29 Eylül 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 TARIH 11NÎSAN2004/SAYI94; Mabedinde müzik olmayınca Eylül 1948. Halim Spatar, Mahmut Ragıp Gazimihal'le müzik eğitimi üzerine bir röportaj yaptı. Aylık Fikirler Dergisi'nde yayımlanan bu röportajda Gazimihal çoksesli müziğe verilen önemin altını çizerken, Itri'yi, Dede Efendi'yi unutmadan yapılması gerekenleri sıralıyordu... M. Halim Spatar in dokuz yüz kırk sekiz yazının sonlannda, o sırada îzmir'de bulunan Mahmut Ragıp Gazimihal'le yaptığım ve VedideBaha Pars'ın Izmir Halkevi Başkanlığı sırasındaHalilDumanoğlu'nunyayınyönetiminde çıkan FlKÎRLER Aylık Kültür ve SanatDergisi'nin Eylül 1948 tarihli 15. sayısında yayımlanan söyleşimetnine yarını yüzyıl sonra ulaşabildim. Bu vesile ile merhum Halil Dumanoğlu'nun değerli eşine ve kızlarına kalpten teşekkür ederim. Bu söyleşi, benim yazılı sorularıma Gazimihal'in verdiği yazılı yanıtlardan oluşuyordu. Ulkemizde çoksesli müziğin ge lişimi ve kültür mirasımıza karşı tutumu muz konusunda önemli bulduğum bazı saptamaları içeren ve üzerinden yarım yüzyılı aşkın bir süre geçmiş olan bu metninbaşkahiçbiryerdeyayımlanmadığını düşünerek, ilgilenenlerin bilgisine sun mayıdüşündüm. Cevat Şakir, Nurullah Ataç, Necati Cu malı, Metin Eloğlu, Omer Edip Cansever, Şükran Kurdakul, Tarık Dursun K., Abidin Elderoğlu, Rıza Hiti, Şeref Bigalı, Oktay Akbal, Nahit Ulvi Akgün, Erdoğan Berktay, Mustafa Şerif Onaran, Gaye NailOzanoğlu, Kemal Dayan, Kemal Bekir, Arslan Kaynardağ, Fikret Iplikçioğlu, Cengiz îlhan, Attilâ tlhan, Saim Altıneş, Doğan Çetiner, Avni Dilligil, Salih Tozan, Hikmet tlaydın, Ilhan Ileri, Fuat Edep Baksı,FakirBaykurt,TalipApaydın,Naci Gündem, Fuat Göktepe, Nedret Güvenç ve daha nice sanatmüzik ve edebiyat erinin gözlerini Çatalkaya'dan başlayaraklnciraltıkıyılarından.Karşıyaka'ya, BüyükYamanlardağına,lzınirlimanına doğrugezdirerek sanatedebiyatşiir, resim, tiyatro ve bazen de politika üzerine sohbet ettiği Halkevi'nin deniz kıyısındaki îmbat Gazinosu'nun seti ve Fikirler Dergisiçok değerli bir anıdırbizleriçin. Oyıllarda21 yaşımısürüyordum.Ben ve arkadaşlarım, kültürünü geliştirmeye çahşan, okuyan, çizen, dinleyen, seyreden gençlerdik. GazimihaTesorduğumsoruların kimi, benim o zamanki kültür düzeyimin yetersizliği nedeniyle yüzeysel de olabilir; ama sorulamna Gazimihal olanca ciddiliği ile yanıt vermişti. Bu yanıtların günümüzde de aydınlatıcı olduğunu düşünüyorum. tLKOKULDA MÜZÎK DERSİ... Bizde ilk kulak eğitimi en ilkel biçimde kilise gibi bir kurumdan da alınmadığına ve Batı diiny asındaki gibi bir müzik çevresi bulunmadığına göre, bu kulak eğitimini verecek ne gibi bir çare düşünüyorsunuz? Sorunuz müzik eğitimi davamızın bam teline dokunuyor. Avrupa'daki polifoninin en iptidai şekli olan " iki sesli musiki" tesadüfiolabilecekbirtarzdadoğmuştu. Kilisede doğup gelişmeseydi halk böyle bir yeniliğe ısınamazdı. Mâbet öyle bir yerdirki,itikatlaiçinegiren"Tann'yatapınma âdeti olarak' herneyiöğretirseniz korku ve hayranlıkla karışık bir teslimiyedederhalöğrenipbenimser;anlamadığı dildeki duaları ezberler, güzel olan taraflarını ayrıca sever. Ayinin en sevilen unsuru musikidir: org musikisi ve koro polifonisi işte Batı'da o sayede tutundu, yani halk tabakalarıncabenimsendi. Bizde bu olanak var olmadığına gore, ilkokul müzik öğretimine fazlasıyla önem vermek zorundayız... Halkevlerindedevamlıkoro çalışmaları yapılmalıdır: solfej bilen, müzisyen olan, işin idealini kavrayan gençlerbirleşmelı.meselâdörtpartiiçin aharkigiden klfk koristle bir kadro kurulmalı, Bu takım ikide bir eleınan değiştirmemeli. Kadro kırk elli yıllık bir tarih geçirip işte pişecek surette kıdem kazanmaya hazırolmalı.Şef sorunu sanıldığından çok daha mühımdir. Bir uzman bulmak gerekir: ancak bu sayede klasik bir repertuarın sağlanması ve ince bir yoruma ulaşılması mümkün olur. Provalar, disiplin ve himmetciddı tutulmalıdır. Ankara'dabir tek koro şefi tanıyorum. Izmirli Adnan Saygun. Onun ilk hocası Ismail Zühtü de aynıişin idealini duymuştu... Liseler bu örneğin küçük, fakat ciddi Mahmut Ragıp Gazimihal, Itri ve Dede Efendi'yi "büyük yaratıcılar" olarak tanımlıyordu... MAHMUT RAGIP GAZÎMÎHAL, 1900 yılında Istabul'da doğdu. Lise öğrenimini bitirdikten sonra Berlin'de ve Paris'te müzik öğrenimi gördü. Devlet Konservatuvarı'nda, Gazi Eğitim Enstitüsü'nde müzik tarihi ve kuramı okuttu. Müziğe 6 yaşında başlayan Gazimihal, 32 yaşına kadar keman çaldı ve keman öğretmenliği yaptı. Ama sağlık durumu nedeniyle daha sonra konser yaşamından çekildi. Konser yaşamında 50 kadar konser verdi. Kitapları arasında, Anadolu Türküleri ve Musiki îstikbalimiz, 1928 [Eski yazı ile], Balkanlar'da Musiki îlerleyişi, 1937, Alice Gabeud, Musiki Tarihi, 1940. [ÇeviriJTürkiyeAvrupa Musiki Münasebetleri, 1940, Bursa'da Musiki, 1943 ve Dr. Albertine Morinlabrevque, Johann Sebastian Bach, 1946 [Çeviri] bulunan Gazimihal, ayrıca bir de müzik sözlüğü hazırladı. mış olan her kültür müessesesi saygı ilc gorülür. Halbuki Adnan Saygun uluslara rası teknikle yazıyor. Yazdıkları şüphesi; ki yine de millîdir, Türk musikisidir. Deh; ışığından nasipli olan bu gibi eserleri Ba tı, şüphe yok ki, hayranlıkla, ayrıca d; derhal kavrar. îçlerindeki deha ışığını gö rür. Yarının evrensel Türk müziğine hall melodilerimizden mi varacağız, yoksı enderun musikisinden mi? Bunlardat hangisi daha özlü ve daha çok bizimdir? Bestecinin zevki, yol göstermeye ihtiy a cı olmayacak kadar üstündür. Herhang bir kaynaktan öyle bir seçim yapabilir k şaşınp kalırız. Türk işi olan her kaynal muteberdir. Elverirki.yaratıcıyısarsmı: bulunsun. Adnan Saygun'un Itri'yi sev mesi çok mânalıdır. Siz Nedim'i veya Fu zuli'yi sevmez misinizr> Süleymaniye biı şaheser değil midir? Besteci samimi çalış tığı nispette derin kalır. SAZLAR YENÎLENMELİ... tzmir'de halhazırda müzik olarak bir şey görebildiniz mi? Şehirbandosunugördüm...Elemanlaı hevesle çalışıyorlar. Fakat siz bu gençlerir elindeki sazların hâlinı gördünüz mür Obua, fagot gibi sazların yokluğunu farl* ettiniz mi.' Bu takım çok takviye edilmeli dir. Yakın geleceğin şehir senfonik or kestrası da şehir konservatuvarı dabu çe kirdekten doğacaktır. Sazları yenilenme li, kadro nizamlı haddine çıkarılmalı. Tarihi Türk müziğinin tzmir'de yetki lisivarmıdır? Üstad (Rakım Hoca)dır. Elini öpmek şerefine nail oldum. Kendisine "DedeSalis"diyenlerhatâişlemiyorlar. Amatörlerimizi nasıl buldunuz ? .. .Musiki icraları kollektif bir hareket tir. "Elelden üstündür" prensibibuhare kette daima rol oynayacaktır. Musiki ha reketimaskesizbirermeydanıdır. Gurur iddiacılık gibi zaaflara tahammülü yok tur.Esasen konser kelımesiniveren"Con certare"fiilininanlamıyarışmak,boyöl çüşmek demektir. Virtüöz kelimesinir Latince aslı olan "Virtus " da fazilet, üstünlük demektir: Yani yarışta halk huzu runda seçkinlik kazananı kasteder. Böyle haklar iddiacılıkla alınamaz, çalışma ve kabiliyede kazanılır. R. Schumann'ın de diği gibi, "Herkesbirinci keman çalmak isteseydi, hiçbir yerde orkestra kurulamazdı." Amatör veya meslekten herkeskendi rahlesine razı olursa, tzmir daha fazla sayıda konserler dinleyebilir. Aksı takdirde pireye kızılıp yorgan yakılır. Paralı konserler açamayan eskı Avrupa merkezlerinde"CollegiumMusicum"denilen musiki toplantıları yapılırdı; bu tabirin anlamı da "Musiki arkadaşlığı" demektir. Filharmoni sözü de ahenk sever lik demektir. Izmir'in bu gibi dost ça ve arkadaşça musiki toplantılarını tevazu dairesinde artırmasını dilerim.# B nümunelerini ancak o zaman kurabilirler. Ciddi iş, ciddi örneğe göre olabilir. Bugünkü Izmir'i mandolin modası içinde buldum. Beş yıl sonraki Izmir'i örneklik korosunun tesiri altında görmek isteriz. Polifonieğitiminin ciddi birhal alabilmesikorokültürünebağlıdır. Bu inancımın sebebini baş tarafta ihsas ettim. Yabancı klasiklerin sözleri de Türkçe'ye çevrilmeli; Bu işte en yetkili yardımcı Bay Adnan Saygun olabilir. Samimi düşüncelerimi açıkca yazdım sanıyorum. Bu örneklik işe amatör şefler karışmamalı; sen şef ola' mazsın, ben şef olacağım gibi ayak kaydırma davalarına ağırbaşlı sanat işleri müsait değildir. Bilgili, tecrübeli ve titiz bir uzman şef ecnebi de olabilir. Bu ayıp değildir. ^ ^ BirftffyipKnöede'yi, Bir Adnan Saygun kadar BatTya dinletebilir miyiz? > Itrî, Dede gibi sanatkârlar büyük yaratıctlardır. Eserleri Divan edebiyatının, camimimarlığının,minyatürvehattatriksanatlannın musikideki karşılıklarıdır. Onlar apayrı bir teknikle çalıştıkları için, öte yandan bir musikidenanlamako musiki nin unsurlarına karşı hususi bir kulak iti yadıedinmişbulunmayabağlıbulunduğu için, batılı halk o eskilerin tarihi eserlerini ilk hamlede kavrayamazlarjancak musiki tarihi meraklısı olan Avrupahlar'ın bu musiki âlemini kavramaya gayret edecekleri pek tabiidir. Tarihte rol oyna c C VILÖNCE JJJ İJ JJ J Jj U il J / Zekeriya (Sertel) Bey aşağıdakı başyazıyı yazmı\tır Yeni hedefimiz Ismet Paşa'nın meşhur bir sözü vardır; Anadolu zaferini nasıl temin ettiğimizi hayret ve istigrâb (şaşkınlık) içinde soran bir muhatabına; "Muzaffer olduk, çünkü ne istediğimizi biliyorduk" demiş. Bu basit ifadenin ihtiva ettiği büyük hakikat, mefkurenin, mütebellir (belırgınleşmiş) ve müsbet bir proğram dahilinde ifade edildiği zaman muazzam ve müthis, bir kuvvet halini iktisab ettiğidir. Bir mefkurenin kudreti, arkasında bütün milleti sürükleyebilecek derecede vâzıh (açık) ve kati olmasıyla ölçülür. Miıbhem (belirsiz), anlaşılmayan ve cemiyetçe hissedilmeyen mefkureler butün bir milleti arkasında sürükleyemez. lstiklal harbinde takip ettiğimiz hedef, vazıh, muayyen, ve kati idi. Mefkuremizi, hedefimizi, istediğimizi biliyorduk. Bu vuzuh (açıklık), bütun milleti aynı mefkure etrafında topladı, hepimizin kalbi aynı heyecanla çarptı ve şimdi tesid etmekte (kutlamakta) olduğumuz harika meydana çıktı. Şimdi Gazi Paşa birinci mefkurenin tahakkuk ettiği noktada millete ikinci ve yeni bir sulh mefkuresıni tesbıt ediyor. Bu yeni mefkureyi Paşa'nın nutkundan alarak şu suretle hülasa edebiliriz; "1 Milletimizin bundan sonraki hedefi, bundan sonraki mefkuresi, bütün cihanda medeni bir heyeti ictimaiye olmaktır. 2 Medeniyet yolunda muvaffakiyet teceddüde vabestedir (yenileşmeye bağlıdır) Ictimai hay*atta, iktisadi hayatta,ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için yegane tekamül ve teali yolu budur. 3Medeniyetin esası, terakki ve kuvvetin temeli aile hayatındadır. Aileyi teşkil eden kadın ve erkek unsurların tabii hukuklarına malik olmaları, aile vazifelerini idareye muktedir bulunmalan lazımdır. 4 Milletimizin takip etmekte olduğu ikinci büyük zaferin idraki, milletimizin iktisad sahasındaki muvaffakiyetleriyle mümkün olacaktır. Iktisaden zayıf bir millet esaretten kurtulamaz. 5 Asrın mübarezesinde (kavgasında) milletimizi muvaffak edecek bir iktisadi hayat teminini istihdaf eden (amaçlayan) umumi maarif ve terbiye sistemleri her gün daha çok parlayacak ve âtide muvaffak olacaktır." Bütün bir nesle mefkure vazifesini görebilecek olan bu proğram, bütün gençliği ve bütün teceddüd taraftarlarını etrafında toplayacak kadar kuvvetli ve vazzahtır (açıktır). Mefkureler zaten mefkurelerde mübhem surette yaşayan ve yalnız birkaç münevver ve mümtaz kimseler tarafından hissedilen kuvvetli gayelerdir. Bu mefkurelerin milli bir mahiyeti haiz olabilmesi için Mustafa Kemal gibi bir dahinin onu ifade ve tesbit etmesine ihtiyaç vardır.Istiklal mefkuresi de evvelce hissedilmiş, birçoklarını düşündürmüş mukaddes bir gaye idi. Fakat Sivas Kongresi tarafından tesbit edilinceye kadar mübhem ve dumanlı kalan bu mefkure bütün milleti etrafında toplayamamıştı. Sulh mefkuremizi de hepimiz hissetmiş, hepimiz bu esaslı proğram etrafuıda çalışmak lüzumunu anlamıştık. Fakat bu güne kadar mübhem kalan bu mefkure etrafında birleşmeğe ve elbirliğiyle aynı gaye için aynı yolda çalışmağa muvaffak olamamıştık. Şivas Kongresi'nin siyasi gayemiz için yaptığı işi, Gazi Paşa, ictimai mefkuremiz için yapmış ve bize müstakbel proğramımızı tesbit etmiştir. Şimdi biz gençlere düşen vazife, Gazi Paşa'nın ana hadannı çizmekle iktifa ettiği (yetindiği) bu mefkurenin etrafb proğramını yapmak ve sulh siyasetimizin teferruatını tesbit etmektir. Gazi Paşa bize teceddüd (yenileşme) lüzumundan bahsediyor. Şimdiye kadar bütün hükümet adamlarımız bundan bahsetmişler, teceddüd taraftarı olduklarını ilan etmişlerdi. Fakat teceddüdden murad ettiğimiz manayı her birimiz bir türlü anladığımız için, birimizin yaptığım diğeri bozmuş, ileri gideceğine geri gitmeğe mecbur olmuşuzdur. Bu vuzuhsuzluğa, bu tereddüde ve bu kararsızlığa nihayet vermedikçe kati bir şey yapmak imkanı yoktur. Bu kararsızlığın, bu proğramsızlığın ve bu vuzuhsuzluğun izlerini ictimai ve iktisadi hayatımızın her safhasında bulabilirsiniz. Gazi Paşa'nın proğram halinde tesbit ettiği yeni mefkurenin her maddesi, üzerinde ayrıca tevakuf edilip (durulup) tetkik edilecek kadar vasi (geniş) ve derindır. Gerek hükümet çe, gerek millet çe bu yeni proğramın teferruatını tesbit ederek muayyen ve müşterek hedefimizi daha büyük bir vuzuh ve daha büyük bir katiyetle görmeğe ve sonra tereddüde düşmeksizin, elbirliğiyle o proğram üzerinde çalışmağa mecburuz. 3 Eylül 1924 Cumhuriyet devrinin ilk orman mühendisleri Bu sene Orman Mektebi Alısı'nde Cumhuriyet'in ilk orman mühendisleri olmak üzere 12 efendi şehadetname almış ve orman mühendisi unvanını iktisab etmişlerdir.Son senelerde memleketimiz için ehemmiyeti bir kat daha artan ormancılığın, cumhuriyet hükümetimizin iktisat proğramında ne mühim bir mevkıi işgal ettiği malumdur. Kendilerinden milletimizin pek büyük hizmetler btkledığı genç orman mühendıslerimize muvaffakiyet temenni ederiz. Yukarıya derc ettiğimiz resim, Orman Mektebi Alisi'nin bu seneki mezunlarını göstermektedır. Sağdan itıbaren, oturanlar; Fehmi, Vefaeddin, Necmeddin, Fahri, Rıdvan. Ayaktakiler; Muharrem, Selim, Fehmi, Avni, Nazım, Ferit, Talat efendilerdir. 2QTemmuz 1924
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle