Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 TEMMUZ 2009 / SAYI 1216 5 PAZAR SÖYLEŞİLERİ Kalemler konuşursa ESRA AÇIKGÖZ Erdem Öztop, yedi yıldır yaptığı yazar, sanatçı K Ahmet Cemal. Nazlı Eray. Adnan Binyazar. Oktay Akbal. Metin And. alemler Konuşunca, Erdem Öztop’un ilk kitabı. Yedi röportajlarını bir yıldır yüzlerce edebiyatçı, sanatçı, gazeteciyle yaptığı süzgeçten geçirdi ve söyleşilerden bir demet sunuyor bize Öztop. Kimler yok ki? Ahmet Cemal, ortaya Kalemler Osman Şahin, İnci Aral, Enis Batur, Füruzan, Ali Poyrazoğlu... Biz de Konuşunca kitabı çıktı. Erdem Öztop’la kitabını ve bu isimleri konuştuk. Ahmet Cemal, İnci Aral, Yazıyla ilişkinizin başlamasının güzel bir hikâyesi var, önce onu Tahsin Yücel, Metin dinlesek... Biliyorsun, Uşaklıyım, lise And, Nazlı Eray ve daha yıllarına kadar da oradaydım. Çocukluğum dedelerimin kitaplarla pek çok sanatçı ve yazarın olan haşır neşirliğine tanıklıkla geçti. Dedelerimden biri çocuklarını etrafına söyleşileri edebiyat toplar Cumhuriyet’in köşe yazılarını sesli okurdu, tartışırdı. Bu arada biz meraklılarını bekliyor. torunlarına da saz çalmayı öğretir, hatta komik gelebilir ama bence önemli: Bir İngilizce kelimeyi deftere on kere yazma alışkanlığı kazandırmaya çalışırdı. Diğer dedemse oğullarıyla kitaplar üzerinden siyaset tartışmasına girerdi. Ben de belki o yıllarda en çok dedelerimden etkilendim ki, ilkokulda karbon kâğıtlarla çoğaltarak “Bizden Bu Kadar” adlı bir dergi çıkardım, çiklet promosyonuyla sınıf sınıf dolaşarak sattım. Lise dönemime denk gelen süreçte ise ressam amcam Şener Öztop Cumhuriyet Kitap eki başta olmak üzere pek çok sanat dergisine eleştiritanıtma yazıları yazıyordu. Bir de onun devasa kütüphanesi vardı, benim dışımdaki yeğenlerini çalışırken sokmazdı oraya. O mekân kitaplara olan merakımı Erdem Öztop. Fotoğraf: Şüheda Aykut daha da arttırdı ve onları yutarcasına okumaya başladım. Bir yandan da odamda gizli gizli yazarlarla söyleşiler yapmalısın” yazıyordum. Oysa annem başta olmak demişti. Tabii sonrasında bu yazı ve üzere herkes beni odamda üniversite söyleşilerin Kitap ekinde sınavlarına hazırlanıyorum yayımlanmasına şans veren Turhan zannediyordu. İlk yazılarımda Günay. Bu iki değerli ad olmasa bu amcamınkilere öykünürdüm. Sonunda çalışmalar ortaya çıkmazdı. bir gün ben de cesaret edip Ahmet Kalemler Konuşunca’nın fikri Altan’ın Kristal Denizaltı adlı deneme nereden çıktı? kitabı üzerine tanıtma yazımı Söyleşiler yedi yılda 200’e Cumhuriyet Kitap’a faksladım. Bir yaklaşmıştı. Her söyleşinin ayrı yeri ve buçuk ay beklemiştim, hiç önemi var ama içlerinden bazılarını unutmuyorum. Yazımı gördüğümde kitaplaştırmak gereğini hissettim. heyecanımı ilkin annemle paylaştım. Kitapta yer alan yazarlar, Türk Tebrik edip devamında, “Sen ders sanatının, edebiyatının ve çalışmıyorsun da yazı mı yazıyorsun” gazeteciliğinin önemli adları! Onların diye uyarınca, bu bende hırs yarattı ve söyleşilerde dedikleri şimdi ve yazılar ardı sıra geldi... gelecekte belge niteliğinde olacak. Peki, sizi yazıdan söyleşiye kim, Ayrıca yazarların edebiyata olan nasıl yönlendirdi? yaklaşımlarının bu söyleşilerde dile Yazı güzergâhımı ilk Feridun gelmiş olması, ilgili okurlar ve Andaç belirlemiştir. Ankara’daki edebiyat araştırmacıları için kaynak öğrenimim sırasında Öykü niteliğinde... Bir de tabii, kitap Günleri’nde karşılaştığım Andaç, beni fuarlarında karşılaştığım okurların o gün Vüs’at O. Bener’in evine istekleri... İşte bu sebeplerden bu kitap götürüp tanıştırdıktan sonra, “Artık derlendi, toparlandı. Kalemler Konuşunca ne olur? Kalemler Konuşunca her şey aydınlığa kavuşur! Ama maalesef uzun yıllardır susturuldular, susturulmaya çalışıyor kalemler! Yine de konuşuyorlar kuşaklar boyu! Uğur Mumcu’nun Ahmet Taner Kışlalı’nın haince öldürüldüğü yıllarda çocuk olanlar bugün Türkiye’ye bu kalemlerin hangi değerleri kattıklarının farkındalar, eserlerini sular seller gibi okuyorlar! Altı yılda 200 söyleşi yaptığın halde, kitapta 18 söyleşiye yer vermişsin. Bu isimleri nasıl seçtin? Söyleşilerden beşte birini seçerek yayın kuruluna sundum. Onlar da sayfa sayısının bir hayli fazla artacağını göz önünde tutarak, makul bir sayıya ve sayfaya indirdiler. Kitaptaki isimler arasında hikâyesiyle seni en çok etkileyeni hangisiydi? Hepsi desem! Bu 18 büyük adın hepsinin hikâyesi beni etkiledi. Adnan Binyazar’ın rahmetli eşine beslediği o kutsal aşkı ve buradan doğan eseri... Ahmet Cemal’in “kıyadaki yaşamı”, Nazlı Eray’ın büyülü gerçekçiliği... En çok hangi isme ulaşırken zorluk çektin? Geçen yıl yitirdiğimiz “efsane hoca” Metin And! TÜYAP Onur Yazarı Ödülü dolayısıyla kapısını çaldığımda çok isteksizdi! “Bu zamana kadar söyleyeceklerimi söyledim” demişti. Öte yandan benden önce başka bir gazete için söyleşi teklif edenin saygısız tavırları hocayı kızdırmıştı. Ama sonunda sorularımı görünce, ikna olmuştu. En çok hangi isimle konuşmaya giderken heyecanlandın, neden? Oktay Akbal. Türkiye’de tükenmeye yüz tutmuş yazargazetecilerinin yaşayan en büyük adı! Kendisine büyük hayranlık duyuyorum. Söyleşi için o da pek niyetli değildi, sonra bir gün, Köy Enstitülü arkadaşlarını davet ettiği toplantıya ben de katılmıştım, Adnan Binyazar’ın sayesinde! Orada ikna etmiştim kendisini, kısa ama öz bir söyleşi olmuştu! Evine giderken, elini sıkarken, Oktay Bey ve eşiyle birlikte kadehlerimizi kaldırırken öyle heyecanlıydım ki... Kitaptaki isimlerden neler öğrendin? Yazma disiplini ve tutkusu! Her daim çalışmak! Bu 18 ve hatta 200 yazar da bu çalışma azmiyle hep üretiyorlar, iyi ki... G Herkül’ün kenti ATAOL BEHRAMOĞLU E fsanede şöyle anlatılır: İşlediği ağır suçların bağışlanması için çok çetin on iki ödevi yerine getirmesi gereken Zeus’un oğlu Herkül’ün (HerculesHerakles) on ikinci ve üstesinden gelmesi en güç olan görevi, yeraltı tanrıçası Hades’in ölüler ülkesine inip üç başlı ve yılan kuyruklu köpek Kerberos’u yeryüzüne çıkarmaktır... Argos gemisiyle Ereğli’ye gelen Herkül, Hermes ve Athena’nın da yardımıyla ölüler ülkesine iner ve silah kullanmaksızın, sadece ellerini kullanarak Kerberos’u kıskıvrak yakalayıp yeryüzüne çıkarır... Herkül’ün, ölüler ülkesine, mitolojideki adıyla Hades’e indiği bu yer, bizim Karedeniz Ereğlimizdeki Cehennemağzı Mağaraları imiş... Birkaç yıl önce Slovenya’daki bir uluslararası şiir şöleninde, taş basamaklarla inilen pırıl pırıl aydınlatılmış bir mağarada, arkamızda zaman zaman yarasalar uçuşurken, şiirlerini okuyan şairlerden biri de bendim... Geçen hafta cumartesi günü de, Cehennemağzı Mağaralarının birinde bu kez Haluk Çetin’le dinletimiz vardı... Bu yıl 16.’sı gerçekleşen Karadeniz Ereğlisi “sevgi barış dostluk” kültür ve sanat festivalinin mekânları arasında bu mağaraların da yer alması harika olmuş! Üstelik yarasa filan da yoktu ve mağaramız pek fazla derinde olmadığı için soğuk da değildi! Sonra Yalı Caddesi boyunca gezinirken Herkül’ün anıtıyla karşılaştık! Cehennem zebanisi Kerberos’u gerçekten de kıskıvrak yakalamış, pek de yakışıklı ve genç sayılamayacak, bodurca, fakat kaslarından güç fışkıran bir mitoloji kahramanı! Sonra anıtın bu kez mitolojik değil günümüze ilişkin öyküsünü öğrendik... Karadeniz Ereğlisi’nin karizmatik belediye başkanı, kültür festivalinin yaratıcısı, tanışıklığımız yıllar öncesine dayanan Halil Posbıyık’ın isteği ile bu anıt 2006’da, Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Ferit Özşen tarafından yapılmış. Fakat milletvekili seçimleri nedeniyle başkanlıktan bir ara ayrılan Posbıyık’ın yokluğundan yararlanılarak, AKP’nin pek marifetli olduğu bilinen bir gece yarısı operasyonuyla Herkül anıtı yerinden sökülmüş ve Cehennemağzı Mağarası’na postalanmış... Bizim kulağımıza çalınan gerekçe, kadınlarımızın bu güçlü kuvvetli mitoloji kahramanından olumsuz anlamda etkilenebilecekleri! Prof. Özşen haklı olarak dava açmış. Bu arada Halil Posboyık’ın tekrar belediye başkanı seçilmesiyle de Herkül yeniden gün ışığına kavuşmuş... Yıllar önce bir kez gittiğim Karadeniz Ereğlisi’ni bu kez çok daha yakından görüp gezme şansım oldu. Bir botanik bahçesi denebilecek kadar, gerçek anlamıyla bir doğa cenneti. Fatih Sultan Mehmet’in buyruğuyla, fetih anısına dikilen yüzyıllık çınarların gölgesinde bir demli çay içmek için, sadece bunun için bile oraya gitmeye değer. Bir kent düşünün ki (Karadeniz Ereğlisi bir kent bence!) içinde palmiyelerin yanı sıra, karabiber ağacı, manolya bile var... Kültür şöleni ise, köylüsüyle, kentlisiyle, yerlisiyle, dışarıdan geleniyle herkesi kaynaştırmış... Türkiye, çelişkileriyle insanı şaşkına çeviriyor. Karadeniz Ereğlisi’ni ve şöleni geride bırakıp Akçakoca’yı da geçip İstanbul’a doğru yol alırken çevrenizdeki kimi yerleşim yerlerine göz atın, ne dediğim daha iyi anlaşılır. AKP ile sorunumuz sadece siyasi değil, belki daha da çok felsefi, ahlaki. Onların ölümü yücelten, cehennem korkusu ile kararmış yaşam anlayışlarına karşı biz, yaşama sevincini, yaşıyor olmanın mutluluğunu, insanın insana insanca dokunuşunu savunuyoruz. Asıl sorun da bence bu! G ataolb@cumhuriyet.com.tr Okurlarımdan 2 hafta izin istiyorum. 2 Ağustos Pazar bu köşede tekrar buluşmak üzere... TARİHTE BU HAFTA 12 Temmuz 1904: Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Şilili yazar Pablo Neruda doğdu. 1910: Ünlü RollsRoyce arabalarının yaratıcılarından Stewart Rolls geçirdiği uçak kazasında hayatını kaybetti. 2006: Lübnan’da yerleşmiş Hizbullah Örgütü’nün iki İsrail askerini kaçırması ve sekizini öldürmesiyle İsrailLübnan krizi başladı. Kriz 14 Ağustos’ta BM Güvenlik Konseyi kararıyla son buldu. 13 Temmuz 1930: İlk Dünya Futbol Şampiyonası Uruguay’da başladı. FIFA Başkanı Jules Rimet’ye ithaf edilen ve 19301970 yılları arasında “Jules Rimet Kupası” olarak adlandırılan Dünya Kupası’nı ilk Uruguay kazandı. 1943: Tarihin en geniş kapsamlı tank savaşı olarak bilinen “Kursk Muharebesi”nde Alman Panzerleri Ruslara boyun eğdi. 1976: Yılmaz Güney (sağda) Adana’nın Yumurtalık ilçesindeki gazinoda vurduğu hâkim Sefa Mutlu’yu öldürmekten 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1979: Mısır’ın Ankara Büyükelçiliği’ni basan dört Filistinli, polis ile bekçiyi öldürdü. Büyükelçi ve personeliyse rehin aldı. 2002: Ünlü Şair Ece Ayhan (sağda) hayata gözlerini yumdu. olayda 39 denizci hayatını kaybetti. Aralarında Hamiyet Yüceses’in eşi Fethi Yüceses de bulunmaktaydı. Bu olaydan sonra Hamiyet Yüceses’in yorumladığı “Gitti de Gelmeyiverdi” şarkısı meşhur oldu. 1971: Kültür Bakanlığı kuruldu. İlk Kültür Bakanı Talat Halman oldu. 1995: Yazar Bilge Karasu (altta) hayata veda etti. 16 Temmuz 1918: Karaipler’deki Haiti Devleti I. Dünya Savaşı’nın bitmesine birkaç ay kala Almanya’ya savaş açtı. 1964: Eski Başbakanlardan Rauf Orbay hayata gözlerini yumdu. 14 Temmuz 1918: İsveçli ünlü film yönetmeni Ingmar Bergman doğdu. 1942: Türk Hücum Denizaltısı Atılay eğitim dalışı yaptı ve bir daha su yüzüne çıkamadı. Denizcilik tarihine “Atılay Faciası” olarak geçen C M Y B C MY B 15 Temmuz 1904: Ünlü Rus yazar Anton Çehov hayata gözlerini yumdu. 1928: İskoçyalı Bakteriyolog Dr. Alexander Fleming “Penisilin”i buldu. 1969: Türk Havacılık Tarihi’nin en üretken ve girişimci kişilerinden Vecihi Hürkuş hayata gözlerini yumdu. I. Dünya Savaşı sırasında pilotluk yapan Hürkuş, 1954’te ilk özel hava yolu şirketi olan “Hürkuş Hava Yollları”nı kurdu. 1983: Ermeni Terör Örgütü Asala Paris’in Orly Havaalanı’ndaki THY bürosu önünde bomba patlattı. Beş kişi öldü, 63 kişi yaralandı. 17 Temmuz 1955: ABD’li çizgi film yapımcısı Walt Disney Kaliforniya’da Disneyland’ı kurdu. 1961: Anıtkabir’in mimarlarından Prof. Dr. Emin Halid Onat hayata gözlerini yumdu. 1975: Amerikan Apollo ve Sovyet Soyuz uzay araçları dünyadan 225 kilometre uzaklıkta kenetlendiler. 18 Temmuz 1932: Ezanın Arapça okunması ülke genelinde yasaklandı. Türkçe okunmaya başladı. 1950’de Demokrat Parti’nin çıkarttığı yasaya kadar bu yasak devam etti. 1965: Ünlü yazar Refik Halit Karay hayata gözlerini yumdu. Hazırlayan: : ALİ SELİM EMEÇ