02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

23 NİSAN 2006 / SAYI 1048 İstanbul 2010, 120 milyon Avro’luk bir proje. Tarihi yarımada, Beyoğlu, Boğaziçi yeniden ele alınacak, yeni Balat, Kentsel Dönüşüm Projesi’nin önemli adımlarından. Semtin sahipleri değişti... Fotoğraflar: VEDAT ARIK müzeler açılacak, yıl boyunca etkinlikler yapılacak. Bir de ilk etapta 85 bin kişiyi yerinden edecek Kentsel Dönüşüm Projeleri var. Amaç, Avrupalının İstanbul’a bakışını değiştirmek. Peki İstanbullular ne olacak? Yeni yapılandırılmalardan hangi İstanbul yararlanacak? Özgür Erbaş / Esra Açıkgöz Yeni İstanbul’a hazır mısınız? stanbul, Essen ve Pecs, 2010 yılında Avrupa Kültür Başkentleri olacak. Bu kararın İstanbul için anlamı, Essen ve Pecs’ten farklı. Çünkü, kültürler arası çatışmanın, diplomatik gerginliklerin kaynağı olduğu bir süreçte, Avrupa kültürüne başkentlik yapmak Türkiye için önemli bir adım. Üstelik, 2010, AB’ye tam üyelik sürecinde dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Türkiye’yi içinde görmek istemeyen Avrupa kamuoyu bu sayede kazanılacak. Gelmesi beklenen 10 milyon turistin, ekonomiye katkıları da cabası. Belki de Avrupalı’nın İstanbul’a bakışı değişecek, hatta İslam fobisi bu sayede tedavi edilecek... İstanbul’a Avrupa’dan bakıldığında her şey yolunda görünüyor, ama bu mutlu adımın İstanbullulara bedeli ne? Projenin Kentsel Dönüşüm planlarıyla birlikte yürüyecek olması, bedelin pek de hafif olmadığına işaret ediyor. Çünkü yeniden paylaşım söz konusu... Dolapdere ve Sulukule mevcut sahiplerinden alınırken Galataport’a, Haydarpaşaport’a, burgulu kulelere, yeni alışveriş merkezlerine kapı açıyor. İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olması için çalışanlar, karara sevinenler, temkinli yaklaşanlar ve kararın arkasında yatan ranta işaret edenler... 2010 İstanbul Girişimi Başkanı Nuri Çolakoğlu, Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Eyüp Muhçu, Paris Ulusal Sanat Tarihi Enstitüsü’nden Profesör Jean Marc Poinsot, Türkiye Araştırmalar Merkezi’nin başkanı.Prof. Faruk Şen, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Sinan Güler sorularımızı yanıtladılar... İ Tanıtım, katılım, dönüşüm... 2010 İstanbul Girişimi Başkanı Nuri Çolakoğlu Projenin bütçesi ne kadar? Kültür sanat etkinliklerinin tahmini bütçesi 67 milyon Euro. Bunun önümüzdeki üç yıl içinde artarak 100 ya da 120 milyon Euro’ya çıkabileceğini düşünüyoruz. Bu rakam 2010 yılında ve öncesinde Türkiye’den sanatçıları Avrupa kentlerindeki etkinliklere götürmek için harcanacak para. Tüm parayı İstanbulluların ödeyeceği doğru mu? Bu parayı sağlamak ve aynı zamanda projenin İstanbullulara kavratılması için şöyle bir yol düşündük: Avrupa Bakanlar Konseyi’nce karar onaylanınca çıkarılacak kararnameyle İstanbul sınırları içinde akaryakıttan litre başına bir kuruş alınacak. Yani bir depo benzin alan 25 ile 40 kuruş arası bir para ödeyecek. Bu vesileyle benzin istasyonları, aynı zamanda İstanbul 2010’un iletişim platformu olacak. Osmanlı’nın gözde mekânları önce yoksullara terk edildi. Şimdi ise "Kentsel Dönüşüm Projesi" kapsamında, geri "kazanılıyor". Cihangir, Kuzguncuk, Beyoğlu ile başlayan süreç, Karaköy, Kumkapı, Dolapdere ve Cankurtaran’la sürüyor… Çoğu mal sahibi zaten. Mal sahibi olmayanlar için de belediye sosyal konutlar yapabilir. Çok kültürlülük ve bir arada yaşama vurgusu azınlık kültürü üzerinden yapılacak deniliyor, ama Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında Sulukule kaldırılıyor. O da bu kültürün parçası değil mi? Sulukule yok edilmiyor, adam ediliyor. Aklın yolu, o insanların orada kalarak daha iyi bir hayat sürmeleri. Nasıl yapacaklar açıkçası bilmiyorum. O konuda yerel yönetimlere yardımcı olmaya çalışacağız. Diğer ülkelerin deneyimlerini buraya aktarmak çok önemli. Jüriyi etkileyen önerilerin biri de bugüne kadar sanatsal aktivitelerin hedefinde yer almayanların bunlarla buluşturulması olmuş... Bunun kadar projeyi devletle ilgisi olmayan insanların yapması etkili oldu. Bu bizim üstün yanımız ve bunu sürdürmek istiyoruz. Semtlerin örgütlenmesini, kendi aralarında karar vermelerini, semt şenlikleri yapmalarını hedefliyoruz. Pera ya da Nişantaşı şenliğinden söz etmiyorum, Alibeyköy’de Gaziosmanpaşa’da, Zeytinburnu’nda kültür sanat etkinlikleri yapılsın istiyorum. Mozart söylemeleri şart değil, Anadolu’dan bir şeyler yapsınlar, bunu biraz bugüne taşısınlar... Peki İstanbul’a kalıcı eser olarak neler kalır bu projeden? Ben 2010’a kadar Marmararay’ın yürürlüğe gireceğini, Kabataş Taksim bağlantısının yapılacağını, metronun uzayacağını, belki uyarılarımızı dikkate alıp Venedik’teki vapurettolar gibi Boğaz ve Haliç’te ring seferleri yapılacağını düşünüyorum. Motorcular bunlara kızacak, ama motorlarını buna çevirerek böyle bir hizmet yaratılabilir ve bence en kalıcı hizmet bu olur. Dolmabahçe, İstanbul Modern, Karaköy, Aynalıkavak, Rahmi Koç Müzesi, Minyatürk, Eyüp, Balat, Eminönü, Sarayburnu arasına ring seferi yapan kültür gemisi yaratılabilir. İnsanlar bir biletle bunların hepsini Nuri Çolakoğlu görebilir. Avrupa’nın sınırı... Paris Ulusal Sanat Tarihi Enstitüsü, İnceleme ve Araştırma Bölümü Başkanı Profesör Jean Marc Poinsot, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi ve AICA Türkiye’nin işbirliğiyle hazırlanan konferanslar dizisi için Türkiye’deydi. Poinsot’nun İstanbul’un seçilmesi ve Kültür Başkenti etkinliğinin ne kadarının sanat, ne kadarının diplomasiyle ilişkili olduğuna dair görüleri şöyle: Bence, asıl önemli olan ve şu an Fransa’da bizim de tartıştığımız soru, İstanbul ve Türkiye’nin Avrupa’nın mı diğer dünyanın mı parçası olduğu. Türkiye’nin tarihi bize, İstanbul’un her zaman bir köprü olduğunu söylüyor. Tarihsel açıdan mantıklı bir karar. Bugüne gelirsek, eski Sovyet ülkelerinin Avrupa’nın parçası olmak istediği bir süreçte, yeni sınırların neresi olduğunu bilmiyoruz. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, İstanbul, Avrupa’nın her zamanı sınırı oldu. Kültürün bir bölümü olan, etkinlikler, programlar politik durumların üzerindedir. Ancak, ülkeler arasındaki ilişkinin, kültürler arası alışverişten bağımsız yürümez. Bizim tarihimizin ya da Batı medeniyetinin de büyük bir parçası, İstanbul’a ya da Constantinople’a ulaşır. İstanbul 2010, çok önemli bir politik dönüm noktası olabilir. Çünkü Fransa’da halkın büyük bölümü, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin bir parçası olacağına inanmıyor. Pek çok insan Türkiye’ye tatil için gelse de bu değişmiyor. 2010 yılı için yapılacak etkinliklerin bu fikirlerin olumlu yönde değişmesine yardım edeceğini düşünüyorum. Çünkü Fransa’daki pek çok insan, sınırlarının kendi kültürüyle İslam kültürü arasında olmasını istemiyor. Avrupa’da pek çok insanın tarih ve farklılıklar hakkında bilgi sahibi olmaması büyük bir sorun ve Türkiye karşıtlığının da temeli bu. İstanbul 2010, kültürel zenginliğin farkına varılması için bir olanak. Bunun politik etkileri olacak. Çoğunluğun karşı olmasından etkilenen politikacıların Türkiye’nin katılımı için oy vermesini sağlayabilir. Peki AB’nin desteği ne kadar olacak? Avrupa Kültür Başkentlerine 500 bin Euro veriyorlar, biz bunu üçe böleceğiz. Bunun dışında AB’nin bugüne kadar kullanamadığımız altyapı fonlarını seferber edebileceğiz. Örneğin Fener, Balat, Santral İstanbul, Aynalıkavak’ın restorasyonu, Ayvansaray Edirnekapı’nın iyileştirilmesi için bize imkânlar sağlayacaklar. Turizme katkının dışında, hedef İstanbul’u cazibe merkezi haline getirmek denilebilir mi? İstanbul’a 10 milyon turist getirmek en baştaki hedefimiz ve bunun ekonomiye yapacağı katkı ödenen parayı fazlasıyla karşılayacak. Ayrıca 2010, Türkiye’nin AB’ye katılımında kritik bir yıl. Çünkü 2014 ya da 2016’da Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği söz konusu olduğunda 2530 hükümeti ikna etmek yeterli olmayacak, halk oylamaları yapılacak. Kamuoyunda Türkiye lehine bir hava estirebilmek için elimizdeki en iyi aracın kültür sanat olduğuna inanıyorum. İstanbul 10 milyon turisti kaldıracak altyapıya, otele sahip mi sizce? Şu anda 5.2 milyonu kaldırıyor. Bu rakam iki katına çıkacak... Paris yaklaşık 60 milyon kişiyi kaldırıyor. İstanbul’un bu rakamı ve daha da fazlasını taşıması lazım. Bu kaygı İstanbul’daki otelleri kafamızda beşe indirdiğimiz için oluşuyor bence. Sadece Harbiye dolaylarında son bir yılda üç yeni otel açıldı. Anadolu yakasında Maltepe’ye kadar oteller yapılıyor, sahil şeridine de yapılacak... Avrupa Kültür Başkenti projesi Kentsel Dönüşüm Projesi’yle birlikte mi yürüyor? Projenin ilk ayağı 10 milyon turist, ikinci ayağı Türkiye’nin tanıtımı, üçüncüsü de kentsel dönüşüm. İstanbul’da Habitat sayesinde kaldırımda yürümeye başladığımızı unutmayalım. Tarihi binaların etrafını saran çirkinliklerden tutun, yaşatılması zorunlu, ama dökülmekte olan tarihi dokuya kadar pek çok yarım kalmış proje var. Örneğin Tarlabaşı’nın sol tarafı muhteşem bir eski İstanbul dokusu... Buranın elinin yüzünün düzeltilerek kullanıma açılması lazım. Dolapdere tarafını kastediyorsunuz, burada yaşayan insanlar ne olacak peki? Burada iki şey olabilir; insanlar orada daha iyi binalarda yaşayabilirler. O zaman orada yaşamaya güçleri yeter mi sizce? CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle