Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZAR EKİ 2 CMYK 2 8 EKİM 2006 / SAYI 1072 “Umut Ekseni”ne doğru... ABD Irak’tan çekilirse ne olacak? Filistinliler ve İsraillilerin yönetime ortak olması imkânsız mı? Peki, başka bir dünya mümkün mü? Yazar Tarık Ali için son iki sorunun yanıtı “evet”, ilk soruya yanıtı ise bir öngörü; Irak ya bağımsızlığını kazanacak ya da ABD’nin daimi üssü olacak... Antiemperyalist bir dünya için Chavez’in politikalarını yol gösterici bulan Ali, sürekli ABD’ye saldırmak yerine toplumsal bir alternatif yaratmayı öneriyor... rtadoğu’yu pek çok siyasetçiden daha iyi tanıyan bir yazar Tarık Ali. Geçen hafta 1. Türkiye Sosyal Forumu nedeniyle “Başka bir dünya mümkün”ün altını bir kez daha çizmek için İstanbul’daydı. Irak, İran, ABD ve elbette Türkiye’ye ilişkin düşüncelerini ve öngörülerini dillendirdi. Castro, Chavez ve Morales’i işgalci ve emperyalist güçlerin karşısında “Şer eksenine karşı bir umut ekseni” olarak konumlandıran Ali, sorularımızı yanıtladı. Ortadoğu’nun bugünkü halini değerlendirerek başlasak... Şu an Ortadoğu’daki durum ABD açısından son derece vahim bir halde, nedeni Irak’ın kaotik bir karmaşanın içinde olması. ABD, Irak’taki durumu normale döndüremiyor. İşgaldeki tutumları nedeniyle Iraklı Kürt liderleri eleştirdiniz, ABD ile işbirliği yapmakla, çözümü Irak’taki diğer halklarla birlikte aramamakla suçladınız... Bu çerçevede, sizce Irak’taki işgal ve iç savaş nasıl bir seyir izleyecek? Kanımca ABD Kuzey Irak’taki Kürt bölgesine çekilmek ve Kürt aşiret liderlerinin yardımıyla bir manda devleti kurmak suretiyle Irak’ı boşaltacak. Buna mecbur kalacak gibi gözüküyor. Bu noktada sorulması gereken Kürt bölgesinin Irak’ın bir parçası olarak kalıp kalmayacağı. Şu an itibarıyla bu ucu açık bir soru, fakat eğer ABD Irak’ı bölmek isterse bunu sadece Kürtler aracılığıyla gerçekleştirebilir. Bu da Kuzey Irak’ın tıpkı Ürdün gibi bir ABD/İsrail mandası olması anlamına gelecek. Kürt halkının liderleri bundan mutluluk duyacaklar, çünkü Kuzey Irak ABD’nin daimi bir üssü haline gelecek. Ortadoğu’nun süper gücü olarak tanımlanan İran’ın bu durumda rolü ne olacak? Irak’ın işgali İran’ın bölgedeki en önemli aktör haline gelmesini sağladı, bu önem giderek daha da artacak. Hiç şüphesiz ABD Irak’tan çekildiği zaman hükümet İran ile bir anlaşma yapacak. Böylesi bir oluşum çok güçlü bir blok haline gelecek ve bu durum Mısır ve Suudi Arabistan gibi bölgedeki Amerikancı devletler açısından büyük problemler yaratacak. İsrail’in son Lübnan saldırısından sonra gerçekleşen ateşkesin çok kırılgan ve geçici olduğu ortada. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Lübnan’da şahit olduğumuz 6. Arapİsrail savaşı. Sonuç O Osman Akınhay Aykut Kılıç olarak İsrail geri çekilmek zorunda kaldı ve böylesi bir sonuca ne politik, ne psikolojik ne de askeri olarak hazırdı. Ayrıca bunun Hizbullah tarafından gerçekleştirilmiş olması İsrail saflarında ciddi bir krize yol açtı. Şu an itibarıyla bu kriz İsrail üzerinde FKÖ lideri Mahmut Abbas ile görüşmesi yönünde baskı yaratmış durumda. Fakat Mahmut Abbas son derece zayıf bir figür. Hamas’ın bugün yapması gereken Filistin yönetimini lağv etmek. Çünkü mevcut yapı bir Filistin yönetimi değil, ve tamamen İsrail ordusuna bağımlı, İsrail ordusunun izni olmadan hareket edemiyor. Filistin yönetimini lağv etmek Filistinlilerin bu coğrafyada yaşayan vatandaşlar olduğunu ve tek bir devlet altında yaşamayı denemek istediklerini ibraz etmek anlamına gelir. David Barsamian’la yaptığınız söyleşilerden oluşan kitabınızda bir antiemperyalist birlik kurulması gerektiğini belirtiyor, her imparatorluğun içeriden yıkılacağını söylüyorsunuz. Spekülatif bir soru olacak, ama buna göre İsrail’i içeriden yıkmak mümkün mü? Önümüzdeki 2530 yıl için İsrail’deki durumun bu şekilde devam edemeyeceği ortada. İsrail, Filistin meselesi için yeni bir siyaset üretmek zorunda. Sadece spekülasyonla yetinebiliriz, ama umarım Filistinliler politik olarak İsrail’e müdahale etmeye karar verirler ve gündemi belirleyecek yeni bir lider seçerler. İsrailliler ile birlikte bir yönetimin oluşturulması imkânsız değil. ABD’nin Irak savaşında istediğini elde edemeyeceğini yazdınız. Daha sonraki yazılarınızda da Irak halkının bu işgali kabullenmeyeceğini defalarca belirttiniz. Bu direnişin içinden sol ya da dini temelli olmayan ilerici bir ulusal yönelimin ortaya çıkma olasılığı nedir? Şu an itibarıyla bu direnişin içinden solcu ya da ilerici bir yönelimin ortaya çıkması mümkün değil. Irak Komünist Partisi başından beri ABD işgalini destekliyor ve işgal güçleri ile işbirliği içinde. Bunun büyük bir problem olduğunu düşünüyorum. Fakat umarım bir anlamda ulusalcı olarak nitelendirilebilecek bir tercih ortaya çıkar: Irak’ta birçok ŞiiSünni evliliği mevcut; kastettiğim, toplumun bir kısmının dini anlamda karşı karşıya gelmek istemediği. Bu noktada birçok şey İran’ın ne istediğine bağlı, Kürtler olsun ya da olmasın, eğer İran Irak’ın bütünlüğünü talep ederse bir çözüm geliştirilebilir. Fakat İran “ne alabileceksek onu alalım” kararını verirse Irak bölünür. Bunun sonucunda kötü bir durum ortaya çıkar. Irak’ta olduğu gibi Filistin ve Lübnan’da da direniş sürüyor ve bu direnişlerin ortak özelliği ABD varlığını ortadan kaldırmak, fakat bunu gerçekleştirdikten sonra ne yapacaklarına ilişkin bir fikre sahip değiller. Latin Amerika’daki direnişler ABD’ye karşı toplumsal ve siyasi alternatifler sunuyor ki bu çok önemli bir farklılık. Şu an itibarıyla dünya halkları üç farklı merkez etrafında saflaşmış gibi gözüküyor. Biri Bush/Blair, ikincisi Ahmedi nejad, diğeri ise Chavez. Son kitabınızda “Şer eksenine karşı bir umut ekseni”ni tanımlıyorsunuz. Bu “umut ekseni”nin dünyaya yayılma ihtimallerine ilişkin görüşleriniz nelerdir? Son kitabımda tanımladığım umut ekseni Fidel Castro, Evo Morales ve Hugo Chavez’den oluşuyor. Ahmedinejad’ı bu eksenin içine dahil etmem. Garip bir adam. Kanımca İran’daki toplumsal reformları ileriye götüremiyor ve bloke olmuş durumda. Sizce bugün dünyada bir antiemperyalist birlik kurulması mümkün mü, bunun koşulları neler? Şimdiden Latin Amerika’da böylesi bir koalisyonun oluşmaya başladığını söylemek mümkün. Fakat sürekli olarak varlığını sürdürecek bir antiemperyalist koalisyonun görevi her gün sadece ABD’ye saldırmak değil, toplumsal bir alternatif yaratmak. Arap dünyasında henüz vücut bulmayan, ABD karşıtı dini muhalefetin yaratamadığı da bu. Chavez “Bizim petrolümüz var ve kendi insanlarımızın yaşamlarını dönüştürürken ABD’nin yoksul halkına da yardım etmek istiyoruz” diyor. ABD’de petrol ihtiyacını gideremeyen yoksul insanlara Venezüella Petrol Şirketi yardım ediyor. Bu anlamda Chavez çok önemli ve ABD liderleri onun yaptıkları karşısında çılgına dönüyor. Fakat Arap dünyasının liderleri ABD halkına ulaşmıyor, onlara yönelik stratejiler izlemiyor. Aralarındaki en zeki lider Nasrallah, fakat o da sadece kendi insanlarıyla konuşuyor. AB mi, ABD mi? Bildiğiniz gibi Türkiye hükümeti Lübnan’a asker gönderme kararı aldı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye hükümetinin durumu şöyle özetlenebilir: Dışarıda bırakılmak istemiyor ve mevcut durumun aktörlerinden biri olmaya çalışıyor. Çıkarlarını bu şekilde savunacağını düşünüyor. Türkiye için iyi olmadığı ortada, fakat böyle yapıyor. İsrail Lübnan’a girip iki hafta boyunca barbarca Lübnan halkına saldırdığı zaman Türkiye hükümeti çok kötü bir performans sergiledi ve engellemek için hiçbir çaba sarf etmedi. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana tarihsel olarak Türkiye, ABD tarafından kullanıldı ve hangi hükümet iktidarda olursa olsun bu devam ediyor. Tüm bunlarla bağlantılı olarak Türkiye’yi ilgilendiren çok kritik bir aşama var: Türkiye AB ile Kuzey Irak arasında kaldı, bu sıkışmışlığı nasıl yorumluyorsunuz? Bu Türkiye’yi yöneten elitlerin orduyla birlikte alması gereken bir karar. Türkiye’nin elitleri umutsuz bir biçimde AB’ye katılmak istiyor. Türk ordusu ise AB’nin belki önemli olduğunu biliyor, fakat ABD’nin çok daha önemli olduğunun farkında. Eğer Türk ordusu mevcut sınırlarını korumak için ABD ile birlikte hareket etmenin gerekli olduğunu düşünüyorsa bunu gerçekleştirir. Milliyetçilik, Türkiye devletine herhangi bir fayda sağlamayacaktır. Kuzey Irak’ta Kürtleri ABD ile işbirliği yapmakla suçladınız, Türkiye’de de çözüm bekleyen bir Kürt sorunu var... Türkiye’de yaşayan Kürtler, ABD vasıtasıyla bir devlete sahip olacaklarını düşünüyorlarsa bu, gerçekleşmeyecek. Bu, Irak’ta geçici olarak gerçekleşti, ama ABD’nin Türk ordusunu etkisiz hale getirmek gibi bir amacı kesinlikle yok. Son gelişinizden bu yana Türkiye’deki atmosferde bir değişiklik hissettiniz mi? Evet, milliyetçilik gözle görülür bir şekilde yayılmış gibi...