21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 MAYIS 2008 / SAYI 1157 3 Zenginfakir arasında, kadınerkek arasında ve daha birçok konuda ayrımın olmadığı, eşit bir Türkiye. Bunlar ODTÜ'de, 68'de inanılan ortak hayallerdi. Üstelik bu hayaller kampus yaşamı içinde gerçek hale gelmiş, iş bu yaşamı ülkenin geri kalanına yaymaya kalmıştı. Atilla Keskin, mahkemede (üstte), Arif Şentek (ortada) ,Halil Çelimli (solda) Yusuf Aslan, Mustafa Akgül, İrfan Uçar ve Taylan Özgür’le (altta). ODTÜ eylemi, Komer’in arabası yakılıyor (yanda). Ancak harekete geçildiğinde işlerin hiç de kolay olmadığı anlaşılacaktı. Ankara bozkırındaki ütopya Deniz Ülkütekin HER ŞEYİ PAYLAŞIRDIK ODTÜ'de 68 hareketlerinin en önemli tanıklarından biri olan Atilla Keskin, Denizler’in grubundandı. İdamla yargılandı, uzun süre ceza evinde yattı. Daha sonra otuz yıl boyunca ilticacı olarak Almanya'da yaşadı. Yazdığı dört kitapla 68'i ve arkadaşlarını anlattı. 1968 başında ODTÜ'de durum nasıldı? ODTÜ, 66 başından beri hem siyasal hem de kültürel açıdan çok hareketliydi. Yabancı dille eğitim verilmesi sayesinde yabancı yayınları ve radyoyu takip etme imkânımız oluyordu. Latin Amerika ve Vietnam'da olanlardan haberimiz vardı. Kendimizi dünya vatandaşı olarak görüyorduk. Ayrıca ezbere dayanan bir eğitim verilmiyordu. Öğretmenlerimizle bilimsel tartışmalar yapabiliyorduk. 1968'le birlikte ülkeye dair endişelerimiz çoğaldı.Toprak işgalleri ve işçi grevleri artıyordu. Öğrenciler daha fazla hak ve yönetime katılmak istiyordu. Düşünsel hareketten eyleme nasıl geçildi? Bunda taşradan gelen öğrencilerin etkisi neydi? Ben Afyon Lisesi'nden 1964'te gelmiştim. O döneme kadar ODTÜ bir aristokrat üniversitesiydi. Ancak politikleşme sürecinde bu ayrım yavaş yavaş ortadan kalktı. Çünkü müthiş paylaşımcı bir ortam oluştu. Hepimiz ortak bir şeye inanmaya başladık. Bu yolda zengin ailelerin çocukları da büyük sıkıntılar yaşadı. Şimdi o dönemi değerlendirmek çok doğru olmaz. Çünkü o zamanlar durum çok farklıydı. Türkiye, T ürkiye'de altmışlı yıllara darbe ve yeni bir anayasayla girildi. Menderes hükümetinin devrilmesinde önemli rol oynayan gençlik, harekete iyice hız vermişti, üniversitelerde eylemler her geçen gün artıyordu. Başkent Ankara'da bir kurum bu hareketliliğe uzaktan bakıyordu. Bu kurum, ABD modeliyle, yabancı dilde eğitim veren ve genelde aristokrat ailelerinin çocuklarının girdiği Orta Doğu Teknik Üniversitesi, yani ODTÜ’ydü ve ismi gençlik hareketlerinde pek geçmiyordu. Ancak 60'lı yılların ortalarından itibaren üniversitenin yapısı hızla değişecek, 68 hareketleri sırasında gençlik hareketlerinin en yoğun yaşandığı üniversiteler arasına katılacak, hatta 6 Ocak 1969'da ise üniversiteyi ziyaret eden ABD büyükelçisi Komer'in arabası yakılacaktı. O dönemde ODTÜ'de öğrenci olan üç isim Atilla Keskin, Halil Çelimli ve Arif Şentek 68 olaylarına giden süreçte kampusta yaşananları, örgütlenme sürecini ve devrim hayallerini bizimle paylaştı. Arif Şentek 19681970 yıllarında ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanı’ydı. Daha sonraki yıllarda Mimarlar Odası’nda çeşitli görevler aldı, Genel Sekreterlik yaptı. Şentek’e göre 68’e akıl değil, duygular yön veriyordu, ama bu 68 mirasını reddetmeyi meşru ve zorunlu kılmıyor. İşte sorularımız ve Şentek’in yanıtları... Türkiye'de 68 dönemi, köklerini nereden alıyordu? Gerçekten de Atatürk’ün cumhuriyeti bize emanet ettiğine inanıyorduk. Yıllar boyu bize ezberletilen Gençliğe Hitabe'de öyle denilmiyor muydu? Ayrıca Atatürk’ün bir de Bursa Nutku vardı ki, gençliği resmen direnişe çağırıyordu. CHP’nin altı okundan biri devrimcilikti. Sonuç olarak 68’in kökenlerini İttihat ve Terakki’ye kadar uzatmak mümkün. 27 Mayıs ihtilalinden sonra yürürlüğe konulan anayasa ve Türkiye İşçi Partisi'nin ortaya çıkışı, hareketi nasıl etkiledi? Daha sonra gençliğin TİP'ten kopuşu ve DevGenç'e yönelişi nasıl gerçekleşti? 1961 Anayasası sola açıktı. 1961’de kurulan Türkiye İşçi Partisi Türkiye'yi sol söylemlerle tanıştırdı. 1963 ve 1965 seçimlerinin radyo konuşmalarına TİP sözcüleri “işçiler, köylüler sözüm sizedir” diye başlıyorlardı. Gençler de TİP’e ilgi gösteriyorlardı. Ancak 1964 İzmir Kongresinde ve 1966 Malatya Kongresinde ortaya çıkan görüş ayrılıkları ve bölünmeler gençliğin partiden uzaklaşmasına yol açtı. Bu bölünmeler içinde gençlik ağırlıklı olarak Milli Demokratik Devrim tezini benimsedi. MDD’nin ilk varlığını duyurduğu yer sanırım ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü olmuştur. Kulüp yönetimi bir süre MDD’cilerle parti yanlıları arasında gidip geldi. Gelişen eylemler ve partiden kopuşların hızlanması kısa süre içinde böyle bir ayrımı ortadan kaldırdı. Elmalı’daki toprak işgallerini desteklemeye giden parti üyesi öğrencilerin parti tarafından geri çağrılması ile ODTÜ’deki hareket ağırlıklı olarak partiden koptu. Artık DevGenç neredeyse bütün üniversite öğrencilerini kavramıştı. Ankara’da, İstanbul’da onbinlerce kişinin katıldığı yürüyüşler düzenleyebiliyordu. Okul genelinde harekete katılım nasıldı? ODTÜ'de eylemlere neredeyse bütün okul katılıyordu. Kitleselliğe bir örnek; Komer’in otomobilinin yakılmasından sonra bir grup arkadaşımızın tutuklandığı günlerde binlerce ODTÜ’lü “bu olayda biz de vardık” diye toplu bir dilekçeye imza atmıştı. Komer'in arabasının yakıldığı eylem ve buna benzer olaylar, hareketin popülerleşmesini nasıl etkiledi? Komer’in arabasının yakıldığı günün ertesinde Turhan Selçuk’un karikatüründe “Işık, biraz daha ışık” diye yazdığını hatırlıyorum. Herhangi bir olayda mahkemeye çıktığımızda başta Niyazi Ağırnaslı, Muammer Aksoy, Halit Çelenk olmak üzere bir grup gönüllü avukat bizi savunuyordu. 68 hareketi, halkla ne kadar buluşabildi? İstanbul’da 1516 Haziran 1970 işçi direnişinin gerçekleştirildiği günlerde, bu direnişe Ankara’da bütün sol grupların katıldığı bir gösteriyle destek verilmesi amaçlanmıştı. Öğrenciler işçilerle birlikte Meclis'e yürüyecekti, ama nedense toplanma yeri küçük esnaf nitelikli oto tamircisi ve benzeri zanaatkârların olduğu Sanayi Çarşısı'ydı. Buradakiler üzerlerindeki kirli tulumlarıyla işçiye benziyorlardı ama ne siyasal ne de sosyolojik olarak işçi değillerdi. Kısa sürede toplum polisi topluluğu dağıttı. Çok sayıda öğrenci göz altına alındı. Prof. Mübeccel Kıray’ın, “Bu çocuklar daha kimin işçi olduğunu ayırt edemiyorlar” diye yakındığını aktarırlar. 68'den bugünkü Türkiye'ye ne kaldı? Bugün aradan geçen 40 yıldan sonra bakıldığında o tarihlerde yapılanların akıldan çok duygulara dayandığını söylemek kolay. Ancak kişisel çıkarlarını hiçe sayarak yiğitçe ölüme gidenlerin inançlarını, inanmışlıkları hiçbir yorum küçümseyemez. Böyle bir gidişat içinde en sevdiğimiz arkadaşlarımızı yitirdik. Geride kalanlarımızın önemli bir bölümü geçmişine sahip çıkmaya çalışıyor. Bizden sonra gelen kuşak 68’in birikimini sürdürdü ve 12 Eylül’de çok daha ağır zulüm gördü, çok daha fazla can verdi. Bütün bunların yok olduğunu, bugüne bir mirasının kalmadığını kimse söyleyemez. G kaynayan bir dünyanın parçasıydı. Biz de gençlik ateşiyle artık tartışmakla vakit kaybetmememiz gerektiğini düşündük. Deniz Gezmiş'lerin grubu olarak bir an önce devrim yapmaya karar verdik. Sonradan DevGenç içinde de birtakım ayrılıklar ortaya çıkıyor, bunun harekete zarar verdiğini düşünüyor musunuz? Fraksiyonlar, farklı hareket anlayışlarından çıktı, ancak 68'de daha ortada isimler yoktu. "Dağa çıkacağız, gerilla mücadelesi yapacağız, kırlardan kentlere doğru işgal edeceğiz" diye düşünüyorduk. Diğer arkadaşlar ise "dağ da olabilir, ama kentleri esas almak gerekir" diyordu. Filistin'e gidip eğitim aldık, döndük yakalandık. Diyarbakır'da yattık, sonra yine dağa çıktık. Diğer arkadaşlarımızdan kimi dağa gelirken, kimi daha sonra yakalandı. Meşhurdur, birkaç ay dağda kaldıktan sonra ilk çatışmada, Gölbaşı'nda birkaç arkadaşımız resmen katledildi. 1971 sonrası insanların sinmemesinin sebepleri neydi? 12 Mart'ta “birkaç kişiyi sallandırırız olur biter” diye düşünüyorlardı. Ancak bu yetmedi. Deniz'lerin, idamlara giden süreçte gösterdiği müthiş direnç ve isyankâr tavır, solcu olmayan insanların bile bayrağı haline geldi. 68'de eğleniyor muydunuz? Tabii. Sonra o durum kalktı. Biz de kız arkadaşlarımız da sinemaya giderdik, caz dinlerdik, içerdik… Kimse kimseye karışmazdı. Bıyığımız o zaman da vardı, ama bir simge değildi, kısıtlamalar sonradan köylülük değerlerinin etkilemesiyle çıktı. Eskiler de onlara esir oldu.G BEN ODTÜ’DEYKEN... ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü'nde okuyan Halil Çelimli, üniversitenin hazırlık sınıfına 1964'de başladı. Bugün emekli inşaat mühendisi olan Çelimli ÖDP Çankaya ilçesi üyesi. ABD tarzında eğitim yapması planlanan bir üniversite olmasına karşın ODTÜ'de muhalif hareket nasıl şekillendi? ODTÜ, ABD'nin Ortadoğu ülkelerindeki eleman ihtiyacını karşılamak adına tasarlanmıştı. 1960 ihtilaline giden süreçte, önemli payı olan öğrenci eylemlerinde, ODTÜ öğrencileri yer almamışlardı. Bu, düzenin istediği örnek ODTÜ öğrencisi tipine tamamen uyuyordu. Yabancı dille eğitim yapılıyordu, ve yalnızca kolejlerden öğrenciler girebiliyordu. Ancak 1962'de hazırlık sınıfı açılınca, normal liselerden birçok öğrenci de üniversiteye girmeye başladı. Kampus ortamının yarattığı kaynaşma ve 1965'ten sonra açılan öğrenci yurtları da kolektif dayanışmayı etkileyen önemli sebeplerdi. Peki halkla, diğer gruplarla buluşma nasıl sağlandı? Emekçilerle buluşmadan sorunlara nihai çözüm bulamayacağımızı çok çabuk kavramıştık. Böylece meydanlara indik. 1965 yılında, yabancı petrol tekellerine karşı, İTÜ Öğrenci Birliği, Türkiye Milli Talebe Federasyonu ve Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı ile ortaklaşa Milli Petrol Kullan kampanyasını başlattık ve Petrol Ofisi benzin istasyonlarında benzin satışı yaptık. 1966'dan itibaren, ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü'nün bir ayağı Anadolu bozkırlarındaydı. 1967 Eylül'ünde, Elmalı köylülerinin ağalardan topraklarını geri almasına yardımcı olmak için yanlarındaydık. G JETHRO TULL 40 yaşında... Hakan Alp ngiltere’nin dünya müziğine kazandırdığı en tanınmış isimlerinden Jethro Tull, 1968’ten bu yana dünya çapında 70 milyondan fazla satan 25 albüme imza attı. 2008’de 40. yılını kutlayan grup, “Thick As A Brick”, “Too Old To Rock’n’ Roll, Too Young To Die!”, “Bourée”, “Aqualung”, “Living In The Past”, “Steel Monkey”, “Locomotive Breath” gibi onlarca klasik parçasına yer vereceği unutulmaz bir dünya turnesine başladı. Klasik müzik, caz ve folk öğelerini rock çatısı altında toplayarak 40 yıl boyunca müzik dünyasının gündeminden düşmeyen Jethro Tull, RTN Organizasyon imzasıyla 6 Haziran Cuma akşamı İstanbul Arena’da, 8 Haziran Pazar akşamıysa Ankara, Hacettepe Üniversitesi Açıkhava Tiyatrosu’nda olacak. Jethro Tull 1968’de blues kökenli yerel İngiliz grupları “John Evan Band” ve “McGregor’s Engine”nin birleşmesiyle kuruldu. Adını ise on sekizinci yüzyılda yaşamış olan, tarımda en çok ihtiyaç duyulan tarım makinesini yaratan İngiliz bir çiftçinin isminden aldı. İsimlerindeki anlama öykünerek, müzikte de ihtiyaç hissedilen büyük bir değişimi başlattı. Progresif rock müziğin miladı olan grup, Ian Anderson ve gitar virtiözü Mick Abrahams tarafından dünya müziğine kazandırıldı. Progressive BARIŞ EYLEM İSTER... Liste uzun, ÖDP Genel Başkanı ve milletvekili Ufuk Uras’tan SDP Genel Başkanı Filiz Koçali’ye, TMMOB’tan TTB’ye, Küresel Bak’tan Yurttaş Girişimi’ne, herkes 1 Haziran’da Kadıköy’de mitingde buluşacak. Katılımcılar mitingin nedenini tek bir cümlede özetliyorlar: “Yeter, çözüm istiyoruz”. Çözüm istenen Kürt sorunu, çözüm için istenense “demokrasi”… Mitingi düzenleyen Türkiye Barış Girişimi komitesi adına talepleri gazeteci Murat Çelikkan dillendiriyor, “Özgürlük ve güven içinde yaşamak isteyen herkesi, şiddeti yaratan nedenler üzerine düşünmeye, yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla samimi bir şekilde yüzleşmeye davet ediyoruz” diyor, “Kürtler ve Türkler ortak bir geleceğe umutla sarılabilmek için, yazgılarımızın birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu görmek zorundayız. Aynı acıları, aynı kaygıları paylaşıyoruz. Umudu barış olan herkesi 1 Haziran’da, 12.00’de Kadıköy İskele Meydanı’nda bekliyoruz”. Türkiye Barış Meclisi’nin ilk amacı silahlı çatışmaların durdurulması ve Kürt sorununun barışçıl çözümü başta olmak üzere, Türkiye’de ayrımsız herkes için demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin ve sosyal adaletin tesisi. Barışa giden yolu bu amaçta gören Meclis, TBMM dahil toplumun her kesiminden gelecek, barışı inşaya yönelik önerilere açık. Girişimin siyasi önceliği, barışın dilde başlaması, özellikle siyasetin dilinin şiddete yol açan ayrımcılıktan ve milliyetçilikten arındırılması, ötekileştirici, düşmanlaştırıcı söylemlerden uzaklaşılması. Etnik kökeni, dini inançları, cinsel yönelimi, siyasal görüşleri ne olursa olsun herkesin siyasal alanda aktif özne olarak yer almasının olanaklarının yaratılmasını talep eden girişimin, ekonomik alandaki öncelikleriyse bölgedeki yoksulluğu ve bölgeler arası dengesizliği giderici, pozitif ayrımcılığı esas alan kalkınma plan ve projelerin gerçekleştirilmesi. G İ C M Y B C MY B folkrock ezgileriyle blues müziği ustaca harmanlaması sayesinde kulvarında hızla yükseldi. Jethro Tull, Londra’nın ünlü Marquee kulübündeki ilk performanslarından bu yana 30 yılda 40 ülkede 2500’den fazla konser verdi. Bugünse her yıl dünya çapında yüzden fazla konser veriyor. İsimlerini 1971 yılında yaptıkları “Aqualung” albümü ile duyuran grup, en önemli çıkışını 1972’deki “Thick As A Brick” albümü ile yaptı. “Passion Play” ile başarısını perçinledi. 1987 tarihli “Crest Of A Knave” albümüyle de “Grammy”ye layık görüldü. Etnik flütteki hâkimiyeti ve enfes flüt sololarıyla grubun kurucusu ve solisti, “Jethro Tull” ismiyle özdeşleşen Ian Anderson’ın pek çok solo çalışması da var. “Walk Into Light”, “Divinites”, “The Secret Language of Birds” ve “Rupi’s Dance” albümleri ilk akla gelenler… Britanyalı rock grubu Jethro Tull Türkiye’de de sadık bir dinleyiciye sahip. Pek çok kez Türkiye’ye gelen grup, ilk kez 1991’de İstanbul Festivali kapsamında İstanbul Açıkhava Tiyatrosu’nda ve Efes Antik Tiyatro’da müzikseverlerle buluşmuştu. G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle