Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 PRAG MİLANO çalışın... Gazetemiz yazarı Ali Sirmen ustayla yıllarca önce Münih’te bira içerken, Prag’ın ünlü birahanesi “uf’leku”nun adını ondan duymuştum? Kentte ilk gördüğümüz yer de orası oldu arkadaşlarla... Daracık Kremencova adlı sokağının ortasında sapsarı duvarı ve 1499 tarihli tabelasıyla burası bize düş gibi gelmişti... Biraları höpürdettikten sonra, Charles köprüsünde güneşin batışını seyrettik... Baharın sonunu Prag’da yakalamıştık köprüden aşağı bakarken... 14. yüzyıldan kalma bu yorgun köprü üstündeki kararmış aziz heykelleri de çok etkileyici... Her yer turist dolu... Köprü pazarları müzisyenlerin, ressamların ve âşıkların değişmez mekânı... Her ne kadar Prag baharlarıyla ünlüdür deseler de her mevsimde güzel orası... İşte Prag’da, bu ünlü köprüde doğum gününü şarap içerek kutlayan romantik kızların esrikleşmelerine de takılıyor insan... Ardından Kafka müzesinin önündeki o kafede oturup Kundera’nın “yaşam başka yerde” romanını hatırlayanlarla, Nâzım Hikmet’in dizelerini anımsayanlar mutlaka akşam alacalarını bir kadeh şarapla da olsa karşılarlar... Prag unutulmaz... İnce ince çiseleyen yağmur altında düşler dünyasında olur insan... Orada öyle bir büyü var ki anlatılamaz... İyi pazarlar... G 12 TEMMUZ 2009 / SAYI 1216 Baharı düşleyip, yazı yaşamak... EROL ÖZKAN eride bıraktığımız bahar yağmurlarının ince ince çiselediği bir cumartesi günü, sabahın köründe Münih’ten otobüsle Prag’a gitmek düşüncesini nasıl karşılarsınız bilemem? Yıllardır düşlediğim bir kenti Prag’ı görmenin sevinci içindeyim... Prag her mevsimde büyülü bir kent! İnsanı şaşırtan, avucunun içine alan bir şehir, eşi benzeri yok. Kafka’dan Rilke’ye, Milan Kundera’ya kadar pek çok yazarın adıyla anılan, Dvorjak ve Simetana ile ölümsüzleşen Prag hızlı yaz günlerine hazırlanıyor. Eskiliği yüzünden okunan mimarisi ve ünlü astronomik saati ile görenleri büyüleyen bu romantik şehirde gezmeye ne dersiniz? Haziran sonlarında sırt çantaları yüklenilip gezilere çıkılırken, umutların yeşerdiğini, sevgilerin de coşkuya dönüştüğünü bilirsiniz... Cebinizde rehberler ve haritalarla kente indiğinizde kararmış heykeller, çiseleyen bir yağmur ve köprüler sizi kentin göbeğindeki ünlü saatin yani Avrupa’nın ilk mafya müzesi Ndrangheta ASLI KAYABAL G “Orloj”un önüne çıkarır... Prag’ın sembolleşmiş bir çekim noktası bu astronomik saatin önü... İç içe geçmiş değişik eksenlerden oluşan güneş, ay ve yıldızların sembolize edildiği bu eski saat, günümüzde bilgisayar mühendislerini bile şaşırtıyor? Saati yapan ustanın bir daha aynısını yapmasın diye öldürülme hikâyesi de Prag’a ait bir başka ayrıntı! Orada nereye bakarsanız bakın ya Kafka’nın ya da Kundera’nın izleri çıkar karşınıza... Yetmişli yıllarda Edremit’teki yazlık sinemalarda filmlerden önce gösterilen “dünya haberlerinde”ki o titrek siyah beyaz karelerden aklımda kalan görüntülerin başında Alman panzerlerinin 1939’da dayandığı kentin hali ve Rus tanklarının 1945 yılı kuşatması geliyor... 23 yıl sonra Ruslar tekrar Prag sokaklarındadırlar... Prag baharı tankla ve topla soldurulmaya çalışılır kısacası... Üniversiteli genç Jan Palack’ın kendisini yakmasıyla bütün gözler bir anda buraya çevrilir... Her şehrin ruhu vardır derler ama burası farklı... Haziran ve temmuzlarda bir fırsat yaratıp bu kenti görmeye N drangheta, güney İtalya’da söz sahibi Calabria mafyası. Ndrangeta ile polis yıllardır mücadele etse de mafya İtalya’nın sürekli kanayan yarası. Eylül ayında mafyayla kültürel boyutta mücadele edecek bir araştırma merkezi olması tasarlanan İtalya’nın ilk “Mafya ve Bellek Müzesi Ndrangheta” (www.museodellandrangheta.eu) Reggio Calabria şehrinde açılacak. Mafya kültürü ve dinamiklerini inceleyecek olan proje, Calabria Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Reggio Calabria Belediyesi ve Antigone Derneği işbirliğiyle doğdu. Projenin kültürel ayağı ise Roma La Sapienza Üniversitesi öğretim üyesi antropolog Luigi Maria Lombardi Satriani’ye emanet edildi. Calabria mafyası Ndrangheta, Sicilyalı Kamorra ya da Napoli’li Casalesi olsun mafyayla mücadele polisin işi. Ndrangheta Müzesi’nin mimarları adli makamların rotasının dışında kalan, mafya kültürünü tarihsel geçmişi ile araştırarak kangrenleşen soruna alternatif bir çözüm arayacak. Bu yolda attıkları ilk adım ise bir dönem mafya babalarının sahibi olduğu üç katlı villayı bir müzeye dönüştürmek oldu. Ancak Ndrangheta Müzesi, geleneksel müzeden çok farklı, çünkü mafyanın tarihsel geçmişini araştıran bir araştırma merkezi aynı zamanda. İlk aşamada öğrenciler ile mafyanın doğuşunu hazırlayan nedenler konusunda bir dizi atölye gerçekleştirilecek. Hedef, bölge gençlerine yoksulluk, eğitimsizlik ve kültürel hizmetlerin noksanlığı gibi mafyaya çeken nedenleri kavratmak ve neden dışında kalmaları gerektiğini anlatmak. Mafya müzesi İtalya’nın yanı sıra Avrupa ülkelerinde de tanıtılmaya başlandı. Bu müzenin 2009 sonbaharında programına aldığı bir dizi kültürel etkinlik ve konferans programına Berlin Teknik Üniversitesi müdürü sosyolog Herbert Reinke, Berlin Duvarı Müzesi müdürü tarihçi Gerhard Salter ve Berlin Demokrasi Kültürü Derneği müdürü Guenther Hoffman da deneyimleri yönünde destek veriyor. Cosenza Üniversitesi’nde alınan bir kararla Sicilya’da Messina’dan kuzeyde Almanya’ya kadar uzanan “barış köprüleri” de mafya kültürüne karşı hayata geçecek. Müze mafya kültürü ve tarihi konusunda kapsamlı bir dokümantasyon merkezini de araştırmacıların hizmetine sunacak. Bu nedenle antropolog Satriani mafya konusunda yazılı, görsel malzeme ile film, kitap, araştırma vs. belgeyi bir araya getiriyor bugünlerde. Umarız bu özverili mücadele mafya kültürünü bir solukta silmeye yardımcı olur. G ATİNA Yunan basını... MURAT İLEM alan insanın doğasında vardır. Bu çerçevede gazeteciler ve siyasilerin sabıkalı olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Ancak her şeyin bir ölçüsü var ve kimse sınırı geçmemeli. İşte bu noktada Yunan meslektaşlarımı sürekli uyardığımın altını çizmeliyim. Ama onlar yine yaptılar yapacaklarını ve en sonunda bomba(!) ellerinde patladı. Siz kalkıp Pazar gününün gazetesini Cuma’dan hazırlamaya (haber sayfaları) başlayıp, Cumartesi günü sabahı baskıya verirseniz işte başınıza bu gelir! Tamam bu yaptıkları ilk değil, bunu biliyoruz. Ancak uzatmanın da âlemi yoktu. Yıllarca milleti uyuttular, okuyucuya saygı göstermediler. Bir gün tatil yapabilmek için, iki gün önce yapılan eklerin içi çoğu zaman asparagas haberlerle doluydu. Bu defa tadı fena kaçtı. Yunanistan’ın önemli iki gazetesi (Etnos ve To Vima) bu defa “karaya oturdular”. Onlara göre Erdoğan nasıl olsa Atina’ya gelecekti. Geldiğinde nasıl olsa dostu Karamanlis ile görüşme yapacaktı. Bu görüşmede nasıl olsa kaçaklar ve Ege sorunları görüşülecekti ya; iki başbakanı önce görüştürdüler, yetmedi konuşturdular, o da yetmedi diyaloglarını sayfalarına döktürdüler. Tabii sonunda hiç ama hiç beklemedikleri bir olayla karşılaştılar, Erdoğan Atina ziyaretini son anda iptal etti. Olayın Türk basın organlarına yansıması üzerine bugüne kadar sözde ciddi gazete olarak bilinen To Vima’nın müdürü ufak bir özür metni yayımlayarak durumu kurtarmaya çalıştı. Yalan haber ve yüzsüzlüğü ile ünlü Etnos’tan zaten böyle bir şey beklemiyordum. Yunan düşünce adamlarının önemli bölümü Türk basınını yakından takip ederler. Demokrat ve Laik kavramlarının yanına ciddiyet eklendiğinde akıllarına sürekli “Cumhuriyet” gelir. Cumhuriyet gazetesinin Yunanistan’daki karşılığı ise on beş gün öncesine kadar To Vima gazetesiydi. Aslında ben de öyle kabul ediyordum ancak yalan haber bombasının patladığı tarih itibariyle bu görüşe kesinlikle karşıyım. Üstelik bu durumu bulunduğum her ortamda dile getiriyorum. Bir gazeteci olarak benim için To Vima bitmiştir. Bundan böyle haberlerini kesinlikle teyit etmeye çalışıyor, yorumlarını da çok büyük dikkatle değerlendiriyorum. Bugün artık iki ülke için çok değerli olan basın terazisinin bir kefesinde yine “Cumhuriyet” var. Ancak öteki kefe ise boş. Çünkü To Vima gazetesi yaptığı asparagas haberle kefeden düştü. Ethnos’u ise zaten baştan beri gazeteden saymıyordum. To Vima gazetesinin genel yayın müdürü Stavros Psiharis’e tavsiyem, bundan böyle başında bulunduğun gazetenin günlük haberlerini (kimseye bırakmadan) en az iki defa, Pazar eklerine girecek haberleri ise dört defa oku ve teyit et. Okuduğunuz bu yazım yarın Yunanistan’ın Ankara Büyükelçiliği bünyesinde bulunan BasınYayın Genel Müdürlüğü’ne bağlı elemanlar tarafından çevrilip Atina’ya geçilecek. Ardından başta To Vima ve Etnos gazetesi olmak üzere basın organlarına servis edilecek. Meslektaşlarıma tavsiyem, yazımın Yunanca çevirisini kızmadan, darılıp gücenmeden bilgisayardan büyük puntolarla çıktı alsınlar ve odalarının baş köşelerine assınlar. Meslek etiği ve okuyucuya saygı anlamında faydası olacağını düşünüyorum. G ilem@ath.forthnet.gr Y C M Y B C MY B