Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 10 20/12/07 14:40 Page 1 PAZAR EKİ 10 CMYK 10 PAZARIN PENCERESİNDEN 23 ARALIK 2007 / SAYI 1135 YENİ ÜRÜNLER Erkek doğacakmış! Selçuk Erez Biliyorsun bugün doktora gittim! Ne dedi? Ultrasonla baktı “erkek” dedi... Bir oğlumuz olacakmış... Sevindin mi? Bu çağda kızmış, oğlanmış fark eder mi? Aklı başında, dingin, düzgün bir vatandaş olsun! Başka bir şey istemem! Ben de.. Demek ki artık bir isim düşünmemizin sırası geldi.. Büyükbabamın adını verelim: Ebulmahmud Harabullah olsun! Eski yandançarklı şehir hattı vapurlarının böyle adları vardı... Ne olur sanki? Soyadımızı da katınca imzası eksiksiz bir satır tutar o zaman... Öyleyse dün gece izlediğimiz televizyon dizisindeki o en kaytan, en sert, en cebbar yakışıklının adını alsın.. Biliyorsun bu adam, dedikodu sütunlarından eksilmiyor. On sene sonra bu ismi kim, neden, nasıl hatırlar acaba? Başka bir ad bulalım.. Bunca yıl bekledikten sonra onu tüp bebekle oluşturan doktorumuzun adını versek? Mutlu bir sonu, ama aynı zamanda yıllarca sürmüş hayalkırıklıklarımızı, hatta bizi boşanmanın eşiğine götürmüş gerilimlerimizi de anımsatır.. Amcam gibi Sadullah? Amcanı hiç sevemedim! Dayım gibi Fethullah? Daha çağdaş bir şey bulamaz mısın? Baykal; Sibirya’da bir gölmüş.. Bana iyi şeyler çağrıştırmıyor. İstemem! Şu “Doğacak çocuklara isimler” kitabına baksana.. Bakalım: Korçak.. Heykel demekmiş.. Kıvanç.. Dengir.. Seylab.. Bu da mı olmaz? Sana da ad beğendirilmiyor! Yakup.. Ne demekmiş? Erkek keklik demekmiş.. Başka? Vural, Kıral, Yenal, Vurgeç, Soygeç, Kırbaş.. İstersen Delgeç yada Yengeç olsun! Neden? Oğlana böyle saldırgan adlar takmak hoş bir şey midir? Hani biz yurtta ve cihanda sulhtan yanaydık? Sarar’dan tarihle tamamlanan şıklık... Sarar’ın kol düğmesi koleksiyonunun ana teması, Osmanlı Motifleri. Koleksiyon, Topkapı Sarayı’ndaki Kutsal Emanetler, İznik Çinileri, Osmanlı Mezarları’nda ve Türbeleri’nde bulunan dış süslemeler incelenerek tasarlandı. Malzeme olarak bronz tercih edildi, “Kakma ve Telkari” teknikleri uygulandı, süslemeler altın ve gümüş yaldızlarla yapıldı, zümrüt, yakut gibi doğal taşlar ve seramik kullanılarak tamamlandı. Sarar Kadın, bu çarpıcı koleksiyonuyla tarihi mirasımızı yeniden yorumluyor ve kol düğmelerine taşıyor. Kepeksiz ve güçlü saçlar için... Fatih, Feridun, Sertaç.. Peki başbakaninki olsun mu? İstemem.. Olmasın! Neden? Çocuk mahallede dayak yer, okulda da söverler.. ayıp olur! Hem ben böyle bir zamanda oğluma kesinlikle bir Arap adıyla değil, bir Türk adıyla seslenmek istiyorum! erezs@superonline.com Pantene’in kepeğe karşı etkili serisi yalnızca saçları kepekten arındırmakla kalmıyor, üç kata kadar güçlendirip ışıltılı bir görünüm kazanmasını sağlıyor. Pantene, Kepeğe Karşı Etkili Serisi, ProV formülü sayesinde düzenli kullanımda kepek oluşumunu engelliyor, aynı zamanda saçların üç kata kadar güçlenmesini de sağlıyor. Pantene’in Kepeğe Karşı Etkili serisinde farklı saç tipleri için geliştirilen dört ürün yer alıyor. Saçlara kepeksiz, sağlıklı, güçlü ve canlı görünüm kazandıran Pantene ile kadınlar sıradan bir günde bile kendilerini sıra dışı hissediyor. Uludağ’a bir telesiyej daha ğaoğlu My Resort bünyesinde açılan kapalı telesiyej tesisleri ile Uludağ, Avrupa’nın en iyi kayak merkezlerinden biri oluyor. Yeni telesiyej tesislerinin değeri altı buçuk milyon Avro. Temelleri 2005 yılında atılan Uludağ’daki telesiyejlerin ile Ağaoğlu My Resort Otel’in kış sezonu açılışı 15 Aralık’ta yapıldı. İş ve sanat dünyasından pek çok ünlü ismin katılımıyla gerçekleşen açılış gecesinde meşalelerle zirveden inen kayakçıların performansından sonra havai fişek gösterileri düzenlendi. Açılışı yapılan Doppel Mayer marka Avusturya menşeili telesiyejler Uludağ’ın en yüksek noktasına ulaşma olanağını sağlıyor. Telesiyejlerde kış turizminde bir ilk olarak kabul edilen gondola ve kapalı taşıma sistemlerinden oluşuyor. BelvüKuşaklıkaya Rowenta Brush Activ... Brush Activ, kurutma esnasında sıcak hava üfleyerek ve otomatik olarak dönen fırçasıyla saçın kolayca şekillenmesini sağlıyor. Fırça, saçı istenen şekle getirmek üzere içe veya dışa doğru dönerken, saçın özellikle uçlarını mükemmel kavrıyor. Uzun veya kalın telli ve orta uzunlukta veya ince telli saçlar için iki farklı kalınlıkta yuvarlak fırçası bulunan Brush Activ’in saçın dolaşmasını önleyen özel bir sistemi de bulunuyor. Nemli saça uygulanan, saçı kuruturken aynı anda şekil de veren ve 13 farklı konuma sahip hız ayarı bulunan Brush Activ, ergonomik dizaynı ile de saçın ön ve arka bölümlerinde rahat kullanım olanağı sağlıyor. A hattındaki beş yüz metrelik birinci tesis, altı kişilik ısıtmalı gondola tipi taşıma sistemi ile en son teknik donanımlarla kuruldu. MandraKuşaklıkaya hattındaki 1.850 metrelik ikinci telesiyej ile Uluslararası Kayak Federasyonu tarafından onaylanmış tek kayak pisti olan Kuşaklıkaya pistine ulaşılıyor. Üzeri kapalı olan ve dörtlü koltuklara sahip bu telesiyej, saatte dört bin kişi taşıma kapasitesine sahip. Bu telesiyej 1.850 metreye dört buçuk dakikada çıkıyor. Ağaoğlu My Resort Uludağ, 152’si standart, ikisi kral dairesi, ikisi köşe toplam 205 odaya sahip. Kapalı yüzme havuzu, kayak pisti, restoranlar, bar, oyun salonları, çok fonksiyonlu toplantı salonları ile Ağaoğlu My Resort bölgenin en donanımlı tesisleri arasında. SOFRA Aylin Öney Tan Kıymetli bir sanatkâr daha kaybettik Rıza Fazıl öldü Türk sahnesi kıymetli uzuvlarından birini daha kaybetti. Darülbedayi sanatkârlarından Rıza Fazıl bey 15 aydan beri kendisini yatağa esir eden iki aletin pençesinden kurtulamadı, dün sabah Kuşdili’ndeki hanesinde vefat etti. Bahriye yüzbaşılığından istifa ederek Heveskârân Cemiyeti erkânı arasında sahne hayatına atılan Rıza Fazıl bey bilahare Darülbedayi’ye de intisap etmiş (geçmiş) ve senelerce bilhassa vodvillerde büyük bir temayüz göstermişti. Karanlık Kuyu, Beşte Gelen, Ceza Kanunu, Hissei Şayia, Yekta Efendi Ailesi, Bir Çiçek İki Böcek ve daha birçok eserlerde kahkahalarımızdan birçoğunu kendisine medyun (borçlu) olduğumuz Rıza Fazıl beyi, yarattığı şahısları Rıza Fazıl Bey... hatırlamamak mümkün müdür? Zaten kıymetli sanatkârlarının adedi mahdut (sınırlı) olan Türk sahnesi bu kayıp ile hakiki ve büyük bir mateme girmiş oluyor. Kederdide ailesiyle bütün sanatkâr arkadaşlarına beyanı taziyet ederiz. Cenazesi bugün Kuşdili’nde Dereboyu Mahallesi’ndeki hanesinden saat 11’de kaldırılacaktır. 20 Aralık 1927 Salı Gülümseten yazılar A ramızda mutfaktan yeni çıkmış pırıl pırıl bir çilekli turta duruyordu. Şeffaf incecik bir sır tabakası gibi meyveleri örten jöle altında çilekler taptaze ve kıpkırmızı parıldıyordu. Turta, klasik bir temel tariften yapılmış, tam da olması gerektiği gibi düzgün bir turtaydı: Hamuru ince ve gevrek, pastacı kreması hafif ve lezzetli, çilekleri ise taze ve tam mevsiminde. Aslında bir numarası vardı, pastacı kremasına biraz portakal çiçeği suyu katılmıştı, ama o henüz bunu bilmiyordu. İlk kez tanışmanın tutukluğuyla turtalar ve yemekler hakkında bir iki laf geveledik. Sonra karşılıklı çaypasta servisine başladık. Vakti dardı, bir röportaj yapmak için günübirlik İstanbul’dan gelmişti. Röportaj konusu olacak kocamı beklerken onu oyalamaya çalışıyordum. Konsantre olması ve her şeyi toparlaması gerekiyordu. Açıkçası benimle uğraşacak vakti pek yoktu. Turtadan ağzına bir çatal almasıyla tüm ilgi odağı değişti. Çileklere alıcı gözle bakarak, “İşte bu turta tam olması gerektiği gibi!” deyiverdi. Biliyordum, anlayacağını hissetmiştim. Uzaktan uzağa hayranıydım. Sadece usta işi röportajlarını değil yemek yazılarını da okuyordum. Kremadaki küçük numaramı da fark etmişti. O gün fazla konuşamadık ama ileride acısını bol bol çıkaracaktık. O zaman ikimiz de bunu bilmiyorduk. Belki de bir daha karşılaşamayız havasında ayrıldık. Bir ay kadar sonra yazısını okuyunca kahkahalara boğuldum. Beni çarpan giriş cümlesiydi. Şöyle diyordu: “Sorduğunuz soruya canla başla cevap vermeye çalışıyor ama asla sorunuzun tam cevabını alamıyorsunuz ya da sonunda alıyorsunuz ama o cevap size çok uzun ve dolambaçlı yollardan geçerek ulaşıyor.” Kahvaltıda “Yumurta ister misin?” sorusuna bile bir defada net bir yanıt alamadığım müzakereci ruhlu kocamı böyle bir cümlede tanımlayıvermişti. Tam da yıllardır aradığım ifadeydi. Çilekli turta misali tam olması gerektiği gibi. Sonra teyzem hatırlattı ki bir başka yakınımızla yaptığı bir söyleşideki yorumları da bizi yerlere sermişti. Kuşkusuz tam bir röportaj ustasıydı, ama kısa sürede mutfağına da tanık olacaktık. Yazdıkları kadar minnacık mutfağında yaptıkları ile de bizi gülümsetmeye devam edecekti. Hülya Ekşigil nihayet bu sene Milliyet Sanat’taki yemek yazılarını derledi, kitap haline getirdi. Darısı başıma! Oğlak Yayınları’ndan çıkan “Dilim Gülümsüyo!” adlı kitabı yeni yılda kendinize ya da dostlarınıza gülümseten bir armağan olabilir. aylinoneytan@yahoo.com Limonlu bezeli turta Hülya mevsimlere göre yemeğe önem veriyor. Çilek mevsiminde tanıştık ama bu yazıyı yazmak kış aylarına denk geldi. Bu nedenle Çilekli Turta yerine size onu aratmayacak limonlu bir tarif seçtim. Umarım Hülya da sever. Hamur için: 1 1/2 bardak un, 125 gr. buzdolabı soğukluğunda tereyağı veya margarin (yarım paket), 1/2 çay kaşığı tuz, 6 çorba kaşığı çok soğuk su Limonlu Krema için: 1/2 bardak mısır nişastası, 3/4 bardak şeker, 1 3/4 bardak su, 1/4 tatlı kaşığı tuz, 3 yumurta sarısı, 12 limonun rendesi ( en az 1 dolu çorba kaşığı), 1/2 bardak limon suyu, 2 çorba kaşığı tereyağı Beze için: 3 yumurta akı, 6 çorba kaşığı pudra şekeri, 1 çay kaşığı limon suyu Tıp Fakültesi riyaseti Dün ekseriyeti ârâ (oy çokluğu) ile Doktor Süreyya Ali bey reis intihap edildi (seçildi). Dün Tıp Fakültesi binasında, fakülte riyaseti intihabatı (seçimleri) yapılmış ve ekseriyetle seririyatı dahiliye (iç hastalıklar kliniği) müderrisi Doktor Süreyya Ali bey riyasete intihap edilmiştir. Münhal (boş) bulunan Darülfünun Divanı azalığına da ekseriyetle fakülte ilmi ensac (histoloji) müderrisi Doktor Tevfik Recep bey ve hıfzı sıhha müderrisi Doktor Server Kâmil beyler intihap edilmişlerdir. Dünkü intihabat, Darülfünun emini Neşet Ömer beyin tahtı riyasetinde (başkanlığında) Tıp Fakültesi müderris ve muallimlerinden müteşekkil olan fakülte meclisi tarafından icra edilmiştir. 21 Aralık 1927 Çarşamba Unu ve tuzu bir tepsi içine koyun. Soğuk tereyağını bir bıçağın sırtıyla unun içine ince ince kıyın. Yağ ile unu parmak uçlarınızla asla yoğurmadan birbirine karıştırın. Un ve yağ parçacıkları iyice harmanlanınca soğuk suyu kaşık kaşık karışıma ekleyin ve parmaklarınızla karıştırarak karışımı hamur halinde toparlayın.Önemli olan hamurun yoğrulmadan ve yağ parçacıklarının erimesine izin vermeden hamurun toparlanmasıdır. Hamur toparlanınca top haline getirin hafif unlayın ve üstünü örterek buzdolabında en az yarım saat dinlendirin. Bu arada limonlu krema için mısır nişastası, şeker ve tuzu saplı bir sos tenceresinde karıştırın ve suyu ekleyin. Orta ateşte sürekli karıştırarak macun gibi koyulmasını sağlayın. Ateşten alın ve hızla karıştırarak teker teker yumurta sarılarını ekleyin. Limon suyunu ve rendesini de ekleyin. Ateşte tekrar biriki dakika tekrar karıştırın ve altını kapatıp tereyağını ekleyin. Yağ eriyene kadar karıştırın ve bir kenarda soğumaya bırakın. Hamuru unlanmış tezgâhta açın ve yağlanmış unlanmış pay kalıbına döşeyin. Üzerine bir alüminyum folyo veya yağlı kâğıt döşeyin ve cam bilye, ya da kuru fasulye, nohut gibi ağırlık yapacak ısıya dayanıklı bir şeyler koyun. Bu ağırlık hamurun biçimsiz kabarmasını önleyecektir. Önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında 40 dakika kadar pişirin. Hamur fırından çıkınca biraz soğutun. Bu arada üstünün bezesini hazırlayın. Yumurta aklarını kabarana kadar çırpın. Çırpmaya devam ederken eleyerek pudra şekerini ilave edin.En son limon suyunu ekleyin. Limon kremasını hamura yayın. Üzerine kaşık kaşık köpük gibi beze karışımını dağıtın ve beze kremanın her yanının kaplayacak şekilde dalgalar halinde yayın. Limonlu payı tekrar 1520 dakika kadar fırına sürün. Bezenin üzeri çok hafif renk almalı ancak asla kararmamalıdır. Tamamen soğumadan hatta birkaç saat oda sıcaklığında dinlenmeden servis yapmayın.