02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 4 21/12/06 16:04 Page 1 PAZAR EKİ 4 CMYK 4 24 ARALIK 2006 / SAYI 1083 Yaşayacak bir ülke istiyorum... Türkiye’de resmi rakamlara göre, 8090 mülteci yaşıyor. Gayri resmi rakamlar bunun iki katını gösteriyor. Türkiye’yi mülteciler için cazip hale getiren, Batılı ülkelere ulaşmanın giderek zorlaşması… AB mülteciliğin tanımını sınırlıyor, AB ülkeleri mülteci kotalarını düşürüyor. Türkiye ise sadece Avrupalı mültecileri kabul ediyor! İşte sınırlar arasında sıkışmış 8.4 milyon mülteciden Mahni, Daniel ve Davud’un hikâyeleri... Esra Açıkgöz / Candeğer Muradoğlu MAHNİ ZENGANLI M ahni Zenganlı, İran’ın Azeri Türklerinden. 30 yaşında. İran’da Fars Edebiyatı’nı bitirmiş, ancak siyasi nedenlerden diplomasını alamamış. Sekiz yıl İran’daki Türk gazetelerinde çalışmış, çeviriler yapmış, kitap yazmış. İki yıl önce tek başına Türkiye’ye kaçmış. “İran’da kadın olmak büyük bir suç” diyor “Buna bir de siyasetle uğraşman eklenince cezalandırılıyorsun. 13 yıldır Türk Kimlik Hareketi içindeydim. Siyasi teşkilatları hep Farslar idare ettiler, onların içinde biz Türklerin hiç yeri olmadı. Dilimizi konuşamıyoruz, bu yüzden eylemler yaptık ve bunlar sırasında pek çok kez gözaltına alındım, tutuklandım. Azerilerin medyada görünmemesi için bizlere siyasi bir kimlik yüklemiyor ve siyasi suçlu saymıyorlar. Azeri kadınları ahlaki, erkekleri ise mali nedenlerle suçluyorlar. En son 24 Nisan’da Tahran’da Ermenilerin eylemlerinde, Türk bayrağı yakılmasına karşı eylem yaptık, yine gözaltına alındım, para cezası ödedim. En son gözaltına alındığımda, arkadaşımın elbiselerini giyerek, kalabalık sayesinde karakoldan kaçtım. Bir süre gizli yaşadım. Bir gün toprağımı, vatanımı terk edeceğimi hiç düşünmezdim, ancak ailem bile benim yüzümden sorguya çekilince artık son noktaya vardığımı anladım”. Türkiye’ye pasaportuyla yasal giriş yapmış. Türkiye’deki Azerilerin yanında yaşamış bir süre, bir süre de Türk aileler destek olmuş, ama yine de yabancı bir ülkede olmanın zorluklarını yaşamaktan kurtulamamış. Ülkesine dönebileceğini düşündüğünden ilk geldiğinde BMMYK’ye başvurmamış. Ta ki, arkadaşları dönerse hapse atılacağı konusunda uyarana kadar. Şimdi BMMYK’den karar bekliyor, bir kez nedenini bilmediği bir olumsuz yanıt almış, itiraz etmiş. Aslında gitmek istediği bir ülke yok, “Keşke Türkiye’de kalabilsem” diyor. Oysa Türkiye’de büyük zorluklar yaşamış, küçük odalarda Fotoğraflar: Hıdır Durman kalabalıklarla yaşamış, çevirmenlik yaptığı turizm şirketleri ve buna nasıl göz yumuyor? İran'da neler olduğunu yayınevleri mülteci olduğunu öğrenince polise herkes biliyor, bunu yıllarca araştırmaya gerek yok. gidemez diye parasını vermemiş, nemden astım Sanıyorlar ki, derdimiz AB'de yaşamak. Sevdiklerimi, olmuş, hastaneye gidememiş... “Sonuçta internette, geçmişimi, ülkemi bırakmak zorunda kaldığıma göre, uluslararası gazetelerde tutuklanmalarım, gerçekten artık orada yaşamayacağıma karar cezalandırılmalarım yer aldı. Neden hâlâ bir karar vermişim demektir. Ben eğitim almış, aktif siyaset vermediler” diye soruyor. “Bu işlemler içinde olan, çalışan bir insandım. Şimdi burada hızlandırılmalı. BMMYK’den üç yıldır yanıt bekleyen yapabileceğim hiçbir şey yok, bütün gün evde bir arkadaşım daha fazla dayanamadı, geçen sene oturmak zorundayım, bu çok zor”. İran’a geri döndü, tutuklandı, hâlâ hapiste. BMMYK Türkiye’de resmi rakamlara göre, 8090 mülteci yaşıyor. Çoğu İranlı, Iraklı, Somalili, Afgan, Etiyopya ve Erityalı. Yaşayacak bir ülke bulabilmek için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nden yanıt bekliyorlar... Türkiye’de sıkışıp kalıyorlar... H elsinki Yurttaşlar Derneği mültecilerle ilgilenen az sayıda kuruluştan biri. Derneğin Mülteci Destek Programı koordinatörü Özlem Dalkıran, hukuk danışmanı ise Oktay Durukan. Sorularımızı yanıtlıyorlar: Mültecilere yönelik ne gibi çalışmalarınız var? Özlem Dalkıran: Onlara hukuki destek veriyoruz. Kendilerini anlatacakları mülteci bülteni hazırlıyoruz. 23 ildeki, “uydukent”lerde yalnız kalan mültecilere destek veriyoruz. Oktay Durukan: Aslında bu devletin görevi. Mültecilerin korunmasının uluslararası temeli 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi ile atıldı. Türkiye bu sözleşmenin taraf devletlerinden, ancak anlaşmaya “coğrafi sınırlama” çekincesiyle imza attı, Avrupa dışından gelen sığınmacılarla ilgili koruma sorumluluğu almadı. Oysa gelenlerin çoğu Avrupa dışından. Daha çok hangi ülkeden geliyorlar? O. Durukan: BMMYK’ye göre, İran, Irak, Somali, Afganistan, Etiyopya, Eritya gibi ülkelerden. Türkiye’de İranlılar hep en büyük mülteci grubu, ancak son yıllarda Orta ve Kuzey Afrika ülkelerinden gelenlerin sayısı artıyor, çünkü artık batıdaki ülkelere ulaşmak zorlaştı. Türkiye’de mülteci olma süreci nasıl işliyor? O. Durukan: Ne yapacaklarına dair bilgi alabilecek kadar şanslılarsa Ankara’daki BMMYK’ye ya da İstanbul’daki Uluslararası Katolik Muhacir Komiserler Ofisi’ne başvurmalılar. Kabul edilenler, üçüncü bir ülkeye yerleştiriliyor, kimse Türkiye’de kalamıyor. BM süreciniz tamamlanana kadar “uydukent”lerde yaşamak zorundasınız, buralarda eğitim, sağlık, barınma gibi ihtiyaçları karşılanmadığından, mülteciler başka yollarla bir AB ülkesine geçmeye çalışıyorlar. Bu işlemler ne kadar sürüyor? O. Durukan: İkiüç ay BMMYK kaydı için, altıyedi ay mülakat tarihi için bekliyorlar. İlk görüşmeden sonra karar verilmesi ise, sekiz aydan az sürmüyor. Üçüncü ülkeye yerleştirilmeleri ise en az sekizdokuz ay alıyor. O yüzden 23 yıldan önce Türkiye’den çıkabilen mülteci sayısı çok az. Ülkelerinden çıkış nedenleri neler? O. Durukan: Irk, din, milliyet gibi bir toplumsal farklılıktan kaynaklı zulüm korkusu. Ö. Dalkıran: Uluslararası mülteci hukuku, savaş, yoksulluk gibi nedenlerle ülkesini terk edenleri mülteci saymıyor, göçmen olarak niteliyor. Oysa insanların çoğunluğunun ölüm nedeni yoksulluk ve o da bir zulüm. Mültecilerin hikâyeleri de, ekonomik özgürlükle zulmün iç içe olduğunu gösteriyor. O. Durukan: Sığınmacı ve mültecilerin yoğun olduğu ülkeler, mültecilik tanımını kısıtlamaya kalkışıyor, mültecileri, yerleşme hakkı olmayan sığınmacılar statüsünde göstermeye çalışıyorlar. Elimizde 34 ülkeden 913 dosya var, yüzde 69’u erkek, yüzde 31’i kadın. Budistler, dinsizler, Müslümanlar, Hıristiyanlar, eğitimlilereğitimsizler, yaşlılarçocuklar... Çoğu parasız, kâğıtsız gemiye binip hayatlarını kurtarmak için ülkelerini terk ediyor. Somali’den İtalya’ya diye gemiye bindirilip, İzmir’de indirilen ya da Libya’dan alınıp İtalya diye Antalya’ya bırakılan mülteci sayısı çok. Oktay Durukan ve Özlem Dalkıran... Fotoğraf: Vedat Arık Türkiye’de sıkışıp kalıyorlar. Hayatında köyünü hiç terk etmemiş Eritreli bir Müslüman kadın müvekkilimiz var, zorunlu askerlik sırasında taciz ve tecavüzlerden korktuğu için ailesi Türkiye’ye yollamış, yakında Kanada’ya gidecek. Mülteci kavramı dahi onlara çok yabancı, sadece neden kaçtıklarını biliyorlar. Kanada dışında hangi ülkelere gidebiliyorlar? O. Durukan: ABD, Avustralya, İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya’ya. 2004’te Türkiye’den 2292, 2005'te 1261, 2006 Eylül’üne kadarsa 1317 mülteci üçüncü ülkeye yerleştirildi. Papa’nın ziyareti sırasında, polislerin mültecileri yasadışı çalıştırdığı, bariyer taşıttıkları ortaya çıktı. Bu tür hak çiğnenme olayları sık yaşanıyor mu? Ö. Dalkıran: Evet, ancak bunla ilgili dava yok. Geldikleri ülkede otorite ve üniforma ile ciddi problemleri olduğundan, burada da aynı şeyi yaşadıklarında haklarını arayamıyorlar. Uydukentlerde yaşamaları zorunlu olduğundan, İstanbul’da bulunmaları “yasal” değil. O yüzden ifade veremiyorlar, üstelik şikâyete gidecekleri kişiler, onları çalıştıran polisler. O. Durukan: Bu uygulamadan sonra şikâyetler arttı. Hukuken bu ülkede bulunmuyorsanız, her açıdan savunmasız hale geliyorsunuz. Ev sahipleriyle sorun yaşayan, şiddet mağduru olan, evlenmek isteyen ya da doğan çocuklarını nüfusa kaydettirmek isteyen mültecilerin ne yapacakları belli değil. Başka bir sıkıntı da gözaltı koşulları. Bir müvekkilimiz yaklaşık bir sene yabancılar misafirhanesinde tutuldu. Ö. Dalkıran: Diğer bir sorun da, ani baskınların artması. Türkiye’de renkli insanlara karşı ayrımcılık yoktu, ancak son yıllarda görünürlükleri arttıkça uyuşturucu satıcıları, hastalık yayanlar olarak damgalanıyorlar. Mülteci meselesi evrensel bir soruna dönüşüyor. Mültecilerin teknelerde, kamyon kasasında ölen insanlar olarak hatırlanmalarını istemiyorum. Bu insanlar neden ülkelerinden kaçmışlar, ne yaşamışlar, şimdi başlarına ne gelecek? Bunlar da düşünülmeli. Bu konudaki AB politikaları ne yönde? Ö. Dalkıran: Ulusal Eylem Planı’nda 2012’ye kadar İçişleri Bakanlığı altında ayrı bir “Göç ve İltica” birimi kurulması öngörülüyor. Coğrafi çekincenin kaldırılması Türkiye'nin AB’ye girmesiyle eşzamanlı olarak yapılacak, yani mülteciler yine pazarlık konusu. Dünyada ciddi bir mülteci düşmanlığı var. Mülteci sözleşmesindeki tanımı bile kısmaya çalışıyor, alacakları mülteci kotalarını düşürüyorlar. O. Durukan: 2003’ten beri Iraklıların başvuruları askıya alındı, tolere edilen yabancılar olarak görülüyorlar. Eğer bu mültecileri yerleştirirlerse, Irak’ın mülteci üreten güvensiz bir ülke olduğunu kabul etmek zorunda kalacaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle