22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 8 21/12/06 16:09 Page 1 PAZAR EKİ 8 CMYK 8 PAZARIN PENCERESİNDEN 24 ARALIK 2006 / SAYI 1083 Laikliği anlamak... Selçuk Erez aiklik en önemli sorunlarımızdan biri: Başta Meclis Başkanı ve onun siyasal ve sosyal eğiliminde olanlar, “Laikliğin, yeni baştan tanınması gerektiğini” söyleyip duruyorlar. Başbakan da hep öyle yapıyor; ona göre “Laiklik, gibi kavramlar, demokratik gelişmeye paralel yeni anlamlar kazanabilirmiş.” “Laiklik” gerçekten ördek mancası gibi tarifi ona buna göre değişen, ya da tanımlanması güç, ne olduğu tartışmalı bir nesne midir? Tabii ki değildir! O halde laiklik konusunda tereddütlü olanlara bunun ne olduğunun yeterli bir açıklaması yapılmalıdır ki bu kimseler günaşırı böyle yanlışlara düşmesinler. Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri, prezervatif (bazısı kaput der) kullanmanın cinsel yoldan geçen hastalıkları özellikle AİDS’i önlemekte büyük çapta yararlı olduğunu söyler. Bu, birçok bilimsel araştırmayla ortaya konumuş bir gerçektir. Bu tür korunma aynı zamanda dünyanın birçok yerinde, çiftlerin ekonomik ve sosyal açıdan hazır değillerken çocuk sahibi olmamak için başvurageldikleri bir yoldur. Bu gerçeklere rağmen, Vatikan’ın Aileden Sorumlu Konsülü’nün Başkanı olan Kardinal Alfonso Lopez Truhillo AİDS virus’unun spermden 450 defa daha küçük olduğunu ve bu nedenle kullanıldığında, oldukça yüksek oranlarda prezervatiflerin deliklerinden geçip insandan insana AİDS’i bulaştırabildiğini açıklamıştı. Kardinallare göre AİDS’i önlemenin tek yolu cinsel ilişkiden kaçınmaktır. “Satılık erkeklik” Esra Açıkgöz atılık Erkeklik, Ayşe Kudat’ın Doğan Kitap’tan çıkan inceleme kitabının adı. Kudat, toplumda göz ardı edilen bir kesimi anlatıyor kitabında.. erkek fahişeleri, jigoloları, eskortları, bedensel özürlülere cinsel hizmet veren erkekleri... “Erkek bedeni alışverişlerinin ne denli farklı kavramlar altında incelendiğini şaşırarak gördüm” diyor Kudat, “Erkekliğin onurunu korumaya çalışırken ‘erkeklik elden gidiyor’, birçok erkek çocuk ve delikanlı pazara sürülüyor”. Erkeklerin “pazara düşme” nedenleri mi? Toplumsal eşitsizlik, kentleşme, demografik baskı, çocukların terk edilmeleri veya satılmaları, erkek erkeğe örgütlenmenin yaygınlığı, erkek egemenliği, cinsel tercihler ve doğuştan çarpık cinsel oluşumlar... Kudat 1972’den beri yaptığı çalışmaları, 22 ülkeden örneklerle anlatıyor. L S Satılık Erkeklik... Ayşe Kudat’ın jigoloları, erkek fahişeleri, eskortları kısacası bedenini satan erkekleri tanımlamak için bulduğu bir kavram. Aynı adlı kitabında da, milyar dolarla ifade edilen bu pazarı anlatıyor. Bu açıklamalara karşı çıkan AB yetkilisi Nielsen, “Bu açıklamaların insanlara karşı sevgisizlik ve onların dertlerini ciddiye almamayı” yansıttığını söylemişti. Dünya Sağlık Örgütü de prezervatiflerin insanları, 20 milyon kişinin ölüme yol açmış AİDS’den yüzde 90 oranında koruduğunu, bu önleme rağmen hastalığı kapanların, prezervatiflerin deliklerden geçebilmiş virusler nedeniyle değil kaputların yırtılması, kayması sonucu hastalandıklarını belirtmişti. Nevada’da “Sheri’s Ranch” adıyla bilinen bir randevu evinin yöneticisi bu konuda fikrini soran gazetecilere, “Burdaki kızlar bu kaput denen şeyi yılda 15,000 kez kullanırlar ve doğru dürüst bir şekilde, dikkatle kullandıklarından bu güne kadar yapılmış 66,000 testte tek bir AİDS vakası bulunmamıştır” demiştir. Peki, bilimsel araştırmaların sonuçlarına rağmen kilise neden böyle konuşur? Çünkü kutsal kitapları “cinsel birleşmenin ancak çocuk üretme amacıyla yapılmasını” önermiştir. Bu durumda doğum kontrolü amacıyla herhangi bir önlem almak, yani çocuk yapmadan sevişmek günahtır. Prezervatif bir hastalığı önleme konusunda işe yarasa bile o birleşmeler çocuk yapma amacını güdemeyeceğinden kullanılmamalıdır. Bilim, çağdaş gerçekler tersinin geçerli olduğunu ortaya koysalar bile, kaput kullanmamak milyonlarca insanın hastalanmasına yol açacaksa bile “kitap” haklı çıkmalıdır ve kardinaller, bilimin değil o kitabın haklı olduğunu ispat etmek için akıl ve mantıkla çelişmekte tereddüt etmemektedirler! Oysa yapılması gereken nedir? Kutsal kitaplarda yazılmış bir şey, bilimle çeliştiğinde böyle uydurmalarla milyonlarca insanı yanıltıp ölümcül hastalık tehlikelerine doğru sürmek yerine, kitapta yazılanları, bilimin verilerine göre yorumlamaya çalışmak değil midir? O zaman “laikliği” sizin anlayacağınız şekilde bir kez daha anlatmaya çalışalım: Laiklik, din kitaplarında yazılı olanlar bilimin verileri ile çeliştiklerinde bunları yeniden, bu çelişkiyi giderecek şekilde yorumlamaktır. Laikliğin tersi ise çaresinin var olduğunu bile bile garibanı yanıltıp kaput kullandırmamak, AİDS kapmalarına vesile olmaktır! “Satılık erkeklik” kavramı nedir? Bu, kitap için yarattığım bir kelime. Bununla, para ya da başka bir maddi karşılık bekleyerek, bedenini cinsel amaçlı satan erkek veya oğlan çocuğunu kastediyorum. Bunun içinde jigololar, erkek fahişeler, eskort hizmeti veren erkekler, seks pazarındaki erkek çocuklar da var. “Satılık erkekler”le ilgili bir araştırma yapmaya sizi yönelten ne? 70’lerde yurtdışına giden Türk işçileriyle yaptığım araştırmalarda, böyle işler yaptıklarını gördüm. 1971’de Kenya’da çalıştığım sırada, 75 yaşındaki bir kadın, sekiz yıl önce “kaptığı” 25 yaşındaki bir erkeği, onu bırakıp kendine “iş aradı” diye bıçakladığında, olayın boyutlarını daha iyi anladım. Bu konuyla ilgilendikçe, erkeklere beden satan çocuk ve genç erkeklerin çok kalabalık olduklarını ve giderek arttıklarını gördüm. Ayrıca, erkeklere sahip çıkan örgütler olmadığından, en azından böyle bir kitapla insanları bilgilendireyim, uyarayım, erkek çocukların başına gelenlere karşı hassasiyet yaratayım istedim. Kitapta, “satılık erkek” sayısının son yıllarda arttığından bahsediyorsunuz. Sizce bunun nedeni ne? Pek çok farklı neden var. Artan mutlak yoksul sayısı ve korkunç boyutlara ulaşan gelir eşitsizlikleri ilk nedenler arasında. Ayrıca iletişim devrimi ve küreselleşmenin sanal ortamda ticareti kolaylaştırması, bunun seks ticaretine kazandırdığı büyük hareketliliğin seks pazarına sürülen insan sayısını artırması, anormal boyutlara ulaşan pornografi endüstrisi... Rakamlar, seks endüstrisinin 80 milyar dolarlık bir hacme ulaştığını gösteriyor. Buna daha büyük boyutlu olan kayıt dışı seks ticareti ve jigolo pazarı da katılınca korkunç bir rakam ortaya çıkıyor. Para ile yapılan seks denildiğinde kadınlar düşünülüyor ve erkekler akla bile gelmiyor. Bunda erkeklik kavramına yüklenen iktidar ve güçlü olma hali etkili sanırım… Erkeklik kavramı hem erkeklere zarar veriyor, hem de bu kadar önemli bir sosyal sorunun bunca asır, hasır altı edilmesine neden oluyor. Sınıflı toplumun egemenlik kavramının erkek fahişeliğinin yaygınlaşmasında rolü büyük. Toplayıcı avcı toplumlarından, daha gelişmiş toplumlara kadar erkeklerin erkeklerle çok yoğun biçimde beraber olduğu bir sosyal organizasyon var. Erkek yurtları, okulları, askerlik, kulüpleşmeler, erkekleri birbirleriyle uzun zaman yalnız olmaya zorluyor. Bu zorunluluğun bir tercih haline dönüşmesindeyse önce egemen sınıf erkeğinin, sonra da “egemenliğini”, “erkekliğini” ispat etmek isteyen erkeklerin aktif bir biçimde kendilerinden daha zayıf erkekleri cinsel amaçla kullanması büyük rol oynuyor. Bu pazar, esrar pazarı ile girift. Bu insanların çoğu ya uyuşturucu yüzünden bu işe başlıyorlar ya da başladıktan sonra uyuşturucuya alıştırılıyor. SEKS TİCARETİNE ATILANLAR... Türkiye’de bu konuda araştırma yok, değil mi? Maalesef yok, ancak şimdi bunun oluşturulması için bir ortam hazırlandı. “Pornografiye hayır” sesi bunun göstergesi. UNICEF raporunda, seks ticaretine atılan çocukların yüzde 50’sinin erkek olduğunu açıkladı. Bunların nerede, nasıl çalıştıklarını bilmek istiyorsanız, üç gün soruşturmanız yeterli, sokakların ismini, apartmanların sayısını çok kolay bulabilirsiniz. Peki “satılık erkekler” nasıl bir profile sahipler? Çoğunluğunu, 1525 yaşındaki erkekler oluşturuyor. Satılık erkeklik, kadın fahişeliği gibi değil, çünkü erkekler bedenlerini çok farklı müşterilere satıyorlar. Kimi Hetoroseksüel erkeğe, kimi maço tavırlarla eşcinsel erkeğe, kimi daha yumuşak bir hal takınarak hem evli hem eşcinsel erkeğe ve birçoğu kadınlara bedenlerini satıyorlar. Jigololar sokakta, kafede, lüks otel lobisinde kendini satıyor. Bu, sosyoekonomik profillerini ve aldıkları parayı ortaya çıkarıyor. Sonuçları da farklı hale getiriyor. İngiltere’deki bir araştırma, erkek fahişelerin arasında fakir çocuklar olsa da, orta sınıftan gelenlerin çoğunlukta olduğunu gösteriyor. Pedofililerin ise pazarı çok farklı, 2 ile 1213 yaşına kadar olan çocukları kapsıyor. Pedofili mağdurları 13 yaşından sonra erkek fahişeler ordusuna katılıyorlar. Kadın müşterilerin pazarda payı ne? Jigolo pazarı, her yerde çok büyük ve büyüyecek. Zengin kadın pazara eskiden girmişti, ancak sayısı azdı. Oysa bugün kadın özellikle Avrupa’da kendi birikimini ve demografik nedenlerle kadınlardan 10 yıl önce ölen erkeklerin emeklilik maaşlarını kullanarak pazarda önemli alıcı durumuna geldiler. Günümüzde sosyal baskıları kaldıracak pek çok olay var. Bunlardan biri de, uluslararası turizm. Kadınlar, tanınmadıkları, plajlarda hizmet veren satılık erkeklerden yararlanıyorlar. 34 yıllık araştırmanızda sizi en çok ne etkiledi? Çocuklara yönelik cinsel şiddet olaylarının sayısı ile polise intikal eden sayı arasındaki inanılmaz uçurum, bu suçtan hapse atılan birkaç insanın çabucak oradan çıkıp, tekrar aynı şeyi yapması, buna rağmen yasalarla yeterli tedbirlerin alınmaması. Bahar Kocaman’ın kolajları ilk kez bir arada... Tersine arkeoloji B ahar Kocaman, boya ile birlikte farklı kâğıt malzemeler kullanarak oluşturduğu kolajlarını ilk kez bir arada, Kare Sanat Galerisi’nde sergiliyor. Pentür (boya) tadını resimlerinde her zaman duyumsatan sanatçı, yaptığı anlık dışavurumsal tavırla örtüştürdüğü kolajı, 80’li yıllardan itibaren zaman zaman resmine dahil etti. Geçen yıla kadar kendi içinde kapalı kalan bu çalışmaları günyüzüne çıkararak resmine farklı bir soluk getiren Kocaman, büyük boyutlu tuvaller üzerinde, cesurca sergilediği spontane tavrıyla belirlediği iri renk lekelerinin figür imgelerine dönüşümünü, bu defa, boya yerine kâğıtları koparma yöntemiyle sağlıyor. Kolajı bir tür “tersine arkeoloji” olarak tanımlayan, “Kazarak değil yığarak, üst üste bindirerek aramak, kazmak yerine kurmak” diyen Özgür Uçkan, Kocaman’ın kolajlarını şöyle tanımlıyor: “Bahar Kocaman, baktığı her yerde ‘figür imkânını’ görüyor ve düzenlediği plastik evrende bu imkâna hayat veriyor. Böylece ‘kendi’ni ararken kendi figürlerini üretiyor. Çocukluğunda yer karolarındaki mozaiklere bakarken renk renk parçalardan zihinsel figürler yaratan, sokakta oynarken çevresindeki her lekede, dokuda, rastlantısal düzenlemede seksek ritminde yeni zihinsel figürler keşfeden bir bakış onunki. Kocaman’ın figürleri kaostan yeni ve akışkan, sürekli oluş halinde bir düzenleme, bir yeryurt yaratırken, sizi kendi figürlerinizin olası evrenini keşfetmeye kışkırtıyor." Tel: 0212 240 44 48230 58 91
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle