22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 4 5/10/06 15:18 Page 1 (1,1) PAZAR EKİ 4 CMYK 4 8 EKİM 2006 / SAYI 1072 BU DA GÜVENLİK PAZARI Silahı, copu, üniforması ve telsizi ile polisten ayırmak zor, ancak o, 300 bin özel güvenlikçiden biri. Daha çok plazalar, hastaneler, siteler, fabrikalar ve tabii ki alışveriş merkezlerinde çalışıyorlar. Ortalama 500 YTL maaş alıyor, 90 ya da 120 saatlik bir eğitimle özel güvenlikçi oluyorlar. Peki neden bu işi seçiyorlar, nasıl bir eğitim alıyorlar? Özel güvenlik şirketleri nasıl bir güvenlik tablosu çiziyor? Özel güvenlikçilerin yol açtığı sorunlar neler? İşte yanıtlar... Esra Açıkgöz Bir milyon Avro’luk ciro... Türkiye Özel Güvenlik Federasyonu Başkan Yardımcısı Altan Tutkun, aynı zamanda bir güvenlik şirketinin, Met Group Şirketler Topluluğu’nun kurucu ortağı, Güvenlik Servisleri ve Organizasyon Birliği Derneği (GÜSOD) Başkanı, TOBB Güvenlik Meclis üyesi. Bu sektörde yer almadan önce güvenlikle ilgili bir işte miydiniz? Hayır. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. Bu işe, ticari mantıkla başladık. Sektörün Türkiye’deki başlangıcı 1990’lara dayanıyor. Son yıllarda artan talebe rağmen, iş hacmi bakımından, AB ülkelerine nazaran gerideyiz. Bu yüzden 1994’te GÜSOD’u kurarak kanunun çıkarılması için uğraştık, ama hâlâ bazı eksikler var. Kanunun içeriğinde emniyet ve asker kökenlilerin etkisi fazla. Bir güvenlik elemanının sertifika alması için 45 ay gibi uzun bir zaman gerekiyor. Bu çok da uzun bir zaman değil aslında. Ama bu sadece izin alma süreci. Güvenlik soruşturmaları çok zaman alıyor. Üstelik sertifika alabilmek için güvenlik elemanı 800900 milyon lira harcıyor, bunun sadece 200’ü eğitime gidiyor, geri kalanlar sertifika, valilik, sağlık sigortası, güvenlik soruşturması dosyası... Oysa maaşlar ortalama 500 milyon. Bu durum personel açığı yaratıyor. Ama özel güvenlikçi sayısı, polisten fazla. Evet, 300 bin kişi çalışıyor, yüzde 20'lik istihdam artışı bekliyoruz. Sayı, beş yılda 400 bine ulaşacak. Peki personel açığı neden kaynaklanıyor? 12 Eylül insanların güvenlik ihtiyaçlarını tetikledi, 11 Eylül, Amerika’nın Ortadoğu politikalarının getirdiği tehditler ile yurtiçinde bombalama olaylarının artması, aflar nedeniyle kapkaç, hırsızlık ve genel asayiş olaylarındaki tırmanış, işsizlik ve ekonomik sıkıntıların yarattığı endişe... Özellikle büyük şehirlerde insanlar kendilerini ve mallarını güvence altına almaya çalışıyorlar. Artışta, kanun da etkili. Kanun çıkana kadar Türkiye’de sadece iki dernek vardı, şimdi 13 dernek var, Türkiye Özel Güvenlik Federasyonu’nda birleştiler. Federasyonun başkanı ise, MİT eski başkanı Nuri Gündeş. Kanundan sonra özel ve kamu kuruluşları, özel güvenlik firmalarından ihaleler yoluyla hizmet almaya başladı. Daha önce kapıcı ve bekçilerle güvenliklerini sağlayan apartman, site, işyeri, okul, hastane gibi yerler artık özel güvenlik firmalarından hizmet satın alıyorlar. Uluslararası güvenlik şirketlerinin hisse senetleri dünyanın önde gelen borsalarında en yüksek çıkış eğilimine sahip. Ne kadarlık bir pazardan bahsediyoruz? Güvenlik cirosu bir milyon Avro. Ciro, 2005’te yüzde 20 büyüdü. Pazarın büyüme hızı bir yılda yüzde 50 arttı. 927 özel güvenlik firması var. Bunun 350’si eğitim firması. En çok güvenlik isteyen bölge ise, Marmara. Genelde bu sektörde adı duyulan firmaların sahipleri, MİT, polis ya da asker emeklileri... Bu, sürpriz değil ki... Emniyet, MİT ya da askeri kökenli yöneticiler işe yatkınlar, gerekli vasıflara sahipler. O yüzden emekli olup, şirket kuruyorlar, firma sayısının 927'ye çıkmasının nedeni de bu. Yoğun rekabet müşteriye yaradı, ama düşük kârlılık standartların düşmesine neden oluyor. Belki firma sayısı beş sene içinde eskiye dönecek, ama şirket evlilikleri ve satın almalarla Avrupa’daki gibi uluslararası özel güvenlik firmaları etkili olacak. Standart düşüklüğü de en çok kendini, insan hakları ihlalinin yapılmasında gösteriyor sanırım. Size bu konuda şikâyet geliyor mu? Kanundan önce “Beni niye dedektörle arıyor, xray’den geçiriyorsunuz?” diye çok şikâyet faksı geliyordu. Artık yetkiler belli, şikâyetler de azaldı. Yetkilerinin belirlenmesine rağmen bazen elle arama yapıyorlar. Sizce insan haklarıyla ilgili verilen eğitim yeterli mi? Bence ayrıca insan hakları eğitimine ihtiyaç yok. Asıl 90 saatlik eğitimin yeterli olup olmadığı incelenmeli ve eğitim beş yılda değil, iki yılda bir yenilenmeli. En büyük ihlal insan haklarına... Avukat Oya Ersoy, özel güvenlikçilerin işlediği insan hakları ihlaliyle ilgili birkaç davaya bakıyor. Ersoy’a göre, özel güvenlikçilerin en çok yaptığı ihlal, insan hakları konusunda. “Öncelikle arama sınırlarını aşarak elle arama yapıyor, vücut bütünlüğünü ve özel hayatı ihlal ediyorlar” diyor. İşte Oya Ersoy’un anlattıkları... 12 Eylül’den sonra çıkarılan 2495 Sayılı kanunda özel güvenlikçilerin hizmet alanı ve yetkileri bazı kurumlarla sınırlıydı. Bu kurumları Bakanlar Kurulu gibi devletin yüksek kademeleri belirliyordu, ama neoliberal politikalar gereğince devletin güvenlik alanındaki yetkileri kısıtlandı, özel güvenlik alanı genişledi. Bu kartellerin kendi kendilerini koruma ihtiyacıyla ve devlet eliyle meydana geldi. Özel güvenlik sermaye için kârını artırabileceği bir pazar. Hizmet alanının genişletilmesi ve yetkilerinin artırılması talebinin karşılanması için 2004’te 5188 sayılı kanun çıkarıldı. Kanuna göre valiliklerce oluşturulan, içinde İl Jandarma ve Emniyet Müdürü, Ticaret Odası ve Sanayi Odası Başkanlığı’nın olduğu Özel Güvenlik Komisyonu ruhsat verilecek şirketlere ve nerede, kimin talebiyle hizmetin sağlanacağına karar veriyor. Yani hizmeti talep eden ile buna karar veren sermaye. Üstelik özel güvenlik görevlileri gerçekçi bir devlet denetiminden geçirilmiyor. Kanuna göre, özel güvenlik birimleri, belirlenen yerlerde sadece önleyici arama yapabilir, kişileri ve eşyalarını sadece duyarlı kapılardan, xRay cihazlarından geçirebilir ve kişilerin üzerlerini ancak cihaz vasıtasıyla arayabilirler, kolluğun yapabileceği adli aramayı yapamazlar. Ancak kanunu ihlal ediyor, kolluk görevlisi gibi davranıyorlar. Özellikle üniversitelerde öğrencileri keyfi olarak kampuslara almamakla eğitim ve öğretim hakkını ihlal ediyor, olaylarda kolluk gibi müdahalede bulunup, öğrencilere şiddet uyguluyorlar. Havalimanlarında ise, özel eşyalar keyfi olarak aranıyor, hatta son dönemlerde insanların giysilerini çıkarıp, iç çamaşırlara kadar arama yapıyorlar. Yaratılan güvenlik bunalımı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi Doktora Öğrencisi ve İnşaat Mühendisleri Odası uzmanı Evren Haspolat, özel güvenlik olgusu üzerine çalışıyor. Haspolat, özel güvenliğin dünü ve bugünkü yükselişi hakkında şunları anlatıyor: Özel güvenliğin geçmişi Roma İmparatorluğu’na kadar uzanıyor. Antik Roma’da polis ve itfaiyeci “the vigilesşehri gözetleyen görevliler” çalıştırılıyordu. Modern devletin ortaya çıkışı ile güvenlik devletin temel görevlerinden biri haline geldi. İç güvenlik, kapitalizm krizinin ardından 1970’lerde “özelleşmeye” başladı. Batılı devletlerde ve giderek, eskinin “Üçüncü Dünyası” şimdinin “Güney”i olan devletlerde, güvenlik özel eller aracılığı ile yürütülen ve kâr getiren bir sektör haline geldi. Özel güvenlik şirketleri, şimdi de dış güvenlikte görev alıyor. Şirketlerin devletin bir kurumu olan ordunun yerini alma sürecine girmesi Irak Savaşı’nda net olarak gözler önüne serildi. ABD ve İngiliz ordularından sonra Irak’ta bulunan en büyük güç, 1520 bin kişiyle özel güvenlikçiler. Irak petrolünü çıkarmaktan askeri hizmet sunmaya kadar pek çok alanda iş yapan, çok uluslu şirketlerin koruma görevini yerine getiren İngiliz, Amerikan, Hintli, Güney Afrikalı, Çinli, Koreli, Avustralyalı ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden 30’un üzerinde özel güvenlik şirketi bulunuyor. Bunlar, Ebu Gureyb’de işkence yapabiliyor, Pentagon’dan 293 milyon dolarlık ihale kazanan İngiliz güvenlik şirketi Aegis’ın çalışanları gibi, ölüm mangaları olarak sivil araçlara rastgele ateş açabiliyorlar. Vatandaşlık elde etmek, iş bulmak ya da suçlu olarak aranmakta oldukları için bu kaos ortamına sızan Fijililer, Nepalliler, Sırplı, Hırvat paralı askerler, Güney Afrikalı SAS komandoları ve Pinochet döneminde eğitilen Şilili komandolar ABD ve İngiliz özel güvenlik elemanı olarak Irak’ta “çalışıyorlar”. Özel güvenlik kuruluşları Türkiye gündemine ise, 12 Eylül ile girdi. 70'li yıllardaki çatışmalı politik ortamda ideolojik amaçlarla yapılan banka soygunlarına karşı önlem almak amacı ile bankalarda önceleri jandarma erleri görevlendirildi, 12 Eylül’ün ardından her alanda gerçekleştirilen “yeniden düzenlemeler”le özel güvenlik konusuna da el atıldı. Bu “görevliler” sahip oldukları üst arama, yakalama, kimlik sorma, gözaltına alma, hatta silah kullanma yetkileri ile ciddi bir sorun oluşturuyorlar. Mesela, engelli bir gencin yaşlı annesinin hastaneye girmesine engel olup, genci acımasızca dövebiliyorlar. Karakola taşınan bu olayda “güvenlik görevlileri”nden birisinin gencin annesine söylediği “Boşuna uğraşma teyze, bize bir şey olmaz, şirket bu gibi durumlarda bizi kurtarır, başımızdakiler emekli emniyetçi, bu işi yapmanın raconu bu, yoksa bize iş yaptıramazlar, uğraştığınla kalırsın” sözleri sorunu ortaya koyuyor. Üstelik 5188 sayılı kanunun bu tür olayları engellemek için yeterli değil. Yaratılan güvenlik bunalımı ile halkın bu değişime karşı koyması engelleniyor. Güvenlik de “sadece”, dünya servetinin büyük çoğunluğunu elinde bulunduran sermayedarların yararlanabildiği bir hak ve kendilerini büyük çoğunluktan koruyabildikleri bir olanak biçimine büründü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle