Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 2 TEMMUZ 2006 / SAYI 1058 Bilmediğimiz Latife Hanım Latife Hanım Çankaya’da piyanosunun başında... Renklendirme: Gülay Tunç ilgi duyuyor, dahası kusursuz Almancasıyla Faust’un birinci cildini ezbere okuyordu. İyi bir biniciydi, ama avdan nefret ediyordu. İzmir’in işgali üzerine Uşakizadeler Avrupa’ya yayıldı. Lanlatıcısı kadın olduğunda tarihin seyri de değişiyor! tife önce Londra yakınlarında yatılı bir okula yerleştirildi, sonDışarıda bırakılan, yok sayılan, erkeklerin zaaflara Sorbonne’da hukuk okumaya başladı. Üç yılın sonunda, gerının nesnesi olarak gösterilen, zaferlerin ya da yeride küçük bir gönül ilişkisi bırakarak İzmir’e döndü. Direnilgilerin sorumlusu tutulan kadınlar, kadın anlanişin son günleriydi, Latife evlerini Mustafa Kemal’e karartıcılar sayesinde bir kimliğe bürünüyor. Buna bir örnek de Lagâh olarak sunmaya karar verdi. İsmet İnönü’nün “Nereden tife Hanım. Peki, Latife Hanım kim? Ders kitaplarına bir başladı, kim başlattı bilmiyorum” dediği İzmir yangınında cümlelik bilgi olarak akan, hırsına kapılıp Türkiye’nin ilk Uşakizadeler’in de mülkleri vardı, alevleri seyrederken Mus“first lady”si olma şansını ancak iki buçuk yıl taşıyabilen bir tafa Kemal’e “Paşam” dedi “İsterse hepsi yansın. Yeter ki siz karaltı mı? Dönemi aktaran biyografi ya da otobiyografilerde sağ olun. Bu mesut günleri gören insanlar için malın ne kıy“gölge”yi seçmeyip kararlar alan, aldığı bu kararları uygulameti olur”... Mücadelenin yürütüldüğü Beyaz Köşk Latimak istediği için küçümsenen, entelektüel bilgisi yok sayılan, fe’nin denetimi altındaydı, bu denetime Mustafa Kemal’in yedahası bu bilgiyi politikada kullanma yeteneği görmezden gemeği de dahildi, konukların ağırlanması da. İzmir zaferinin linen bir kadın mı? Gazeteci İpek Çalışlar ikinci soruya “evet” yanıtını veriyor, Doğan Kitap tarafından yayımlanan “Latife ardından hâlâ limanda bekleyen İngiliz Donanması KomutanHanım” kitabında. İki yıllık araştırması sırasında yaşadığı şaş lığı’na verilen nota da Latife’nin kaleminden çıktı. Yazıyı çok kınlığı okurla paylaşırken “Tanıdığımız Latife Hanım ile bu beğenen Mustafa Kemal’in öpüp alnına götürdüğü kalemi araştırmanın sonucunda ortaya çıkan Latife Hanım öylesine ömrü boyunca saklayacaktı... “Sen bu resme bak/ve hâlâ hayır diyorsan/ bir daha teklif başka ki...” diyor. Gelin şimdi, bu “başka” hali, Çalışlar’ın kietmeyeceğim”. Bu satırlar Mustafa Kemal’e aitti ve odasının tabının sayfalarında yakalayalım... duvarındaki fotoğrafının arkasına yazmıştı. Latife’ye evlilik teklif ediyordu, ama romantik görüntünün arkasında ikisinin de bildiği bir gerçek vardı. Mustafa Kemal, Latife’yle aldığı Batı eğitimi nedeniyle kendisine uygun bir eş olarak gördüğü için evlenmek istiyordu. Latife de bir gazeteciye “Bizim birlikteliğimiz” diyecekti “En çok kafalarımızın birlikteliğinden doğdu”. Zübeyde Hanım’ın da onayladığı evlilik İzmir’de sessiz sedasız bir nikâhla gerçekleşti. Tek itiraz baba Uşakizade’den geldi, kızının yıllarca savaşan bir komutanla mutlu olamayacağını düşünüyordu, Latife ise kararlılığını “Çok seviyorum” diye gösterdi. Latife’nin çeyizi bir milyon lirayı buluyordu ki, bu daha çok dış basında dile getirildi, hatta Mustafa Kemal’in Latife ile parası için evlendiği bile yazıldı. Amerikan Time dergisi 2003’te, 80. yılını “Dünyayı Değiştiren 80 Gün”le kutlarken, Mustafa Kemal ile Latife’nin Latife, Halk Fırkası’ndan istifaların başladığı gün Mustafa Kemal’le Meclis’teydi. nikâhlarının kıyıldığı güne, yani 29 Ocak 1923’e yer verdi. Fotoğrafın altında ise şöyle yazıyordu: Türkiye yüzünü Batı’ya çevirdi. Balayı, içiİzmir’in en nüfuzlu tüccarlarından, Uşak kökenli Uşakizane İzmir İktisat Kongresi’ni de alan uzun bir Anadolu seyade Muammer Bey ile Adeviye Hanım’ın en büyük kızları Lahatiydi. Kongreye Latife Hanım’la birlikte kadınların da katife Hanım’ın doğum tarihi, 17 Haziran 1899. Türkler’in, Yatılması, Mustafa Kemal’in yüzünü gerçekten de Batı’ya dönhudi, Rum, Ermeni ve Levantenlerle nüfusu yarı yarıya paydüğünü kanıtlıyordu. Nikâh yüzüklerini ise birkaç ay sonra laştığı İzmir’in ruhunun sızdığı, yüzünü Batı’ya dönerken, İnönü Lozan’dan getirecekti. Doğu’nun geleneklerinin sahiplenildiği bir evde büyüdü. 34 yaşında İngiliz mürebbiyeden İngilizce öğrenmeye başladı, arkasından da Fransızca ve Almanca. Öğretmenleri yine mü BAYAN KEMAL... rebbiyelerdi. Muammer Bey, çocukları arasında da kızerkek Suyu, yolu, elektriği olmayan, ne gecenin ne de gündüzün ayrımı yapmıyor, ama kızlarını gelecekte yaşayabilecekleri hayoksulluğu gizleyemediği, kadınların neredeyse hiç görülmeyal kırıklıkları için uyarıyordu: “Sizin gibi iyi eğitilmiş kızlardiği Ankara’da, Çankaya’ya, Fikriye’nin dayayıp döşediği eve la evlenecek erkekler bu ülkede ancak birkaç kuşak sonra yeyerleştiler. Fikriye o sıralar veremdi ve tedavi için Avrupa’daytişecektir”. Halit Ziya Uşaklıgil akrabasıydı, ondan edebiyat dı. Mustafa Kemal’in evlendiğini duyunca geri döndü, ama arzevkini ve Arapça dersleri aldı, Türkçe ve Farsça öğretmeni tık köşk onun yaşayabileceği bir mekân değildi. Mustafa Keise Tevfik Fikret’ti. Piyano çalıyor, özellikle Alman müziğine mal’in yakınlarında yer almak için harcadığı son çaba da boşa çıkınca intihar etti, ancak yakınları öldürüldüğünü iddia etti. Latife Hanım, Latife, tıpkı Beyaz Köşk gibi Çankaya’da da denetimi eline Mustafa aldı, ilk işlerinden biri yatak odasının kapısını yaverlere kaKemal’le... patmak, kendi mahremiyetini yaratmak oldu. Meclis’e de gitti, hatta o gün Mustafa Kemal’in yapacağı konuşmanın metnini birlikte hazırladılar. Dünya basınının da gözü Çankaya’daydı. Çoğu zaman tercümanlıklarını üstlenen Latife’yi görmezden gelemiyor, yeni yönetimi ancak onun kimliği, eğitimi ve davranışı üzerinden anlatabiliyorlardı, “Bayan Kemal” hemen hemen hepsinin gözünde son derece etkileyici bir kadındı. Başını farklı bir şekilde kapatıyor, zaman zaman şeriat yanlılarını kızdıracak şekilde saçlarını örtünün altından serbest bırakıyor, kocasına ismiyle hitap ediyor, şık giyiniyor, ata mahmuzla biniyordu. Anadolu’nun bilmediği, aklının ucundan geçirmediği bir kadın modeliydi ve yeni kadının portresi onunla çiziliyordu. Cumhuriyet’in ilanına daha birkaç ay vardı ve Meclis’te muhalifler seslerini çıkarmaya başlamıştı. Mustafa Kemal’in meclisi yenileme kararı aldığı ortadaydı, köşkün saldırıya uğramasından korkuluyordu. Korkulan oldu, Topal Osman ve çetesi köşkü sardı. Latife’nin kızkardeşi Vecihe İlmen de köşkteydi, onun anlattıklarına göre herkes önemli olanın Mustafa Ke Berat Günçıkan Onu, “Latife Hanım” diye tanıdık, ders kitaplarında. Mustafa Kemal'le evliydi. Bir de fotoğrafı olurdu, Mustafa Kemal’le dans ederken ve bu, modernliğin, Cumhuriyetin vaatlerinin simgesiydi. Ama Latife Hanım kimdi? Yıllarca kaynağı bilinmeyen, dedikodu kıvamında bilgilerle doldurulduk; birkaç biyografinin ve anı kitabının dışında. Şimdi, gazeteci İpek Çalışlar “Latife Hanım” kitabıyla bizi onunla tanıştırıyor. Kadının haklarını savunan, özgürlüğüne önem veren, entelektüel, karar alan ve uygulayan, bir o kadar âşık bir Latife Hanım, bu... Latife, annesi ve kız kardeşleriyle Çankaya’da... A Latife Hanım, yeğeni Erdem İlmen’le. (1960’lı yıllar) Spekülasyondu, evet, ama yine de hem reformlardan yana tutumu, hem de kamuya açık yaşamı, disiplini ve kararlılığı yabancı basına şu başlığı attırdı: “Bayan Kemal Türkiye’yi yönetebilir”. Eğitimin dinden ayrılmasını savunması, savaşta kimsesiz kalan çocuklar için kurulan Himayei Etfal Cemiyeti’ndeki çalışmaları, medeni kanunun kadınlardan yana değişimi için çaba harcaması, muhalif bir örgütlenme olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na yakınlığı; Türk Ocağı fahri başkanlığı... Bütün bunlar Latife için başka türlü bir gelecek öngörülmesine neden oluyordu. Ancak evlilik çatırdamaya başlamıştı, kısa sürede yatıştırılan birkaç kavganın ardından boşanma geldi. Batılı evlilik doğulu bir şekilde “talakname” yani boşanma evrakı ile bitti. İkisi de bir daha evlenmedi, ikisi de evlilikleri ve birbirleri hakkında pek konuşmadı. Ancak özellikle Mustafa Kemal’in ölümünden sonra karalama ve kötüleme kampanyaları peşini bırakmadı, elbette gazeteciler de. Zamanını yakınlarıyla birlikte geçirdi, Türkiye’de olup biteni yine muhalif gözlerle izledi, örneğin Serbest Fırka’yı destekledi, Menderesler’in asılmasına üzüldü... İKİ YÜZÜK, BİR AŞK... Gazeteci İpek Çalışlar... mal’in yaşamı olduğunun farkındaydı. İtirazlarına rağmen tebdili kıyafetle dışarı çıkarıldı. Latife ise onun kalpağını giyip, cam kenarında dolaşıp durdu, ayaklarının altına portakal sandıkları koydurmuştu ki, boyunu uzatabilsin. Topal Osman ve adamları köşke girip de olup bitenin farkına varınca çılgına döndüler, ancak Latife’ye bir zarar veremeden etrafları muhafız taburunca sarıldı... Latife Hanım 12 Temmuz 1975’de İstanbul’da Harbiye’de, “bu en güzeli” diye düşündüğü Mustafa Kemal heykelinin karşısındaki evinde öldü. Özel eşyalarının arasından bir de nikâh yüzüğü çıktı, Atatürk’ün ölümünün ardından açılan kasada da bu yüzüğün, ince bir parmak için yapıldığı belli olan benzeri vardı, içinde, “1339 Gazi M. Kemal” yazıyordu. Ayrılınca yüzükleri de birbirlerine iade etmişlerdi... Ölümünün ardından Burhan Felek, Latife Hanım için şunları yazdı: “Ne Gazi Mustafa Kemal bir hünkar olabilirdi, ne Latife Hanım bir kadınefendi. İki Türkiye vatandaşı gibi birleşmelerine de günün Osmanlı tortusuyla bulanmış suları asla müsaade Latife Hanım... etmedi”... DOĞU USULÜ BOŞANMA Kadın hakları mücadelesinin yükselişinin, kadınların seçme ve seçilme hakkı, eşit ücret için verdikleri kavganın farkındaydı Latife. Milletvekili olmak istedi. Mustafa Kemal karşı çıktı, kadınların mecliste olmasına bir itirazı yoktu, üstelik destekliyordu, ama o kadınların arasında kendi karısı olamazdı, “Evimde rahat etmek isterim” dedi, “Bana rahatı ancak sevgili karım verebilir”. Seçimlere katılmasa da 1923 haziranında, sandıktan Latife’ye de oy çıktı, hem de onlarca... Latife’nin köşkte kurduğu düzenli hayat Mustafa Kemal’in kimi yakınlarının canını sıksa da, geçirdiği kalp krizi böylesi bir disiplinin gerekliliğini ortaya çıkardı. Üstelik artık Cumhuriyet ilan edilmişti, kalp krizi Mustafa Kemal’in yokluğu halinde Türkiye’nin ne yana savrulacağı merakını uyandırdı. CUMHURİYET 04 CMYK