16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 NÎSAN 2005 / SAYI 993 Komplo teorisi rahatlatıyor îstanbul Bılgı Ünıversıtesı Sosyoloji Bölümü Başkanı Doç Dr. Arus Yumul, Çöküş filmini ve Kavgam kıtabımn bu kadar çok satılmasım şöyle değerlendırıyor: saldırılardan korumak için cam içine alıp gözden ırak bir köşeye yerleştirmek zorunda kalmışlardı. Bugün böyle bir tedbire gerek duyulmadan, popüler panteon olarak tanımlanabilecek Madame Tussaud Müzesi'nde rahatlıkla sergilenebiliyor. Geçtiğimiz yıl Hider'in mumyası, Nazi sembol ve nişanlarının kullanımını yasaklayan antifaşist kanunlara rağmen Berlin'de Galerie Art'el Müzesi'nde sergilendi. Bu, savaş sonrası Almanya'da ilk kez gerçekleşiyordu. Oysa daha önce Berlin'deki Führer'in sığınağı neonaziler tarafından bir tapınağa dönüştürülmemesi için mühürlenmişti. 1970'lerde Madame Tussaud Müzesi'nin en nefret edilen kişiler anketinde Hider ilk beş içine girerken, 2002'de ilk kez kötü adamlar listesinde yer almadı. Saddam Hüseyin ve Usame bin Ladin'in ardından halkın en nefret ettiği kişi olarak bir televizyon sunucusu John Leslie seçildi. Tarih ile popüler kültürün iç içe geçtiği, aynı kategoride değerlendinldiği, gerçekliğın aslında hiç var olmadığı, post modern zamanlarda Hitler'in de toplumsal bellekte T arihin içeriğinin boşaltılıp, bağlamından kopartılmış bir şekilde romanlardan, filmlerden öğrenildiği ve doğrunun göreceliğinin vurgulandığı bir dönemde, Hider de diğer tarihi figürlerin yanında yerini aldı. Bugün artık Londra'daki Madame Tussaud Müzesi'nde Hitler'in mumyası Gandhi, Mandela ile aynı yerde sergileniyor, Churchill ile Hitler yüz yüze, yan yana. Oysa Hitler'in mumyası ilk sergilendiğinde ziyaretçilerin tükürmekten yumurta atmaya kadar uzanan saldınlarına uğramıştı. Boynuna kitlelerin katili olduğunu belirten bir yafta asılmış, kalbine iğneler saplanmıştı. Müze yetkilileri mumyayı fiziksel kötülüğün sembolü olmaktan çıkması beklenebilir. Aynı zamanda içinde akademisyenler de olmak üzere çeşitli kişilerin Yahudi soykırımtnın hiç olmadığı yönünde görüş bildirmeleri, bu görüşlerini Hitler'in gaz odalarının sadece elbiseleri dezenfekte etmek için kullanıldığını iddia etmeye kadar götürmeleri ya da çeşitli komplo teorileri üreterek Hitler'i aklamaya çalışmaları da bu noktaya gelinmesinde etkili oldu. Komplo teorileri arasında Türkiye'de son dönemlerde en fazla ses getiren antiSemit teoriler oldu. Tamamen uydurma olan Siyon liderlerinin protokolleri ve onun ilham verdiği Kavgam Türkiye'de önce aşırı milliyetçi muhafazakâr çevrelerce daha sonra da geniş bir tabanda ses getirdi. Hider Kavgam'da Almanların üstün ırk olduğunu savunmakla kalmıyor, Almanya'nın tüm sorunlarından Yahudileri sorumlu tutuyordu. Almanlann dünyada hak ettikleri yere gelmelerine engel olarak onları gösteriyordu. Yahudiler, Hitler'e göre uluslararası sermayenin, basının kontrolünü ellerinde tutmakla kalmıyorlar aynı zamanda fahişelik dahil her türlü ahlaksızlığın, kötülüğün yayılmasına da yardımcı oluyorlardı. Hitler'in Kavgam'da öne sürdüğü görüşlerle bugün Türkiye'de çeşitli çevrelerce dile getirilen antiSemit görüşler arasında çeşitli paralellikler mevcut. Komplo teorilerinin insanları rahatlatan bir yönü var. Size başarısızlıklarınızdan, yenilgilerinizden sorumlu tutabileceğiniz, iyi tanımlanmış bir düşman sunarlar. Çok basit bir mantıkla hareket ederler. Bu teorilerde tutarsızlıklara, çelişkilere yer yoktur, her şeyin bir nedeni vardır. Bilimin hedeflediği nedensonuç iüşkisini kurarlar ve bilimin çözemediği sorunları çözdüklerini iddia ederler. Türkiye'de de çeşitli çevreler toplumun sorunlarından sorumlu tutacakları odaklar arıyorlar. Kavgam'ın popülerliğini Irak Savaşı, AB'ye giriş sürecinde yaşanan sorunlar, ekonomik faktörler, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde yaşadığı sorunlar gibi nedenlere bağlayıp açıklamak bu olguyu meşrulaştırmak gibi bir tehlikeyi de barmdınyor. Bu açıklamalarda eksik olan taraf, neden hep aynı grupların günah keçisi haline getirildiği, aynı önyargıların dile getirildiği ve zaten var olan bir repertuvardan zaman ve duruma uygun olanlarm seçilip dolaşıma sokulduğu. Belki bu tip açıklamalara gitmeden önce ahlaki bir tutum benimseyerek öncelikle bir karşı duruş geliştirmek gerekiyor. Artık yeter! Y Ya moda diye ya da cehaletten okuyorlar F üruzan Kömek, Almanya'da doğup büyümüş. Alman vatandaşı. îstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı mezunu. Şimdi Almanya'da Uluslararası Finans ve Hukuk dalında yüksek lisans yapıyor. Kömek ile, "Kavgam", Almanların Hider'e yaklaşımı ve Almanya'daki Türkler üzerine konuştuk. Kavgam'ı okumaya nasıl karar verdiniz? Lise eğitimimi Almanya'da aldım. Lisede, 2. Dünya Savaşı işlenirken, Kavgam'daki bölümlerden paragraflar okunur. Kitap bu sırada ilgimi çekti. Almanya'da, özellikle de benim büyüdüğüm dönemde Hitler'in yaptıklarının etkisi hâlâ çok fazlaydı. Amerikalılar vardı, Fransızlar yeni yeni gitmeye başlamıştı, hâlâ istila altındaydı. Insan doğal olarak bu hale nasıl gelinmiş öğrenmek istiyor. Lisede Kavgam'ın okunmasının amacı neydi? Nasıl ele alınırdı kitap? Amaç, övmek ya da kitabı okumaya teşvik değil. Çünkü Almanya'da ciddi anlamda pişmanlık politikası uygulanıyor. Yaptıklarını öğreneceksin, bileceksin ki, aynı söylemlerle karşı karşıya geldiğinde tekrar aynı hatalara düşmeyesin. Kavgam'm basılması yasaktır. Bu, eskiye dönüşten korkulduğundan değil, zaten böyle bir şey olacağını da düşünmüyorum. Bu, savaş sonrası Almanya'nın yönetimini alan Amerika, Fransa, Ingiltere ve Rusya'nm koyduğu bir yasaktı, hala da geçerli. Okuduğunuzda size neler verdi? Insan olarak Hıder'den etkilendim. Çünkü inanılmaz bir hayal gücü var ve tutkunun peşinde olan bir insan. Ama inandırıcılığı hiç yok, kendi içinde çok çelişen, karmakarışık bir kitap. Hitler'in insanlığını anlatan filmlerin, kitapların artmasının nedeni ne sizce? Yetiştiğim dönemde Hitler'e bakış şimdikinden farklıydı. Yaşananlardan dolayı bir pişmanlık vardı. Gençler yaşananları yanlış buluyordu. Çünkü anne, baba ya da babaanneleri o rejimi görmüşlerdi ve yaşadıklarını birebir torunlarına, çocuklarma anlatıyorlardı. Şimdi o nesil öldü. Gençlerde de faşizan bakışa dönüş başladı. Kavgam'ın Türkiye'de çok fazla okunmasını neye bağlıyorsunuz? Neden okunduğunu anlayamıyorum. Kitapta antisemitist söylem çok yaygındır. Semitik ırkı tanımlar, neden onlara düşman olduğunu anlatır. Türkiye'de hiçbir zaman böyle bir söylem yoktu. Her zaman olduğu gibi bir moda akımıdır, meraktan ya da daha tehlikelisi cehaletten kaynaklanıyor olabilir. apımını Bernd Eichinger'in üsdendiği "DownfallÇöküş" Hitler'i fazlasıyla "insancıl" bir kişilik olarak yansıtıldığı gerekçesiyle, başta Almanya olmak üzere çeşitli ülkelerden sert eleştiriler aldı. Film gerçekten de öyle bir film. Hitler tarafından işlenen onca suçun bizler gibi bir insanın ürünü olduğunu fark etmekse çok daha dehşet verici. Eichinger, "Beni asıl dehşete sürükleyen Hider'in Mars'tan gelmiş bir fil ya da canavar değil de, bir insan olmasıydı. Bir canavar olmuş olsaydı, o zaman onca insan, onun izinden giden milyonlarca insan temize çıkardı. Bir canavar her şeyi yapabilir, ama bir insanın tüm bunları asla tek başına yürütmüş olamayacağı da herkesçe büinir," diyor. Bugüne dek Hitler'in son günlerini konu alan bir yığın film çevrildi. Daha önceki Hider filmleri ile bu film arasındaki en büyük fark, öncekilerin Amerikalılar ve Britanyahlar, bir başka deyişle savaşta üstün gelenler tarafından çekilmiş olmalarına karşın, "Dovvnfall" filminin Almanlann, Eichinger'in deyimiyle "kötü adamların" çektiği bir film olması. Film Almanya'da savaştan sonra yaşanan iç değerlendirme sürecınin gecikmeli bir dışavurumu olduğu gibi, 1956 yılından bu yana Hitler'in ilk kez çarpıcı bir karakter olarak öne çıktığı bir film özelliğini de taşıyor. Almanya dışındaki ülkelerin eleştirmenleri fılmi "Bugüne dek çevrilmiş en iyi savaş filmi" olarak değerlendirirlerken, Der Spiegel "saçma, yapmacık ve bayağı" olduğunu öne sürüyordu. Der Tagesspiegel gazetesinde, "Filmin yapımcıları ıstemeden yılın en kötü güldürü filmine imza attılar," deniyordu. Almanların Hider'in kurbanları olarak yansıtıldıkları yönündeki suçlamaya karşı çıkan Eichinger bu suçlamanın insanların geçmişte yaptıklarından ötürü gerçekten de acı çektiklerinin, bu insanlarm kendi kazdıkları kuyuya düştüklerinin bir göstergesi olduğuna inanıyor. Eichinger Alman film endüstrisinin uluslararası düzeyde en başarılı yapımcısı. Hem yapımını hem de senaryo yazarlığını üstlendiği "Downfall"ın yönetmen Oliver Hirschbiegel'den çok onun görüşlerinin temsil edildiği bile söylenebilir. " Bir hekim olan babası dört yıl boyunca Rus cephesinde savaşmış ve dönüşünde bu olayları belleğinden silip atmak istemişti. Eichinger bu konuda da, "Benim kuşağımın ana babaları sessiz kalmayı yeğleyip, politikaya bulaşmaktan hep kaçındı. Bu durum benı hep öfkelendırmiştir," diyor. Film Almanya'da büyük bir başarı sağladı. Yaklaşık 5 milyon kişi izledi ve bu yıl en iyi yabancı film Oscar'ına aday gösterildi. Hitler'e dünya çapında duyulan büyük ilgi sayesinde, Eichinger'in üç yıldır iflasın eşiğinde bulunan film şirketi yeniden para kazanmaya başladı. Ancak Eichinger, "Filmi çekişimin nedeni bu değildi. Dünyanın haline bir bakın. Irkçılık yine kol geziyor. Günümüzde de Hitler dönemine benzer şeyler yaşamamız işten değil" diyor.0 The Observer'dan çeviren: RİTA URGAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle