Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 TEMMUZ 2008 / SAYI 1166 3 Erken evliliklerin bir “sorun” olarak kabul edilmesi, çözüm odaklı sonuç için çok gerekli. Proje, elini taşın altına sokması gereken kurum ve kuruluşları bir araya getirmesi bakımından oldukça başarılıydı. Projedeki hedefimiz, erken yaşta evliliğin bir insan hakları ihlali olduğuna, “sorun” olarak kabul edilmesi ve üzerinde çalışılması gerektiğine, zorla evlendirmenin bir şiddet olduğuna, farkındalık yaratıp bilinç yükseltmeye ihtiyaç bulunduğuna dikkat çekmekti. Bu konuda sorumluluğu bulunan kurum ve kuruluşların işbirliğiyle; bir “politika” çerçevesinde çözüme yaklaşılabilir. Beklediğimiz sonuçları tam olarak aldık diyemem. Ancak, bir kadın örgütü olarak sorumluluğumuzu yerine getirdik. Milletvekillerinden, insan hakları ve kadın örgütlerine birçok kurumdan temsilcileri bir araya getirip konu üzerine tartıştık ve çözüm alternatiflerini ortaya çıkardık. Erken evliliklerin önlenmesi için ulusal ve yerel eylem planları hazırlamak, sorunu yasa koyucuların gündeminde tutmak ve ilgili kurumlar arasında sürekli iletişim ve işbirliği geliştirmek şart. Bu konuda başka sivil toplum kuruluşları da çalışmalar başlattı. Erken evlilikler hakkında fazla akademik çalışma yok. Daha kapsamlı ve soruna ışık tutacak araştırmalar için üniversitelere de görev düşüyor. Bir zihniyet dönüşümünden söz ediyorsak bunu ancak birlikte hareket ederek sağlayabiliriz. Diğer bir projeniz de “Çocuk Gelinler”. Hülya Anbarlı’nın fotoğrafını kullandığınız “Çocuk Gelinler” projesinin afişini tasarlarken nelerden yola çıktınız, afiş bize ne söylüyor? Afiş bize, bütün o renklerin, ışıltıların, göz alıcı düğün sembollerinin ötesinde her şeyden önce bir yere bakmamız gerektiğini söylüyor. Baktığımız suretin bir okul çocuğuna ait olduğunu fısıldayan örgülü saçlar, o parlak kırmızı kumaşla örtülse de “Bırakın da okula gideyim!” feryadını yok edemiyor. Ve tabii ki, bekâret sembolü kırmızı kurdele. Eli kolu namus diye bir şeyle bağlı binlerce kadın kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olamadan, temel hakları ellerinden alınıp yerine kınalar yakılarak alınıp satılıyor. Projenin ilk ayağını “Çocuk Gelinler Sözsüz Kısa Film Sinopsis” yarışması oluşturuyordu ve bu yarışma sonuçlandı. Peki çalışmalar başladı mı? Bu uluslararası bir proje, Almanya’daki DortmundKöln Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’yle birlikte yürütüyoruz. Yarışma eşzamanlı olarak Almanya’da da açıldı ve her iki ülkeden 5’er katılımcı belirlendi. Katılımcılar yarışmaya gönderdikleri sinopsislerini jüriye sundular, jüri de içlerinden ikisinin filme çekilmesine karar verdi. Türkiye’den Damla Köle’nin “Meme” ve Almanya’dan Dennis Todoroviç’in “Nefes Al, Alma, Nefes Al!” adlı kısa film öyküleri seçildi. Aslında atölyelere katılmaya hak kazanan 10 sinopsis de başarılıydı ve bize göre hepsi kazandı. Çünkü iki eser ortak bir çalışmayla önce senaryoya dönüştürecek, sonra da filme çekecekler. Ortaya çıkacak filmler hepsinin ortak üretimi olacak. Kolektif çalışmayı teşvik eden ve iki ülkeden farklı bakış açılarını güzel bir ortaklığa dönüştürmeyi hedefleyen bir iş. Bu yönüyle çok heyecan verici. 10 katılımcı Aylin Eren ve MarenKea Freese ile birlikte Senaryo Atölyesi’ni bitirdiler. Leyla Özalp ve Bernadette Feiler yönetimindeki Yapım Öncesi ve Yapım Atölyesi’ne devam ediyorlar ve her iki filmin çekiminde tüm aşamalarda bulunarak filmleri kendileri çekecekler. Filmler hem Almanya hem de Türkiye’de film festivallerinde gösterilebilecek. G Çocuk gelinler Gül Yaşartürk Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukluktan çıkış yaşını 18 olarak tanımlıyor. Oysa Türkiye’de kız çocuklarının büyük çoğunluğu bu yaşın altında, henüz çocukken evlendiriliyor. Erken evlenen erken anne oluyor, ne birey olabiliyor, ne haklarını savunabiliyor… Uçan Süpürge’nin Avrupa Birliği ile ortaklaşa projesi, çocuk gelinler gerçeğine dokunuyor, amaç, bir farkındalık ve değişim sağlamak... Fotoğraf: Hülya Anbarlı olarak belirleme nedenimiz erken evliliklerin hep doğu bölgelerinin sorunu olduğu önyargısı ve bölgedeki kadın örgütlenmesinin yetersiz olmasıydı. Doğudaki kalabalık aile yaşantısı, feodal alışkanlıklar veya ataerkil değerler, sorunun yalnızca oralarda olabileceği yargısını yerleştiriyor, medya da bunu besliyor. Ancak İzmir, İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerde de erken evlilikler var. Bu sorunlara dikkat çekmeyi, örgütlenmeyi teşvik etmeyi, erken evliliklerin kadın örgütlerinin öncülüğünde elbirliğiyle çözülecek bir mesele olduğunu hatırlatmayı amaçladık. Yasanın öngördüğü yaşın altındaki evliliklerin kaydı olmadığından, bölgelere göre dağılım konusunda net bir bilgi vermek zor. Yüz yüze görüşmelerle ortaya çıkabiliyor. Projeden umduğunuz sonuçları alabildiniz mi ya da proje neler getirdi? D ünyada bir yıl içinde doğan yaklaşık 14 milyon çocuğun annesi adolesan yaşta. Türkiye’de ise Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği’nin (CETAD) 2006’daki verilerine göre 1519 yaş grubu kadınlarda evlilik yüzde 11.9 oranında. Uçan Süpürge, çocuk gelinler için iki proje yürütüyor. “Çocuk Gelinler” projesi “Uçan Süpürge Avrupa Birliği Sivil Toplum Diyaloğu: Kültür Hareketi Programı” çerçevesinde 2007’de başladı. Projenin ilk aşamasını “Sözsüz Kısa Film Sinopsis” yarışması oluşturuyor. Yarışmayı kazanan yazarlar seçecekleri bir eseri, kolektif çalışmayla filme dönüştürecekler. Uçan Süpürge, Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın desteğiyle “Erken Evlilikler Projesini” ise 2006 yılında başlattı. Söz konusu iki proje kapsamında Türkiye’de erkenzorla evlilikler ve çocuk gelinler üzerine Selen Doğan ile konuştuk. Erken evlilikten ne anlıyoruz? Erken evlilik, ruhsal ve bedensel gelişimini tamamlamadan yapılan evliliklere verebileceğimiz genel bir tanım. Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaşın altındaki bireylerin evlendirilmesini ulusal yasalarca kabul edilse bile“çocuk evliliği” sayıyor. Selen Doğan. Bizde Medeni Yasa evlilik yaşını 17 olarak düzenliyor. “Erken Evlilik” ifadesinin naif ve tolere edilebilir bir çağrışımı var, ama o kadar masum olmadığını bilmeli hatta bunu “zorla evlilik” olarak tanımlamalıyız. Erken yaşta rıza olsa bile, evlilik kararının çeşitli sosyal ve ailevi baskılar sonucu verilebildiğini unutmayalım. Erken evliliklerin sebepleri ve sonuçlarından söz eder misiniz? Ataerkil değer ve alışkanlıkların küçük yaşta evliliği normalleştiren, gelenek gibi benimseyip sürdüren güçlü bir yanı var. Kız çocukları bir yük gibi görülüyor ve başlık parası uygulamalarıyla evlilik karşılığında maddi kazanç elde ediliyor. Ailede ve çevrede çoğunluk erken evleniyorsa, normalmiş gibi düşünülüyor. Kadınların üzerindeki sosyal baskıyı da unutmamak lazım, “evde kalma” dayatması, evlilik dışı cinsel ilişki, hamilelik endişesiyle ailelerin “bir an önce evlensin” telaşı ve “kız çocuk okuyup da ne yapacak, evlensin, kocasına hizmet etsin” düşüncesi oldukça yaygın. Küçük yaşta evlenmek, eğitim ve buna bağlı olarak istihdam olanaklarından yararlanamamak demek. Aile, çocuk, ev gibi sorumlulukların altında ezilmek, ev eksenli bir yaşamda ataerkil rollerin sürdürülmesi demek. Erken evlilik, erken annelik demek, ki erken hamileliklerde anneçocuk ölümleri olasılığı çok daha fazla. Aile içi şiddete uğrama, cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riskleri de çok yüksek. En ciddi sonuçların bunlar olduğunu düşünüyorum. “Erken Evlilikler Projesi”ne İç Anadolu Bölgesi’nden başlayarak sorunun çözümüne katkıda bulunmayı amaçladınız. Türkiye’de erken evliliklerin bölgelere göre dağılımı nasıl? O çalışmayı iki yıl önce gerçekleştirdik. Bizim için bir ilkti ve devamını getirmeyi hedeflemiştik. İç Anadolu’yu çalışma alanı DERGİDEN O n yıl kadar önceydi, bir televizyon dizisi mi bahane olmuştu ya da bir başka gazeteye söyledikleri mi, röportaj yapmak istemiş, aramıştım. Reddetmedi, ama keşke reddetseydi, “Konuşup arşive kaldıracaksınız, sonra da ölünce kullanacaksınız” dedi: “Bunun için röportaj yapmak istiyorsunuz, değil mi?” Kızgınlığı kırgınlığını örtmeye yetmiyordu ve söz bitmişti. Aslında kendi çocukluğumun ve ilk gençliğimin anılarının üzerindeki tozu atmak istiyordum… Dört film birden izlediğimiz pazar sinemalarında, kahraman ölünce gözyaşları arasında göremediğim babamın muzip gülüşüne eşlik eden yalanının peşinden gitme sevdasını yeniden tatmak istiyordum belki de… Kahramanın cenazesinin ertesi gün öğle namazından sonra Paşa Camii’nden kaldırılacağını söylemesine inanırdım babamın, sadakatle ve ısrarla ve o saatte evden kaçıp camide alırdım soluğu, filmden artakalan gözyaşlarımı akıtarak. Suna Pekuysal ağlatmazdı ama… Güldürürdü ve ölmezdi, ölse de insan tali karakterlerin, kahramanların ölümüne daha çabuk alışır, daha az canı yanardı. Aslına bakarsanız, ana karakter denilen parlak bir yıldızdı, taliye düşense onun gençliğini, güzelliğini biraz daha parlatmak. Hayal, ancak gerçekle parlatılırdı, bu yüzden Pekuysal’ın rolleri daha sahici, daha elle tutulurdu. Aşkı ölümcül bir yara gibi yaşayanlara arabuluculuk eder, kendisi mesut, neşeli bir aşkı iliklerine kadar yaşardı. Bu aşkın öyle ya da böyle bir de teni olurdu. Komikliği erkek mevzisinden indirip kendini yıldızlaştırması, ancak orta yaşlarının başına yetişebildi, 1980’li yılların ilk yarısında “Lüküs Hayat”la hayatlarımızın yeni rotasına işaret etti. Büyük çöküşümüzü, bir önceki çöküş zamanını anımsatan bu operetle haber verdi. Güldürüp sızımızı aldı, az ya da çok… O gün, röportaj talebimi geri çevirdiğinde de ağlatmadı, ama canımı yaktı. Telefonu kapattığımda, gazetecinin durması gereken yerin farkındaydım; gazeteci, komik, çirkin, ama sahici bir tali oyuncu olabilirdi, o kadar… İyi haftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşad Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergicumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B