Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 Kardeş Türküler’le 15 yıl... Esra Açıkgöz 15. yılını kutlayan Kardeş Türküler bu yılki açıkhava konserinde Türkiye’de son 15 yılda yaşananlardan kesitler sunacak. K ardeş Türküler’i tanıtmak için çok laf etmeye gerek yok. 15 yıldır hayatımızdalar, projedeki müzisyenlerin sayısı sürekli değişse de müziklerinin kalitesinden ya da ortaya çıkış amaçlarından sapmadan hayatımızdaki varlıklarını sürdürüyorlar. İsimleri, amaçlarını da anlatıyor; Türkiye’deki çokkültürlülüğü vurgulamak, kültürler arası diyaloğu arttırmak, her kültüre eşit söz hakkı tanımak. O yüzden de, Türkçe, Kürtçe, Ermenice, Rumca, Azerice, Gürcüce ve ulaşabildikleri pek çok dilde şarkılar söylüyorlar. Dillendirdikleri her şarkının ardında derin bir araştırma yatıyor. Bu araştırmaları ve kendilerini bu ay BGST Yayınları’ndan çıkaracakları Kardeş Türküler kitabında anlatacaklar. Siyasal bilimciden müzisyenine, sosyoloğundan gazetecisine pek çok kişiyle yapılan röportajların yer aldığı kitap, hem Kardeş Türküler’in tarihini, hem de Türkiye’de 15 yıldır çokkültürlülük üzerine yaşanan değişimleri aktaracak. Kardeş Türküler projesinden üç müzisyenle Selda Öztürk, Fehmiye Çelik ve Ayhan Akkaya ileKardeş Türküler müziğini, 15 yılı, kitabı ve Türkiye’deki kültürleri konuştuk. Önce kitapla başlayalım, neler yer alacak bu kitapta? Ayhan Akkaya: Deneyimlerimizi kamuoyuyla paylaşabilelim, bazı şeyleri rahat rahat anlatabilelim diye, Kardeş Türküler’in kitabını hazırlayalım dedik. Bu sadece kendimizi anlattığımız bir kitap değil, 90’lardan bugüne kültürel çoğulculuk adına Türkiye’de neler olmuş, bunlardan da haber veriyor. Bu alanda, özellikle de müzik alanında çalışan çok insanla, Gürcü, Kürt, Ermeni müziğinden isimlerle, sosyologlarla, akademisyenlerle söyleşiler yaptık. Bir anlamıyla Türkiye’deki kültürler tarihini de çıkaracaksınız yani. Fehmiye Çelik: Kitapta anlatılanlar, şüphesiz dönemin sosyal ve kültürel arka planından bağımsız değil, bu nedenle, ‘90’lı yıllardan günümüze, Türkiye’deki etnisite ve kimlik tartışmalarının müzik alanındaki tezahürleri de kitapta bir gereklilik olarak yer alıyor. Ayrıca, bugüne kadar Kardeş Türküler projesinin çeşitli aşamalarında katkıda bulunmuş kişilerin deneyimleri doğrultusunda, yaklaşık 15 yıllık bir tarihin de dökümünü yapacağız. Türkiye gibi bazı konularda diken üstünde olunan bir ülkede, farklı kültürlerin ezgilerini, danslarını sahneye taşımak, ülke gündeminin etkilerine de açık tutuyor olmalı sizi... F. Çelik: Kardeş Türküler’in önceliği, bir arada ve barış içinde yaşayabilmek; özgürlüklerden, hayattan yana tavır alabilmek… Elbette bütün bunların önünde engel teşkil eden durumlar yaşandığında, bizim önceliğimiz de öncelikle bu engellerin kalkması adına şarkılar seslendirmek… A. Akkaya: İlk konserimizde, savaş karşıtı bir kardeşliği vurguladık; çünkü 90’larda Ermeniler ve Azeriler arasında Karabağ bölgesi yüzünden gerginlik vardı. Aynı dönemlerde Türkiye’de ciddi kimlik mücadeleleri vardı ve “Kürt sorunu” adı altında ağır kayıpların verildiği savaş koşulları söz konusuydu. Biz de bu halkların kimliklerini, dillerini, inançlarını özgürce yaşabilecekleri ve barış içinde yan yana durabilecekleri inancıyla Türkçe, Azerice, Ermenice ve Kürtçe şarkılar söyledik. Zamanla bunlara yeni diller eklendi. Selda Öztürk: Bazen yaşananları sadece geleneksel şarkılarla anlatmak zor olduğundan, besteler yapıyoruz. Çevre sorunları; namus cinayetleri; ifade özgürlüğü sorunları, Hrant Dink’in öldürülmesi gibi pek çok tanıklıklar, gündemleri bir anda altüst edebiliyor bu ülkede... O zaman, kendi yazdığımız sözlerin, müziğin içinden bu konuları dillendirmeye çalışıyoruz. DUYMAZDAN GELMENİZ MÜMKÜN DEĞİL! Peki 15 yılda dinleyici kitlenizde nasıl bir değişim oldu? A. Akkaya: Aslında çok enteresan, çok geniş bir dinleyici kitlemiz var. Bir şirketin genel müdürü de bizi dinleyebiliyor, öğrenciler de, yaşlılar da... İlk yıllarda, daha çok üniversite öğrencileri dinliyordu. Şimdi o kuşak büyüdü, hepsi bir yerlerde çalışıyor. Aslında verdiğimiz son derece kuşatıcı ve birleştirici bir mesaj; bu ülkede hepimiz kardeşiz, iç içe yaşıyoruz, diyoruz. Bu zaten günlük hayatta yaşadığımız bir gerçeklik. Dönem dönem milliyetçiliğin yükseldiği, linç girişimlerinin arttığı düşünülürse, bu çok radikal bir istekmiş gibi algılanabiliyor. F. Çelik: Türkiye, çokkültürlü, çok inançlı, çok dilli bir coğrafya... Böyle bir coğrafyadan sadece Türkçe şarkılar yükselmesini beklemek imkânsız. Yüzyıllar ötesinden bugüne gelen bir birlikteliğin birikimi var. Ne yaparsanız yapın, bunu engelleyemezsiniz. Ermenice şarkılar da, Kürtçe ezgiler de, Rumca nidalar da işiteceksiniz, duymazdan gelmeniz mümkün değil. Ulaşamadığınız, izini sürmekte zorlandığınız kültürler var mı, en az canlı kalmış kültür hangisi mesela? F. Çelik: Bütün kültürlere ulaşabilmemiz mümkün değil. Ulaşabilsek de, ne kadarını işleyebiliriz, orası da ayrı bir konu. Kullandığımız enstrümanlar, projede yer alan müzisyenlerin birikimleri, kültürel kimlikleri de düzenleyeceğimiz şarkıların seçiminde belirleyici oluyor. Bir Azeri şarkısını garmon; bir Karadeniz şarkısını tulum olmadan icra etmek doğru olmaz. O enstrümanları kullanan kadronun da yetişmesi gerekiyor tabii. A. Akkaya: Çok fazla kültür, çok çeşitli dil var, ancak bunlar kullanılamadığı için zamanla ölüyorlar. Mesela, en son Ubıhça Anadolu’da yok olmuş dillerden biri. Ayrıca, Ermeniler, Süryaniler daha görünür olsalar da son yıllarda sayıları çok azaldı. Türkiye’de 6070 bin Ermeni, 2 bin Rum kaldığı söyleniyor. Aranızda kültürlerle ilgili bir görev dağılımı var mı, kim hangi kültürle daha çok ilgileniyor? F. Çelik: İçinden geldiğiniz kültür, bir birikimi de getirdiği için ilgi alanlarınızı da etkileyebiliyor. Mesela, projede yer alan arkadaşlarımızdan Feryal (Öney) Konyalı ve Türkmen kökenli; ama Feryal’in bir dönem, Hardasan albümünde, Azeri müziği üzerine de bir çalışması olmuştu ya da Feryal, Kardeş Türküler projesinde Ermenice şarkılar da söylüyor. Vedat (Yıldırım), Kürt kökenli ve bugün TürkçeKürtçe kendi bestelerinden oluşan bir proje üzerinde çalışıyor. Öte yandan Kardeş Türküler’de Gürcüce, Lazca şarkılar da söylüyor. Bundan sonrası için hedef ne? A. Akkaya: Daha çok beste yapacak, kendi sözümüzü söyleyebileceğimiz şarkılar yazacağız. Deneyimlerimizi iyi bir noktaya taşımak için Vedat’ın, Feryal’in çalışmaları ya da Gayda İstanbul gibi daha detaycı çalışmalara girdik... Kültürel çoğulculuğun müzikal dili nasıl olabilir, diye tartışıyoruz. Çokdilli çalışmalar yapmaya çalışıyoruz. Bu dillerle yeni şeyler söylemediğinizde, türküleri bugünkü hayatla buluşturmak zorlaşıyor. Gelelim geleneksel açıkhava konserlerinize, bu senenin tarihi belli mi? A. Akkaya: 5 Haziran’da Ankara Anadolu Gösteri Kongre Merkezi’nde, 24’ünde İstanbul Kuruçeşme Arena’da olacağız. Arka planda 15 yıl boyunca Türkiye’de yaşananların görselliğinin de yer aldığı bir gösteri planlıyoruz. Erdal Erzincan, Birol Topaloğlu, Aynur Doğan, Esma Redzepova, Leman Sam gibi müzisyen konuklarımız da bizimle olacak. G C M Y B C MY B