22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 TEMMUZ 2008 / SAYI 1165 3 Cadı bohçasını toplamayacak K üçücük salonda, kadınlı erkekli izleyici, bir ilke tanıklık etmenin heyecanı içinde, ne yapacak, ne söyleyecek… Bilinmezin de tedirginliği var elbette, o güne kadar standup denilen bu tarz şovu daha çok erkeklerden, az da olsa kadından izlerken seyirci ile kurulan dil temasından da biliyorlar ki, pek masum, tek taraflı bir seyirlik değil bu… Boş bir anlarında yakalanabilir, yanıt veremeyebilir, dahası yüzleri kızarabilir. Öyle de oluyor, travesti Esmeray’ın “Cadının Bohçası” şovunda, cinsel kimliklerini boşa çıkaran cümleleri, özellikle erkek seyirciyi sandalyesinde huzursuz ediyor, biri siyah gözlüklerinin arkasına saklanıyor, diğeri “Sen beni tanıyorsun Esmeray” diyor, “Böyle şakalara gelemem”… Kadınların da durup önyargılarını şöyle bir silkelemeleri gerekiyor, sahne neyse de günlük hayatta bir seyirliğe dönüştürdükleri travestilere dair… Esmeray daha önce de bu dergiye konu olmuştu, tanımak ve anlamak üzerine art arda sıraladığımız soruları yanıtlamış, süssüz, iddiasız cümleleriyle herkes kadar, hepimiz kadar bir hayatı olduğunu göstermişti… Tabii ki şiddetten payına daha fazlasının düştüğünü göz ardı etmeden. Geçen aylarda bir kez daha şiddeti yaşadı Esmeray; polis yolunu çevirdi, çantasını aramaya kalkıştı, izin vermeyince de dövdü… Bu bir ilk değil, elbette son da değil, Esmeray bunu biliyor, ama haklarının gaspına izin vermeye niyeti yok… Peki, Esmeray kim? Daha önce adını duymayanlar için bir özet yapmakta fayda var. 34 yaşında, Karslı. O kendisindeki, yaşadığı köydekiler de ondaki farkı fark etmekte pek zorlanmamış. Top oynamayan bir erkek çocuğu, üstelik de “kırıtan”, baskıyla, dayakla normalleştirilmeye çalışılmış. Olmamış. İlk aşkını on birinde yaşamış, bunun bir aşk değil, tecavüz olduğunu ancak yirmili yaşlarının sonuna doğru anlamış… Dört yıl sürmüş bu ilk ilişkisi, bitmiş ve İstanbul’a gelmiş, çalışmaya… İstanbul’un kendisi gibi farklı hisleri, tercihleri olanların daha suyun yüzünde durabildikleri genişliğiyle içini serinletse de, kafasının karışıklığını çabuk yatıştıramamış. Ben kimim, sorusuna “Erkek bedeninde kadınım” yanıtını verince, bırakmış kendini kadın hallerine; elbise giymiş, tüylerini almış, rujunu, eğer bulabilirse ayağına uygun, topuklu ayakkabılarını giymiş… Kadın gövdesinde daha sert, daha şiddeti yüklü bir hayatın kendisini beklediğini anlaması da uzun sürmemiş. Başvurduğu bütün işyerlerinin kapısından, kimi kez öfkeyle, kimi kez aç bakışlarla çevrilince, geriye seks işçiliği yapmaktan başka çare kalmamış. O da yapmış. Kendisine “erkek” olarak gelen müşterilerin “Sadece meraktan geliyorum” sözcüklerinin arkasındaki gizli eşcinselliği görmüş, hoyratlığı, aşağılamayı. Polisin, özellikle de Hortum Süleyman’ın “hortumlu” şiddetten payına düşeni almış, Ülker Sokak’tan atmak isteyen komşularının “arsız” bakışlarına yakalanmış… Bütün bu şiddet, başka bir farkındalık geliştirmiş Esmeray boş olduğu akşamlar Beyoğlu’nda midye dolma satıyor, diğer akşamlarsa sahnede, “Cadının Bohçası” adlı şovunu sunuyor. Sahnede elbette travesti Esmeray’ı anlatıyor, herhangi birinin hayatını anlatırcasına… Bir izleyen bir daha asla eskisi gibi olmuyor, çünkü önyargıları birer birer kırılıyor… Ama bu, Esmeray’ı şiddetten kurtarmaya yetmiyor… Berat Günçıkan Esmeray’da, kadın gövdesinde herhangi bir kadın kadar, dişli bir kadın yerleştirmiş, kadınlığın bilincine varmış özetle… Seks işçiliğini bırakmış, ama seks işçiliği yapanların haklarını savunmayı göz ardı etmeden… Yaşama, çalışma ve sevişme hakkı için çabalamış… Elbette bunun için örgütlü bir hayatı da denemiş… İHD’de, ÖDP’de sıvamış eteklerini, kadınların desteği, erkeklerin şaşkın bakışları arasında, kapitalizme de karşı çıkmış, ayrımcılığa da… İnsanın, ayrımsız haklarını savunmuş… Partide erkeklerin, o, kadınların da çok iyi bildiği bıyık altından gülüşlerine tanıklık etmiş, bir gün dayanamayıp bir toplantıda “Bütün erkek arkadaşlara Fotoğraf: Uğur Demir sesleniyorum” demiş “eğer bana bir şey söyleyecekseniz, direkt gelin söyleyin; ya kabul ederim, ya etmem. Ama bıyık altından bakmanız çok rahatsız ediyor”. Diğer travestilerle birlikte kendi örgütünü kurmayı denemiş. Delik deşik hayatlarını anlatabilmeyi deneyecekleri “İnsan Sevenler Derneği”, herkes birer ikişer kenara çekilince onaya bile götürülmeyen tüzük ve programıyla öylece kalmış… Sevmiş, sevilmiş, terk etmiş, terk edilmiş… Karayollarını boyayan travesti kanlarına rağmen kimliğinden ne vazgeçmeyi düşünmüş, ne de bir kenara çekilmeyi… Çeşitli işler denemiş, bulaşıkçılık, aşçılık… Eylemlerde birlikte yürüdükleri insanların kapısını çalmış iş için, ama kimse bir travestiyi işe almaya yanaşmamış, herkes hep ağzında bir şeyler gevelemiş, “Ben elbette burada çalışmanı isterim, ama…” İşverenler ise ya ücreti düşük tutmuş ya da ödemeyi geciktirmiş de geciktirmiş… Dertlerinin, parasızlığın altında boğulduğu bir gün, evine gittiği komşusu yaşlı bir Kürt kadını, mutfaktan alıp getirdiği tepsiyi önüne koymuş, “İşte bu” demiş “Ben sana midye dolma yapacağım, sen götürüp satacaksın”. Düşünme fırsatı da tanımamış yaşlı kadın, “Hadi” demiş “şimdi”… Beyoğlu’nun sokaklarında tablasını yere koyup tepsiyi üzerine yerleştirmiş, midyelerini dökmüş ve satmaya başlamış… Kısa sürede çevre esnafla diyalog gelişmiş, müşterilerini neredeyse sabitlemiş… Bir gün bir esnaf, yoldan geçen travestileri gösterip “Bunlar var ya abla” demiş, “Acayip kızdırıyor beni, bunların alayı ahlaksız”. Çenesini tutmamış, “Ben de travestiyim” demiş Esmeray. Adam şaşkın, “Estağfurullah” deyip çekip gitmiş, sonrası malum, kısa süren bir yüzleşme, hesaplaşma ve geri dönüş, “Kusura bakma Esmeray Abla”. Bir gün bir adam yaklaşıp yanına özür dilemiş, “Böyle olduğunu, namusunla çalıştığını bilmiyordum, bağışla” diye fısıldamış. Birkaç ay önce kendisini uluorta döven, hakkında davacı olduğu komisermiş fısıldayan adam, bağışlamamış… Geçen yıl bir adım daha atmış Esmeray, yaşadıklarını yazıya döküp, sahneye taşımaya soyunmuş. “Gitmek” filminin oyuncusu Ayça Damgacı ile çalışmışlar metni ve sahneyi… Sonra sahneye çıkmış, elinde midye dolma tezgâhı, üzerinde elbisesi ve ayakkabıları… Esmeray yaşadıkça çoğalacak bir oyun bu, teksti renklenecek, ihtimal acılanacak da… Ama ne kimliğinin altında kalıyor sahnede, ne yükseklerden bakıyor, heteroseksüel kalabalığa ve diğerlerine… Herkes gibi, herkes kadar biri gibi… İşte kendi düşüncelerinden ve cinsel kimliklerinden başkasına hayat hakkı tanımayanları da en çok bu çileden çıkarıyor. Başka türlü var olabilmek, daha fenası bir model oluşturmak… Seks işçiliği yapan travestilere şiddet uygularken toplumun onayını almakta pek de zorlanmayan polis, bu “meşruiyet”ini kaybetmekten korkuyor. Esmeray’ın geçen ay, yolda yürürken çevrilip, çantasının aranması da işte bu yüzden. Midye dolma satması yetmiyormuş gibi sahnede daha tehlikeli üstelik, izleyicinin yaşadığı yabancılaşmayı, horgörüyü lime lime ediyor, “Ahlak”, “namus” silahlarını geri teptiriyor… Esmeray da sahne şovunun yarattığı değişikliğin farkında elbette, “Tanımayanlar bir şok yaşıyorlar” diyor, “Deneyim kazanmak isteyenler de geliyor, ama hepsi, asla oyundan önceki gibi bakmıyor, bakamıyor bana ve diğer travestilere”… Bir gün yolunuz Beyoğlu’na düşerse ya da Esmeray turneyle kentinize gelirse, ona dikkatlice bakın, zihninize dolanan prangayı çözmek için ondan yararlanmanızı, elbette kınamayacaktır! G SERGİ Atletizme adanmış bir hayat: Cüneyt Koryürek apı Kredi Kültür Merkezi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi, 2008 Pekin Olimpiyatları öncesinde, hayatını olimpiyatlara ve Türk atletizminin gelişmesine adamış Cüneyt E. Koryürek sergisine ev sahipliği yapıyor. 2008’de kaybettiğimiz Koryürek’in anısına hazırlanan Y “Atletizme Adanmış Bir Yaşam: Cüneyt E. Koryürek, Türkiye’nin Olimpiyad Serüveni” adlı sergi 26 Temmuz’da başlayacak. 10 Ağustos’a kadar sürecek sergide, Koryürek’in gençlik yıllarından başlayarak tuttuğu notlar, istatistikler, çektiği fotoğraflar, topladığı maskot, madalya ve aksesuvarların yanı sıra Türkiye’nin olimpiyat yolculuğuna tanıklık eden çok sayıda eser sergilenecek. Sergi, gezenleri aynı zamanda Türkiye’nin ilk halkla ilişkiler şirketinin kurucusu da olan Cüneyt E. Koryürek’in çok farklı yüzleriyle de tanıştıracak. Koryürek, California Fresno State College’de Gazetecilik, halkla ilişkiler ve yakın çağlar tarihi eğitimi alırken hem atletizm yapıp, hem de okulun atletizm takımı menajerliğini yürüttü. 1950 yılında genç bir sprinter atletken Türkiye’nin ilk atletizm dergisi olan Amatör Atlet’i çıkarmaya başladı. 1960 Roma, 1972 Münih, 1976 Montreal, 1988 Seul, 1992 Barcelona, 1996 Atlanta, 2000 Sydney ve 2004 Atina olmak üzere sekiz olimpiyatta gazeteci olarak çalıştı. Yarış ve Organizasyon Direktörlüğü’nü üstlendiği Kıtalararası Avrasya Maratonu’nu 198385, 89 yıllarında 12 bin yarışmacının buluştuğu uluslararası bir organizasyon haline getirdi. Türkiye’de çalıştırdığı bazı atletler Türkiye ve Balkan rekorları kırdı. G Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşad Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergicumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle