22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Su, her ülkede tartışılıyor. Şirketler onu özelleştirmek isteyedursun, aktivistler suyun bir hak olduğunda kararlı. 29 MART 2009 / SAYI 1201 Sermaye suyun peşinde ESRA AÇIKGÖZ DENİZ ÜLKÜTEKİN 1. Sayfanın devamı enya’da su çoğu bölgede ancak savaşarak elde edilebilen bir kaynak. Angelei’de savaşlara tanık oluyor, “Ariderya’da su kaynağı olmadığından su ve otlak alanlar için hep savaşıyorduk” diye anlatıyor bu tanıklığını. Buna rağmen, Kenya’da bu sorun yeni yeni tartışılmaya başlanıyor. Hükümet yanlış su politikalarına devam ediyor. Angelei şimdilerde, Kenya’nın kuzeydoğusunda Ethiyopya ve Sudan sınırındaki Turkana Gölü’ne su sağlayan Omo Nehri’ndeki barajı durdurmak için mücadele ediyor. 300 bin kişinin yaşadığı Kenya’nın Turkana bölgesinde su ihtiyacının yüzde 80’i Ethiyopya’dan doğan bu nehirden sağlanıyor. Ethiyopya hükümeti 2008’de nehir üzerinde baraj ve hidroelektrik santralı inşa etmeye başlamış, 2012’de bitirecek ve Turkana Gölü’ne suyun erişimi engellenecek. Balıkçılıkla geçinen halkın yaşamı elinden alınacak. Kenya’da suya yatırım yapan şirketlerin başında, İtalyan firmaları geliyor. Angelei biliyor ki, Dünya Su Forumu’ndan çıkan sonuçlar yaşamlarını daha da güçleştirecek. K Suyun anlamı kimi ülkelerde gerçekten biliniyor, çünkü su onlar için musluktan akmıyor... Seslerini duyurmak için Uluslararası Nehirler Ağı Örgütü’yle bağlantıya geçmiş. Evet, hani şu Dünya Su Forumu’nda “No Risky Dam/ Riskli barajlara hayır” pankartını açtıkları için aktivistleri Türkiye dışına sürülen örgütle. Peki suyun yokluğunu Turkanalılar kadar ağır hissetmeyen insanlar onları ne kadar anlıyor? “Üniversitede insanların su yokluğundan ne kadar habersiz olduğunu fark ettim.” Şehirdekiler yaşananları pek umursamıyor, çünkü kendilerinin etkilenmeyeceğini düşünüyor. Tıpkı Kenya’da yaşananları bilmeyen ya da umursamayan dünyanın geri kalanı gibi. Angelei’nın susuzluk nedir bilmeyenlere söylemek istediği birkaç şey var: “Benim için su hayat demek, çünkü onun için devamlı savaşıyoruz. Kadınlar bazen suya ulaşmak için düşman sınırından geçmek Türkiye’nin görevi Emilio Molinari, ülkesi İtalya’da, yüz binlerce kişinin katıldığı yürüyüşler düzenleyen kampanyanın yürütücülerinden, Dünya Su Kontratı Konseyi Başkanı. İtalya’da suyla ilgili neler yapıyorsunuz? Tek başına mücadeleyle şirketlere karşı kazanılamaz. İtalya’da üniversite ve işyerlerine gidiyoruz. Öğrenci ve çalışanlarla bir hareket başlatacağız. Hatta kiliseler ve dini cemaatlerle bile bağlantı kurduk. Bu devrimi farklı cemaatlerin işbirliğiyle gerçekleştireceğiz, su için savaşacağız, çünkü su Tanrı’nın bütün dinlere hediyesi ve şimdi özel şirketlerin eline geçiyor. Su pazarında ve mücadelesinde sizce Türkiye nerede duruyor? Tüm Akdeniz ve Avrupa’yı içine alan su çekişmelerinin merkezinde. ABD’ye göre en büyük su krizi yakında Ortadoğu’da patlayacak. Suyu kontrol eden, bölgeyi de kontrol edecek. Bu görev Türkiye’ye verildi. Bu, enerji ve yiyecek kriziyle de bağlantılı. Fırat ve Dicle’deki barajlar, su, enerji ve Anadolu’daki ekinlerden daha fazla ürün alınması demek. Bu şartlar Türkiye’yi Akdeniz’de önemli bir stratejik noktaya koyacak. Sonuçta milyonlarca göçmen büyük şehirlerin kapısına dayanacak. G zorunda kalıyor. Düşman kim mi? Su için savaş vermemiz gereken diğer topluluk. En son köyde bir kadın 20 litre su için hayatını kaybetti. Üç aylık bebeği vardı, babası da öldürülmüştü, şimdi o bebeğe ne olacak? Bir özel şirketin o kadını ya da çocuğu umursayacağını sanmıyorum. Yarın başka kadınlar yine aynı yolu yürüyecek. Suyun olduğu yeri elleriyle başarabildiği kadar derin kazacak ve kahverengi bir suya ulaşacak. Çoğunuz bu suyu içmezdiniz bile, ama bizim ona kirlenmiş deme lüksümüz yok. Bizim farkımız sadece daha kurak bir bölgede olmamız. Eğer sürekli baraj yapılırsa dünyanın her yerinde bunlar yaşanacak. Eko sistem birbirine girecek ve yüzde yüz eminiz ki su için bir savaş olacak. Açlık mı? Ona yıllardır alışığız.” Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchon bile, “Gelecekte bütün dünyada ölüm oranlarının, savaşlardan çok su yokluğundan oluşan hastalıklar nedeniyle artması olasılığı var. Ölüm oranları da 10 misli artabilir” diyor. Belki bunlar az da olsa yarattığımız geleceğin farkına varmaya yardımcı olur. Yanlış su politikaları Türkiye’yi de her geçen gün kuraklığa mahkum ediyor. Doğa Derneği Başkanı Güven Eken’e göre, dünyanın en ilkel su politikasına sahibiz, çünkü doğanın su dengesi dikkate alınmıyor. Su kaynaklarını küresel ısınma değil, asıl bu politikalar yok ediyor. Bir de kanıtı var: “Türkiye’de bugüne kadar Marmara Denizi’nden daha büyük bir sulak alan yok edildi, 20 yıl önce Tuz, Akşehir ve Eber gölleri vardı, artık yoklar. Su denize akarak boşa gidiyor sanıyorlar, yanlış; su akarak kendini var eder, yeniden dolaşımını sağlar.” İkal Angelei. Fotoğraflar: Erhan Arık Güven Eken. Dünyadan su direnişleri Hindistan’da Narmada Nehri’ne yapılacak barajları engellemek için başlatılan protesto halk hareketine dönüştü. 1991’de yapılan açlık grevleri, Dünya Bankası’nın hükümete verdiği kredileri askıya almasına sebep oldu. 1980’lerden beri süren direniş belgesele bile konu oldu: Drowned Out. Ülkedeki ırk ayrımına tarih kitaplarına geçen direnişle son veren Güney Afrika halkı mücadele kültürünü sürdürüyor. Elektriğin, suyun, elektiriğin paralı olması, yoksul nüfusun temel ihtiyaçlarını gidermesini zorlaştırıyor. Mücadele Tesisatçıları isimli grup da özelleşen suyun bedelini ödeyemeyenlerin sularını yeniden bağlıyor. SUYU ŞİRKETLER YÖNETECEK Hindistan’da direniş... Sheelu Francis (Ulusal Halk Hareketi İttifakı üyesi) Hindistan’da insanların yüzde 80’i tarımla geçiniyor, ancak tarıma bağlı işler her geçen gün azalıyor. Topraktan alınan ürün miktarı azalıyor, toprağın bereketi kaçtı. Çünkü su akımlarından, erozyondan araziler kirlendi. Sular tuzlandı. Bu kötü tarım politikalarının sonucu. Hükümet hâlâ su kaynaklarını, CocaCola gibi uluslararası şirketlere pazarlıyor. Sonuçta küçük ve orta boyuttaki çiftçiler tarımdan vazgeçiyorlar ve şehirlere göç edip iş arıyorlar. Yoksulluk giderek artıyor. Biz de bunlara karşı çiftçileri örgütlüyoruz. G BM’den bir aktivist... Maude Barlow (BM Asamblesi Su Konuları Danışmanı) Başta Latin Amerika ve İspanya olmak üzere birkaç ülke, su haklarını tanımadığı için Dünya Su Forumu’nun deklarasyonunu imzalamadı. Bu forumun, su için karar verme yetkisi yok. Dünya Su Konseyi tarafından yürütülüyor ve bu konsey, büyük su şirketleri ve Dünya Bankası tarafından oluşturuluyor. BM’deki bir karar alma merciiymiş gibi konuşmamalılar. Sırf paraları olduğu için konuşabileceklerini sanıyorlar ve böyle bir şov düzenliyorlar ama meşru değiller. G Su mağduru kadınlar Küresel Su Sağduyusu isimli Hollanda’da faaliyet gösteren örgütün, Japon temsilcisi Sakatho Kishimoto’ya göre suyun ticarileştirilmesi kabul edilemez. Hollanda’da su konusu yetkililerce de ciddi şekilde tartışılıyor. Kishimoto, “Su hakları konusunun bakanlık deklerasyonunda yer alıp almayacağı yönünde ciddi bir tartışma içindeyiz” diyor, “Bu konuda biraz karamsarım. Hollanda hükümeti bunu aktif olarak desteklemezken İspanyol, Alman, Avrupa Birliği’nden birkaç hükümet destekliyor.” Kishimoto’ya göre kadınlar, su için mücadelede önemli rol oynuyor çünkü susuzluğun sıkıntısını gerçekten çeken onlar. G Boşa akmasın diye, barajlar yapılıyor. Yeraltı kaynaklarını kuruturcasına kullanıyoruz. Sonuç kuraklık. İlkokul bilginizi hatırlayıp da itiraz etmeden önce Eken’i dinleyin: “Evet, ilkokuldan beri barajların yararı, gelişmişlik göstergesi sayıldığı, GAP’ın milli proje olduğu bilinçli olarak kafamıza kazındığından bu fikirle yeni çarpışıyoruz. Baraj projelerinin kaynakları yok ettiği gerçeğiyle dünya çok önceden karşılaştı. Türkiye’de de baraj maskesi düşüyor. Çatışma daha kızışacak, gerçek anlaşıldıkça şirketlerin acelesi artıyor. Su rantı ileriki yıllarda daha fazla konuşulacak. Su, şu anda ekonomiyi canlandıracak bir şey olarak görülüyor ama bunun için insanlığın Bolivya’nın Cochabamba geleceğini öldüremezsiniz.” kentindeki su şebekesinin 2000’de Eken, Dünya Su Forumu’ndan çıkan Britanya kaynaklı bir konsorsiyuma kararların, yanlış su politikalarını Türkiye, satılmasından sonra kent halkı Güney Amerika ve Afrika başta olmak üzere isyan etti. İnsan hakları birçok ülkede derinleştireceğini söylüyor, savunucuları, emekçiler ve suyla ilgili iktidarı elinde tutan gücün su aktivistlerin oluşturduğu grup, dört inşaat sektörü olduğunu da. “Dünya Su gün boyunca yolları kapattı, hayatı felce uğrattı. Barışçı bir yürüyüş Forumu’nda asıl söz fuarda söylendi. Su düzenlendi ama hükümet güçleri inşaat şirketleri devletlere teknolojilerini halka saldırdı. Günlerce süren pazarlayarak daha fazla baraj yapımı için grevler sonrasında hükümet kendilerine bir mecra oluşturdu” diyor. anlaşmayı iptal etti. Forum için İstanbul’un seçilmesi de tesadüf değil. Eken, Türkiye’nin su kaynaklarını şirketlere çok hızlı tahsis eden, bununla ilgili yasal düzenlemeleri kısmen yaptığınızda elinizde ne kadar başlatmış, yakında da su olduğunun, her yıl oluşan tamamlama çabasında olan su kaynağının, yıllık su Çevre ve Orman Bakanı ihtiyacının hesabını Veysel Eroğlu’nun bahsettiği yapabiliyorsunuz.” su yasasını hatırlatıyor. Suyun Bunlar yapılmıyor, çünkü tümüyle özelleştirilmesinin bu suyla ilgili çalışan hukuken yolunu açan yasayla, şirketlerin rantını azaltacak! uluslalarası şirketler Jonathan Neale. Küresel İklim Değişikliğine Türkiye’ye davet ediliyor. Karşı Kampanya Sekreteri, “Türkiye, dünyadaki su yazar Jonathan Neale su lobisiyle mücadele sektörünün en canlı olduğu ülkelerden” için birden fazla stratejiye ihtiyaç olduğunu diyor, “Birçok batık durumdaki şirket, Ilısu söylüyor; önce yerel, sonra da dünya çapında Barajı’nı yapan Avusturyalı Vatek şirketi örgütlenmeler sağlanmalı. Atlanmaması gibi Türkiye’deki su inşaatına bağlı yaşıyor. gereken bir nokta da, şehir ve kırsal alandaki Çünkü bu barajlar, Batı’da 5060 yıl önce insanlar arasında sıkı bir dayanışma yapılıyordu, artık bu teknolojiyi oralara sağlanması, barajın yapıldığı yerde direniş pazarlamaları mümkün değil.” ve şehirde kitlesel gösteri... Neale 20 yıl Çözüm mü? Basit: Doğadaki su dolaşımı öncesine kadar İngiltere’de kimsenin suya gibi kullanımında da dönüşüm sağlamak. para ödemek zorunda olmadığını anlatıyor. İhtiyaç fazlası tüketimi engellemek. Su Neale için su her zaman politik olmuş, tüketiminde birinci sırada olan tarımda, nedenini, “Her şey onunla başlıyor. modern tekniklerle tasarruf yapmak. En Yaşamak için ona ve toprağa ihtiyacımız önemlisi de, havza bazında su yönetimini var. Toprak, kullanılabilir sudan çok daha sağlanmak. Bu ne mi? “Yani suyu kendi fazla, yani suyu kim kontrol ederse, insanları doğal sınırları, doğduğu, denize, göle da o kontrol eder” diyerek anlatıyor. G ulaştığı sınırlar düzeyinde yönetmek. Bunu C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle