Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 YEMEK 29 MART 2009 / SAYI 1201 Murat Sayın Ağaç kesitlerindeki halkaların verdiği ipuçlarından yola çıkarak geçmiş iklim koşullarını anlayabilen uzmanlar, bir ağacın geçmişini okuyarak insanlık tarihine ışık tutuyor. Peter Ian Kuniholm’un İstanbul anıtsal ağaçlarında yaptığı araştırma ilginç sonuçlar ortaya koyuyor. 15601620 yılları arasında ağaç yaş halkalarının normalin altında bir gelişme göstermesi bu dönemde kuraklık ve kıtlık yaşandığını ortaya koyuyor. Arşiv belgeleri ile bu bilgi çakıştırıldığında aynı döneme denk gelen Celali isyanlarının nedenleri kendiliğinden ortaya çıkıyor. İstanbul buna benzer pek çok afete sahne olmuş. 1689 ve 90 yıllarında çıkan fırtınalar İstanbul sularında batmamış kayık bırakmamış. 1849 kışında İstanbul’da yirmi gün boyunca kar yağmış ve halk ne yapacağını şaşırmış. Tarihi olaylar ile iklimin bağlantısı sanıldığından da güçlü. Aniden bastıran korkunç kış koşulları Osmanlı’nın Viyana hayallerini sonsuza kadar ertelemişti. Bugünün Viyanası’nda bile kışın nasıl sert geçtiğini düşünürsek, Küçük Buz Çağı’ndaki durumunu hayal etmek mümkün olabilir. Suyun giderek kıymete bindiği çağımızda ise ısınan bir dünya ile karşı karşıyayız. Sebilleri ile ünlü İstanbul artık bir pet şişe kenti oldu. İçme suyu, sular seller gibi bol ama bedava değil. Temiz su hakkı insanların elinden alındı. Kana kana suyu bedava içmek artık bir hayal. Oysa İstanbul tam anlamıyla bir su kentiydi. (muratsayin2005@gmail.com) Abıhayat... AYLİN ÖNEY TAN u hayatımızın her zerresinde yer alıyor. İnsan hayatı ve doğa üzerindeki etkisi onu yaşamsal kılıyor. Bu nedenle ona Abıhayat yani hayat suyu denmiş. Anne karnında su içinde var oluyoruz. Dünyaya gelişimiz su kesesinin patlamasıyla muştulanıyor, gözümüzü dünyaya su ile açıyoruz. S Sonrasında her şey tersine dönüyor ve Küçük Buz Çağı olarak bilinen dönem başlıyor. Tam bir buzul çağı olmayan ancak kuzey yarımküreye gerçekten bitmez tükenmez soğuklar yaşatan Küçük Buz Çağı insanlığı derinden etkiliyor. Bir zamanların Avrupa resimlerinde sık sık görülen soğuk kış manzaraları boşuna değil. Breugel’in tablolarında buz tutmuş nehir üzerinde paten yapan insanlar o dönemin kış koşullarını çok güzel gösteriyor. SUYUN TADINI ÇIKARIN Su tadı farkına varmadan zevkine vardığımız bir lezzet. Osmanlı damak zevki suyun tadını zamanında tam anlamıyla çıkarmış. 19. yüzyılda İstanbul’u ziyaret eden Fransız bir seyyah su konusundaki gelişmiş zevk karşısında şaşkınlığını ifade eder ve Türklerin şarap tadımı yaparmışçasına su tadı üzerine ahkâm kestiklerini söyler. Geçen hafta İstanbul’da düzenlenen 5. Dünya Su Forumu ve buna karşıt olarak yapılan Bilgi Üniversitesi’ndeki Alternatif Su Forumu, su konusundaki tartışmaları tekrar gündeme getirdi. Forumlar bitti ama İstanbul için sulu günler bitmedi. Haliç Üniversitesi’nde 910 Mayıs tarihlerinde Doğa Derneği’nin katkısıyla “H2SOS Suyu Arama Konferansı” düzenlenecek. Su Forumu nedeniyle açılan su konulu iki sergi bulunuyor. Paris’teki Bilim ve Endüstri Müzesi’nce hazırlanan “Herkes İçin Su” sergisi, Fransa dışında ilk defa Türkiye’de açıldı. Santralistanbul’daki sergi 31 Mayıs’a kadar izlenebilecek. Diğer bir sergi ise Maslak’taki İTÜ Doğa Tarihi ve Bilim Müzesi’nde açıldı. New York’taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi tarafından hazırlanan Su Sergisi, 14 Haziran’a kadar açık. Siz de suyun tadını taşıyan bir tatlıyla bahar sofranıza su serinliği getirin. Gülsuyu ile suyun tadına varmış olan eski İstanbul günlerini anın. Giderek kuruyan bu dünyada su gibi aziz olun. G aylinoneytan@yahoo.com Su muhallebisi 5 bardak süt 2 tepeleme dolu yemek kaşığı mısır nişastası Pudra şekeri Gülsuyu Nişastayı yarım bardak süt ile iyice ezin. Kalan sütü tencerede kaynatın. Sütte ezilmiş nişastayı sürekli karıştırarak tenceredeki süte ekleyin. Koyulaşana kadar karıştırmaya devam edin. Muhallebiyi dikdörtgen cam bir kaba dökün ve donmasını bekleyin. Soğuyunca buzdolabına alın. Servis yapacağınız zaman kare şeklinde dilimler halinde kesin ve tabaklara alın. Bol pudra şekeri ekip gülsuyu dökerek servis yapın. G BİRİLERİ / Rifat Mutlu Şu fani dünyaya veda dahi sudan uzak değil. Ölü yıkama töreni son yolculuk oluyor. Ölülerin yakıldığı kültürlerde bile küller suya bırakılıyor. Suyun çeşit çeşit hali var. Soğuklarda gürül gürül akan su olmaktan çıkıp buz oluyor. Dünyanın su rezervinin ciddi miktarı buz olarak bulunuyor. Elbette bu oran buzul çağında çok daha fazlaydı. Henüz 150 yıl öncesine kadar Dünya Küçük Buz Çağı adı verilen bir dönem yaşıyordu. Yerkürenin milattan sonra sekiz yüzlü yıllardan başlayarak 14. yüzyıla kadar sıcak yıllar geçirdiği biliniyor. Geçmişe bakarak tarihteki birçok olayı iklim koşullarına koşut olarak gelişen felaketler ve açlık ile açıklamak mümkün. İstanbul’da 1622 kışında alışılmadık şekilde Haliç ve Boğaziçi’nin güney tarafı buz tutar. İstanbul’un zorlu geçirdiği anlaşılan bu yıllar incelenmeye değer. Seyyahlar, tarihi belgeler kadar bilimsel incelemeler de bize geçmişin iklim koşulları hakkında bilgi veriyor. Dendrokronoloji konusunda çalışan bilim adamları zor geçen yıllar hakkında en sağlam ipuçlarını elde ediyor. (rifatmutlu@gmail.com) DEKORASYON Yapay zekâlı ev aletleri... DENİZ YAVAŞOĞULLARI apay Zekâ, ikinci sınıf bir Hollywood filmiydi. İnsan görünümünde olan robotların varolduğu bir gelecek canlandırılıyordu. Bu robotlar insanların yapmak istemedikleri işler için geliştiriliyordu. İşçi, jigolo, hizmetçiydi... Filmin kahramanı da son teknolojiyle geliştirilerek hissedebilme özelliği kazandırılmış bir çocuk robottu. Hikâye o kadar acıklıydı ki, “umarım teknoloji hiçbir zaman bu kadar gelişmez” demiştim. Şimdi teknoloji cidden çok hızlı bir şekilde gelişiyor, her geçen gün başka bir yenilik karşımıza çıkıyor. Ev aletleri ve mobilyalar da bu gelişen teknolojiden nasibini alıyor. Amaç yine hayatı kolaylaştırmak, insanlara daha az iş yapma olanağı sağlamak... Ev aletleri ve mobilyalar da gelişen teknolojiden nasibini alıyor. Amaç hayatı kolaylaştırmak, insanları ev işlerinden kurtararak, zaman kazandırmak... Yenilikler arasında neler yok ki; dijital fotoğraf çerçeveleri, akıllı klozetler, kumandalar ve mutfak aletleri... MEKÂN Y Mesela, kumandalar... Ev cihazlarının kontrolünü sağlayan bu kumandalar, insanlara pek çok konuda rahatlık sağlıyor. Örneğin Shneider Electric Merten Akıllı Yaşam teknolojilerinin sunduğu kumandalar, evde güvenliği bile sağlıyor. Nasıl mı? Siz evde yokken kısa sürelerle evin odalarındaki aydınlatmaları açabiliyor, panjurları açıp kapatabiliyor, müzik sistemini belli aralıklarla devreye sokarak evde birilerinin var olduğu izlenimi yaratıyor, bahçedeki izinsiz hareketlenmeler üzerine aydınlatmaları maksimum dereceye çıkarıyor. Asıl amaç tabii ki konfor. Evdeki tüm cihazları tek bir kumanda ile kontrol edebildiğinizi düşünün... İşte Merten Comnnect bu amaçla üretilmiş, sadece evlerde değil, hastanelerde de kullanılabiliyor. Bir de akıllı klozetler çıktı. Bu klozetler de yapay zekâya sahip ve bu sayede kişisel temizlikte Akıllı klozetler kişisel temizlikte kâğıt, ıslak havlu veya el kullanımına son veriyor... kâğıt, ıslak havlu veya el kullanımına son veriyorlar. Nano teknoloji ile anti bakteriyel malzemelerden üretilmiş olan akıllı klozetlerin kendilerini temizleme özelliği de var; kullanılan suyu kendi arıtma sistemi ile arıtıyor. Antibakteriyel oturağı sayesinde özellikle çoklu kullanım gerektiren mekânlarda, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemede önemli rol oynuyor. Akıllı klozetlerde bulunan “sıcak su ile kişisel temizlik” özelliği kadınların sağlığını tehlikeye sokacak mikropların yayılmasını da önlüyor. Akıllı klozetler, kademeli ayarlı sıcak/serin hava kurutma konforu ile tuvalet kâğıdı kullanımını ortadan kaldırırken, mantar vb. hastalıkların da önüne geçiyor. Uzaktan algılayıcısı sayesinde klozet kapağı da kendiliğinden açılıyor... Bu yıl, ev teknolojilerinde belki de çağın en önemli gelişimlerinden biri yaşanacak. Microsoft akıllı ev aletleri üreten Fugoo ile iş işbirliği yapıyor. Windows XP yüklü bir kahve makinesi çoktan yapıldı. Şimdi buzdolabı ve fırın da geliyor. Fugoo’nun hedefi akıllı, internete bağlanabilen ev araçları üretip, uygun fiyatla satabilmek... G Surların altında balık keyfi Tel: (0212) 517 53 02 C M Y B C MY B S arayburnu sahilinde, 1500 yıllık Topkapı Sarayı Sur’larının altında, tarih muhafaza edilerek restorasyonu yapılan üç katlı ahşap binada hizmet veren “Sur Balık”; zengin menüsü ile hem gözünüze hem de midenize hitap ediyor. İstanbul’un ünlü balık şeflerinden Nebi Koç, 30 yıllık deneyimi ile mekânın mutfağını yönetiyor. Izgara ve fırında harikalar yaratıyor. Tuzda balık, levrek dolması, balık adana, balık köfte, mantar soslu buğulama, deniz mahsullü kokoreç, zencefilli karides mönüde yer alan lezzetlerden bazıları... Haftanın her günü saat 12.0001.00 arası hizmet veren Sur Balık Restaurant’ta, unutamayacağınız tatlar eşliğinde, bir vapurun güvertesinde oturuyormuş gibi Boğaz’ı seyrederek, keyifli saatler geçireceksiniz. G