Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 8 9/8/07 15:03 Page 1 PAZAR EKİ 8 CMYK 8 12 AĞUSTOS 2007 / SAYI 1116 Dizi değil, gerçek Esra Gülmez’in araştırmasına göre kadınlar televizyona göre yaşıyor. Sahip olamadıkları statü ve zenginliği diziler üzerinden tatmin ediyorlar. Ancak televizyon kumandası hâlâ erkeklere ait... Bu araştırma ile kendi sorularına da yanıt arayan Gülmez’in eğitim almak için verdiği mücadele ise dizilerden çok daha gerçek. Ali Deniz Uslu Gülmez’in araştırmasına göre kadınlar günde ortalama 4.77 saatini televizyon karşısında geçiriyor. E konusu televizyonun kadınların gündelik yaşamalarına etkisi. Gülmez, bu araştırmasında kadınların televizyon ile kurdukları duygusal ilişkiyi ve bunun sebeplerini araştırmış. Bir “kaçış” ve “yoksunluk tatmin etme aracı” olarak sra Gülmez, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler kullanılan televizyonun gerçek ile kurgunun flulaşan Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı’nda doktora zemininde insanları nereye götürdüğünün resmini çizmiş. öğrencisi. Aynı zamanda öğretmen. 40 yaşında, evli Kafasını kurcalayan sorulara ve geçmişindeki anılara da ve üç erkek çocuk annesi. Zor ve çetin bir hayat yanıtlar aramış. İşte Esra Gülmez’in çalışmasından kısa notlar yolculuğunun da kahramanı. Çünkü Elazığlı Esra Gülmez’in ve hayatla mücadelesine dair anlattıkları... babası, çok istediği, devam edebilmek için uğruna geceler Sosyoloji okumak hayata dair soruları yanıtlamanızda boyu sessizce gözyaşı döktüğü okul hayatına ilkokuldan size yardımcı oldu mu? sonra noktayı koymuş. Buna neden de dönemin karışık İnanılmaz oldu! Sosyolojiyi temel referans noktalarınızla da birleştirirseniz pek çok şeyi daha rahat çözümlüyorsunuz. Ancak bu çözümleme tüm sorunlarınızı halletti mi, derseniz tabii ki mümkün değil! Siz okumak için büyük gayret sarf ederken eşiniz ve çocuklarınızla ilişkileriniz nasıldı? Bu süreç kolay olmadı. Çünkü çocuklarım, eşim tam bir ev hanımı olan beni bir anda tamamen farklı bir anne, eş konumunda, yani öğrenci görmeye hemen alışamadılar. Ancak yine de önceliği aileme vererek, karşılıklı özveride bulunarak bu süreci tamamladık. Ya diğerleri, dostlarınız, çevreniz… Ev, eş, çocuklar, okul, ardından Kadınlar dizilerden sonra en çok kadın programlarını izliyor. çalışma hayatı ve akademik kariyer derken, sosyal ilişkilerimi eskisi gibi aynı sıklıkta uzun zaman götüremedim. Fakat gerçek dostlarım, siyasal ortamı ve kız çocuğunun okumasını gereksiz bunun zorunlu olarak sekteye uğradığını, kişiliğimin asla görmesiymiş. Gülmez de evlenmiş, ama içindeki okumak için değişmediğini anladılar. Ayrıca üniversite sosyal ilişkilerimin ağlayan kız çocuğunun gözyaşları dinmemiş. 1993 yılının daha geniş bir yelpazeye yayılmasını da sağladı. haziran ayının sonunda ortaokulu, eylül ayının başında da Şimdi çocuklarınızla ilişkiniz nasıl? liseyi dışarıdan bitirmiş. Üniversite sınavlarına girip Fırat Çocuklarımın üçü de erkek. İtiraf etmeliyim ki Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nü çocuklarımdan içlerinde olduğunu bildiğim halde sakladıkları, kazanmış, 1999’da da mezun olmuş. Aynı yıl yüksek lisansa “Seninle gurur duyuyoruz” şeklindeki sözleri ve imaları yeni başlamış. Onun da hakkından gelip doktora eğitimine hak duyuyorum. Benimle ilgili olan her olaya, habere kazanmış ve bu temmuzda tamamlamış. Doktora tezinin RAHATSIZ OLUYORLAR, AMA İZLEMEKTEN DE VAZGEÇEMİYORLAR... Esra Gülmez’in televizyonun kadınların gündelik yaşamlarına etkisinin sosyolojik açıdan incelenmesi araştırmasından göze çarpan verilerden bazıları şöyle; ? Araştırma Elazığ’da 15 yaş üstü evli kadınlar arasında yapıldı, 36 mahallede 2544 yaş aralığında 383 kadınla konuşuldu. ? Sonuçlara göre kadınların televizyon izleme süreleri günde ortalama 4.77 saat, yüzde 45’i televizyon izlemek için özel bir çaba harcamazken, yarıdan fazlası izleyeceği programlar için ev işlerinden, gezme, alışveriş ve uyku saatlerine kadar düzenlemeler yapıyor. En çok izlenen programlar diziler. Çünkü diziler kadınlara gerçekte sahip olamadıkları maddi unsurları ev, araba, giysi, hatta statü vb. izleyerek tatmin olmaları fırsatı veriyor. En çok izlenen diğer program ise kadınlara yönelik olanlar. ? Kadınların yarıdan fazlası bu programları düzenli olarak; dörtte biri ise bazen izliyor. Bu programları izleyenler en çok okuryazar olmayanlar; en az izleyenler üniversite ve üstü mezunları. Özellikle ailevi sorunları olan, gelir ve öğrenim seviyesi düşük kadınlar bu programlara büyük ölçüde bağımlı. Hatta bazı kadınlar gündüz izledikleri bu programları bir de gece izliyorlar. ? Kadınların televizyon izlerken en çok rahatsızlık duydukları konu müstehcen sahneler. İkinci sırada toplumsal değerlere aykırı olan yayınlar; üçüncü sırada da aşırı şiddet yer alıyor. ? Televizyonun olumsuz yönleri hakkındaki verilerde ilk sırada toplumun ahlakını ve kültürünü bozduğu görüşü var. İlginç olan ise televizyonu çok seyreden ve onsuz yapamayan kadınların da bu seçeneği işaretlemesi! ? Programı baba, o yoksa evin yetişkin erkek çocuğu seçiyor. Programı ben seçerim diyen kadınların oranı sadece yüzde 15. beklemediğim halde oldukça ilgililer. Bir kadın devlet başkanı, vali, yönetici, kısacası statüsü uçlarda bile olsa eğer anne ise mesele bitmiştir. Onun statüsü, çocuklarını bağlamaz, ama artık çocuklarım yaşları itibarıyla olgunlaştılar ve olaylara farklı bakmayı öğrendiler. Televizyonun kadınların gündelik yaşamlarını nasıl etkilediği hakkında bir çalışma yapma fikri nereden geldi? Okul hayatına başlamadan önce özel kanalların hızla yayın hayatına dahil olduğu yıllarda yakın çevremin konuşmalarında televizyonun çok önemli bir yeri vardı. Bu durum özellikle magazin ve yarışma programlarının içerikleri ile bir anda gündemde önemli bir yer edinip, sosyal ilişkilerde başlı başına konuşma malzemesi olmasıyla ilgimi daha çok tetikledi. Konuşulan, üzerinde yorum ve hatta kavga yapılan sanatçılar, yarışmacılar, karakterler, sanki kadınların birinci dereceden yakınlarıydı. Evimize aldığımız ikinci bir televizyonun da ilişkilerimize verdiği zararları bizzat yakından gözlemem beni bunu araştırmaya zorladı. Sizin televizyon ile ilişkiniz nasıl? Bu sihirli kutuyla ilişki kurmamak imkânsız. Çünkü televizyon dünyaya açılan bir pencere. Ben de dünyadan haberdar olmak, önceden bilgi sahibi olduğum kaliteli filmleri, programları izlemek için fırsat buldukça karşısına geçiyorum. Araştırma sırasında televizyonun içeriğinden haberdar olmak adına daha sık izledim ve gerçekten bağımlılık yaptığını gördüm, ama onun beni esir almasına izin vermedim. Bu çalışma sırasında görüştüğünüz kadınlar bu konuda kendilerini rahatlıkla ifade edebiliyorlar mıydı, yani konuşmaktan ve kendilerini anlatmaktan çekindikleri oldu mu? Ciddi bir durumla hiç karşılaşmadım. Sadece kocasından çok korkan ve günde en az bir defa şiddet gören bir kadının huzursuzluğu dikkat çekiciydi. Kendisiyle evinde bile değil, farklı bir ortamda görüştüğümüz, ismini bilmediğimizi defalarca kendisine anlattığımız halde ikna olmamış olacak ki birkaç sokak ötede çalışırken tekrar bizi buldu ve görüşme formunu yırttırdı, rahatlayıp gitti. Bunun dışındakiler son derece samimi ve içten cevaplar verdiler. KAZ DAĞLARI’NDA GELENEKSEL HAYIR YEMEĞİ Kekik kokulu dağların çağrısı S iz hele bir yola koyulun, Kaz Dağları, size bilmediğiniz, unuttuğunuz, onca tadı, keyfi geri getirecek… Nasıl mı? Diyelim ki mayıs ayındasınız, sarıkız çayı, keten, sarı lale, şakayık karşılayacak sizi, aylardan ağustossa dam koruğu, kekik, tavşancık otuyla kendinizden geçeceksiniz. Bunlar bana yetmez diyorsanız, dahası var, Ayı Deresi ve Kazdağı zirvesinde trekking yapabilir, botanik turuna çıkabilir, Şahinderesi Kanyonu’nda jeep safariye katılabilirsiniz. Eğer önümüzdeki hafta sonunun programını yapmadıysanız, bir alternatifiniz daha var, İlk çağlarda “İda Dağı” olarak bilinen Kazdağları’nda düzenlenen “Geleneksel Hayır Yemeği”. Çamlıbel Köyü Muhtarı Mehmet Ali Kaya önderliğinde düzenlenen yemek, 17 Ağustos’ta Neşet Ertaş konseriyle başlayıp iki günlük bir şenliğe dönüşüyor. 18 Ağustos akşamı Tuncel Kurtiz ve Sema’nın bir çello ve kontrabas eşliğinde sergileyecekleri “Şeyh Bedrettin Destanı”nı da izleyebilirsiniz… Tuncel ve eşi Menend Kurtiz ile Kalan Müzik’in sahibi Hasan Saltık bu yılın ev sahipleri. Kurtizler tam yedi yıldır Kaz Dağları’nda yaşıyorlar. Onlara dağa çıkaran İstanbul’un karmaşası. “Gerçekten yeni bir dünyaya girmiştik” diyor Kurtizler “Kış günleri dağ yürüyüşleri, binlerce koku. Kuşlar. Yazları sabahın 6’sında denizin güzelim serinliği ve yosun kokusu. Metropol yaşamından sonra kır hayatından en belirgin olarak hissettiğiniz sessizlik. Şehrin uğultusundan sonra burada her Tuncel Kurtiz yöre halkıyla... an sessizliği fark ederek yaşıyorsunuz. Doğadaki hareketleri mevsim geçişlerini hissediyorsunuz. Bahar kurmuşlar, önceleri dağda açtıkları sekiz odalı otelde bademlerin çiçek açması ile ocak sonunda başlıyor, arkadan çalıştıracak kişi bulamazken zamanla çalışmak isteyenler haber anemonlar, papatyalar ve gelincikler, sonra yaz… Her şey gönderir olmuş. Peki Festivale katkıları ne Kurtizler’in? kurudu zannederken mor renkli hayıtları görüyorsunuz. “Köylünün kendi inisiyatifiyle yıllardır düzenlediği bu festivale Nerede ise her hafta başka bir çiçek, başka bir meyve ile biz sanat boyutu kattık” yanıtını veriyorlar. yaşanıyor”. Yöre halkıyla zaman içinde sağlam ilişkiler Kaz Dağları’nın kekikleri sizi bekliyor, ne dersiniz?