Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 67 22/2/07 15:23 Page 1 PAZAR EKİ 67 CMYK 6 25 ŞUBAT 2007 / SAYI 1092 7 ŞÜKRAN TAŞYURAN HEREKETİ Şükran Taşyuran, ritmik cimnastiğin altın kızı olarak biliniyor. 2001’de Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından olimpiyat meşalesi ödülüne layık görüldü, 2002’de kazandığı 26 madalya ile '“Yılın en başarılı sporcusu” unvanını kazandı, 2003’te ise topla yaptığı altı aşamadan oluşan özgün hareketi, “Şükran Taşyuran Hareketi” ismiyle Uluslararası Cimnastik Federasyonu’nca (FIG) tescil edilerek literatüre geçti ve Türkiye için ritmik cimnastik alanında ilk ve teki gerçekleştirdi. Taşyuran şimdi cimnastiğe öğretmen olarak emek verecek. Cimnastiğe nasıl başladınız? Ailem sokaklarda dolaşmayayım diye yaz okuluna göndermişti, böylece yedi yaşındayken artistik cimnastiğe başladım, ancak hocalarım daha esnek olduğum için beni ritmiğe yönlendirdiler. Günde kaç saat antreman yapıyordunuz? Hafta içi okul olduğundan dört, hafta sonu ise yedi saat. Kaç yıl bu yoğunlukta çalıştınız? 11 yıl. Cimnastiği bıraktığınız için üzülüyor musunuz? Ara ara üzülüyorum ve özlüyorum tabii, ama kendimi kötü hissetmiyorum. Bir de o kadar yoğun bir tempodan sonra boşluk oldu. Bundan sonra ne yapacaksınız? Antrenör olacağım. Ege Üniversitesi Beden Eğitimi öğretmenliğinde okuyorum. Sizce Türkiye’de ritmik cimnastiğin önü açık mı? Son birkaç yıldır başarılar gerçekten arttı, yani önü açık gibi görünüyor, ancak yetersiz destek, sponsorun olmaması, salonların azlığı, futbolun arkasında kalması gibi problemler hâlâ devam ediyor. Bazen kişiye sponsor olunmak isteniyor, ama kulüp izin vermiyor. Çatısı yüksek angar verin, yeter ANNELER ANLATIYOR: ÇOCUKLARIMIZ ÇOK MUTLU, TABİİ BİZ DE... GÖNÜL ŞAPOĞLU Zülâl Şapoğlu’nun annesi, İngilizce öğretmeni Zülâl’i ritmik cimnastik eğitimine göndermeye nasıl karar verdiniz? Aslında biz ileride internet kafelerden, sokaklardan toplamayalım diye spora gönderdik, ama kızımız küçük yaşta kendine büyük hedefler koydu. Başladığında dört yaşındaydı, şimdi 11 yaşında ve haftanın hemen hemen her günü buradayız. Zülâl daha yuvadayken Şükran Taşyuran gibi olacağını söylüyordu, biz de gülüyorduk, ama olacak galiba. Küçük yaşta bize büyük gururlar yaşattı. O da, biz de mutluyuz. Sizin için zor olmuyor mu? Emekliliğim gelince mecburen işimden ayrıldım, çünkü Zülâl’in temposuna ayak uydurmak ayrıca bir zaman istiyor. Küçükyalı’da oturuyoruz, her gün buraya, Bağlarbaşı’na geliyoruz. Zülâl’i yarışmalarda da takip ediyor musunuz? Evet. Hemen hemen her yarışmada onunla birlikteyim. Okulda problem çıkıyor mu? Okul yönetimi onun durumunu biliyor ve destekliyor. Okulda da başarılı bir öğrenci, fakat tabii ki zorlanıyor. Okul tam gün, beşte eve geliyor, beş buçukta burada oluyor, ancak on buçuk gibi eve dönebiliyoruz. O saatten sonra ödevlerini yapıyor ve yatıyor. İleride ne yapmayı düşünüyor? Sanırım antrenör olacak, hedefi o. Ritmikten kopmak istemiyor, “Keşke okul olmasa günün 24 saati cimnastik yapsam” diyor. TÜRKİYE’NİN SIKINTISI SALON EKSİKLİĞİ ZLATKA STAYKOVA Milli Takım ve Muratpaşa Spor Kulübü’nün Ritmik Cimnastik Antrenörü Muratpaşa Belediye Spor’un Ritmik Cimnastik Takımında 20 lisanslı sporcu, hobi, hazırlık grubunda ise 30 kişi var. Dört beş yaşındaki çocuklarla hobi grubunda çalışmaya başlıyor, sonra da onları yarışmalara hazırlıyoruz. Yaş konusunda bir üst sınırımız yok sayılır, daha büyük yaşta başlamak isteyen çocukları da hobi grubuna katıyoruz. İyi performans gösterirlerse onlar da yarışmacı olabiliyor. Antrenmanlar hafta içi günde dörtaltı saat arasında değişiyor, hafta sonu biraz daha fazla. Bence ritmik cimnastikte Türkiye’nin önü açık, başarılar, ilgi ve istek arttı. Antalya'da ritmik cimnastiğe talep gerçekten çok yoğun, toplam dört kulübümüz var ve salon her gün sabah dokuzdan akşam 11’e kadar dolu. Salon yetersizliğinden taleplere karşılık veremiyorduk, bu sorun da çözüldü, Muratpaşa Belediyesi bir salon daha yaptırdı. Türkiye’nin bu konudaki genel sıkıntısı salon eksikliği. Başarılı sporcularımız var, hem kulübümüzde hem de milli takımımızda yer alan Pınar Akılveren bunlardan biri. 2006’da Fransa’da yapılan 10. Couped Opale Uluslararası Ritmik Cimnastik Turnuvası’nda dünya dördüncüsü, 2006 Amerika Newyork Uluslararası 2. Coaches Kupası Şampiyonası’nda dört alette birinci oldu, Balkan Şampiyonası’nda iki altın madalya kazandı. 2006’da Türkiye birincisisi de Pınar Akılveren. ÇOCUKLAR ANLATIYOR: OKUL, ÖDEV, ANTRENMAN... İŞTE HAYATIMIZ ASİYE TANYER Anais Tanyer’in annesi, gazeteci ZÜLÂL ŞAPOĞLU 2002’den beri yarışmalara katılıyorum. 2002, 2004, 2005 ve 2006'da İstanbul okullararası birincisi oldum. 2005'te İstanbul ikinciliğim, 2004’te 1. ve 2. etaplarda Türkiye Şampiyonluğum, 2004'te Bulgaristan'da yapılan İmpala Caps yarışmasında birinciliğim var. 2006'da Portekiz'de yapılan bir yarışmada ip aletinde üçüncü, genel sıralamada altıncı oldum. İsteyerek Anais, önce artistikle başladı, sonra ritmiğe geçti, çünkü vücudu daha uygundu. Bu, çocuğun istemeden yapabileceği bir spor değil, çok büyük bir emek gerektiriyor, çocuğunuzun cumartesipazar voleybola ya da yüzmeye gitmesinden çok farklı. O yüzden veli olarak siz istediğiniz kadar sevin ya da sevmeyin fark etmez. Anais, okul müfredatının ağırlığıyla birlikte bu sporu yapıyor. Dersleri ve sporu bir arada yürütüyor, ama bunun yanı sıra çok da büyük kazançları var, zamanı kullanmayı öğreniyorlar. Kızım ilk kez dokuz yaşındayken yurtdışında Türkiye için yarıştı ve üçüncülük kazandı. Bu başarılar hem çocuğu motive ediyor, hem de yapılan işin, verilen emeğin geri dönüşü oluyor. Keşke daha çok destek olsa. Şu an Rusya’da iki yüz bin lisanslı sporcu var, Türkiye’de sayı bunun onda birini bulmuyor, ama Türk sporcuları dünyada ilk otuzun içerisinde. Yani devlet farklı politika izleseydi durum nasıl olurdu, kim bilir? geliyorum, cimnastiği çok seviyorum, en sevdiğim alet top. Hem okulu hem cimnastiği birlikte götürmek gerçekten zor oluyor, ama okulda da bütün derslerim iyi. NİLSU ÇOLAK 11 yaşındayım. Sekiz yaşımdan beri cimnastik yapıyorum. Başlama nedenim, doktorun guatrımın iyileşmesi için sporu tavsiye etmesiydi. Ritmik cimnastik yapan arkadaşım bu sporu tavsiye etti, önce hobi olarak başladım, sonra ilerlettim. Geçen sene İstanbul’da 5., Türkiye genelinde ise 15. oldum. Bu kadar çok çalışmak yoruyor, ama çok mutluyum ve çok seviyorum. İyi ki başlamışım. ANAİS TANYER 11 yaşındayım üç yıldır cimnastik yapıyorum. Biraz geç başladım, normalde dörtbeş yaşında başlanması lazım, ama vücudum çok esnek, bu da benim avantajım oldu. İlk olarak bir ay artistik yaptım, sonra daha uygun olduğum için ritmiğe geçtim. Tempo çok yoğun, okula gidiyorum, buraya geliyorum, eve dönüyorum, yatıyorum, sonra yine okula gidiyorum. Cumartesipazar da ödevlerimi yapıp buraya geliyorum. Eskiden haftada bir gün tatilimiz vardı, şimdi onu da kaldırdık. Her gün buradayız. Çok sevdiğimden bu yoğunluk benim için sorun olmuyor. En çok kurdela ve ip aletlerini seviyorum.2004’te Letonya’da Kakavas Kauss Şampiyonası'nda 3. oldum, Polonya Lodz'da genel tasnifte 6. oldum, Mısır’da da çemberde 2., serbestte 1. oldum... Röportaj: Deniz Yavaşoğulları Fotoğraflar: Hıdır Durman Neden? Bilmiyorum ki... Belki kulübün adı arkada kalır diyedir. Peki, ritmik cimnastik yapmak isteyenlere ne önerirsiniz? Kemikler küçük yaşta daha yumuşak olduğu için çok daha kolay esniyor, bu yüzden mümkün olduğunca erken başlasınlar, üç yaşında, dört yaşında... Çok güzel ve çok estetik bir spor, bana kalırsa herkes yapmalı... Pınar Akılveren Sınav sistemi değişti, başarı arttı, ama hâlâ sorunlar var Atilla Örsel Türkiye Cimnastik Federasyonu Başkanı. Uzun yıllar Fenerbahçe Spor Kulübü’nde Amatör Sporlar Şube Sorumlusu olarak görev yaptı, 1981’de Türkiye Cimnastik Federasyonu Asbaşkanı oldu. 1984’ten beri de Cimnastik Federasyonu Başkanlığı görevinde. Örsel’le ritmik cimnastik üzerine konuştuk. Türkiye’de ritmik cimnastik 1980’lerden bu yana ne gibi gelişmeler gösterdi? Ritmik Cimnastik dünyada da yeni sayılabilecek bir disiplin. Biz 1980’lerde Tahsin Albayrak ve Togay Bayatlı ile Bulgaristan’dan ilk ritmik cimnastik antrenörünü getirerek Simtel Kulübü adı altında bu disiplini başlattık. Zaman içinde ritmik cimnastik çok sayıda ilde kendisine destek ve uygulama alanı buldu. Amatör bir spor federasyonu olmamıza rağmen, kulüp desteği ile en çok yabancı antrenör çalıştıran federasyon biziz ve elbette ritmik cimnastiğin Türkiye’de daha çok yaygınlaşmasını istiyoruz. Uluslararası alanda başarılar kazanılıyor, ama kulüpler sponsor bulamamaktan şikâyetçi, sporcuların başarıları ise medyada yeterince yer almıyor... Sizce neden? Bu ne yazık ki çözümü çok zor bir kısır döngü ve sorun sadece cimnastik ile sınırlı değil. Amatör spor dallarının hemen hemen hiçbiri medyada kendisine yer bulamıyor. Tanınırlık olmayınca da sponsorlar ilgi göstermiyor. Basketbol ve voleybolun son yıllarda gerek elde ettikleri başarılarla gerekse medyada yer bulmaları ile birlikte sponsor yatırımlarından elde ettikleri katkı da arttı. Futbolun yan ürünleri ile birlikte çok büyük bir sanayiye dönüşmesi yüzünden bütün medyanın ilgisi o yönde, bu da bizim gibi amatör disiplinlerin medyada yer bulmalarını neredeyse imkânsız kılıyor. Biz buradayız, ama görmüyorlar... Zülâl Şapoğlu Nilsu Çolak GÖNÜL ŞANDA Denge Ritmik Cimnastik Spor Kulübü’nün kurucusu, ritmik cimnastik antrenörü Cimnastik antrenörlüğüne ne zaman başladınız? 1982’de, Türkiye’ye ritmik cimnastik branşı getirildiği zaman iki küçük çocuğumu bırakıp kurslara katıldım. O zaman Türkiye genelinde üç antrenördük, bugün sadece ben kaldım. Ritmik cimnastik o zamandan bugüne ne kadar gelişti? Tabii ki gelişme göz ardı edilemez, ama bu hedefi yakalamak adına değil! O günlerde neyin ne olduğunu kavrayamamanın getirdiği korkunç zorluklarla baş ettik. Yüzlerce çocuk vardı, onları iyi imkânlar çerçevesinde yetiştirebilseydik şu an portre başka olacaktı. Bu sene Balkan Gençler Şampiyonası bizim ülkemizde yapıldı, kaç gazeteci vardı, kaç gazetede haber oldu, hangi tv kanalında naklen yayımlandı? Tribünde seyirci bile yoktu. Bunların hepsi birbiriyle paralel, ilgi gösterilmezse bu kaplumbağa gidişatı devam edecek. Bu, destek bulamadığınız anlamına geliyor… Destek yok denecek kadar az. Sponsor bulamıyoruz. Sponsorluk yasasının değişmesine rağmen hâlâ tık yok. Kaç dosya gönderdik, ama nezaketen bile cevap yazılmadı. Denge Ritmik Cimnastik Kulübü'nü kendi imkânlarımla açtım. En fazla 70 öğrenci alabiliyoruz. Oysa bu sporu yapmaya meraklı binlerce genç var ve gereken sadece 10 ile 12 metre arasında yüksekliğinde hangar gibi bir yer. Buralarda eğitilmiş insanları yönlendirip Cimnastik günde 34 saat gibi yoğun çalışma gerektiren bir spor. Cimnastiğe erken yaşta başlanması gerektiği için sporcuların çoğu öğrenci ve okullar artık tam gün. Çalıştırıcılar da, veliler de, sporcular da bundan yakınıyor, bu sorunun çözümü için farklı bir prosedür uygulanabilir mi? Ne yazık ki şu anda resmi olarak kabul görmüş bir uygulama yok. Ancak yarışmacı sporcu çocuklarımızın okullarından izin alırken sıkıntı yaşamıyoruz. Yine de sınav sistemlerinin getirdiği zorluklar var. Çocuklar en verimli olabilecekleri yaşlarda Anadolu Liselerine giriş sınavına hazırlanmak için sporu bırakıyorlardı. Temel eğitimin sekiz yıla çıkması ile bu sorunun da zaman içinde çözüleceğini düşünüyoruz. Şükran Taşyuran ve Pınar Akılveren’i tanıyor musunuz? Peki, Zülâl, Nilsu ve Anais’in adını hiç duydunuz mu? Taşyuran kendi adını dünya literatürüne geçiren bir ritmik cimnastikçi. Zülâl, Nilsu ve Anais’in ise dereceleri var. Ne devlet, ne sponsorlar onları görüyor. Oysa bütün ihtiyaçları 1012 metre yüksekliğinde bir salon. Anais Tanyer mesleki formasyon da sağlayabilirdik, ama şu an antrenör bile yetiştiremiyoruz, çünkü sokağa atma ihtimalimiz büyük! Koca İstanbul'da sadece Bağlarbaşı Spor Salonu’nda çalışacak alanımız var, o da bize değil, vakıflara ait ve zorla elimizde tutuyoruz. Özetle, devletin bu konudaki politikası içler acısı. Okulların sporcu öğrencilere desteği yeterli mi? Okullarda kimi eğitimciler çocuğun yaptığı bu spora destek vermiyor, hatta “otur dersini çalış” diye engelleyenler bile var. Oysa çocukların hepsi bu yoğun tempoya rağmen takdirlik öğrenciler. Aslında en büyük problem eğitimin tam gün olması. Eğitim sistemi sporcuları çok zorluyor. Eğitim yarım gün olmalı, kalan yarım gün de sosyal aktivitelere ayrılmalı. Hangi branşta olursa olsun spor okulları bilinçli eller tarafından değerlendirilmeli. Gerçi Türkiye genelinde eğitim politikasında bir değişim söz konusu, cimnastik mecburi ders haline gelecek, çünkü cimnastik yapmamış bir öğrenci diğer sporları yaparken altyapı bozukluklarıyla karşı karşıya geliyor. Ritmik cimnastiğe çocukların talebi ve ilgisi nasıl? Yoğun bir ilgi var, ama antrenör, çalışacak alan, sponsor ve maddi destek yok, bu nedenle ekonomik durumu uygun olmayanların ilgilenmesi çok zor. Üç öğrencim kendi imkânlarıyla milli takıma hazırlanmak ve Rusya’daki yeni gelişmeleri, teknikleri öğrenmek için Moskova'ya kampa gittiler. Bu sporcularımız şuan yıldız kategorisindeler, bir sezon sonra gençler kategorisine geçecekler. İp, top, çember, labut gibi ritmik cimnastik aletleri eskiden Türkiye’de satılmıyordu.Yurtdışından getirtiyorduk. Peki ya şimdi? Artık ülkemizden temin edebiliyoruz. Ben bir velime bu işin bayiliğini almasını önermiştim, o da bu işe gönül verdi, cimnastiğin yaygınlaşmasını istedi ve malzemeleri getirtti, bir dükkân açtı. Gönül Şanda