satımını yasaklayan bir düzenleme hukukumuzda yok. Ancak kullanımı ceza kanunumuzda özel hayata ve hayatın gizli alanına Mahremiyet merakının yaşı da cinsiyeti de yok. Zaten güvensizlik yanına teknolojinin de imkânlarını alarak şüpheyi besliyor, harekete geçmeleri için insanları tahrik ediyor. Böyle olunca da adaleti herkes kendi arıyor ama farkında olmadıkları katilin de maktulün de aslında kendileri oldukları... Özel bir günde sevdiğiniz bir insanın size getirdiği çiçeğin bile casus olanı var? Böyle nasıl yaşarız? Örnekleri anlatanlar bunu yaşayanlar. Ama güvensizlikleri korkularını öyle bir bilemiş ki değil kendilerini göstermek, isimlerinin baş harflerini bile görmek istemiyorlar. Bu haber için de birkaç teknoloji mağazası ve Tahtakale’ye de yolumuz düştü. Esnafa “Alanlar kim sorusunu sorduk?” Cevap; “Gençler değil” di. Belki onların cep telefonları bu işi yeterince iyi yapıyor olabilir. Ama James Bond’culuk oynayanlar biraz daha olgun. Satıcıların dediğine göre de kadın erkek fark etmiyor. Ne de olsa merakın yaşı da cinsiyeti de yok. Üretim tasarımı ise sınırsız. Çok geniş bir ürün yelpazesi hizmetimizde. Fiyatlar da çok uygun, her cüzdana göre, her türden ürün bulmak mümkün. soruyor? Karakaya anlatıyor; “Sorulara dürüst cevap vermiyorlar ama anlıyorsunuz. Bir de bu aletleri herkese satmıyoruz. Elbette kimlik sorma hakkımız yok. Yine de az biraz insan sarrafı olduk. Yani kıskançlıktan gözü dönecek, silaha sarılacak, cinnet getirecek birini ayırt edebiliyorum” diyor, “Zaten bize de yoldan geçen biri gelmez. Neyin, niçin yaptığının farkında olan gelir.” Ürünlerin fiyatları yüksek, ama merak hepsinin üstünden geliyor. Ayrıca Karakaya’ya götürdüğünüz herhangi bir cihazın içine casus ürün yerleştirebiliyor. Çünkü bu da “arz talep meselesi.” Ama o bu ürünlerin ciddi güvenlik sorunlarını çözdüğü görüşünde. Ne de olsa sonuçta bu cihazların kullanımı bir “niyet” işi. Karakaya, araçlarına güvenlik adına bu tür ürünleri yerleştiren polis, savcı ve riskli meslek gruplarının da kendilerine geldiğini söylemeden geçemiyor. G KESİNTİSİZ DİNLEME Örnekler o kadar çok ki; arabasının bakımını yaptırırken eşinin yerleştirttiği “böcek” denen dinleme cihazlarını bulanlar mı istersiniz, sevgilisinin aldığı duvar saatini tamire götürenen birinin, saatin içinden uydu vericili ses kayıt cihazı çıktığındaki şaşkınlığını mı? Şaşırmak az kalsa da casus ürünler satan, pazarlayan şirketlerin sloganlarındaki “dinlendiklerinden şüphelenmeyecekler, kesintisiz dinleme, net görüntü, yüksek çözünürlük, bilmek hakkınız” türünden söylemleri işin ne kadar vahim boyutlara ulaştığının kanıtı. Ebeveynlerin çocuklarını kontrol etmek için odalarını dinlemesi, çocukların da ebeveynlerinin boşluklarını yakalamak için karşılık vermesi daha da korkunç. Özel detektif Onur Özgür Karakaya’ya göre dinlemenin ve izlemenin sınırı yok. Ona gelenler ise genelde “aldatılma” şüphesi duyanlar... ARZ TALEP MESELESİ Özel Detektif Onur Özgür Karakaya da bu casus aletlerin teminini sağlıyor. Yaptığı yasal, tamamen müşterisiyle kendi arasında. Ona göre bu iş iki ucu keskin bıçak ama yapılması gerekiyor. Zaten mahremiyeti delmek için dinlenmenin ve izlenmenin sınırı da yok. Genelde ona başvuranlar aldatma şüphesi ile geliyor. Yaş ortalamaları 40, kadınlar ağırlıkta. Gençlerin ilgisi ise daha az. Peki gelenlere ne CASUS CİHAZ MENÜSÜ Kısa süreli bir internet araştırmasıyla geniş ürün yelpazesine ulaşmak mümkün. İşte bizim seçtiklemiz. Araç içi dinleme sistemleri otomobilin içinde kolaylıkla yerleştirilebiliyor. Sistem cep telefonu mantığı ile çalıştığı için, istediğiniz zaman aracı arayıp içini dinleyebiliyorsunuz. Yani canlı yayına bağlanıyorsunuz. Hem pili de bitmiyor zira enerjisi aküden alacak bir şekilde monte edilebiliyor. Yaklaşık fiyatı 1000 TL. Dijital resim çerçeveleri de içlerindeki sim kartlar sayesinde her an onlara ulaşıp dinleme yapmanızı sağlıyor. Kameralı pek çok ürün için de bu durum söz konusu. Elbette istenen zamana Yalnızca kameralı ve bağlantısı olmayan her türlü ürün diğerlerine göre elbette daha ucuz. Kalem, çakmak gibi ürünlerin taban fiyatı 75 TL. Bu ürünlerin çeşidi hayal gücünüzle sınırlı. Hafızaları, pil ömürleri ve görüntü çözünürlükleri de öyle... Kamera gözlükler biraz pahalı. Fiyatları 2000 TL’den başlıyor. Baktığınız her şeyi kayda alabiliyor. Teknik özellikleri de bütçeniz ve merakınızla orantılı. Casus kravatlar 200 TL civarında. Genelde ses kayıtı için tasarlanmışlar. USP ile şarj olanları da var pilli olanları da. Elbette oyuncaklar da unutulmamış. Oyuncak ayılar, maskotlar bu iş için birebir. Yani böyle bir hediye aldığınızda kontrol ederseniz fena olmaz. Bu ürünler hazır satıldığı gibi, istediğiniz ürüne dinleme cihazı da yerleştirebiliyorsunuz. Düğme kameralar işin en fantastik ürünü. Rengini seçebiliyorsunuz. 30 metreye kadar sesleri rahat alıyor. İki güne kadar bekleme süresi var ve beş saate kadar kayıt yapabiliyor. USP üzerinden şarj oluyor. Genelde 300 TL’den başlıyor. kurulan ve görüntüyü, sesi hafızaya alan cihazlar da çok. Aynı mantıkla çalışan bu cihazların da bekleme süreleri uzun. Siz yalnızca ona ulaştığınızda dinlemeye geçiyor ve 24 saate kadar bunu aralıksız yapabiliyor. Fiyatları 500 TL’den başlıyor. karşı suçlar başlığı altında cezalandırılan eylemler olarak sayılıyor. Bu düzenlemeye göre, gerek kişiler arasındaki telefon konuşmalarının kaydı gerekse ortam dinleme dediğimiz kişiler arasındaki özel konuşmaların kaydı ve hele de bunların ifşa edilmeleri suç. Yasa kişisel verilerin ele geçirilmesi ve başkalarına verilmesi eylemlerini de suç sayarak cezalandırıyor. Bu özellikle internet ve bilgisayarların yaşamımızı sarıp sarmalaması gerçeği karşısında yeterli olmasa da önem taşıyan bir düzenleme. Bu casus aletlerle toplanan kanıtların hukuki açıdan bir davada delil olarak kullanılması söz konusu mu, yani bir mobbing ya da taciz olayında bunlar kanıt olarak gösterilebilir mi? Bu ciddi bir sorunsal. Ben de bunun üzerine kitaplar ve makaleler yazıyorum. Başlangıçta usul hukukumuzdaki vicdani delil sistemimiz temelinde gizli dinleme ve görüntülemeler kural olarak kanıt sayılıyordu. Dinleme ve görüntülemelerin hukuku bulunmamaktaydı. Aradan geçen 40 yılın ardından, bugün varılan noktada kural olarak artık hukuka aykırı olarak elde edilen ses ve görüntüler kanıt sayılmıyor. “Hukuka aykırılık” ne demek? Bu öncelikle dinleme ve görüntülemenin usulüne uygun bir yargıç kararına dayanılarak yapılması anlamına geliyor. Yargıç kararı hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu kilit niteliğinde bir düzenleme getirmekte ve “Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda” böyle bir karar verilebileceğini söylüyor. Günümüz uygulamasında bu ilke koşulun ihlali örneklerine ne yazık ki sıkca tanık oluyoruz. Hukukumuz açısından bu üzüntü ve endişe verici bir durum. Uluslararası sözleşme ve mahkeme kararlarına, anayasa ve yasalarımıza aykırı olduğu gibi Anayasa Mahkememiz, Yargıtay ve Danıştayımızın Juriprudence = yargı dağarcığına da aykırı bir hukuksuzluğu yaşamakta olduğumuzun göstergesi. Dünyadaki son uygulamalar ve teknolojinin köşeye sıkıştırdığı mahremiyet de kendi hukukunu yaratmanın peşinde artık... Ben buna “Yalnız kalma hakkı” diyorum. Bu cümle birçoğumuz için çok muallak ve çok önemli bir kavramın özü. Zaten mahremiyetin sınırlarını çizmek her zaman için sorunludur. Halen, açıkça belirlenen bir mahremiyet hakkı ulusal anayasalar ve uluslararası insan hakları sözleşmeleriyle tanımlanmış durumda. Birçok insan yasalara uygun hareket etmeleri şartıyla mahremiyet hakkından yararlanma imkânına sahip olduklarını kabul ediyor. Ama bu konuda yanılıyorlar. Birçok yasaya, sözleşmeye ve anayasa hükmüne rağmen mahremiyet onyıllardan beri erozyona uğruyor. Bugünden, insanların tüm verilerinin toplandığı elektronik, akıllı, kimlik kartları uygulamasına belli ölçülerde de olsa geçilmiş bulunuyor. “Biometrik” alanındaki gelişmeler, insanları seslerinden, gözlerinden, parmak izlerinden ve anatomilerinin ölçülebilir diğer kısımlarından tanımlayabilen ucuz ve hata yapmayan sistemlerin ortaya konmasına olanak sağlıyor. Gelecek yıllarda bilgi çağının yeni ve sürekli dünyasında “yalnız kalma hakkının” daha önce hiçbir zaman olmadığı kadar kuşatma altına gireceği kesin. Bilgi iktidar demektir; dolayısıyla hükümetlerin, şirketler kadar veri işleme süreçleriyle ilgilenmesi, hiç de şaşırtıcı değil. Bunu tamamen yasal olan birçok nedene dayanarak yaparlar; sigortadan para talep edenleri izlemek, daha iyi sağlık hizmeti vermek, suça karşı savaşmak... Ama bu kaçınılmaz olarak, hükümet tarafından daha fazla izlenmek anlamına geliyor. Yine de bu gelişim insanoğlunu karamsarlığa yöneltmemeli. Çünkü o, kendi ürünü teknolojik gelişmeyi sürdürürken insanı insan yapan temel hak ve özgürlüklerini de bilinçle savunarak onun kendisini köleleştirme aracı olarak kullanmasına izin vermeyecektir. G C M Y B C MY B