Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 Kırlangıçbalıkları Selçuk Erez ugünlerde Füruzan’ın öykülerini okumaktayım: Bunların çeşitli bölümlerini, anadilimde böyle öykülerin yazılmış olmasının yol açtığı kıvançla mutlanıp dostlarıma okuya aktara “Kırlangıç Balıkları”na kadar geldim... O balıkçının, sepetini otelin mutfağına getirinceye kadarki bölümü de diğerleri gibiydi... Sonrası, içimi burktu, bugünlerde beni rahatsız eden düşünceleri öylesine depreştirdi ki sanırım sarsıntısı da, nekâhatı da pek uzun sürecektir: “Usta, dedi (balıkçı), çok iyi kırlangıçlar bir sürü de kalkan yavrusu getirdim. Saffet Bey.. iki gün önce ısmarlamıştı. Çok taze, hemen buza aktarmak gerek bunları... (Mutfaktakilerden biri yanıtlar ) Dün de kırlangıç bıraktılar ya, kulak asma onlara.. Ucuzunu beğendi herif. Ben dedim, Safter Bey’e iş yok bunlarda diye... (Balıkçı Mehmet bir süre bekler; Safter Bey gelir.) Safter Bey, der Mehmet, balıkları getirdim. Kaç gündür deniz üstündeyiz. En çok istediğiniz kalkan yavrularından avlandım... Düğmelenmemişler bile... Safter Bey, azarlayan bir tutumla, “Baksana sepetlerinden deniz suyu sızıp duruyor taşlara.. Hem dün balık getirdiler” der . Siz istemiştiniz kalkan yavrusu. Hem kırlangıç diye satın aldıklarınız öksüz cinsi, hiç tadı olmaz onların. Bugünlük, balığa ihtiyacımız yok.. Mehmet... saatin geç olduğunu, kıyı lokantalarının balık alışverişini çoktan yaptığını düşünür... (Oysa Mehmet’e para gerekir: Yarın pazardır ve sevdiği kadınla oğlu geleceklerdir.) B Güncel, sade ve kişisel... Stefanel, modanın kalbi İtalya’da doğan bir marka. Sade, kişisel ve doğal bir tarzı var. Bu tarzı, kitlesel modanın dayattıklarından bağımsız ürünler ortaya koyarak vurguluyor. Türkiye’ye 1992 yılında distribütör bir firma aracılığıyla giren Stefanel’in şu an 40 mağazası var. Markanın Genel Müdürü Füsun Çevikel Kuran mağaza sayılarını daha da arttırmakta kararlı... Deniz Yavaşoğulları tefanel, 1992 senesinde distribütör bir firma aracılığıyla Türkiye pazarına girdi. 1998 yılına kadar süren distribütörlük yapısıyla tüketicinin markayı tanımasını sağladı. 2001 senesinde ise yüzde 100 sermaye ile kendi firmasını kurarak Türkiye pazarında büyüme serüvenine başladı. İlk mağazalarını Nişantaşı ve Suadiye’de açan Stefanel’in, şu an 40 mağazası var. Bugünden sonra da yeni bayilikler vererek büyümeye devam edeceğini belirten Stefanel markasının genel müdürü Füsun Çevikel Kuran ile markayı konuştuk... Füsun Çevikel Kuran. S C M Y B C MY B Dolapta tutarsınız Safter Bey, balıkların hepsi dimdiri.. Hem siz ısmarlamıştınız. Fiyatını da konuşmuştuk. Balıkçı Safter Bey’le bunları konuşurken çalışanların tümü mutfak tezgâhına dönmüş duymuyormuş gibi işlerine vermişlerdir kendilerini. Mehmet teker teker gözden geçirir onları. Birinin dönüp.. “Biliyoruz ya mevsim başıydı, anlaşmıştınız..” demesini bekler. Çoğu bu kıyının çocuklarıdır. (Karşısında şimdi dut yemiş bülbül gibi duranların ) kahvede “Bizi herkesten çok çalıştırıyorlar, herkesten az para veriyorlar..” (dediklerine az mı şahit olmuştur Mehmet..) Yani bunları şimdi alıp geri mi gideyim diyorsun sen? Ya öyle yap ya da verilen parayı al, çek git. Kimsenin senle uğraşacak zamanı yok. Bas bakalım. Sonra da “Dünkü kırlangıçların fiyatına alırım. Hadi işine geliyorsa.. Atın şunu dışarı..” deyiverir. Mehmet aşçılardan yani bu kıyının çocuklarından, eskiden beri bildiklerinden hiç olmazsa birinin kalkıp kendisine hak vermesini bekler.. ama boşuna! Sonra kıyamet kopar. Neden mi beni çok ama çok rahatsız etti öykünün bu bölümü? Haksız yere kovuşturmaya uğramış, suçsuz olduğu halde binbir itham karşısında kalmış dostlarımız, ahbaplarımız, (bu insanlar dost ya da ahbabımız olmasalardı bir şey değişir miydi?) vatandaşlarımız, bizim tepkisizliğimiz, suskunluğumuz, “karışma, neme lazım, bizi de dinliyorlardır” diye hafifletmeye çalıştığımız korkaklığımız karşısında ne hissediyorlardır diye düşünürken okudum bu kırlangıçbalıklarını da ondan! G erezs@superonline.com Stefanel nasıl bir tarza sahip, tarzını belirleyen unsurlar neler? Güncel, sade, kişisel, dengeli, doğal, hoşa giden, hayalperest... Ancak markanın kişiliğini ve özelliğini en iyi tanımlayan sözcük “özgürlük”; çeşit, fiyat, renk ve model özgürlüğü... Stefanel, her zaman kitlesel modanın dayatmasından bağımsız oldu. Bu, markanın, kendisini diğerlerinden ayıran en önemli özelliği. Bir de şöyle bir ikilem var. Stefanel’in her zaman fark edilen belirgin bir tarzı var, ama buna rağmen kolaylıkla kişiler tarafından da yorumlanabiliyor, açık ve esnek ... Markanın koleksiyonu İtalya’da mı oluşturuluyor? Burada ayrı bir tasarım ekibiniz var mı? Hayır, burada ayrı bir tasarım ekibimiz yok. Tüm koleksiyon İtalya’da oluşturuluyor. Ürünler nerede üretiliyor? Tüm Triko üretimimizi İtalya’daki fabrikalarımızda, kumaş üretimlerimizi ise Romanya’daki fabrikalarımızda yapıyoruz. İtalya’da üretilen koleksiyonların tüm ürünlerini Türkiye’ye getiriyor musunuz? Evet, tüm numuneleri Türkiye’ye getiriyoruz. Daha sonra tüm Türkiye genelinde bulunan bayi ve mağazalarımız bu koleksiyon içinden seçimlerini yapıyorlar. Koleksiyon seçimlerinde bölgesel farklılıklara göre karar veriliyor, ancak biz İtalya’daki tüm ürün gamını ülkeye sokmaya özen gösteriyoruz. Türkiye’de daha çok ne tip ürünlere talep var? İtalya’da transparan kumaşlar günlük giyimde de rahatça kullanılabiliyor, bizde böyle değil. Bunun dışında daha önce de belirttiğim gibi bölgesel farklılıklar olabildiği için, örneğin çok sıcak bölgelerde kalın ürünler pek tercih edilmiyor. Ya da ürünün geleceği tarih aralığına göre adetlerini daha az tutabiliyoruz. Erkek koleksiyonunda ise özellikle alt gruplarda Türk erkeği İtalyan erkeklerine göre daha naturel renkleri ve bol kalıpları tercih ediyor. YENİ YÜZ GISELE BUNCHEN... Stefanel müşterileri nasıl bir profil çiziyor? Marka kaç yaş aralığına hitap ediyor? Müşterilerimiz, genelde 2045 yaşları arası, dinamik, en son modayı takip eden, görünüşünü nasıl geliştireceğini bilen ve de farklı kombinasyonları yakalayabilen kişiler... Yeni projeleriniz var mı? Stefanel’i yıllardır özgün çizgisiyle tanıyanları büyük sürprizler bekliyor diyebilirim. Stefanel markasının yeniden konumlandırılmasına üç yıl önce başlandı. Önce tasarım anlayışı ve logo, ardından da tanıtım kampanyaları değişti. Stefanel kadınının yeni yüzü olarak da ünlü top model Gisele Bunchen seçildi. Ürünlerin modaya yakınlaştığı ve ayrıcalıklı hale geldiği bu uzun süreç sonunda artık değişimden bahsetmek mümkün. Geçtiğimiz aylarda İtalya’da 40 ülkenin temsilcilerini toplayan patronumuz Guiseppe Stefanel, yeni stratejisini açıkladı. “Artık daha lüks olacağız” diyerek kararını belirten Stefanel bunun bir anda değil, yavaş yavaş olacağını söyledi. Gelecek üç yıl içerisinde gerçekleşecek bu stratejide farklı koleksiyonlar belirlenecek. Gece, gündüz, sokak modası ve business konseptli bu koleksiyonlar mağazalarda farklı reyonlarda sergilenecek. Koleksiyonların değişimiyle birlikte mağaza dekorasyonları da yenilenecek. Türkiye’ye yapılan yatırım planlamalarımızda ise, hedefimiz satış noktalarını 50’ye çıkarmak. Stratejimiz, İstanbul dışında da bayilikler vererek büyümek. Avantajlı bayilik şartlarıyla Urfa, Artvin, Erzurum, Antakya, Kars, Diyarbakır, Giresun, Kahramanmaraş, Sinop ve diğer illerimizde Stefanel mağazaları açmak istiyoruz. G Kendimize ne kadar yakınız? Aylin Kotil E ksikliklerimizi, geri çevrilmişliklerimizi, hayal kırıklıklarımızı kısacası egomuzu ezen ne varsa onları, dost dediklerimizle hatta hayatı paylaştığımız kişiyle bile yüzleştiremiyoruz. İçimize alamıyoruz onları. Bize, bizim gibi bakmalarına izin vermiyoruz. Bunu yapmadığımız gibi, tuhaf bir şekilde de onlardan yakınlık bekliyoruz. Aslında sorun, kendimizi olduğumuz gibi kabul edememeyişimizde. Tüm eksikliklerimizle kendimizi kabul etsek, hem rahatlayacağız hem de başkaları da bizi kabul edecek. Çünkü aslında herkes kendi sıradanlığıyla güzeldir. Hatta belki de sıradanlığın içindeki olgunluğuyla. Cevap bulamadığımız nice sorular var... Problemi göremediğimiz için... Görmek istemediğimiz için. Problem varsa sıradan olmaktan korkuyoruz. Eksiklikten. Ama fark edemiyoruz ki, kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeyince başkaları da bizi kabul etmiyor. Tarkan’ın yıllar önce kumsalda çekilen fotoğraflarını hatırlayın... Yapılan yorumları. Bir de Tarkan’ın açıklamasından sonraki durumu. Tarkan mı değil mi o resimdekiler diye tartışılırken, yormayın kendinizi der gibi “o resimdeki benim“ dedi açık yüreklilikle. Kimseden çıt çıkmadı. O, kendine sahip çıktı, kendini kabul etti. Tartışanlara da onu kabul etmek düştü. Bir gazetenin genel yayın yönetmeni Başbakan’la yaptığı röportajın arkasından eklemiş: “Bence kendini daha iyi eleştirebilmeliydi. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu kritik dönemde siyasilerin bunu yapması gerekir“ demiş. Çok doğru. Ancak, kendi sorumluluk alanları içinde kendileri bunun ne kadarını yapıyorlar? Yaptılar diyelim, bizimle ne kadarını paylaşıyorlar? Paylaştığımızda karşımızdakine koz verdiğimizi düşünüyoruz. İkili ilişkilerimizde dahi durum bu. Böylece gittikçe kendimizden uzaklaştığımızı anlayamıyoruz. Ardından da sunilikten bahsedip, samimiyet bekliyoruz. Daha henüz kendimize samimi değilken... Oysa bizim açık olmamız, karşımızdakinin açık olmasına izin verir. Kolay değil elbet. Ancak sürekli karşısındakinden bekleyenlereydi sözüm bu hafta. İçine dönemeyenlere... Ya da dönse bile bunu zaman zaman unutabilenlere... İyi pazarlar... G Aylin@kotil.web.tr