Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 TEMMUZ 2009 / SAYI 1217 3 Tüm dünyada kız çocuklarının vazgeçilmez oyuncağı Barbie ve benzeri bebekler hâlâ tartışılıyor. Çocuklarda yarattığı yanlış kadın algısı, erken yaşta kapitalist çarkın içine sokması gibi sosyal ve psikolojik eleştirilere Türkiye’den de bir fetva katıldı; “Erkekleri tahrik ediyor.” “İslamofaşist” bir anlayışı yansıtan bu söylem bir yana 50 yıldır hakkındaki davalara rağmen popülaritesini koruyan Barbie’nin üzerinde yürüdüğü ince çizgiyi psikoterapist pedagog Şükrü Alkan’la konuştuk... SİNEM DÖNMEZ Seks ve tüketim imgesi mi? Masum bir oyuncak mı? PAZARIN PENCERESİNDEN Karanlıkta dil çıkarmak... SELÇUK EREZ S Barbie tartışmaları Barbie ile ilgili en çok tartışılan konulardan biri, genç kızların aklında gerçekçi olmayan bir vücut imajı ve anoreksi riski yaratması. Helsinki Üniversitesi Hastanesi’nde yapılan bir araştırmaya göre standart bir Barbie bebeğinin vücut ölçüleri, insan ölçüleri olarak değerlendirildiğinde, Barbie’nin normal bir kadının sahip olması gereken yüzde 1722’lik yağ oranı aralığının altında olduğu saptandı. 1965’te piyasaya sürülen Slumber Party Barbie isimli ürünün yanında “Nasıl Kilo Verilir” adlı bir kitap veriliyordu. Ve kitaptaki tavsiye şuydu: “yemek yemeyin.” Bebeğin yanında bir de tartı vardı. Tartının üzerindeki sayı da, yine o boydaki normal bir kadının olması gereken kilonun çok altındaydı. 1997’de Barbie’nin vücut şekli yeniden tasarlandı. Moda tasarımlarına daha uygun olacağı düşünüldüğü için, Barbie’nin beli biraz kalınlaştırıldı. Barbie’nin 50. yıldönünümde BBC’nin yaptığı bir araştırmaya göre, Barbie’nin ölçülerine sahip bir kadının ölçüleri şöyle olmalıydı: 60,7 göğüs, 50.8 cm bel, 73.7 cm kalça. 1992’de piyasaya sürülen Teen Talk Barbie isimli ürünün söyleyebildiği cümlelerden bazıları şunlardı: “Hiçbir zaman yeterli kıyafetimiz olmayacak”, “Alışverişi çok seviyorum!”, “Pizza partisi yapmak ister misin?” ve “Matematik çok zor!”... Ürünün çok tepki toplaması üzerine 1992 yılının ekim ayında “Matematik çok zor” cümlesi çıkarıldı. Barbie bu yıl 12 Şubat’ta Dallas Cowboy Cheerleader Barbie TOADY (Çocuklar İçin Zalim ve Yıkıcı Oyuncak) ödülüne layık görüldü. Gerekçe olarak da Barbie’nin kız çocuklarının nasıl görünmesi gerektiği hakkında zararlı beklentiler yaratması gösterildi. Mart ayında ise Batı Virginia delegelerinden Jeff Eldridge, Barbie ve ona benzeyen bebeklerin satışının yasadışı olduğunu, kız çocuklarını fiziksel güzelliğin önemine inandırdığı ve etkilediği, onların zihinsel ve duygusal gelişimlerine zarar verdiği gerekçesiyle bir kanun tasarısı sundu. Sunduğu tasarının geçerli olmayacağını bildiğini ancak konuşmaların güzellikten önce beyinler hakkında olmasını istediğini belirtti. G ünyanın en çok tanınan oyuncaklarından biri Barbie. Aksesuarları, giysileri, kocaman gardrobları, evleri, hatta günlük hayata uyarlanan çantaları, mataraları, basklılı tişörtleriyle tüm kız çocuklarını ve dolayısıyla ailelerini ardından sürüklüyor 50 yıldır. Haliyle 50 yıldır da büyük tartışmalara konu oluyor. Bugüne dek pek çok ülkede ırkçılık, tüketim kültürü, ahlaka uygunsuzluk gibi geniş bir yelpazede tartışılan Barbie için en tuhaf eleştiri ise geçen hafta Türkiye’de yapıldı. Nakşibendi tarikatı İsmailağa kolunun önemli isimlerinden “Cüppeli Ahmet Hoca” lakaplı Ahmet Ünlü, “Öyle bebekler yapıyorlar ki, saçlarını tarıyorlar, uzun bacaklı falan, bunlara izin yok. Normal insanı tahrik edecek gibi. Tıpatıp bebekler, üstelik çıplak gibi” dedi. Daha doğrusu “fetva” verdi. Ölçüsüz, absürt ve hatta “İslamofaşist” bir yaklaşım olsa da bu yorumun belli çevreleri etkileyeceği malum. İşin bir diğer yönü ise Barbie’nin gerçekte çok da “masum” olmadığı ama bu Ahmet Ünlü’nün sözünü ettiği bir masumiyet şekli değil. Daha çok Barbie’nin çocukların zihinsel ve duygusal gelişimine yaptığı kötü etki. Küçük kız çocuklarının kafasında yanlış kadın imgesi yaratması, sürekli alışveriş yapması nedeniyle bu zamana dek Barbie hakkında sayısız eleştiriler yapıldı, hatta davalar açıldı... Ebeveynlerin almaktan en çekindiği oyuncaklardan biri ve öyle görünüyor ki hakkındaki tartışmalar hiç bitmeyecek gibi. Biz de Barbie hakkında psikoterapist pedagog Şükrü Alkan’la görüştük. D oldukça sanal bir dünyaya ait olan plastik, hazır bir bebekle oynadıklarını bunun da onlara hiçbir şey sorgulatmadığı için “ben de böyle olmak istiyorum” gibi bir model çıkarttığını anlatıyor. Çocukların dünyasında yetişkinlerden farklı olarak sürekli karşıt yarışlar söz konusu; “Benim oyuncaklarım seninkinden daha çok”, “Benim oyuncağım seninkinden daha güzel.” Özellikle Barbie bebekte nicelik daha da önemli. Alkan, bu tür oyuncakların çocukların düşünce tarzlarını değiştirmelerine, birbirleriyle yarışmalarına neden olduğunu belirtirken özellikle çok küçük yaşta kapitalist çarkın içine sokulduklarını anlatıyor: “Sarı saçlı mavi gözlü oyuncakların tek değişen şeyi giysileri ve Barbie Evi gibi fiyat olarak pek de bebeklerini sevgilisi Ken’le seviştirmeye çalışırlar. Bu durumun normal olup olmadığını tartışmalı mıyız diye soruyoruz Alkan’a. Çocukların belli bir yaştan sonra cinsel uzuvlarını tanımaya yönelik fantaziler ürettiğini, kendi vücudunu tanırken de anne babanın gözetimi altında olmasının önemli olduğunu, bunun ayrıca olumlu olduğunu ifade ediyor: “Ancak bir fetiş nesnesine dönüşen Barbie vücudu, kendi vücudunun ona benzememesi, ki etrafında gördüğü kadınların da ona hiç benzememesi çeşitli komplekslere neden olabilir. ‘Ben doğru dürüst bir kadın değilim’ imgesi yaratma ihtimali var. Kafasında kadın figürü olarak incecik vücutlu, sarışın, mavi gözlü bir görünüm yaratıyor çocuklar. Her şeyi elde edebilen bir imajı var Barbie’nin. Doğal insan tipini yok ediyor. Narsist bir kişilik üretiyor. Çocukların sadece Barbie ve benzer bebekler ile oynamaları sakıncalı. Barbie, arkadaşları ve sevgilisi Ken’le birlikte bir sosyal sınıfı temsil ediyor. İyi anlaşan, hiç sorunu olmayan bir aile sistemi. Bu çocuklar sevgilileri olduğunda çatışacak. Kimlik sorunu, özgüven sorunu yaratabilir.” Şükrü Alkan. makul olmayan aksesuvarları. Bu da başka bir yarış. Kimin bebeği daha güzel? Bir bakıma kapitalizmin tüketici anlayışı çocuklarda Barbie üzerinde oynanıyor bence. Çocuk yaşta bu işin içine giriyorlar ve tek model bir insan üretiliyor orada. Ben daha güzelim, sen daha az sarı saçlı, sen daha az mavi gözlüsün yarışına giriyorlar.” Barbie ve Cindy gibi oyuncak bebekler anoreksi ve bulimia gibi beslenme bozukluklarının sorumlusu olmakla suçlanıyor. Barbie’nin modern dünyanın estetik anlayışının bir ürünü olduğunu söylüyor Alkan, yani bir taraftan yükselen fast food’a karşılık “zayıfla” diye emreden bir oyuncağın zihinlere işlendiğini vurguluyor. Bunun da “tüket, şişmanla, komplekse gir, zayıfla” gibi bir kısır döngüye dönüştüğünü ifade ediyor. Ancak “Bu tür hastalıkların nedenlerini tamamen oyuncaklara bağlamamız bilimsel olmaz” diye ekliyor. Çocuklar kendi cinselliklerini keşfettikleri andan itibaren Barbie İSLAMOFAŞİST ANLAYIŞ Cüppeli Ahmet Hoca’nın açıklaması üzerine ne düşündüğünü sorduğumuzda Alkan, bu söylemin “İslamofaşist” bir anlayışın kadınları meta olarak görmesinden kaynaklanan zihniyetin göstergesi olduğunu vurguluyor: “Bu zayıf bir erkeğin tahriğinin, doyurulmamış bir toplumun çocuk kalmış yanıdır. Doyurulmamış toplumların sorunu, cinsel devrimini yaşamamış, hazlarını tatmin edememiş olması. Bu adam, bu oyuncağı psikolojik olarak eleştirmek yerine, bunu araç olarak kullanıp kendi düşüncelerinin propagandasını yapıyor. Bunu fırsat bilip kendi zihniyetlerine uygun yorumlar yapıyorlar. Bu adamların yüzde 70’i mastürbasyon yapıyor. Cinselliğini yaşayamayan, gizli yaşayan bir toplumun ürünü işte bu düşünceler. Fetva veriyor bu adam. Bunları okuyan bu adama inanan pek çok insan var. Kendi cinsel tatminlerinin meşru olduğunu ve bunu şiddet yoluyla gerçekleştirebileceğine inanıyor. Bu da erkek şovenizmi yaratır.” G anayi Bakanı Nihat Bey, Çinlilerin Uygurlara uyguladıkları kırıma karşı miting ve protestoların yetmeyeceğini, mallarına karşı da tepki sergilememizin gerektiğini açıkladı. Bu konuşmasından sonra, başında bulunduğu bakanlıktan “Bakan kişisel görüşünü dile getirdi, bakanlık ya da hükümetin görüşü bu değildir” açıklaması geldi. Ardından başka resmi yadsımaları da dinledik. Bunu, boykotun yanlışlığını ortaya koyan çok sayıda açıklama ve makale izledi: Boykot niçin uygun değildi? * Türk Çin İş Konseyi Başkan Yardımcısı Y. Onay, “Boykot, Çin’in o kadar umurunda değil. Çin ekonomisi Türkiye’ye iş yapmaması halinde çökmez. O mallar değişik yollardan yine Türkiye’ye girer. Bu sefer karaborsacılar kazanır” dedi. * Önemli ekonomistlerimizden Güngör Uras, “Bundan önce (İsrail, Fransız malları için) benzer boykot çağrıları oldu. Netice vermedi. Sanayi Bakanı’nın çağrısıyla Çin mallarına boykot uygulanması hayaldir. Ne var ki, hükümetin bir bakanının hele hele Sanayi Bakanı’nın böyle bir boykot çağrısını yapması yanlıştır.” dedi. Konuyu başka açılardan ele alan eleştiriler de okuduk: Osmanlı devrinde dövülen zenci halayık gider karanlıkta durur dilini çıkarırmış... Böylece o, intikam aldığını sanır ama onu döven, zencinin karanlıkta yaptığını görmez, hiçbir şeyin farkına varmazmış. Bütün bu eleştiriler ve benzetmeler doğrudur ama asıl vehamet maalesef bunlardan ibaret değildir! Sanayi Bakanı Nihat Bey, Çin açıklamasında önemli bir şey daha söylemişti, “İnsan Hakları’na saygı yoksa, bu ülkenin ürünlerine karşı tavrımızı ortaya koymamız lazımdır!” demişti. Asıl korkmamız gereken bu bölümün yol açacağı tepkilerdir. Açıklamanın asıl karşı çıkılması, sansürlenmesi, örtbas edilmesi gereken bölümü burasıdır! Açıklamanın burası, kısa bir süre içinde iflasımıza, batmamıza yol açabilir... Zira, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yıllardır en fazla insan haklarını çiğneme nedeniyle hakkında davalar açılan ve mahkum olan ülkelerdeniz! Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddesi’nce düzenlenen “işkence yasağı” kapsamında Türkiye’nin aleyhine açılan davaların sayısı ve bu davalar sonucu mahkumiyet her geçen gün artarken biz nasıl da kalkıp İnsan Hakları’na saygısı olmayanın ürünlerine karşı tavır konmasını önerebiliriz? Çin açıklamasının bu bölümünü okuyan yabancılar maazallah Sanayi Bakanı Nihat Bey’i kendi bakanlığından, hükümetten ve önemli ekonomistlerimizden fazla ciddiye alıp dediğini benimserlerse biz artık kime üç paralık mal satabiliriz? Hem Nihat Bey’den, hem bakanlığının sözcülerinden ve de hükümetten açıklamanın bu bölümünün “sehven” söylenmiş olduğunun, ya da “amacını aştığının”, hiç olmazsa “öyle demediğinin, konuşmasına bir komplo olarak eklendiği”nin Avaz, Şeş dahil tüm televizyon kanallarından bir an önce yayılmasını önemle rica ederiz. G erezs@superonline.com ZAYIFLA! Barbie bebeklerin çocukları küçük yaşlardan itibaren tüketime yönlendirdiğini anlatıyor Alkan, çocukların kendini Barbie bebekle özdeşleştirdiğini, onun gibi görünmenin, onun gibi olmanın dayatıldığını söylüyor. Çocukların kendilerine Barbie bebeklerin vücut hatlarına sahip olmak gibi bir misyon yüklediğini ve bu yükün çok ağır olduğunu söylüyor. Yanlış oyunların çocukları gerçeklikten sanal dünyaya ittiğini vurguluyor. Çocukların gerçek oyuncakları olan doğayla, tahta oyuncaklarla oynayarak el becerilerini ve zekâlarını geliştirebilecekleri yerde Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. (cumdergi@cumhuriyet.com.tr) C M Y B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya / Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/ 75 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri / Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul