22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 17 AĞUSTOS 2008 / SAYI 1169 Genç gazeteciler Anadolu’da... Nihan Yığın epimiz çok heyecanlıyız. Anadolu’daki hayatlar bizi bekliyor. Bir an önce yola çıkmalıyız. Peki, kim ne zaman, nereye gidecek, ne kadar kalacak? Hemen bir toplantı yapıyoruz. Yanıtlar hazır; ikişerli gruplar halinde Anadolu’ya dağılacağız. Heyecanımız gittikçe artıyor. İlk kez bir İletişim Fakültesi’nin öğrencileri, yıllardır gazetecilik yapanların bile yapmadıkları bir şeyi gerçekleştirecekler ve gözlerini Anadolu’ya çevirecekler. “Biz Mihalılar olarak, gazetecilik öğreniminin sadece okul sıralarında değil, aynı zamanda sokakta haber peşinde koşarak öğrenileceğini düşünüyoruz. Bu fikirle, mart ayının başında düştük Anadolu’nun yollarına. Okul sıralarında SERGİ: MARTIN PARR Assorted Cocktail S antralistanbul 30 Ekim 2008 tarihine kadar Magnum fotoğrafçısı Martin Parr’ın “Assorted Cocktail” başlıklı sergisine ev sahipliği yapacak. 156 eserden oluşan sergi, Santralistanbul Ana Galeri 3. katta ziyarete açıldı. Çağımızın “vakanüvis”i olarak nitelendirilen ünlü İngiliz fotoğrafçı Martin Parr’ın fotoğrafları, köklü bir belgesel fotoğraf geleneğine yaslanan Magnum Photos için bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Martin Parr, insanlara tanıdık görünen şeyleri yepyeni ve çarpıcı bir biçimde sunuyor. Magnum fotoğrafçılarının alışılmış çalışmalarıyla karşılaştırıldığında, Parr’ın fotoğrafları yabancı, uzak, gizemli ve hüzünlü değil, tam tersine, tanıdık, gündelik hayata dair ve sıradan... Martin Parr, H çekiyor ama bununla biz çekiyoruz, kendimiz yapıyoruz, kendimiz çekiyoruz. Her şeyini biz ayarlıyoruz. Bu fotoğrafları beynimiz çekiyor” diyorlar. Yolumuza devam ediyoruz. Nevşehir’deyiz. Kansere inanmayan Karain Köyü ve Tuzköy Beldesi’ndeyiz. Bölgede yaşayanların neredeyse hepsi akciğer kanseri. Bunun nedeni de erionit maddesi. Bölge halkının inadı inat, Prof. Dr. İzzet Barış’ın raporlarına inanmıyorlar. Kimimiz hâlâ İstanbul’dayız. Sabırsızlıkla dönmelerini bekliyoruz arkadaşlarımızın. Onlar gelsinler ki, biz yola çıkalım, yavaş yavaş dönüyorlar. Tabii gittikleri yerleri de yanlarında getiriyorlar. Maceralarını ve Anadolu insanın misafirperverliğini heyecanla anlatıyorlar. Bunlar öyle unutulacak hikâyeler değil, mesela Antalya’ya giden arkadaşlarımız ilk gece kalacak yer bulamayınca, otobüste tanıştıkları muavini arıyorlar, hemen evlerine kabul ediyor onları, çaylar, pastalar... Şimdi de Gaziantep’teyiz. Her gün derslerinin on beş dakikasını kitap okumaya ayıran ilköğretim okulu öğrencilerinin yanında. Şaşırttıkça şaşırtıyorlar bizi. İleride gazeteci olmak isteyen Sevda “İyi bir gazeteci olmak için çok okumak, çok araştırmak gerektiğinin farkındayım” diyor. Amacımız “öteki”leşmiş hayatlara tanıklık etmek. Anadolu’nun yollarına bu amaçla düştük. Uşak’taki Kadın Amele Pazarı’ndayız. Burada kadınlar ekmeği taştan Cihan Kirman / Gaziantep. çıkarıyorlar. Her gün Eski Tabakhane bölgesinde toplanıyorlar. Bir köşeye oturuyorlar ve birileri tarafından seçilmeyi bekliyorlar. Aralarında seksen yaşında olanlar da var. “Seksen yaşında bir kadın nasıl çalışabilir?” diye düşünüyoruz. İçlerinden biri açıklıyor: “Birçoğumuzun eşi öldü, sakat olanlar var. Ben oğlumun yanında kalıyorum. Asgari ücretle geçinemiyoruz”. Adana, Eskişehir, Nevşehir, Antalya, Uşak derken, Anadolu yolculuğumuz bitiyor ve İstanbul’a dönüyoruz. Mihaber’in sayfaları da yavaş yavaş oluşuyor. İstanbul’dan da bir şeyler katalım dergimize diyoruz. Bir arkadaşımız Tünel Meydanı’ndaki Yüksek Kaldırım’da alıyor soluğu, Genelev Sokağı’na tanıklık ediyor. Bir başka arkadaşımızsa, hapishaneye, görüş gününe gidiyor, yaşadıklarını yazıyor. Sonunda Mihaber 9 çıktı, masamızın üzerinde. Hayat sürüyor, biz de genç gazeteci olmanın heyecanıyla peşi sıra gidiyoruz... G Meryem Agan / Kastamonu. öğrenemeyeceğimiz pek çok şey öğrendik gittiğimiz yurt köşelerinde. Biz genç gazeteciler, toplumun nerede olduğunu, sorunlarını, değer yargılarını, daha okul sıralarında yerinde görmeyi amaç edindik… Yaşar Kemal, Sait Faik Abasıyanık, Fikret Otyam’ın izinden giderek öyküsel dokulu röportajlar kaleme aldık. Fotoğraflarla tanıklık ettik yaşamlara. Günümüz medyasında röportajın yanlış tanımlanması, gerçek işlevinin bozulması bizi üzüyor.” İşte biz Miha muhabirleri, Anadolu yollarına düşmemizin nedenini ve amacımızı böyle açıklıyoruz yeni yayımladığımız Mihaber 9’un sayfalarında. Mart ayındayız. Her şey tamam. İlk durağımız Adana. Biletlerimizi aldık. Yola çıkıyoruz. Kış, İç Anadolu’da kendini göstermeye devam ediyor. Yollar karla kaplı. Trenimiz, sekiz saat Konya’da kalıyor. Sonunda Adana’ya varıyoruz. İstikametimiz, kutudan fotoğraf makinesi yapan Tepebağ Lisesi öğrencileri. Bir yanda bizim dijital fotoğraf makinelerimiz, bir yanda onların kutudan yaptıkları fotoğraf makineleri. Hiç özenmiyorlar bizim makinelere, “Fotoğraf makinesinde makine Marmara İletişim Haber Ajansı’nın (Miha) hazırladığı Mihaber’in dokuzuncu sayısı çıktı. Genç gazeteciler haberlerini Anadolu’dan topladılar. Anadolu insanının sevinçlerini, inatlarını ve hüzünlerini sayfalarına taşıdılar. Selçuk Şamiloğlu / Malatya. kapitalist kültür konusunda izleyenlerde yarattığı yoğun farkındalık açısından ise tipik bir Magnum fotoğrafçısı olarak değerlendiriliyor. Parr’ın fotoğrafları, aslında nasıl yaşadığımızı, kendimizi başkalarına nasıl tanıttığımızı ve değer verdiklerimizi keskin bir ironi ile gösteriyor. Hem estetiği hem de içeriğiyle tanıdık olan bu görüntüler, metropol insanlarını olağanüstü bir mizahla yansıtıyor. Parr’ın “Son Tatil”, “Bıkkın Çiftler”, “Küçük Dünya”, “İngiltere’yi Düşünmek”, “Almanya’yı Düşünmek”, “Telefon Projesi”, “Knokke le Zoute”, “Glasgow”, “Meksika”, “Lüksemburg” ve “Sağduyu” başlıkları altında sunduğu 156 eserden oluşan retrospektif sergisi “Assorted Cocktail” 30 Ekim’e kadar Santralistanbul’da ziyaret edilebilir. Sergi, pazartesi hariç her gün 10.0020.00 arası açık. G Tel: (0212) 311 73 60 Fotoğraf: Vedat Arık Her şey görünebilmek için! Ali Deniz Uslu ngin Akıncı Zoom Kurumsal İletişim’in başındaki isim. Aslında onu Sony Müzik Türkiye’deki çalışmaları ya da Sertab Erener’in Eurovision birinciliğinden tanıyoruz. Bu işe müziğe duyduğu tutku ile başlamış. Genç yaşta müziğin peşinden Kanada’ya gitmiş. Tam istediğini alamayınca prodüksiyon okumuş, medyada çalışmış, gazetecilik, habercilik, editörlük ve radyoculuk yapmış. Ayaklı müzik ansiklopedisi olarak anıldığı günleri tebessümle hatırlıyor. Tek derdi uluslararası müzik sektörünün bir parçası olmak. Sony Müzik Türkiye’de pazarlama direktörü olarak çalışırken küresel eğlence endüstrisinin matematiğini çok iyi öğrenmiş. Sektörün en çok aranan isimlerinden olmasını da bu sağlamış. “Müzik peşinde hayatını sefalet içinde yaşayacaksın” diyen babasını mahcup ettiği için mutlu. Şimdi kurumların prestij kazanmak için yöneldiği eğlence organizasyonlarına yön veriyor. İşte bu yeni sektöre dair anlattıkları... Eğlence danışmanlığı kavramı herkesin aklında farklı anlamlara sahip. Siz nasıl tanımlıyorsunuz? Yaptığımız iş kurumsal iletişimin adı altında eğlence danışmanlığı. Biz, büyük şirketlere ve kurumlara, kurumsal iletişimin bir parçası olarak eğlenceyi öneriyoruz. Eğlencenin içinde müzik, şov ve dünyaca ünlü yüzler var. Artık markalar bazı isimlerle E anılmak, davetlerinde dünyadan ünlüleri bir araya getirmek istiyor. Bazen ürünüyle sanatçıyı bir araya getiriyoruz, bazen de bu bir reklam ya da sponsorluk anlaşması olabiliyor. Biz fikir öneriyoruz, özgün işlerin peşinden gitmeye çalışıyoruz. Fransız reklam dâhisi Jacques Seguela, “Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin, o beni bir genelevde piyanist sanıyor” isimli kitabında reklamın ne menem bir iş olduğunu anlatıyordu. Şimdi de müzik, markalar ve kurumsal iletişim bir arada... Dijital çağ dünyayı olduğu kadar sanatı, müziği de etkiledi. Reklam da bunlardan beslenen bir mecra. Reklam ve eğlence bir arada, müzik de onlardan bağımsız kalamıyor, birbirlerine ihtiyaçları var. Zaten eğlencenin büyük bir kısmı müzik. Yani bir ortaklık yaratmak şart. MÜŞTERİ EGOLARINI TATMİN EDİYOR Sizi tanıyanlar biliyor, ama bilmeyenler daha çok. Oysa siz Sertab Erener’in Eurovision birinciliğinin gizli kahramanlarından birisiniz. Eurovision’un bir müzik yarışması olmadığını düşünüyorum, siz de o yarışmada müziğin nasıl iyi bir şekilde pazarlanabileceğini gösterdiniz. Sahnede sanatçı ve müzik vardır, ama işin arkasında her zaman onlarca kişinin emeği olur. Lobi, halkla ilişkiler ve iletişim pazarlaması adına gerçekten iyi bir iş başardık orada. O proje benim tam bir buçuk yılımı aldı, yarışmayı kazandık, ama yeni başlıyorduk. Başarıyı sürdürmek için uluslararası çalışmalar C M Y B C MY B Engin Akıncı “kurumsal eğlence danışmanlığı” yapıyor, yani şirketlere ve kurumlara, kurumsal iletişimin bir parçası olarak eğlenceyi öneriyor. Çünkü markalar ve büyük kurumlar kutlama, davet ve partilerinde dünyaca ünlü müzisyenleri, Hollywood yıldızlarını ve popüler kültürün ikonlarını görmek istiyor. Bu “farklılık” onlar için medya ilgisi ve prestij demek. yaptık ve çok iyi sonuçlar aldık. Sonra da Sertab Erener’in İngilizce albümü yayımlandı ve pek çok ülkeye dağıtıldı. Nasıl çalışıyorsunuz, proje önünüze geldikten sonra süreç nasıl sürüyor? Proje bize karanlık bir kutuda geliyor, yani belirsizlikler had safhada oluyor. Kurumsal iletişimde eğlence önceden benimsenmeyen bir şey olduğu için bu konuda müşteriler genelde çok önyargılı. Yani müşteri bize geldiğinde ayakları yere sağlam basmıyor. Yalnızca farklılık yaratmanın, gündemde olmanın derdindeler, ama bunu nasıl yapacakları konusunda net fikirler yok. Böyle olunca da sizin işe aylarınızı vermeniz gerekiyor. Müşteriyi isimlere yönlendiriyoruz, elbette kabul etmedikleri de oluyor. Kendi istedikleri isimlerde diretiyorlar, bazı işlerde de egolarını tatmin ediyorlar. Bu, Oscar ya da MTV Müzik Ödülleri turizmi gibi bir şey. Ne kadar ünlü ve sansasyonelse o kadar iyi yani... Bugüne kadar yaptığınız en farklı iş sizce hangisiydi? Sanırım sansasyonel anlamda en çok ses getiren Paris Hilton’u güzellik yarışması için Türkiye’ye getirmemizdi. Bu yılki güzellik yarışmasını yapan “Kanal 1” bana geldi ve Paris Hilton adında anlaştık. Peki ya getirdiğiniz ismin müşterinin adının önüne geçmesi riskli değil mi? Yani o günlerde kimse kanalı hatırlamıyordu, herkes Paris Hilton’dan bahsediyordu. Ben risk görmedim, onlar da görmedi. Olumlu veya olumsuz hakkında çok şey yazılan, dünyanın tanıdığı çok önemli bir eğlence markası o. Şarkı söylüyor, oyunculuk yapıyor, markaları var. Büyük bir imparatorluğun tepesinde oturuyor. Eğlence danışmanlığının geleceğini nasıl görüyorsunuz? 2009 yılının ocak ayında Türkiye’nin ilk eğlence odaklı pazarlama ve iletişim fuarı açılacak. Sektörün tüm katılımcıları orada olacak ve beş gün sürecek. Organizasyonlar, festivaller, müzik şirketleri bir araya gelecek. Zaten tüm bu öğeler birbirine muhtaç, eğer bu şekilde kenetlenmezlerse işleri çok zor. Bizim amacımız bir paylaşım ağı ve dernekleşmeyi sağlayabilmek. G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle