Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 12 22/2/07 15:31 Page 1 PAZAR EKİ 12 CMYK 12 25 ŞUBAT 2007 / SAYI 1092 Sevda Sinemalarda Damla Uysal n yıl oldu lades tutuşalı ve hâlâ aklımızda anlattıkları. “Divane” halde dinledik Yaşar şarkılarını. Sesindeki tını Akdeniz’i getirdi. Bir “Masal” tutturdu, ne çok şeyi “Hatırla”ttı bize. Ve şimdi “Sevda Sinemalarda” albümüyle yeni bir sayfanın başında olduğunu söylüyor. Elyazısıyla da not düşüyor albüme, “Tanrı müziği yarattı ve şahit olmam için bana bu şarkıları anlattı”. Yaşar ile hayatı ve yeni albümü “Sevda Sinemalarda” üzerine konuştuk. On yıllık müzik yolculuğunuzdan başlayalım. “Divane” albümünden bu yana neler değişti? “Divane”, “Esirinim” ve “Masal” albümlerim önceden planlanmış bir üçleme gibiydi. Baş harfleri DEM oluyordu. Çayın demlenmesi, kendine gelmesi gibi kendi içinde bir süreçti. İyi de oldu. Bu üçlemenin sonunda “Sevdiğim Şarkılar” albümümü yaptım ve sadece yorumcu oldum. Sonra “Hatırla” albümü geldi. Genelde söyleyecek çok sözü olanlar bir defada anlatamazlar anlatacaklarını. O üçleme, DEM de, öyleydi, anlatacaklarım tek albüme sığmamıştı. Şimdi o dönem kapandı, yeni bir sayfa açıldı. “Sevda Sinemalarda” bu yeni sayfanın ilk albümü. Müzikal olarak daha çok grupla yapılan bir müziğe, performans müziğine yöneldim. Sanki sahnede bir grup varmış ve ben de onun solistiymişim gibi hissetmek istiyorum. Peki bu durum “Sevda Sinemalarda”ya nasıl yansıdı, bu albümün diğerlerinden farkı ne? Dinleyici müziğimi bir bütünlük içinde görebilsin, diye ilk albümden bu yana gelen tavrımı hep korumaya çalıştım. Bu albümün diğerlerinden en büyük farkı, Alper Erinç ile benim bestelerimden oluşan on dört şarkı olması. Remiks ya da cover şarkı da yok. Bir de albüm dijital stüdyo yerine analog bir stüdyoda kaydedildi. Bunlar dışında albümde yine bildiğimiz Yaşar var. O Yeni albümle müzik şirketiniz değişti… On yıldan sonra bir şeyler değişmeliydi. Müzik piyasası zor bir dönemden geçiyor. Müziğe yatırım yapan bir firmayla çalışmayı tercih ettim. Albümün prodüktörlüğünü Rıza Erekli, müzik direktörlüğünü ise Tansel Doğanay yaptı. Neden “Sevda Sinemalarda”? Çok karizmatik ve ilgi çekici bir isim. Sinema, çağımızın en popüler sanatı, dolayısıyla çağrışımı da yüksek! Popüler müzik yaparken bu kadar hızla değişen bir çarkın içinde yer almak ve bir yandan da kendini tekrarlamamak önemli. Siz bunu nasıl başarıyorsunuz? Bu bir ekip işi… Tek başıma gitarla çalıp söylesem çok tekrara düşerim. On yıldır beraber çalıştığım müzik adamları var. Onlar bir şeyleri alıp benimle beraber yoğurup ortaya yeni bir şey koyuyorlar. Bir cümlemiz ve bir şarkımız var. Onları farklılaştıran çalan müzisyenler, aranjörler. O yüzden vazgeçmeyeceğim tutkum, grup müziğidir. Son albümü “Sevda Sinemalarda” Yaşar’a göre, müzik hayatında açtığı yeni bir sayfa. Performans müziği ağırlıklı. “Sanki” diyor Yaşar, “Sahnede bir grup varmış ve ben de onun solistiymişim gibi hissetmek istiyorum”. ŞİİRDEN ŞARKIYA... “Esirinim” albümünden beri şiir besteliyorsunuz. Bu albümde de iki şiir bestesi var. Biri Cahit Sıtkı Tarancı’ya, öteki de Ümit Yaşar Oğuzcan’a ait... Önceleri şarkı sözü yazmayı bilmediğimden sevdiğim şiirleri besteliyordum. Şarkı yazmaya şiir besteleyerek başladım. Ekip her albümde mutlaka şiirden bestelediğim bir şarkıyı beğeniyor. Bu albümde de böyle oldu. Diğer albümlerimde de böyle besteler olacak. Bir de şiir kitabınız var, “Yalnızlık Dört Bin Perde”. Yeni bir şiir kitabı olacak mı? Kitap çıkarmak için şiir yazmıyorum, sadece yazdıklarımı insanlarla paylaştım. Yeni bir kitap çalışması yok, ama yakında bir dergide yazmaya başlayacağım. Romantik şarkıcı Yaşar tanımlamasından sıkılıyor musunuz? Zaman zaman sıkılıyorum, ama şarkılarım, ses tonum bunu getiriyor. Yine de hayatımın her anında böyle değilim. Morricone nihayet Oscar’ını alıyor... Ali Deniz Uslu T üm zamanların en iyi film müziklerine imzasını atan İtalyan besteci Ennio Morricone, bu gece düzenlenecek 79. Oscar Ödülleri’nde “onur ödülü” alacak. Los Angeles’daki ünlü Kodak Tiyatrosu’nda gerçekleşecek törende, Morricone, ödülünü, müzikleriyle birer külte çevirdiği filmlerin başrol oyuncularından, Robert de Niro ve Clint Eastwood’un elinden alacak. Ennio Morricone bu ödüle daha önce beş kez aday gösterildi. Amerikan Sinema Sanatları Akademisi nihayet bu yıl 78 yaşındaki Morricone’nin “Film müziği sanatına olağanüstü ve çok yönlü katkısından dolayı” ödüllendirileceğini belirtti. Ayrıca Ennio Morricone için hazırlanan saygı albümü “We all love Ennio Morricone” da yayımlandı. Bu albüm, Morricone’nin en iyi besteleri arasından yapılan özel bir derleme. Celine Dion, Bruce Springsteen, Metallica, Yoyo Ma, Andrea Bocelli, Quincy Jones, Herbie Hancock, Renée Fleming, Eumir Deodato, Daniela Mercuri, Chris Botti, Roger Waters ve Dulce Pontes bu albümle Morricone'ye gönül borçlarını ödüyor. Morricone, albümün yapım aşamasında da stüdyodan uzak kalamadı. Yeni düzenlemelere de imzasını attı. MÜZİKLERİYLE ANILAN FİLMLER Celine Dion albümde, Sergio Leone’nin unutulmaz “Once Upon a Time America”nın ölümsüz müziği “Deborah’s Theme I Knew I Loved You”yu seslendiriyor. Parçanın yeni sözlerinin sahipleri ise, Alan ve Marilyn Bergman. Albümdeki önemli isimlerden biri de heavy metal tarihiyle anılan Metallica. Grup yaklaşık çeyrek yüzyıla yakın bir süredir sahneye Ennio Morricone’nin “Ecstasy Of Gold” şarkısı ile çıkıyor. Grupla özdeşleşen bu görkemli parça, Metallica'nın yorumuyla albümde. Albümündeki diğer şarkılar ve yorumcular ise şöyle; “The Good, the Bad and the UglyQuincy Jones/Herbie Hancock”, “Once Upon a Time in the WestBruce Springsteen”, “ConradianaAndrea Bocelli”, “MalenaYoYo Ma”, “Come Sail AwayReneè Fleming”, “Gabriel’s OboeEnnio Morricone”, “Cun migoEumir Deodato/Daniela Mercury”, “La Luz ProdigiosaDulce Pontes”, “Love affairChris Botti”, “Je Changerais d’AvisVanessa and the O’s”, “Lost Boys CallingPatrick Leonard/Roger Waters”, “The Tropical VariationEnnio Morricone”, “Could Heaven BeDenyce Graves”, “Addio MontiTaro Hakase”, “Cinema ParadisoEnnio Morricone”. Ennio Morricone bugüne kadar 400’den fazla filme müzikleri ile imzasını attı. Dünyanın en başarılı film müziği unvanını elinden bırakmayan “The Good, the Bad and the Ugly” (İyi, Kötü, Çirkin) Morricone’nin en tanınan bestesi. Sergio Leone imzalı, 1966 yapımı “İyi, Kötü, Çirkin” gibi yine Lenone’nin 1968 yapımı “Once Upon a Time in the West/Bir Zamanlar Batı’da” kült spagetti westernlerin unutulmazları arasında. Morricone’nın bazı filmleri müzikleri ile anılmaya mahkum etmesi de cabası. Müziğiyle hayat verdiği unutulmaz filmlerden en akılda kalanlar ise; The UntouchablesDokunulmazlar (1967), OrcaKatil Balina (1977), Lolita(1997), Red SoniaKızıl Sonja (1985), L Sindrome di StendhalStendhal Sendromu (1996), U TurnKaybedenler (1997), Before Night FallsKaranlıktan Önce (2000), Ripley’s GameRipley’in Cinayetleri (2002), FatelessKadersizlik (2005). Ennio Morricone bu gece sayısız ödüllerine bir yenisini, belki de en özellerinden birini daha ekleyecek. DEODATO, 2728 ŞUBAT’TA İSTANBUL’DA Deadato’yu tanıyor musunuz? Zekeriya S. Şen H ani hep bildiğiniz, kulağınıza aşina olan melodiler vardır, ezbere bilirsiniz fakat bestecisini asla bilmezsiniz, işte Brezilyalı besteci ve düzenlemeci Eumir Deodato Almeida (kısaca Deadato) da bu kategoriye giriyor. Belli bir yaşın üstünde olan müzikseverler tarafından nispeten tanınabilir, fakat genç nesil için “hiç duymadıkları en meşhur müzisyen” kategorisinde. Fazla sitem etmeye gerek yok, çünkü bu efsane sanatçıyı dinleme fırsatınız doğdu. Deodato, Garanti Caz Yeşili serisi kapsamında 27 ve 28 Şubat akşamları saat 21.30’da İstanbul Babylon’da konser vermeye geliyor. Rio de Janerio’da Portekizli ve İtalyan soyundan gelen bir ailede hayata gözlerini açan 64 yaşındaki sanatçı, 12 yaşında akordeon, piyano ve klavye çalmayı öğrendi, 17 yaşında büyük çaplı bir orkestrayı yönetecek kadar müzik bilgisine sahip oldu. Rio de Janerio’nun bossa nova (1958 yılında Antônio Carlos Jobim, Vinicius de Moraes ve João Gilberto tarafında tanıtılan müzik akımı) cemiyetinde kendisine önemli bir konum elde etti, ama ülkesindeki askeri diktatörlükten dolayı pek çok sanatçı dostuyla birlikte 1968’de New York’a göç etmek zorunda kaldı. Müzik kariyerine burada devam eden sanatçı, yoluna otantik samba veya bossa nova’dan uzak devam etti. 1973’te Latin caz temalarından oluşan ilk albümü “Prelude”u çıkarttı. Albüm farklı müzik tarzlarını takip eden kulaklar tarafından anında fark edildi ve çok beğeni topladı. Özellikle Richard Strauss yorumu olan “Also Sprach Zarathustra” adlı parça beş milyon kopya satarak Amerika ve Avrupa pop listelerinde üst sıralara kadar yükseldi, 1974’te En İyi Enstrümantal Pop parça kategorisinde Grammy ödülüne layık görüldü. Bu parça daha sonra bir Jerzy Kosinski kitabının yorumu olan “Being There” adlı, 1979 tarihli filmde kullanıldı, ancak en önemlisi Stanley Kubrick’in kült filmi “2001: A Space Odyssey”in baş melodisi oldu. KATEGORİSİZ MÜZİK Sanatçı daha sonra “Deadato 2”, “First Cuckoo”, “Whirlwinds”, “Very Together”, İngiltere’de milli marş statüsüne ulaşan “Whistle Bump”, “Night Cruiser”, “Somewhere Out There” adlı albümleri kaydetti ve hepsiyle farklı kitlelere ulaşmayı başardı. Ortalama beş yüz albümde besteci, prodüktör veya aranjör olarak çalışan sanatçı Amerikan müzik piyasasına yeni bir soluk ve akım getirdi. Kaydettiği albümlerden on altısı platin plaket ile ödüllendirildi. Frank Sinatra’dan Aretha Franklin’e, Björk’ten, Kool & The Gang’e, Roberta Flack’ten, Astrud Gilberto’ya, Bette Midler’dan Stanley Turrentine’e kadar çok geniş bir müzisyen yelpazesi ile çalışan maestronun satış grafiği sadece Amerika’da 25 milyonun üstünde. Sinema dünyası tarafından da keşfedilen sanatçı sırasıyla “The Onion Field”, “The Black Pearl”, “Ghostbusters II”, “White Nights”, “The Girl From Ipanema”, “The Adventurers”, “The Gentle Rain”, “Target Risk”, “The Reporter”, “Beat Street”, “Body Rock” gibi filmlerin müziklerini gerçekleştirdi. Yaptığı müzik ile ağırlıkta caz kategorisine sokulmaya çalışan sanatçı aslında rock/pop, R&B/Funk, samba/Latin, senfonik veya orkestra gibi çok geniş bir müziksel palete sahip. Fanatik ve sadık hayranları DJ’ler tarafından dans pistine de taşınan sanatçı böylece genç kuşağa dolaylı yoldan ulaşıyor. Son dönemlerde yeni bir albüm çalışması gerçekleştirmeyen sanatçı mevcut çalışmalarının yeterli olduğu kanısında ve belirli bir doyum sağlandıktan sonra yeni bir albüme imza atacağını söyleyecek kadar da cesur. Belki de müzikseverlerin “Also Sprach Zarathustra” adlı parçanın gölgesinden kurtulmasını bekliyor… Burnumuzun dibine kadar gelmiş sanatçıyı kaçırmamanızı öneriyorum... muzik@tikabasamuzik.com