22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 25 MAYIS 2008 / SAYI 1157 Onlar savaşmadı, sevişti! Deniz Yavaşoğulları 968’de Amerika’da birçok ayaklanma, eylem ve olay oldu. Savaş karşıtları, yurttaşlık hakları savunucuları, siyah güç birliği ve bunlar gibi birçok isyancı kitle vardı. Çoğu isyanını sokaklara, meydanlara çıkarak, pankartların arkasında yürüyerek, sloganlar atarak ortaya koydu. İsyanını çok daha kişisel ve farklı bir şekilde ortaya koyan bir topluluk daha ortaya çıktı: Hippiler... Ronald Reagan onları “Tarzan gibi giyinen, Jane gibi uzun saçlı, çita gibi kokan kimseler” olarak tanımlamıştı, ne de olsa onları kavramak ve anlamak önceki nesiller için hiç kolay değildi, sonuçta daha önce gördükleri kimselere benzemiyorlardı. Hiçbir toplumsal norma uymayan, hiçbir kalıba sığdırılamayan bu gençler için hayatta sadece maneviyat ve dünyevi zevkler vardı, diğer yandan da dünyanın daha iyi bir yer olabileceğine dair güçlü bir inanca sahiptiler. Aslında hippi ve beatnik kuşağının yaşam tarzının altında, benimsedikleri materyalizmi reddeden felsefe yatıyordu. Bu da, toplumun anlayışında “çalışmayı istememe” durumuna indirgenmişti. New York ve San Francisco 1968’de hippi karşıkültürünün iki merkez üssü haline geldi, üniversiteliler de hippiliğe yönelmeye başladılar. Plak alıcılarının önemli bir kısmı işte bu grup, ama asıl olarak öğrencilerdi. Kampuslarda gençlerin sohbet konusu rock müzik ve müzik grupları olmuştu. Sık sık siyasi nedenlerle de rock konserleri düzenleniyordu. Bob Dylan 68 yılında rock müziğe kaydı, Eric Clapton, Jack Bruce ve Ginger Baker kendilerine Cream adını vererek, caz ve blues müziği bırakıp rock müzik yapmaya başladılar. Müzisyenler saçlarını uzatıyordu, birçoğu hippi görünümündeydi. Halk ise bu saç uzunluğu konusuna takılıp kalmıştı. 1968’de Amerika’nın dört bir yanında, 1 Asit kokan şarkı sözleri ve müzikleriyle The Doors da 68’li yıllarda gündemdeydi. 60’ların hippi ve beatnik kuşağının günlük yaşantılarından bir kesit... (Renklendirme: EYLEM ZOR) uyuşturucu kullandığı alenen ortadaydı. Tabii Rolling Stones’un solisti Mick Jagger ve gitaristi Keith Richards gibi ara sıra tutuklananlar da oluyordu. Bu dönemde asit kokan şarkı sözleri ve müzikleriyle dikkat çeken bir grup daha ortaya çıktı: The Doors. Efsanevi Jim Morrison öncülüğündeki bu grup sadece uyuşturucuya eğilimiyle değil, cinselliğe olan bakış açısı ve cinsel içerikli şarkı sözleriyle de oldukça ilgi çekiyordu. Grup “Light my fire”(Ateşimi yak) şarkısıyla listeleri zorladı ve ulusal bir TV kanalına yayına davet edildi. Canlı yayında bu şarkıyı söyleyeceklerdi, fakat kanalın sahibi onlardan cinsel içerikli sözlerinden birini değiştirmelerini istedi. Jim Morrison ise onların bu isteklerini önce kabul ettiği halde canlı yayında yerine getirmedi ve milyonlarca izleyiciye seslendi. 1968’de cinsel anlayışta da büyük bir değişim başlamıştı. Hippiler ve beatniklerin cinsellik konusuna bakış açıları da topluma tamı tamına ters düşüyordu. Onlar (genellikle uyuşturucuyla birlikte yapılan) seksin insanı bağlı kılmadığını savunuyorlar ve bunu cinsel özgürlük olarak niteliyorlardı. Tabular bir bir yıkılıyordu. John Lennon ve Yoko Ono’nun 68’de çektirdikleri çırılçıplak fotoğraf da bunun bir göstergesiydi. Elbette bu da önceki kuşaklara çok ters geliyordu. Üstelik bu, sadece Amerikalılara has değildi, Meksika’daki öğrenci hareketinde yer alan kadınlar “Bekâret kansere neden olur” pankartlarıyla yürümüşler, 68 Paris gösterileri de karma yurt talepleriyle başlamıştı. Amerika’daki birçok üniversitede de erkeklerin özgürlüğü kadınlarınkinden fazlaydı ve artık bunu protesto etmenin zamanı gelmişti. Ancak cinsel özgürlük tartışmasını gündeme taşıyan asıl olay, bir New Yok Times muhabirinin, ismini gizli tutmak isteyen üniversiteli bir öğrenciyle yaptığı röportaj oldu. Öğrenci kız röportajda, okul yönetimine yalan söyleyerek erkek arkadaşıyla birlikte kampus dışında yaşadığını övünerek anlatıyordu. Muhabir, kızın ismini gizli tutsa da okul yönetimi peşini bırakmadı ve kim olduğunu ortaya koydu, adı Linda LeClair’dı. Ardından kız okuldan atıldı ve öğrenciler bu olayı protesto etti, birçoğu olayın sadece bir kadının başına gelmesini protesto ediyordu. Tüm bu protestoların sonucunda LeClair sadece okul kantinine girme yasağı aldı. Ancak haftalar boyunca konuşuldu ve Linda, Amerikan ailesinin çöküşünün sembolü oldu... Müzik, uyuşturucu ve cinsellik… 68 ayaklanması hayatın her alanını hallaç pamuğu gibi atmıştı, arada muhafazakâr dönüşler yaşansa da, dünya artık asla eskisi gibi bir yer olmayacaktı… G Kaynaklar: Mark KurlanskyDünyayı Sarsan Yıl (Everest Yayınları) Nick Yapp Fotoğraflarla 20. Yüzyılın Sosyal Tarihi 1960’lar (Literatür Yayınları) 1968’de dünyanın dört bir yanında ayaklanan insanların ortak noktaları her türlü otoriteden nefret etmeleri ve başkaldırı arzularıydı. Materyalizm ve kurum kültüründen tiksinti duyan hippi ve beatnikler de bu yılda ortaya çıktı. 68’de etek boyları kısaldı, saçlar uzadı, cinsel tabular yıkıldı. Rock müzik ise tarihinin en şatafatlı dönemini yaşadı. Beatles’ın “Sergent Peppers Lonely Heart’s Club Band” albümünün kapağı. Yoko Ono ve John Lennon... billboard’lara, üzerinde “Saçını kestir, Amerika’yı güzelleştir” yazan uzun saçlı bir gencin resmi asıldı. Aynı yıl tüm bunlara karşılık “Hair” (Saç) adlı bir rockaşk müzikali yapıldı. Ancak toplumun uzun saçtan daha çok etkileyen iki konu, bu yeni neslin uyuşturucuya olan eğilimi ve cinselliğe karşı bakış açısıydı. Hippi ve beatniklerin görüntüleri aynı olsa da felsefeleri farklıydı. Hippiler dünyayı daha iyi bir hale getireceklerine inanıyorlardı, beatniklerse tam tersine, hiçbir şeyin iyiye gitmeyeceğini savunuyordu. Janis Joplin beatlerin her şeyin canı cehenneme diyerek kafayı çekip hayatlarını yaşadıklarını söylemişti, hippilerle ortak noktaları da kafayı çekmekti zaten... 1968’de üniversite öğrencileri arasında esrar içmek günümüzdeki sigara içme alışkanlığı gibiydi. Öğrenciler, devletin uyuşturucuya karşı tutumunun bir baskı aracı olduğunu düşünüyor ve gerçek demokratik bir toplumun uyuşturucuyu serbest bırakması gerektiğine inanıyorlardı. Marihuanna, Amerika için yeni bir uyuşturucuydu, 1937’ye kadar kanunen yasak değildi. LSD, bilinen adıyla asit ise bir İsveç laboratuvarında Albert Hofmann tarafından tesadüfen bulunmuştu. Ancak renksiz, kokusuz ve tatsız olan bu maddeyi hippilerden önce CIA ajanları keşfetmişti. Gizlice LSD verilen bir düşman kolayca itirafta bulunabiliyor veya sersemleyip teslim olabiliyordu. O dönem CIA’nın planları arasında, saçmalayarak sempatizanlarını kaybetmesi için Fidel Castro’ya gizlice asit vermek bile vardı. Oysa o yıllarda Fidel’in asit atmış olmasının genç sempatizanlarını arttıracağı çok daha olasıydı. LSD o yıl gittikçe popülerleşti, dönemin ünlü şairi Allan Ginsberg on dört yaşını geçmiş herkesin en az bir kez asit denemesi gerektiğini söyledi, Tom Wolf asidi öven ve popülerleştiren The Electric KoolAid Acid Test adlı kitabını yayımladı. Basında ise “bad trip” denen kötü deneyimleri ve kötü sonları ele alan rahatsız edici yazılar, haberler çıkmaya başladı. Bunlardan biri; birkaç gencin asit takıldıktan sonra güneşe uzun süre baktıkları için kör olduklarıyla ilgiliydi. Uyuşturucunun rock müzik üzerinde de etkisi büyüktü. Beatles bu konunun da öncüsü oldu. Sergent Pepper’s Lonely Heart’s Club Band albümleri, kapak tasarımı, şarkı sözleri ve müzikleriyle tamamen grubun asit deneyimlerini yansıtıyordu. Bir 68 filmine dayanak olan Yellow Submarine adlı şarkıları da aynı şekilde asit etkisi altındayken yazdıkları bir parçaydı. Birçok müzisyenin C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle