Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 10 10/5/07 15:45 Page 1 PAZAR EKİ 10 CMYK 10 ALIŞVERİŞ Atatürk tişörtleri Tüm dünyada pek çok lider görseli modaya ve günlük hayata taşındığı gibi şimdi Türk tasarımcılar, “Modernist” markası altında ürettikleri tişörtlerde Atatürk desenlerini modern tasarımlarla birleştirerek ilginç bir koleksiyon sunuyorlar. Kadın ve erkekler için farklı kesim ve renk seçeneklerinin de sunulduğu “Atam Serisi” koleksiyonunun satışı Modernist imzasıyla, sadece www.modernisttshirt.com adresinden yapılıyor. Tişörtlerin tüm modellerini ve bedenlerini, bedenlerin hangi ölçülere denk geldiğini, ayrıca tişörtlerde kullanılan kumaşların teknik ve baskı özelliklerini de www.modernisttshirt.com adresinden inceleyebiliyorsunuz. İstanbul’dan sipariş edilen tişörtler en geç üç gün, Türkiye’deki diğer şehirlerden sipariş edilen tişörtler en geç 7 gün içinde teslim ediliyor. 13 MAYIS 2007 / SAYI 1103 KAMPANYA Çocuklar dikkatli olun... ygaz çocukları yangın, deprem, trafik, ilkyardım, ev ve okul kazaları konularında eğitiyor. Aygaz’ın 2002’de başlattığı “Dikkatli Çocuk Kampanyası”, ilköğretim çağındaki çocuklara yönelik. Bugüne kadar 69 ilde, 212 ilçede, 721 okuldaki 310 bin çocuğun yararlandığı kampanyanın bu yılki hedefi, 30 bin çocuğa daha ulaşmak. Edirne’den Artvin’e, Düzce’den Hakkâri’ye kadar Türkiye’nin her bölgesinde çocuklarla buluşan kampanyanın kahramanı ise, Aygaz’ın maskotu Aycan. Bir doktor, itfaiyeci, trafik polisi ve deprem kurtarma görevlisi rolündeki dört eğitimcinin verdiği eğitimlerden sonra çocuklar, öğrendiklerini Aycan’ın düzenlediği bilgi yarışmasıyla sınıyorlar. Eğitimle ilgili bir de tiyatro sergileniyor. Kampanya, geçen hafta Mardin’deydi. Mardinli çocukların en çok ilgisini çeken Aycan oldu. Bir de kendilerine dağıtılan kalem seti ve çanta. İşte “Dikkatli Çocuk” olabilmek için öğrenmeniz gereken birkaç bilgi: A “Değişen oda”, “benim odam”, “bana özel”... Çocuk ve gençlerin tek özel alanı, kişiliklerinin aynası olan odalarını kendilerine ait mekânlara dönüştürme fikri ile yola çıkan Odda, kurgusunda, genç ve değişen kavramları bir arada kullanıyor. Markanın, hitap ettiği yaş gruplarına ait temel ihtiyaçları ve aktiviteleri belirlemesi ile başlayan tasarım sürecinde cinsiyet farkı da belirleyici rol oynuyor, pedagoji, ergonomi gibi ilgili birimlerin de verilerinden yararlanılıyor. Çocukların ihtiyaçları, beğenileri hızla değişiyor. Birbiriyle ilişkilendirilmiş modüller, çocuk ve ebeveyn işbirliği sonunda kavranan, yaşa ait ihtiyaçlara göre yan yana geliyor ve oda konseptini oluşturuyor. İlerleyen yaş dönemlerinde yeni modüllerin eklenmesi ya da mevcut modüllerin farklı kullanımı ile yeni mekânlar oluşuyor. “Değişen oda”, “benim odam”, “bana özel” kavramları ile beraber çocuk ve gencin hayal gücü ile yaratıcı kimliklerini yansıtan cesur renkler de bir arada kullanılıyor. Odda aynı zamanda astım türü rahatsızlıkları olan çocukların sağlığına tümüyle zararsız, solvent içermeyen su bazlı boyanın Türkiye’deki ilk kullanıcısı. Solvent ve türevleri özellikle 012 aylık bebekler ve çocuklarda kalıcı üst solunum yolu hastalıklarına (astım, alerjik nezle vb..) sebep olabileceği gibi ileri yaşlarda kansere yakalanma riskini de önemli ölçüde artırıyor. Boyanın yanı sıra kullanılan tüm malzemeler E1 Avrupa Birliği standartlarında ve A kalitede. Ayrıntılı bilgi için www.odda.com.tr Clinique’ten güneş bakım teknolojisi Clinique, her cilt tipine uygun güneş koruyucuları güneşin en yoğun olduğu saatlerde bile UVA/UVB ışık yoğunluğuna göre ayarlanan teknolojisiyle, antioksidant koruma sağlarken, erken yaşta oluşabilecek çizgileri önlemeye de yardımcı oluyor. Genç ciltlere mucize! Vichy, 1622 yaş arasındaki gençlerin bütünüyle yerleşmemiş cilt yapılarını güzelleştirmeye yardımcı olan Skinset'i yarattı. Skinset ürünleri, nemlendirici, dengeleyici bakım ve temizleyici süt köpükten oluşuyor. Skinset, cildi matlaştırıyor, yumuşak bir hale getiriyor. İki haftalık kullanım sonrasında ise cildin rengini dengeliyor, cilde ışıltı kazandırıyor, küçük pürüz ve sivilcelerin oluşumunu önemli ölçüde azaltıyor. Matrix Biolage Türkiye’de... Amerika’nın 1 numaralı profesyonel kuaför markası Biolage’ın en önemli özelliği her saç tipine etkili çözüm sunması; kuru saçlar için Hydratherapie, renkli saçlar için Colorcare Therapie, yıpranmış saçlar için Fortetherapie, cansız ve ince saçlar için Volumatherapie ve asi saçlar için Smooththerapie... Matrix Biolage artık Türkiye’de. ? Evde veya okulda bir kazayla karşılaştığımızda yapmamız gereken en önemli şey, yakınımızdaki büyüğümüzü çağırmak. Diyelim ki böyle birisi yakınımızda yok, o zaman ne yapmalıyız? Hemen telefona koşup, 112 Acil’e haber vermeliyiz. ? Eğer bir yerimiz yanarsa, yanan yeri 10 dakika süreyle musluk altında soğuk suya tutmalıyız. ? Burnumuz kanarsa, başımızı geriye atmıyor, aksine bir şey kokluyor gibi öne uzatıyoruz. Bir de burun kenarlarını beş dakika kadar sıkarsak kanama duruyor. ? Peki ya bir yerimizi arı sokarsa? Tek çözüm üzerine hemen buz koymak. Sakın arının soktuğu yere çamur, yoğurt ve sirke sürmeyin. ? Düşersek veya bir yerimizi çarparsak ne yapabiliriz biliyor musunuz? Şişen yeri hareket ettirmeyip, bir bezle sarıp, üzerine buz koymamız yeterli. ? Depreme kapalı alanda yakalanırsak; sakin olmalı, asansör ve merdivene koşmamalı, devrilebilecek eşyalardan uzaklaşmalıyız. Sabit bir eşyanın yanına uzanalım, başımızı ve boynumuzu koruyalım. SOFRA Aylin Öney Tan Milli sanayinin inkişafı Memleketimizde milli sanayinin terakkisi için yapılan teşebbüsler gittikçe artmakta ve her gün yeni bir sanatın canlanması için adımlar atılmaktadır. Bu kabilden olarak Mehmet Reşat Bey isminde sanatkâr bir zat, kristal işleme ve yontma fabrikası vücuda getirmiştir. Memleketimizde ilk defa ve bir Türk tarafından vücuda getirilen bu fabrikayı bir muharririmiz ziyaret etmiştir. Yapılan her şey Avrupa ve Amerika’da yapılanlardan katiyyen farksız olan bu fabrika birkaç kısma ayrılmaktadır. Bronz atölyesinde büfe, divan kapıları gibi yerlere yapılan kesme aynalara bronz geçirilmektedir. Burada elektrikle çalışan freze makinesi de bizzat Türk sanatkârları tarafından imâl olunmuştur. Makine, pirinç ve bronzları istenilen şekle ifrağ edebilmektedir (dönüştürebilmektedir). Diğer bir atölyede de ayna yapılmaktadır… Atölyede şimdilik cilası bozulmuş aynalar mükemmelen tamir edilmekte ve yenilenmektedir. Bunların yeniden hiç farkı olmamaktadır. Fabrikanın diğer bir atölyesinde de cam üzerine muhtelif nakışlar yapılmaktadır. Buzlu camlar üzerine yapılan nakışlı resimler Avrupa’da yapılanlardan katiyyen farksızdır. Bundan başka Avrupa’da yapılanlar Türk sanayi tezyinine (süslemesine) ait değildir. Halbuki bu fabrikada Türk sanayi tezyinatına göre resimler nakşolunmaktadır. Bu atölyede yaldızlı büfe camları, doğrudan doğruya camın üzerine kesme nakışlar, kesme cam levhaları, camlara hakkolunmuş (kazılmış) yaldızlı işler, porselenlere işlemeler yapılmaktadır. Fabrika ileride porselen işlerini daha ziyade genişletecektir. Asıl büyük atölyede muhtelif makineler bulunmaktadır. Bu makinelerle adi camlar buzlu cama tahvil edilmekte (dönüştürülmekte) ve aynalarla camların kenarları gayet düzgün ve sanatkârane kesilmektedir. Burada kristallerin de kenarları tesviye edilmektedir. Bu camlar masalarda, otomobillerin önlerinde ve tabelalarda kullanılmaktadır. Bu atölyede dört silindirli bir makine yalnız bu işlere tahsis edilmiştir. Fabrikanın sahibi ve müdürü Mehmet Reşat Bey bir muharririmize demiştir ki; “Atölyemizi daha ziyade genişletmek için çalışacağız. Şimdilik iyi iş yapıyoruz. Her gün biraz daha rağbet kazanıyor. Bütün müstahdemimiz (çalışanlarımız) Türk’tür, ustalarımız da Türk ustalarıdır. Biz bununla iftihar ederek çalışıyoruz.” Fabrika, Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin de fotoğrafını mükemmel surette buzlu cama işlemeye muvaffak olmuştur. Türk sanatkârlarının muvaffakiyetini takdir ve tebrik ederiz. 21 Mayıs 1927 Cumartesi Ana maya aya ekmeğin, ekmek ise yiyeceklerin anası. Medeniyet bir anlamda insanoğlunun buğdayı ekmesi, ekmeğin hamurunu karmasıyla başlıyor. Maya, unla suyun oluşturduğu hamuru kabartıyor, çoğaltıyor, adeta doğuruyor. Mayanın yarattığı mucize gibi kimya sayesinde hamur ekmeğe dönüşüyor. Maya, aslında tek hücreli bir mantar. Binlerce maya türü biliniyor. Ekmek mayalamakta kullanılan Saccharomyces cerevisiae ise en yaygın olanı. Bu maya türü binlerce yıl önce ekmek, şarap ve bira yapımı için kullanılmaya başlanmış, milyarlarca somun ekmeğin doğmasına sebep olmuş. Maya hamuru çoğaltırken aslında hamuru içten içe yiyip bitiriyor. Hamurdaki nişasta ve şekeri yiyerek beslenen ekmek mayası adını da bu özelliğinden almış. Saccharomyces kelimesi Latincede şeker mantarı anlamına geliyor. “Şeker Mantarı” hamurun doğasındaki şekerle beslenip fermente oluyor ve bu arada bol miktarda karbondioksit gazı üretiyor. M Gazın oluşturduğu hava kabarcıkları hamurun içindeki gluten maddesi tarafından hapsediliyor ve böylece hamur kabarık kalıyor. Bir anlamda maya ekmeği büyütüyor, doğuruyor, ekmekse mayayı besliyor, üretiyor. Maya ile ekmek birbirinin anası, birbirinin bebeği oluyor. Tıpkı anneçocuk ilişkisi gibi. Anne bebeğini besleyip büyütürken yeni bir kişi oluyor, bir anlamda yeniden doğuyor. Bebek annenin ruhunu besliyor, anneyi bütünlüyor. Bebek adeta annenin mayası oluyor. Anne ise çocuğunu büyütürken mayasını oluşturuyor, hamurunun tadını belirliyor. Belki de bu yüzden anne ile bebeğin teni fırından yeni çıkmış mis gibi bir ekmeğin kokusuna benziyor. Belki de bana öyle geliyor. Kızımın bebeklik dönemi alt katta ev sahibimiz Ceyhun Bey’in işlettiği ekmek fırınından yükselen kokularla karışık geçmişti. Muhtemelen bizim kızın hafıza kodlamasında anne kokusu, süt tadı, mayalanmış hamurun rayihası, fırın sıcaklığı, taze ekmek buğusu hepten birbirine karışmıştır. Annem beni neye benzetirdi bilmiyorum, ama ben kızımı tazecik bir francalaya benzetirdim, Ramazan pidesi koklardım. Kim bilir belki de fırından gelen kokuların etkisindeydim. Anneler günü için Dilistan Çilingiroğlu Shipman tarafından yazılan, Boyut yayın grubu tarafından basılan “Ekmek Bir Tutkudur” kitabından alınacak bir tariften uygunu bulunamazdı. Ekmek yapmayı bir tutku olarak tanımlayan Dilistan, ekmek hamuruna bebek gibi bakıyor. Sizler için bu güne uygun bir “sütlü ekmek” tarifi seçti. Ağzımıza ilk süt tadını veren, bizi biz yapan hamurun mayasını karan anneler için bu mis gibi ekmeği pişirin. aylinoneytan@yahoo.com Sütlü Ekmek Dilistan’ın ekmekleri dillere destan. Kitabında öğrencilerinden Çiğdem, Begüm, Başak ve Orkun’un geliştirdiği tariflere de yer vermiş. Mesleğe yeni adım atan gençlerin yaratıcılığına ve emeğine saygı göstererek kitabında onlara ayrı bir yer vermesi önemli bir gösterge. Belli ki öğrencilerinin mayası iyi olacak, ekmeği olduğu kadar, emeği, bilgiyi ve yaratıcılığı paylaşmayı bilerek, ortak üretmeyi severek iş dünyasına atılacaklar. Malzeme: 550 gr. ekmek unu (yoğururken 23 çorba kaşığı ilave gerekebilir), 12 gr. taze maya (yaklaşık yarım küp), 250 gr. ılık su, 30 gr. tereyağı (oda sıcaklığında ve küçük parçalar halinde), 125 gr. süt, 10 gr. tuz (1/2 çorba kaşığı), 10 gr. şeker (2/3 çorba kaşığı), 1 yumurta sarısı Yapılışı: Suyu yuvarlak bir kâsede maya ile karıştırın. Köpükleşene kadar bekleyin. Unu ayrı bir kâsede küçük doğranmış tereyağı ve tuz ile karıştırın. Sütü, mayalı şekerli suyu ve yumurta sarısını ekleyin. Hamur bir araya gelene kadar karıştırın. Hamuru unlu bir yüzeyde yumuşak ve elastik olana kadar yoğurun. Bu hamur oldukça yumuşak hafif ele yapışan bir hamurdur. Yoğururken fazladan un ilave etmeyin. Sadece ellerinizi bolca unlayın ve yoğurmaya devam edin. Yağlanmış yuvarlak bir kâse içine hamuru koyun ve üstünü plastik folyo ile kaplayın. Ilık bir ortamda yaklaşık 1.5 2 saat kabarmasını bekleyin. Hamur kabın yarısına kadar yükselince kaptan çıkarın, üzeri unlanmış tezgâhın üzerine koyun ve bir iki dakika kadar tekrar yoğurun. Hamuru şekillendirin. Bu ekmek kalıpta ya da somun şeklinde fırın tepsisinde yapılabilir. Şekillendirdiğiniz hamuru 1.5 saat kadar dinlenmeye bırakın. Üstünü nemli bir bezle kapatmayı unutmayın. Fırını 230 dereceye ısıtın ve ısıtırken fırının dibine boş bir tas koyun. Hamur hazır olunca ekmeği fırına koyun ve koyarken kaynattığınız bir bardak suyu fırının altındaki tasa koyup, fırının kapağını yavaşça kapatın ve 30 dakika kadar pişirin. Ancak hiçbir zaman unutmayın ki herkesin fırını farklı olabilir, pişme süresini emeğinizin pişmesine göre ayarlayın. Ekmek nar gibi kızarınca çıkarın ve ekmeğin altı hava alacak şekilde bir ızgara üzerinde 1 saat kadar dinlenmesini sağlayın.